JP Morgan Türkiye konusunda haklı çıkacak mı?

0
53

Amerikalı yatırım bankası JP Morgan 15 Ekim tarihinde Türkiye hisse senetlerinde “ağırlığı artır” önermelerinin 10 sebebini açıklamış. Raporun yayınlandığı tarihte BIST 100 endeksi 74 bin 856 puandan günü kapatmıştı. Bu yazının yazıldığı 24 Ekim günü piyasa 79 bin 494’ten güne başlayıp 79 bin 417’den günü kapatmıştı.
 
Rapordaki 10 sebep ne diye baktığımızda: 1) TCMB cari politikasını devam ettirecek, döviz tarafından baskı gelse de bankanın faizleri artırılmayacak. 2) Yatırımcılar dövizdeki oynaklıktan ürkmesine rağmen “carry trade” sayesinde TL stabilize olmaya başladı. 3) Piyasaların geçen yaz olduğu kadar FED ve ECB’den endişe etmesine katılmıyoruz, “düşük faiz” dönemi olabildiğince uzun süre korunacak. 4) İç ve dış politik riskler korkulduğu kadar etkili olmayacak. 2015 seçimlerine kadar cari politik koşullar korunacak. (IŞ)İD ile ilgili riskler Türkiye ekonomisini etkiliyor ancak endişe edildiği kadar büyük değil. 5) Son haftalarda küresel ve AB bölge ekonomileri hakkındaki olumsuz beklentiler yatırımcılar cephesinde hayal kırıklığı yarattı. Ancak JP Morgan ekonomistleri 2015’in ikinci yarısına doğru bir ivmelenme bekliyor. 6) Türk hisse senetleri Doğu Avrupa ve Ortadoğu’daki benzer gelişen ülke hisse senetlerine oranla ekstra düşük değerlemelerde.7) Dolar endeksi ile Türk piyasalarının korelasyonu düşük. Ayrıca ECB’den gelecek bir parasal genişlemeden en olumlu etkilenecek olan ülke Türkiye. 8) Şirketler bazında güçlü kâr potansiyeli. 9) Düşen petrol fiyatları Türkiye için büyük kazanç. Petrol fiyatlardaki yüzde 20’lik bir düşüş; GSMH’nin yüzde 0,8 yükselmesine, cari açığın da yüzde 1,1 azalmasına katkı sağlayacak. 10) BIST teknik olarak; 2013’teki FED “tapering” dönemi ve 17-25 Aralık’taki politik sarsıntının olduğu dönemlere yakın oranda aşırı satım bölgesinde.
 
Raporda Türkiye’nin geleceği için iyi senaryo “düşen petrol fiyatlarının da yardımıyla yüzde 3-4’lük sağlam bir büyüme” kötümser senaryo ise “(IŞ)İD nedeniyle Ortadoğu’ya, düşük büyüme nedeniyle AB bölgesine yapılan ihracatın düşmesi ve FED’den erken gelebilecek bir faiz artışına karşı kırılganlık” olarak tanımlanmış.
 
Kısa vadede JP Morgan haklı çıkmışa benziyor. En azından TCMB’nin 23 Ekim’deki PPK toplantısından bir değişiklik çıkmadı. Kürede artan risk hevesi ile birlikte artan fon girişleriyle 15 Ekim’de 2,2650’deki dolar/TL kurları 23 Ekim’de 2,23’lere kadar indi. Banka, bu raporu yazarken Türkiye’nin ABD öncülüğündeki koalisyona “kerhen” de olsa destek vereceğini tahmin ediyor muydu bilemiyorum ancak raporu hazırlayan dört analist arasında hiç Türk olmaması ve hepsinin de Türkiye dışında yaşıyor olmaları algıdaki farklılıkların ne denli büyük olabileceğini göstermeye yetiyor. Onlar “yabancı” gözüyle dışarıdan “nesnel” analizler yaparken, bizler ise (IŞ)İD yanı başımızdayken ve Kobane’de yaşananlar ve yine Kobane sonrasında Kürt toplumu ile olan ilişki şeklinin temelden değişmesinin yaratabilecekleri konusunda “duygusal” olabiliyoruz.
 
Aslında sadece duygusal değiliz. Bireysel olarak terör tehdidini düşünürken veya en azından hissederken, iş dünyası olarak da yeni yatırımlar için bir “dur bekle” havasına büründük. Büyüme oranlarımıza ve tahminlerimize de yansıyor bu durum. Belki de elimizdeki tek somut iyi haber düşen petrol fiyatları. Kalıcı olması umudunun yanı sıra bir başka umudu daha koruyoruz ya da en azından korumak için elimizden geleni yapıyoruz.
 
O da “barış süreci”. Eğer bu süreci Türk-Kürt birlikte yaşama kültürünü geliştirecek aşamaya taşıyabilirsek bu gerçekten geleceğimiz için en iyi haber, en iyi yatırım olacak. Bunu gerçekten de başarmalıyız. Aksi takdirde bölünen parçalanan Ortadoğu girdabına biz de kapılacağız.
 
Eğer, kalıcı bir “ortak yaşama” kültürünü oluşturabilir; geçmiş acılarımıza rağmen birbirimizi affedebilirsek, işte o zaman JP Morgan’ın tahminlerinin bile üzerinde parlak bir gelecek, hem bizleri hem de ekonomimizi bekliyor.
 
Ama ya başaramazsak?