İkinci KGF gelir mi?

0
31

Kredi Garanti Fonu (KGF) yılın başında konuşulmaya başlandı, Mart ayından itibaren iş hayatımıza girdi. Bir girdi, pir girdi! KGF aslında yeni değil, 1991 yılında kurulmuş. Mart ayında alabileceği risk limiti Bakanlar Kurulu kararıyla 250 milyar TL artırılınca finans sektörünün adeta “yıldızı” haline geldi. 

Mekanizması bir tür ‘sigorta’ gibi çalışıyor. Bankacılık sektörünün vermiş olduğu kredilerden; tanımlanmış olan kriterlere uyanların; batması durumunda belli bir miktarına kadarını bankaya geri ödemeyi taahhüt eden bir sistem. Son artış sırasında KGF (Hazine aracılığıyla) 250 milyar TL’lik yeni limitin yüzde 7’sine kadarlık kısmını; yani 17,5 milyar TL’ye kadar batacak kredileri; bankalara ödemeyi garanti ediyor. Batık miktarı daha fazla olur ise bu bankacılık sektörünün kendi riski olacak!

Cumhurbaşkanlığı referandumu öncesi devreye alınan yeni limit ile iş dünyasına bir anlamda nefes alma imkanı getirildi. Ekonominin çarklarının yavaşlamaya başladığı, hele ki Suriye başta olmak üzere dış politikadan ve küresel piyasalardan kaynaklanan sorunlar nedeniyle durma riskinin arttığı bir dönemde devreye alınan KGF, çarkların yeniden dönmesine, ekonomik büyümeye yardımcı oldu. Ekonominin çarklarının durduğunu düşünsenize; yeniden harekete geçirmek hem zor, hem de çok daha maliyetli olacaktı. Niyet ve çıkış yolu oldukça pozitifti. Bankacılık sistemi malumunuz “okumuş çocukların” yoğun bulunduğu bir sektör. Devlet böylesi bir destek verince; hele ki bunun kullanılabileceği tek yol bankacılık olunca; okumuş çocuklar da fırsatı kaçırmadılar. Sorunlu hale gelmiş veya buna aday olan, kendileri için risk olarak gördükleri kredileri KGF şemsiyesi altına aldılar. Hatta bunun için oldukça zeki yöntemler de bulmadı değiller.

Bankalar KGF’den ‘limitler’ alıyorlar, bu limitlere bağlı kalmak kaydıyla KGF’ye “kredi havuzlarını” bildiriyorlar. KGF her bir kredi bazında yüzde 15’e, “kredi havuzunun” ise toplamının yüzde 7’sine kadar garanti veriyor. Bankacılar bu kuralların etrafından dolaşmayı da gayet güzel başardılar. 85 TL’lik kredisi olan müşterisine “yeni” 100 TL’lik kredi veriyor. 15 TL’sini kredinin vadesi boyunca mevduat olarak alıp, buna da bloke koyuyor, 85 TL’si ile de eski krediyi kapatıyordu. Böylelikle KGF kredilerinin çok önemli kısmı (Bir ara yüzde 64’ü olarak açıklandı!) yeni kredi verilmiş olarak istatistiklere giriyordu. Ancak durum daha çok yukarıda anlattığım veya benzeri şekilde, eski ve sorunlu kredilerin tamamının değilse de bir kısmının bankalar için garantiye alınması şeklinde çalıştı. Hatta bu durum Ağustos ayı başında Cumhurbaşkanlığı ekonomi baş danışmanlarınca da basında paylaşıldı.

Son olarak 205 milyara ulaşmış olan bu imkanı; bu kadar hızlı kullandırmak yerine, biraz daha ince eleyip, sık dokuyarak; sorunlu, belki de hiç bir zaman kurtulamayacak şirketler yerine; katma değer üretebilen, teknolojide fark yaratabilecek olanlara verilmesi gelecek için çok daha faydalı olabilecekti. Şimdi KGF’nin kalıcı bir mekanizma haline gelmesi veya ikinci bir KGF döneminden söz ediliyor. Kalıcı hale gelecek olur ise kimlere hangi koşullarda destek olunacağının prensiplerinin önceden açıklanması ve şeffaflığa özen gösterilmesi; hem dağılımı, hem de sonuçlarının takip edilebilmesi adına önemli olacak. Özellikle KGF’nin geçmiş performansı konusundaki şeffaflık, gelecekteki kullanımının daha iyi tasarlanabilmesi açısından daha önemli olacak! Bu kaynak nihayetinde hepimizin vergileriyle oluşturuluyor. Bu konuda kamuoyunun bilgilendirilmesi, KGF’nin gelecekte kalıcı hale gelmesi durumunda daha da önemli hale gelecek. Kamu eliyle sağlanan bu destekten sadece bankacılık ve sorunlu hale gelmiş (belki de hiç kurtulamayacak) şirketler değil, umut vaat eden şirketler de yararlanabilmeli.