Dış politika BIST’te fiyatlanıyor mu?

0
23

Temmuz ayının ilk üç haftasının neredeyse tamamında Borsa İstanbul, deyim yerindeyse her gün rekor kırdı. Ya gün içi, ya kapanış rekorları ard arda geldi. Evet bunlar “nominal” bazda rekordu, ancak dolar bazında bakıldığında rekorların çok uzağındaydı. Neden derseniz, BIST 100 endeksi Kasım 2007’de 4.85, Kasım 2010’da 5.05 ve nihayet Mayıs 2015’te 5.08 dolar ile üç kez 5 dolar seviyesine yaklaştı, sınırlı da olsa geçebildi. 11 Ocak 2017’de 1.98 dolar seviyesine kadar gerileyen endeks, bu yazının yazıldığı  21 Temmuz’da ancak 3.05 dolar seviyesine yükselebilmişti.
 
Ana akım medyada her gün rekor haberleri yer bulurken, dolar bazında yatırım yapan ve izleyen yabancı fon yöneticileri için rekor henüz çok uzakta. Trump’ın başkan seçilmesi sonrasında esen rüzgar dinmiş, göreve geldiğinden bu yana vaatlerinden sadece İslam ülkelerine seyahat yasağı getirmekten öte bir şey yapamamış olan Trump’ın başı, Rusya ile ilişkileri ve buna bağlı olarak ‘görevden azil’ riski ile dertte. En büyük vaatlerinden biri olan Obamacare sağlık yasasını gevşetme çabaları kendi partisinden dahi destek bulamayınca piyasalar; Fed’in bilanço daraltma ve faiz artırma kararlarını ertelemek zorunda kalacağı düşüncesiyle; yeniden risk almaya başladılar.
 
Bu psikoloji ile gelişen ülkelere önemli girişler oldu. Girişler hem bu ülkelerin borsalarını yükseltirken, kurlarını da değerlendirdi. Bunda Euro başta olmak üzere majör para birimlerinin dolara karşı değer kazanmasının (DXY endeksinin düşmesi) payı büyüktü. Ancak TL diğer gelişen ülke para birimleri kadar bundan nemalanamadı.
 
Bunun da en önemli sebeplerinden birisi son haftalarda AB’nin lider ülkesi konumundaki Almanya ile yaşanan gerginlik idi. Türk asıllı Alman vatandaşı gazeteci Deniz Yücel’in tutuklanmasının ardından insan hakları savunucusu Alman vatandaşı Peter Steudtner’ın beş kişiyle birlikte tutuklanması bardağı taşıran damlalardan biri oldu. Mülteci anlaşması ile ılımlı seyretmeye meyleden ilişki, referandum öncesindeki “Nazi” söylemi ile sertleşmeye başlamıştı. Cumhurbaşkanı ve bakanların G-20 ve 15 Temmuz yıldönümünde Almanya’da konuşma izni verilmemesi, mukabilinde Alman milletvekillerinin İncirlik ve Konya’daki Alman askerlerinin ziyaretine izin verilmemesi ve nihayetinde İncirlikte’teki Alman askerlerinin Ürdün’e nakledilmesi gerilimi daha da artırdı.
 
BGC Partners Menkul Kıymetler başekonomisti Özgür Altuğ’un notuna göre; Türkiye ihracatının yüzde 10’unu (Yaklaşık 14 milyar dolar) Almanya’ya yaparken, 22 milyar dolar ile en büyük ithalatı yaptığımız 2. ülke. 4 milyon Alman turisti ağırlarken, geçtiğimiz 15 yılda 8.9 milyar dolarlık doğrudan yatırım Almanya’dan gelmiş. Bu denli yakın ekonomik ilişkilerimiz olan Almanya ile yaşanan gerilim, Alman Dış İşleri bakanının Alman vatandaşlarının Türkiye’ye ziyaretlerine uyarı getirmesine, iş yapma ortamının güçleştiğine ve hatta ilişkilerin bu şekilde yürümeyeceğine kadar varan açıklamalar yapmasına kadar vardı. Almanya’yı terör örgütlerine destek vermekle suçlayan hükümetin bunu aleni olarak yapması ilişkilerdeki gerilimi; kapalı kapıların ardından, medyanın önüne getirdi.  
Almanya ile yaşanan bu gerilim; AB üyelik müzakerelerinin kopmasına kadar varabilir. Zira Almanya, partnerleriyle bunu görüşeceğini ima ediyor. Önümüzdeki dönem için önemli bir risk BIST’te fiyatlanıyor mu? Korkarım hayır. Katar’ı ciddiye almayan piyasalar, Almanya ile yaşanan sorunu Katar meselesine “benzeterek” umursamıyor olabilir.
 
Tıpkı 2012 yılında Suriye meselesini de pek fazla ka’ale almadığı gibi… Kısa vadede küresel piyasalardaki iyimserlik ve “balık hafızası” ile Suriye’deki riskleri göz ardı eden piyasa katılımcıları sonraki yıllarda bunun etkilerinin ne denli ağır olduğunu, Türkiye’nin birkaç yıl süren “negatif ayrışmaya” uğrattığını yine unutuyorlar.
 
Umarım Almanya da benzer bir “buz devri” yaratmaz…