Aslolan faizdir!

0
60

Her ne kadar faiz konusunda Merkez Bankaları asıl belirleyici olsa da hesaplamalarda kullanılan her zaman “piyasa faizleridir.” Piyasa faizlerinin de en ‘şeffaf’ şekilde belirlendiği yer de bono/ tahvil piyasasıdır.
Bu piyasada belirlenen faizler; kuru da, borsayı da doğrudan ya da dolaylı olarak şekillendirir. Tüm türev ürünlerin hesaplanmasında kullanılır. Bono faizlerinin ‘ortalama’ seyri ekonomiyi en iyi yansıtan göstergedir. ‘Ortalamadan’ kastım günlük, haftalık hatta aylık likidite sıkışıklıklarında/ bolluklarından kaynaklanan sıçramaları, zıplamaları göz ardı etme gereğinden.

‘Faizin’ sağlıklı belirlenebilmesi için bono piyasalarının da ‘sağlıklı’ olması gerekir. Yeterince likidite olmalı ki oluşan faizler ‘gösterge’ işlevini görebilsin. Ancak son yıllarda bizim tahvil piyasalarımızda fiyatın çok da ‘sağlıklı’ oluştuğunu söylemek zorlaştı. Zira uzun zamandır bono piyasasında likidite adeta ‘kurudu’.

Akışkanlığı (likiditesi) neredeyse kayboldu. Merkez Bankası’nın da bu konuya hiç ilgi göstermiyor olması bu durumu daha da kötüleştiriyor. Bono/tahvil piyasası yabancıların en fazla pozisyon taşıdıkları piyasadır. Yabancılar borsadan çok faiz tarafında pozisyon almayı tercih ederler. Bu bono olur, kredi olur, mevduat olur… Bu piyasa doğru dürüst çalışmaz ise yabancılar için ‘çıkış’ sorunu ve ardından ‘anksiyete’ ortaya çıkar ki bu durum tüm piyasaları etkiler. Son haftalarda olan budur!

Bono/tahvil piyasasında pozisyon almış olan yabancı yatırımcılar; beklenildiği kadar düşmeyen enflasyon, yükselen cari açık ve Moodys’in not indirimi haberleri sonrasında bu pozisyonların bazılarından çıkmak isteyip de çıkamayınca kur risklerini hedge etmek için döviz piyasalarına döndüler. Bono piyasasındaki ‘likidite kuruluğu’ olmasa, bu pozisyonların en azından bir kısmını diğer katılımcılara devredebilselerdi, döviz cephesine baskı yapmayacaklardı. Ancak bunu başaramayınca faizli menkul kıymetleri almak için sattıkları dövizlerin kur risklerine karşı piyasadan döviz almayı tercih ettiler. Bu da kurları yükseltti. Bu pozisyon değişikliği devam edecek olursa bu hareket daha da devam edebilecek.

Öte yandan, pozisyonlarını satmak isteyen yabancı yatırımcıların bu pozisyonlarını devralmak isteyen başka alıcılar da çıkmıyor. İster yerli, ister yabancı olsun; diğerleri de cari faiz seviyelerini risk almak için cazip bulmuyorlar demektir. Ya da bir başka deyişle faizlerin bu seviyelerden de yukarı çıkabileceğini düşünüyorlar ki alıcı olmuyorlar, bu da faizleri daha da yukarı götürüyor. Faizlerin sağlıklı oluşmasının önüne geçilir ise piyasa bunu bir şekilde düzeltiyor. Birileri buna ‘faiz lobisi’ dese de bu bana göre ‘serbest piyasanın sopası.’ Zamanında ‘koruyucu hekimlik’ prensipleri doğrultusunda işini doğru yapmayanlara karşı her an kullanıma hazır tutulan bir sopa bu! Bugünlerde kınından çıktı. Likiditenin ‘kuruduğu’ bir ortamda fazla da acıtıyor!

Halbuki Merkez Bankası, bir yandan uluslararası piyasa katılımcılarının da anlayabileceği bir para politikası izlemiş olsa, diğer yandan faiz politikasına gereksiz baskılar uygulanmamış olsaydı piyasa faizleri gerçek anlamda daha önce bu gerilimleri yansıtacak, ‘enerji birikimi’ olmayacaktı!

Fed’in faiz artışlarının da etkisi ile fonlama maliyeti artarken, içeriden kaynaklanan hataların bedeli de eklenince toplam fonlama maliyeti de ne yazık ki daha da artıyor!