Yaver Holding, Türkiye’de yüksek mühendislik markası olacak

0
883

Yaver  Demir’in Almanya’nın Nürnberg kentinde kurduğu Yaver Holding adını Türkiye’de daha fazla duymaya hazır olun. Üst düzey mühendislik hizmetleri konusunda uzman olan grup, kendi tasarımı olan gemi motorlarının üretimi için Türkiye’yi seçmiş durumda.

Demir, “Yaptığımız hazırlık çalışmalarında, motorları yüzde 60-70 oranında Türkiye’de üretebileceğimizi gördük. Üretmeyi planladığımız iki motorun montajını ağustos ayına yetiştirmeyi planlıyoruz” diyor. Sivilin yanı sıra askeri gemilerin de ihtiyacına hitap edecek proje, Türkiye’nin daha önce sahip olmadığı bir yetkinliği de elde etmesi anlamına gelecek. Gemi motorlarının içeride üretilememesi, kendi savunma sanayisini geliştirmeye büyük önem veren Türkiye’nin ulaştığı noktada ciddi bir eksiklik olarak görülüyor ve tartışılıyor.

Gemi motorunda Türkiye’yi marka yapacak
Gemi motoru üretim projesi ile Türkiye’yi bu alanda marka haline getirmeyi planlayan Demir, bunun gruplarının sanayi üretimine atacağı ilk adım olmasından da büyük heyecan duyuyor. Geleneksel olarak elemanlarının başka şirketler için yaptığı işleri faturalayarak gelir elde eden Yaver, bu yeni denemede elemanlarının kendisine çalışmasının faturasını yüklenerek büyük olduğu kadar masraflı bir işe adım attı. Motor üretimi projesi, geliştirme ve üretmenin ardından üründen gelir elde etmeye dayanan sınai üretim modelinde gerçekleştiriliyor. 

Hikaye altı yıl önce Rolls-Royce’un askeri ve sivil denizcilikte kullanılacak, Rolls-Royce standartlarında güçlü bir motor ailesi tasarımı talebi ile gelmesiyle başlıyor. Bu projeyi bir buçuk yılda tamamlayan Yaver Holding’in motor üretimine yönelmesi tamamen tesadüf. Rolls-Royce’un motor üreticisi MTU’nun bir bölümünü alarak kendi işlerini hızlandırmaya karar vermesi ve projeyi rafa kaldırıp patentlerini almaması, Yaver’in bütün hakları ile birlikte bir motor tasarımına sahip olmasını sağlıyor.

Bunların kime satılacağı konusu altı ayda bir grup içinde gündeme gelirken Demir bir toplantıda, “Bunu kendimiz yapacağız” diyor. Bu, grup bünyesinde çalışan mühendislerin ayrılması durumunda bile birikimin içeride kalmasını sağlayacak bir öneri olarak kabul görüyor. Yaver kendi yapabileceği motorlar konusunda pazar araştırması yaptığında en büyük ve ilgi çekici pazarı 16 silindirli motorlar olarak görüyor. Bunun sonucunda 16’dan başlayarak eldeki tasarımlar doğrultusunda 20, 12, 10 ve sekiz silindiri de kapsayan, beş motorluk tam bir aile oluşturulmasına karar veriliyor. “Motor üretimini gerçekleştirmek” Yaver’de 2014’ün hedefi olarak telaffuz ediliyor. İki yıl önce başlayan -bir buçuk yıllık ilk tasarım çalışması ile birlikte üç buçuk yıllık- çalışmaların ardından motorlardan 16 silindirlik olanın tasarımı tamamlanıyor. Manchester’daki şirketin tamamen bu projeye kanalize olup dışarıya çalışmayı kestiği bu sürecin ardından parçaların sipariş de veriliyor.

İlk defa yapılan bir iş olması, nisanda yapılması planlanan montajın ağustosa kalmasına neden olmuş durumda. Demir, “Gecikmenin sebebi, hangi şirketten mal alınacağı, fiyat ölçümü gibi konuların vakit alması. Biz daha önce bu işi kendimiz yapmadığımız için temelimiz yok. Daha önce kağıt üzerinde yapıp teslim ediyorduk. Bu sefer sanayiye kendimiz girdiğimiz için analiz yapmamız gerekiyor” diyor. Bu, daha iyi şirketi seçmek kadar finans gücünden uzun dönem birlikte çalışmanın mümkün olup olmayacağına karar vermek gibi boyutları da olan karmaşık bir iş. Ancak bütün süreç kontrol altında.

Yaver Demir, hedeflerinin Türkiye’yi bu konuda bir marka haline getirmek olduğunu söylüyor. Manchester yakınlarındaki Warrington’da kurulu olan Yaver Technomot’ta Motor Geliştirme Genel Müdürü Esmail Karimi, donanım ve yazılıma çok önemli yatırım yaparak geliştirilen motorların gücüne inancını ifade ediyor. Karimi, “Yeni regülasyonlarla birlikte rekabete çok önemli güç sağlayacak bir ürün geliştirdik” diyor. Demir’in bu birikimi kalıcı olarak Türkiye’ye getirmek için gerekli gördüğü bir üniversite kurulması konusunda da çalışmalar sürüyor. Çok kapsamlı bir proje olsa da bu, Demir’in Türkiye ile ilk teması değil. 1998’e kadar Almanya’da 28 fabrikanın dış kaynak modeline geçmesini yöneten Yaver Holding, mühendislik ve planlama ile bu işlerin Polonya gibi rakip ülkeler yerine Türkiye’ye gelmesinde rol oynadı. 

Dört alanda faaliyet gösteriyor
Sanayi, enerji, altyapı ve en yeni sektör olarak sağlığın eklenmesi ile dört alanda faaliyette bulunuyor. Bunlar dünya çapında insanların temel ihtiyaçlarını karşılayan mega sektörler olarak mühendislik alanlarını oluşturuyor. Demir, bu alanlarda faaliyet gösterirken bir araya gelen mühendis grubunun yeni alanlara açılmayı sağladığını ve bu şekilde Yaver Holding’in büyüdüğünü söylüyor. 2013’ü 550 milyon euro ciro ile kapatan şirket 2014’te yüzde 10 ila 15’lik büyümeyi hedefliyor. Üstelik grup bunu 440 çalışan ile başarmış durumda. Bir karşılaştırma yapmak için; 2013’te yaklaşık 76 milyar euro ciro elde eden Siemens’in 362 bin çalışanı var.

Bu, Yaver’i “yüksek potansiyelli” statüsüne taşıyor ve niş müşterileri çekiyor. Demir, “Farklı sanayiler için tasarım yapan Ricardo adlı şirket, iş yapış tarzı olarak dışarıdan hizmet almaz ama bize gelir. Gelirken de dört beş mühendisimizin onların sorununu çözeceğini bilirler ve öyle de olur” diyor. 

Dolayısıyla bu dünyada rakamları tek başına değerlendirmek bir anlam taşımıyor. Yaver’in müşterileri için çözüm üretirken geliştirdiği çözümler için aldığı 19 patentin değeri 250 milyon euro. 18 yıl süreyle tutulan bu patentlerin değeri giderek düşse de, bu veri değerin nerede oluştuğu ile ilgili iyi bir fikir veriyor. 

Nev-i şahsına münhasır bir kişi
Demir’in nev-i şahsına münhasır özellikleri, şirketin kimliği üzerinde etkili. Çok telefon geldiği için ofiste çalışamayan Demir, cuma günleri evindeki sakin ortamda büro işlerini halletmeyi alışkanlık haline getirmiş durumda. Bir diğer özelliği, her işi zamanında ve olgunlaşma noktasında yapması. Bu konudaki karar verme yeteneği, Yaver’in sürdürülebilirliği için büyük bir koz.

Yaver’in 23’üncü kuruluş yıldönümü ya da şirkette kullanılan dille “yeni yıla başlama kutlaması” için gelen gazetecilere saat 17:00’ye kadar röportaj vermemesi, dikkat çekici bir ayrıntı. Demir, bu yaklaşımını “Biraz ne yaptığımızı anlasınlar istiyorum” diye açıklıyor. Bu arada yaptığı, ortanca oğlu Yakup’u şirket içinde gezdirmek ve ailesi ile ilgilenmek.

Akşam etkinlik başladığında sosyoloji konusunda yarım saatlik ağır bir konuşma yapan ama gün içinde akıllı telefonunda açtığı uygulama ile Yakup’un sıkıntısına son veren yönetici koçu Irene Negrini’nin Yaver vakfının başına getirildiğini açıklayan Demir, şirketin yöneticilerinin birer birer sahne aldığı etkinliğin akışını adım adım yönetiyor. 

Diğer konuk konuşmacısı ise Red Bull Air Race Dünya Şampiyonu Hannes Arch’tı. Arch, yarış pilotu kariyerinden tırmanıcılığına kadar hayatının çeşitli kesitlerinden örnekler verirken tırmanışta eşli olunca daha yükseğe çıkılabileceğini de söylediği konuşmasında, takım çalışmasının önemini vurguladı. Bunlar Yaver’in insan ve gelişmiş iş modelleri ile geleceğinde daha yüksek noktaları hedeflediğini gösteren açık işaretler. 

Yaver Demir’in kişiliği öne çıksa da şirketin asıl gücü kurumsallıktan ve finans ile sanayi tarafları arasında kurduğu başarılı dengeden geliyor. Demir, finans tarafının önemini, “Büyük şirketlerin ya finans servisleri ya da bankaları vardır. Bir pazara girmeniz gerektiğinde sürekli bankaların kapısını çalarak iş yapamazsınız. Bu bir iştah meselesi değil, belirli çapta işlere girdiğinizde bunu yapmanız gerekiyor yoksa büyüyemezsiniz” diye açıklıyor. Yaver Holding içinde finans ve endüstri şirketleri başlangıçtan beri birlikte var olan ve yapının üzerinde büyüdüğü iki ayağı oluşturuyor. Ancak finans şirketi, sanayi şirketinden bağımsız olarak hareket ediyor ve kendi belirlediği projeleri yürütüyor. 

Bu ayrılık grubun sağlıklı işlemesi için belirlenen en önemli ilke olan kurumsallığın önemli bir parçası. Sanayinin yaptığı projeler için finanstan da teklifler geliyor ancak bunlar grup içindeki şirketlerin birbirine kolaylık sağlaması yaklaşımından uzak ve bazen “dışarıdan bir şirket gibi teklif verilmesi” eleştiri konusu oluyor. Demir, “Bunları duyuyoruz ama bu şirket ona bakmaz. Ben sana düşük bir fiyat verirsem ileride başka bir yatırımcı benim müşterim olduğunda bu önüme çıkar, diye bakar” diyor. 

Bu örnek, grubun en önemli ilkelerinden biri olarak belirlediği kurumsallığın ne kadar katı bir biçimde uygulandığını gösteriyor. Bu, şirketin değerini yükseltmek ile ilgili. Risk analizi ya da kalite yönetimine girildiğinde, şirket sahibinin hakim olduğu “duygusal” yapının şirket değerini aşağı çekmesi engelleniyor.

Bir müşteri için geliştirilen akıllı yönetim sistemi yazılımını kendi içinde uygulayan Yaver, “bu şık uygulama” sayesinde daha akıllı hale geliyor. Kurumsal zeka Demir için en önemli konulardan biri. Bir Yaver çalışanı 2013 sonunda bir performans değerlendirmesi isteyen Demir’in şirkette önemli kadro değişikliğine gittiğini söylüyor. Bu tür kurumsallaşma adımları, Yaver’in piyasada daha farklı bir yere konulması sonucunu da getirmiş durumda. Demir “Eskiden Bosch gibi şirketlerin kapısını çok çaldık. Mümkün değildi. Şimdi tam tersi geçerli. Bosch bize gelir. Şu noktadayız, şu problemimiz var, şunu yap, der” şeklinde konuşuyor.

Yaver’in mühendislik şirketi olarak diğer mühendislik şirketlerine servis veren yapısı, yapılanı “değerli iş” haline getiriyor. Demir, “Bizim nükleer fizik okumuş değerli bir mühendisimiz var. Adamın saat ücreti 95 euro. Ancak 800 milyon euroluk bir projenin bitirilmesini engelleyen sorunları çözecek birine ayda 30-40 bin euro vermek mesele değil” diyor.

Bu, Türkiye’nin yakalandığı orta gelir tuzağından kurtulmak için yapması gerekenler konusunda ders niteliğinde ve global dünyada daha saygın bir yeri elde etmesini kolaylaştırabilir. Ancak bu, dışarıya olduğu kadar kendine karşı da hassasiyetle değerlendirme yapmayı gerektiriyor. Yaver ofisinin bulunduğu Sapphire’in VIP salonundan dışarıyı gösteren Demir, yolun karşısındaki kaldırımı göstererek, “Bakın” diyor, “Avrupa’da bunun adı yaya yoludur. Türkçe’de kaldırım diyoruz çünkü kaldırılmıştır; yüksektir. Bunun yüksek yapılması kullanışsızlık getirir. Bir de ortasına çukur açıp ağaç dikerseniz iyice kullanışsızlaşır. Bunu gören hiçbir mühendislik şirketi yöneticisi size iş vermez.”

Türkiye bu bakış açısını kabul eder mi sorusunun yanıtını vermek kolay değil ancak büyüme hedeflerini yakalamak için bu tarafı da değerlendirmek gerektiği kesin. 820 milyar dolara ulaşmış bir ekonominin ilerlemesini sürdürmek için başka çaresi de yok.