‘TL varlıklar tercih edilmeli’

0
160

Azimut Portföy Genel Müdürü Murat Salar, ekonomiye ilişkin olumlu bir görünüm olduğunu belirterek, geçen yıl yeterince değer kaybeden TL’nin bu yıl kayıplarını telafi edeceğini söylüyor. Yaklaşık altı yıl önce profesyonel iş hayatını bırakarak arkadaşlarıyla birlikte Bosphorus Capital’ı kuran Salar, şirketini İtalya’nın en büyük bağımsız portföy şirketi Azimut Grup’a sattı. Global Portföy ve Notus Portföy’ü de satın alan Azimut, bu üç şirketi Azimut Portföy adıyla birleştirdi. Azimut’un genel müdürü olan Salar, böylece tekrar profesyonelliğe dönüş yaptı. Azimut Portföy’ün bireysel emeklilik fonları dışarıda tutulduğunda 2,6 milyar TL’lik varlık yönetimiyle portföy şirketleri arasında altıncı sıraya çıktığına dikkati çeken Salar, hedeflerini ve ekonomiye ilişkin beklentilerini anlattı.

Dünyada 40 milyar dolarlık varlık yöneten Azimut Grup’un Türkiye ile ilgili hedefleri neler?
Azimut Türkiye’yi bir merkez olarak görüyor. Buradan Ortadoğu ve Kuzey Afrika’ya açılma planları var. Öncelikle Türkiye’deki varlığımızı artırmak istiyoruz. Bunun için de satış ekiplerimizin sayısını artıracağız. Şu dönemde finansal piyasalarda işe alım yapan nadir kurumlardan biriyiz.

Azimut, Türkiye’de büyümek isterken buranın hangi özelliklerini cazip görüyor?
Avantajımız şu; Azimut uzun vadeli bakıyor. Piyasalar yıla türbülansla başladı ama şu anda endişeler azalmış durumda. Azimut, Türkiye’de büyümek isterken hangi özelliğini cazip görüyor derseniz. O da şu; Türkiye’nin kırılgan noktası cari açığın en büyük nedeni tasarruf eksikliği. Tasarrufların milli hasılaya oranı yüzde 15’in altında. Bu portföy yönetimi şirketlerini de etkiliyor. Şu anda portföy büyüklüğünün GSYİH’ye oranı Brezilya’da yüzde 50 seviyesinde, Türkiye’de ise yüzde 3,5 ile OECD’nin en düşüğü. Bu oran bizim büyüme iştahımızı artırıyor. Türkiye’yi cazip kılıyor.

Tasarrufların artırılması için ne yapılmalı peki? 
Tasarrufları artırmanın bize göre birinci şartı portföy yönetim sektörünün rekabete açılması. TEFAS bu konuda devrim niteliğinde bir uygulama. Ancak, devletin direkt katkı sağladığı bireysel emeklilik fonları da rekabete açılmalı. Rekabetin olmadığı yerde rehavet oluyor. Sektör rekabete açıldığında, reel getirilerin motivasyonuyla vatandaşın tasarruf istediği de artacaktır. 

Ekonominin olumlu bir görünüm sergilediğini söylediniz… 
2013-2015 arası Türkiye açısından zor geçti. Biz o dönemlerin soruna gelindiği kanaatindeyiz. O dönemde hem reel sektör hem finansal piyasalar önünü göremedi, siyasi tansiyon yüksekti. Bugün önümüzdeki dört yılda bir seçim görünmüyor. Ayrıca, AB ile tekrar diyalog başladı. Siyasi tartışmalarla ertelenen yapısal reformlarda düğmeye basıldı. Sınır komşularımızla yaşanan tansiyonun bir miktar azaldığını görüyoruz. Makro tarafta da yüksek tansiyonun olduğu bir dönemde ekonomi 2015 yılında yüzde 4 büyüdü. Dünyanın büyümeyi mumla aradığı bir dönemde bu rakam oldukça iyi. Türkiye’nin en büyük problemi olan cari açık petroldeki düşüşle milli hasılanın yüzde 4’üne geriledi. Problemin olduğu nokta enflasyon. Orada da pozitif bir işaret var. Şubat ve mart aylarında geriledi. Kur ve gıda fiyatlarının etkisiyle bu düşüş trendinin süreceğini, yılsonunu yüzde 7 ile kapatacağımızı düşünüyorum. Büyümede de yüzde 5 yakalanır.

Bu olumlu havanın portföy yatırımlarına etkisi var mı?
Merkez Bankası verilerine göre, son iki ayda yaklaşık 3,5 milyar dolar net sermaye girişi oldu finansal piyasalara. BIST’e şubatın ikinci yarısından nisan başına kadar yedi hafta arka arkaya toplam 1,7 milyar dolarlık yabancı girişi yaşandı. BIST endeksi 68 binlerden 86 binlere yükseldi. Sepet kur 3,20’den 3’e kadar geriledi. Reel ekonomi açısından önemli olan gösterge tahvilin faizi yüzde 11,5’lerden yüzde 9,10’lara geriledi. 
 
Türkiye’nin en büyük riski ne peki?
Türkiye’nin en büyük riski içerideki terör olayları. Huzurun olmadığı bir ülkede istediğiniz kadar olumlu verileri anlatın, cazibe yaratamazsınız. Sosyolojik anlamda da huzurun tesis edilmesi gerekiyor. Baz senaryomuzda terörün yok olacağını varsayıyoruz. Dediğim gibi ekonomik anlamda beklentilerimiz pozitif. Çünkü, Türkiye geçen yıl hak ettiğinden daha kötü fiyatlandı. Şimdi bunun telafisi yaşanıyor. 

Dolara ilişkin tahminler revize edildi. Sizin beklentiniz nedir? 
2016 yılına başlarken FED’in üçer aylık periyotlarla faiz artıracağı ve yılsonunda yüzde 1’in üzerinde bir ABD faizinin olacağı fiyatlanıyordu. Ancak, işler o şekilde gelişmedi ve o senaryo revize edildi. Aslında piyasalardaki pozitif trendi başlatan FED oldu. Faizi o kadar hızlı artırmayacağını açıkladı. Bu nedenle dolar değer kaybediyor, TL değer kazanıyor. Kurda seviye vermek zor ama TL’nin reel anlamda değer kazanacağı bir yıl olacak. 

FED ne yapar?
En kötü senaryo FED’in faiz artıramamasıdır. O zaman dünya gerçekten bir çaresizlik sürecine girer. İdeal senaryo FED’in piyasaları bozmadan, reel ekonomiyi etkilemeden yavaş yavaş faiz artırması. Çünkü, ABD ekonomisi sonsuza kadar büyümeyecek. Dünyanın lokomotifi ABD ekonomisi yavaşladığında, ekonomiyi tekrar ivmelendirebilmesi için faiz indirimleri yapabilmeli. Bu yıl maksimum iki faiz artışı yapmasını bekliyoruz. FED, Çin’e, Euro Bölgesi ve gelişen ülkelere bakıyor. Ekonomisini canlandırırken diğer ekonomileri bozmaması gerekiyor. 

BIST bu yıl 100 bini görür mü?
Bu yıl içinde borsada TL cinsinden yeni bir zirve görürüz. Daha önceki zirve 93 binler seviyesindeydi. 

Yatırımcılar için portföy öneriniz nedir?
Yüzde 40 hisse, yüzde 40 TL cinsi sabit getirili menkul kıymet, yüzde 20 döviz öneririm.