Teknoloji, enerji hizmetlerini değiştiriyor

0
68

Otomatik ödeme talimatlarının hayatımızda yarattığı büyük değişim, enerji şirketleri ile müşterileri arasındaki ilişkileri de etkiliyor. Bunun yansımaları ilgi çekici; ödeme noktalarının genel veznelere dönüşmesi, çevrimiçi ve mobil desteğin çeşitlenmesi, mobil saha ekiplerinin sorunlara müdahale etmesi, eskisine göre bambaşka bir iş modeli ve dinamiklere işaret ediyor. Otomatik ödeme talimatında bir sorun yaşandığında, ara dönem borcunu ödemek için veznenin yerini bulmak artık Google Maps kullanarak çözülmesi gereken bir konu durumunda. Eskinin sorarak öğrenmeye dayanan yöntemi burada yetersiz kalıyor çünkü esnaf dahil çoğu kişi artık kullanmadığı bu temas noktalarının yerini bile unutmuş durumda. Daha dikkat çekici olan, bu değişimin hiç farkında olmadan yaşanması.

PWC Global Enerji ve Hizmetleri Lideri Norbert Schwieters, Enerji Dönüşümü Çağı’nda Müşteri Etkileşimi raporunda, “Teknoloji, enerji hizmet şirketlerinin müşterileri ile ilişkisini etkileyen, en önemli dönüştürücü tekil güç olarak rekabeti bastırıyor” ifadesini kullanıyor. Bunun birden çok nedeni var. Teknolojideki gelişmeler öncelikle müşterilerin enerji şirketlerinden beklentilerini değiştiriyor. Tüketicilerin perakende, seyahat ve medya şirketleri ile ilişkilerine damgasını vuran çevrimiçi deneyimler, ölçüm, faturalama, tahsilat ve kesinti yönetimi gibi temel konularda enerji hizmet şirketlerinin standartlarını yükseltmeyi gerektiriyor. Bu alanda atılan adımlar, sayaçlar dahil olmak üzere cihazlar ve bina otomasyonu ile birlikte enerji yönetimi alanında yaşanan gelişmeler ile birlikte düşünüldüğünde enerji hizmet şirketleri için müşteri hizmetleri, katma değer ve yeni iş akışları için yeni fırsatları ortaya çıkarıyor. Tabii, teknoloji kullanma performansı kötü olan şirketler için tam tersi geçerli.

Ancak tek risk bu değil. Schwieters, enerji depolama ve kendi enerjisini üretme alanındaki teknolojik gelişmelerin, cirolar ve büyümenin altını oyduğunu söylüyor. Şu anda Türkiye’nin de yaşadığı, serbest tüketiciliğin yani başka tedarikçiye geçmenin kolaylaşması nedeniyle rekabetin artması sorunu gelecekte yerini çok daha farklı bir iş modeline bırakacak. Gelecekteki sorun, rekabetin yarattığı etki bir yana bırakılacak ve kendi enerjisini üreten tüketicilerin enerji hizmet şirketlerine ihtiyaç duymaması işin merkezine oturacak. Ancak bu geleceğin ne kadar uzakta olduğu ülkeler bazında değişiklik gösteriyor.

Bain&Company Ortağı Ozan Bayülgen, son birkaç yıldır Türkiye’de elektrik dağıtım şirketlerinin telekomünikasyon operatörlerinin pozisyonunu tehdit ettiği başka bir değişimin yaşandığını kaydediyor. Şebeke işlerinde meselenin hanelerdeki oturma odasına ulaşmak olduğunu söyleyen Bayülgen, “Herkes bunun için çabalıyor. Türkiye’de ailelerin kalabalık olması, oturma odasının ekonomik büyüklüğünü artırarak cazibesini katlıyor. Türkiye’de kişi başına gelir Avrupa’dakinden daha düşük olsa da tek kişilik evlerin yerine üç dört kişilik hanelerin alım gücü çok daha yukarıda yer alıyor” şeklinde konuşuyor.

Sayaçların akıllanmasını sağlayan teknolojik gelişme kadar elektrik faturasından tüketim alışkanlıklarını okuyabilen şirket yapıları, yapay zeka ve büyük veri silahlarını da kuşandığında elektrik şirketlerinin hane halkı hakkındaki bilgisi telekomünikasyon şirketlerinin pozisyonunu aratmayacak bir düzeye ulaşıyor. Bu, telekomünikasyon operatörlerinin bankaların elinden aldığı bilgi merkezi olma rolünün bir kez daha el değiştirmesi ihtimaline işaret ediyor.

Yapı Kredi Bankası eski Genel Müdürü Burhan Karaçam’ın Çukurova Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Emin Karamehmet ile yollarının ayrılmasına giden gelişmeler dizisinin içindeki dinamiklerden biri banka-operatör çelişkisi olmuştu. Karaçam, Yapı Kredi ve Turkcell’in borçlar nedeniyle sıkıştığı dönemde Turkcell’e değil Yapı Kredi’ye tutunulması gerektiğini savunduğunu belirtiyordu. Karaçam bunu, şirketlerin iş yapmak için gerek duydukları enformasyon havuzunun oluştuğu yerin banka olması ile açıklıyordu. Telekomünikasyon operatörü ise, haberleşme tarafındaki oyuncu olarak işlem ya da alışverişi kolaylaştıran bir role sahipti ancak nereye gidileceğini göstermek için yeterli derinliğe sahip değildi. Turkcell ve Superonline’ın ilk olarak mobil bankacılık ve internet bankacılığı olarak Yapı Kredi içinde konumlandırıldığı düşünüldüğünde, Karaçam’ın büyük resme hakim olarak bu yorumları yaptığını söylemek mümkün.

Daha sonraki dönemde ortaya çıkan tüketici odaklılık (consumerization) akımı ve akıllı telefonların kişisel kullanım verilerini –anonim de olsa- sağlaması, bu yorumu sorgulanır hale getirdi. Ancak karar anında Turkcell’in, özellikle New York Borsası’na kote olmuş ve piyasa değeri olarak Türkiye’de alışık olunan rakamların yanında zihinlere zarar yükseklikleri görmüş olması, Karaçam’ın görüşlerinin aksine bir kararı ortaya çıkardı. Son birkaç yıldır, Fortune Türkiye 500 listesinde üst sıralarda enerji ve enerji hizmet şirketlerinin işgal etmeye başladığı yer düşünüldüğünde bu kez enerji şirketleri lehine bu tür bir tablonun ortaya çıktığı görülüyor.

Değişim denklemini daha karmaşık hale getiren, Nesnelerin İnterneti (IoT) ile birlikte ortaya çıkan yeni dünyanın dengeleri. Evdeki kahve makinesinden buzdolabına; fırından klimaya kadar herşeyin internete bağlı akıllı cihazlara dönüştüğü bir dünyada bunların iki ana hayat damarı olan elektrik ve verinin, enerji ve telekomünikasyon şirketlerini karşı karşıya getirmesi şaşırtıcı değil. Enerji şirketlerinin burada kazanmasını sağlayacak adım, zaten bu cihazlara giden elektrik bağlantısı üzerinden ikinci bir işe gerek kalmadan veri bağlantısı konusunu çözmeleri. Değerin üründen bilgiye kaydığı bir dönemde, enerji şirketlerinin bunu yapmasını beklemek hayalcilik değil.

Hem dijital teknoloji hem de enerji teknolojisi alanında ortaya çıkan gelişmelerin etkisini görmek zaman alabilir ancak şu anda kesin olan nokta bu iki boyutlu gelişmenin -ister kurumsal ister bireysel olsun- merkezdeki tüketicinin gücünü artırması. Schwieters, gerek regüle edilmiş tekel piyasalarında gerek açık ve rekabetçi piyasalarda; teknoloji, müşteri talepleri ve ilerleme yol haritaları arasında fark olmadığını belirtiyor.
Ancak müşterideki değişimi karşılamak için gereken dönüşümü şirketler tarafında karşılamak o kadar kolay değil.  Kritik soru şu: Enerji şirketi yeni enerji ekosisteminde stratejik olarak nerede oyuncu olması gerektiği; ticari olarak hangi oyunu oynaması; ve oyunu kazanmasını sağlayacak rekabet gücünü nasıl oluşturacağı konularında açık bir vizyona sahip mi?

Bu üç ayaklı sorunun yanıtını vermek giderek güçleşiyor. Türkiye’de Türk Telekom geçen yılın şubat ayında TTES Elektrik Tedarik Satış şirketi için lisans aldığını açıklarken daha yakın tarihte Turkcell bundan bir sene sonra benzer bir adım attı. Şirket, bu sene şubat ayında 2 milyon lira sermayeyle elektrik enerjisi ticareti, toptan ve perakende satış olan bir enerji şirketi kuracağını açıkladı. Telekomünikasyon ve enerji şirketleri arasındaki mesafe bu şekilde daralırsa, özellikle oyuncu olacak yer başta olmak üzere bu üç yanıtı bulmak pek kolay olmayacak.