TBB’ye göre kredi riskleri yönetilebilir düzeyde

0
27

Türkiye Bankalar Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Aydın yılınilk yarısında sabit kurlarla ve 12 aylık bazda kredilerin yüzde 10 arttığını belirtti.
   
Kurumsal kredilerin ise  yüzde 12 oranında büyüdüğünü belirten Aydın, “Bireysel kredilerdeki artış yüzde 6 oldu. Toplam mevduat yüzde 9 oranında büyürken  TL mevduat yüzde 14 oranında artmış, yabancı para mevduat ise yüzde 1 oranında azalmıştır. Özellikle gerçek kişi TL mevduatında hızlanma yönünde olumlu seyir vardır, yabancı para mevduattan TL mevduata geçiş olmuştur.” diye konuştu.
   
Kredi büyümesi ile mevduat büyümesi arasındaki farkın 1,4 puana gerilediğini ifade eden Hüseyin Aydın, açıklamasında şunları söyledi:
   
“Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından yayımlanan verilerle yapılan değerlendirmelere göre, bankacılık sektörüne ilişkin öncü göstergeler 2016 yılının ilk yarısındaki gelişmelerin beklentilere yakın bir düzeyde gerçekleştiğini göstermektedir  krediler artmaya devam etti, TL mevduat artışı hızlandı, kredi ile mevduat büyümesi arasındaki fark azaldı.
   
Para piyasaları daha öngörülebilir hale geldi, TL’ye duyulan güven arttı.Enflasyon ve faiz oranlarında düşüş yönünde bir seyir var.
   
Geçen yıl ile karşılaştırıldığında, beklentilerin daha iyi olduğu bir dönemdeyiz ve gelişmeler beklentilerimiz doğrultusunda seyrediyor. Beklentileri olumlu yönde etkileyen faktörler  istikrarı destekleyen makro dengeler, büyümeyi gözeten politikalar, sağlıklı işleyen finansal sektör ve büyümenin sürmesidir.
   
Geçen yıl, özellikle ikinci yarıda yaşanan siyasi ve ekonomik gelişmeler yanında bölgemizdeki jeopolitik nedenlerle, riskler artmış, para ve sermaye piyasalarında şiddetli dalgalanmalar olmuş, gelişmekte olan ülkelerden sermaye çıkışı yaşanmış, yerel paralar değer kaybetmiş ve faiz oranları yükselmiştir. Bu
nedenlerle, dünya ekonomisi öngörülenden daha yavaş bir hızda büyümekte, ticaret hacmi beklenen düzeyin çok altında seyretmektedir.
   
Dışa açık ve küresel ekonominin bir parçası olan Türkiye de gelişmelerden etkilenmektedir. Dış talebin büyümeye katkısı çok sınırlı kalmakta, küresel gelişmelerden dolayı uluslararası sermaye çekingen davranmakta, bu durum piyasalarda likiditeyi sınırlandırmaktadır. Buna rağmen, çok sayıda ülkenin deflasyon tehlikesi yaşadığı bir dönemde Türkiye büyümesini hızlandırarak sürdüren sayılı ülkelerden bir tanesi olmuştur.
   
Bankacılık sektörü büyümenin finansmanına katkı vermeye devam etmektedir. İlk yarıda, sabit kurlarla ve 12 aylık bazda krediler yüzde 10 arttı. Kurumsal krediler yüzde 12 oranında büyürken  bireysel kredilerdeki artış yüzde 6 oldu. Toplam mevduat yüzde 9 oranında büyürken  TL mevduat yüzde 14 oranında artmış, yabancı para mevduat ise yüzde 1 oranında azalmıştır. Özellikle gerçek kişi TL mevduatında hızlanma yönünde olumlu seyir vardır, yabancı para mevduattan TL mevduata geçiş olmuştur.
   
Kredi büyümesi ile mevduat büyümesi arasındaki fark 1,4 puana gerilemiştir.Tahsili gecikmiş alacakların toplam kredilere oranı yıl sonuna göre 0,6 puan artarak yüzde 3,4 olmuştur. Bu oran kurumsal kredilere yüzde 3, bireysel kredilerde yüzde 4,5, KOBİ kredilerinde ise yüzde 4,6 düzeyindedir.
   
Tahsili gecikmiş alacakların seyri beklenti aralığındadır. Büyümeyi destekleyen proaktif politikalar, likiditeyi destekleyen uluslararası sermaye akımlarının yeniden artması, kurlardaki oynaklığın azalması ve faiz oranlarının aşağı yöndeki seyri yanında teminat yapısı ve bankaların mali bünyelerinin sağlamlığı dikkate alındığında kredi riskleri yönetilebilir düzeydedir.
   
Basel III düzenlemelerine uyumdan sonrasındaki değişiklikleri yansıtan Mayıs 2016 bilanço verileri dikkate alındığında, sermaye yeterliliği, likidite, aktif kalitesi, risklerle başedebilme gücü, kredi büyümesinin sürdürülebilirliği gibi temel kriterlere göre bankacılık sektörü sağlıklı bir bilanço yapısına ve performansına sahiptir.
   
Özkaynak karlılığının sınırlı bir artış göstermekle birlikte sermaye maliyetinin gerisinde kalmaya devam etmektedir. Özkaynakların karlılık artışı yoluyla büyütülmesi daha fazla hassasiyet kazanmıştır.
   
Küresel ekonomide istikrar yeniden tesis edilene ve küresel büyüme geçmiş düzeylere gelinceye kadar ekonomide ihtiyatlı yaklaşımın korunması ve iç tasarruf artışının hızlandırılması önemini korumaktadır.”