Taca’nın yoğun gündemi

0
99

Taca İnşaat ABD, Katar, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Cezayir ve Libya’da kurulu ofisleri ve uluslararası ortaklarıyla oteller, hastaneler, kongre merkezleri ve alışveriş merkezleri gibi yapılar inşa ediyor. Ağırlıklı olarak otel, kongre merkezi, AVM gibi inşaatlar yapan Taca İnşaat Türkiye’de dört AVM inşa etmiş: Forum Mersin, Antalya Terracity, Denizli Teras Park ve yeni tamamlanan İskenderun Park Forbes. Şirketin en iddialı yönü, hızlı olmak. İstanbul Kongre Merkezi’ni 12 ayda bitirmişler. Süratli olmalarının iyi bir planlamadan geldiğini söyleyen Taca İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Tayyar Akkurt, “Her şeyi masa üzerinde bitirip, minimum değişikliklerle imalata geliyoruz. Dolayısıyla işin sırrı düzgün planlamaya ve her şeyi öngörmeye bağlı” diyor.
 
Taca İnşaat’ın dünyada ve Türkiye’deki konumundan bahseder misiniz? Devam eden projelerinizle ilgili bilgi alabilir miyiz?
Dünyadaki en büyük müteahhitlik firmaları arasında ilk 200’deyiz. Toplam 400 milyon dolarlık ciromuz var. Şirketin mühendislik ve idari kadrosunda 120 kişi çalışırken; sahalar da sayılırsa çalışanlarımız binleri buluyor. Antalya’daki Expo kulesini biz yaptık. Şu anda Türkiye’de devam eden bir AVM, bir konut, bir otel projemiz var. İstanbul Karaköy’de bir otel yapıyoruz. İskenderun’da konut (rezidans) projemiz bulunuyor. Taksim’deki AKM de bizde durdu. Yurtdışında ise üç otel projemiz var. Katar’da Le Meridien otele başladık. Cibuti’de bir otele başlıyoruz. Suudi Arabistan’da başlayacağımız 10 bin konut da yeni bir projemiz. Karadağ’da Ritz Carlton oteline, Cibuti’de bir hastaneye başladık. Katar’daki iki otel ve Libya’da durmuş ama devam etmesi planlanan bir projeyle birlikte 2017 portföyümüz toplam 2 milyar doları geçiyor. 2017 ciromuzun ise 1 milyar doları geçeceğini öngörüyoruz.
 
Yurtdışına ağırlık vermiş görünüyorsunuz. Neden?
Çünkü yurtdışında müteahhitlik hizmeti yapınca ülkemize daha çok faydamız oluyor. Yurtdışına ürünü satarken hizmeti de satıyoruz aynı zamanda. Malzemeyi ihraç ederken, Türkiye’den götürdüğümüz ekiplerin hizmetini de satmış oluyoruz. Dışarıya inşaat işi yaptığımızda 100 liranın 70 lirası malzeme olarak; 30 lirası da işçilik olarak geri geliyor. Yurtdışında aldığımız işlerde, aksine bir regülasyon olmadığı sürece, bütün ürünlerimizi Türkiye’den götürüyoruz. Müteahhitlik hizmetlerinde dünyada, altyapı müteahhitlerinin iş kapasiteleri daha yüksektir. Fakat Türkiye’ye getirisi açısından bizim gibi üst yapı müteahhitlerininki daha fazladır. Altyapı müteahhitlerinin kullandıkları materyallerin yüzde 90’ı lokal. Dolgu, hafriyat, beton gibi… Dolayısıyla üst yapı müteahhitlerinin yurtdışında daha çok destek görmesi gerekiyor.
 
Ne tür teşviklere ihtiyaç var sizce?
Yurtdışı müteahhitleri teminat mektuplarında, bankalardan destek olursa, daha fazla iş alabiliriz. Dünyada Türk müteahhitleri kalite, sürat ve fiyat avantajı açısından tercih ediliyor. Türk müteahhitlerine özellikle Suudi Arabistan’a gitmelerini öneririm. Biz Riyad’da 10 bin konut için anlaşmayı bitirmek üzereyiz. Orada yaklaşık 1,5 milyon konut açığı var ve bunu özellikle Türk firmalarıyla yapmak istiyorlar. Türkiye’nin son 15 yılda 800 bin konut yaptığını düşünürsek, bu ciddi bir açık ve herkese iş var.
 
Geçen sene Çin Hükümeti öncülüğünde bir anlaşma yaptınız. Afrika, Ortadoğu, Türki Cumhuriyetleri ve olursa Türkiye’deki projeleri de kapsayabilecek bu anlaşmadan bahseder misiniz?
 Bu anlaşma karşılığında Çin Hükumeti 10 yıl süreyle her yıl 2 milyar dolar finansman verecek. Bizle yapılan anlaşmalarda finansman gereken projelerde devletle yüzde 50-50 ortaklık yapıyoruz ve finansmanı onlar sağlıyor. Yani finansmanı sağlayıp, her türlü garantiyi alırken, müteahhite yüzde 50 oranında da ortak oluyorlar. Çok zekice bir hareket. Sadece finansmanla kalmayıp müteahhitlik kârının da yüzde 20’sini alıyorlar. Bu bir stratejik ortaklık. Bizi ortak olarak alma nedeni ise kapasitemizi, sürat ve kalitemizi beğenmeleri.
 
Yeni Yapı (Naci Topsakal) ile dört yıl önce katıldığınız ihaleyi birlikte kazanarak, AKM’nin “aslına uygun renovasyonu”nu üstlenmiştiniz. Süreç nasıl işledi-işliyor?
AKM’yi aldığımızda o bir renovasyon projesiydi. Yer teslimini aldık. Binayı soyduk; ahşapları, elektromekanik cihazları söktük. Ve hatta söküm sırasında asansörleri ve sahne mekaniklerini yapan Almanya’daki firmayı çağırdık. “Düzgün sökelim, belki müzeye konur” diye düşündük. Fakat güçlendirmeye başlamak için yapılan işlerden sonra binanın betonarmesi çıktı ve onu da güçlendirecektik. Fakat öyle bir manzarayla karşılaştık ki, bina güçlenemez bir bina. Kâr amacı güden bir müteahhit gibi düşünseydik, binayı güçlendirir geçer giderdik. Ama onun da bir başka sıkıntısı var; kanunda biz herhangi bir binayı yaptığımız zaman 20 yıl boyunca o bina depremde vs. zarar gördüğü takdirde sorumlusu oluyoruz.
 
Hangi yöntemle olursa olsun güçlendirme mümkün değil mi diyorsunuz?
Hayır, her şey güçlenebilir ama fonksiyonel bir binayı güçlendirmek o kadar kolay değil.
 
“AKM’yi yıkmak gerek” diyorsunuz işin özeti. Peki, neye dayanarak bunu söylüyorsunuz? Elinizde örneğin bir üniversitenin raporu mu var?
Türkiye’de gerçekleri söyleyecek kişiler çok az çıkıyor. Her aldığımız projeyi bağımsız kuruluşlara gönderip incelenmesini sağlıyoruz. Onları Amerika’dan çağırıp AKM’nin güçlenip güçlenemeyeceğini ve güçlendirilirse aynı fonksiyonlarının durup durmayacağını sorsak, “Ertesi gün yıkılması lazım” derler.
 
Rapor için müracaat ettiniz mi?
Üniversiteye müracaat ettik. Üniversiteden hocalar geldi ama kimse yıkılsın diyemiyor. Gerçeği ben söylediğim için şu anda bekliyorum.
 
Türkiye’nin ilk anıtsal yapılarından biri AKM. Güçlendirilemeyecek yapı yok diyorsanız…
Taştan yapılsa yıkılmazdı. Betonun ömrü 60 sene. Güçlendirme nedir biliyor musunuz? Bir kolon zayıflamıştır, takviye edersiniz. 1940’larda inşasına başlanmış, 1974’te güçlendirilmiş. Şimdi tekrar güçlendirme mücadelesi veriyorsunuz. Mühendis olarak konuşursam, o binanın o kolonlarla güçlendirilmesi mantıklı değil. Güçlendirilebilir fakat mantıklı değil. Çürümüş, dökülmüş bir beton var. Bu sakat betonu düzeltip 20 yıl da garantisini vermeniz gerekiyor. Yıkıp yapayım daha ucuz.
 
Öğrendiğim kadarıyla bir yapının tarihi eser sayılabilmesi için yapımından itibaren 100 yıl şartının aranmadığı bazı istisnai durumlar olabiliyor. Eğer yapı bir sanat akımını yansıtıyorsa, ünlü bir mimarın eseriyse ya da ülke tarihinde önemli bir yeri varsa 100 yıl şartı aranmaksızın tescillenebiliyor. Kaldı ki AKM de bu yapılardan…
Sembolik değeri olduğu için tescillenmiş bir bina olduğu doğru. Bir şekilde güçlendiririz ama şu anda AKM’nin betonarmesini alıp güçlendirme projesini üstüne çizersek, buna hiçbir denetim firması onay vermez. AKM’nin sembolik değeri olduğu için tepki çekiyor. Türkiye’de sembolik değeri olan hangi betonarme binaya o değeri verdilerse o binalar bir bir yıkılacak. Betonun ömrü belli. Devlet bize projeyi verip “Bak, incele” diyor. Ben neden aldığım işi durdurayım, zarar edeyim. O bina sizin eviniz olsaydı “Yıkalım yapalım” derdiniz.