Sürdürülebilir Tarım ve Gıda masaya yatırıldı

0
119

Fortune Türkiye “Sürdürülebilir Tarım ve Gıda Endüstrisi’nin kalkınmaya katkısı” konulu konferans ile sektörü ve geleceğini tartıştı. Makro politikalar, pazarlama ve değer zinciri perspektifinden konunun uzmanları ve profesyonelleri bir araya geldi.

Fortune Türkiye Yayın Direktörü Cüneyt Toros’un yönettiği Türkiye’nin Kalkınmasında Sürdürülebilir Tarım ve Gıda Endüstrisi oturumunda; TÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi ve OECD/BIAC Gıda ve Tarım Komitesi Başkanı Metin Akman, IGSAŞ Genel Müdürü Turan Tok ve Türkiye Gıda ve İçecek Sanayi Dernekleri Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesi Ersin Taranoğlu yer aldı.

‘TARIM VE GIDADA 10-20 YILLIK PLANLARA İHTİYAÇ VAR”
Medyada tarımın ve sürdürülebilirlik konusunun ön plana çıkarılmasının çok önemli olduğunu aktaran Metin Akman, “Tarım ve gıda devletlerin en fazla müdahale ettiği sektördür. Problem arttıkça reform zamanı geliyor. Politika yapıcılar 4-5 yılı düşünürler. Politikalarını buna göre kurarlar. Tarım ve gıdada bizim 10-20 yıllık planlara ihtiyacımız var. Bugün tarım enflasyonunu konuşurken, piyasa aksaklığının nedeni nedir devlet müdahalelerinin nedeni nedir diye bakmak gerek. Piyasa mekanizmasını bozacak politikalar çıkarsa biz sürdürülebilirliği ancak konuşuruz. Burada cesaretli olmalıyız ve reformları yapmalıyız. Yapmazsak gıda enflasyonunu engelleyemeyiz. Gıda enflasyonu çekirdek enflasyondan daha çok olacak ve artarak devam edecektir. ” dedi.

2050 yılında kaynakların dünya nüfusuna yetmeyeceğini belirten Turan Tok, “Sürdürülebilir tarım ile amaç çevre ve doğayı korumaktır. Gübre ve enerji gibi girdileri minimum kullanarak kaliteli ürün elde etmektir. Doğal kaynaklarımızın temelini oluşturan toprağın verimli kullanılması için detaylı toprak haritaları çıkarılmalıdır. Sulanabilir arazilerin artırılması toprak kullanıcılarının bilinçlendirilmesi ve erozyonun önlenmesi gerekiyor” dedi.

İGSAŞ’ın 1980 yılından beri toprak analizlerinin gerekliliğini anlattığından söz eden Tok, önder çiftçilerle yaptıkları çalışmaların sonucunda topraktan elde ettikleri verimin artmasının diğer çiftçilere de örnek olduğunu anlattı. Tok, “2014 sonlarında tarladan sofraya proje gerçekleştirdik. Bu projede 10 ayrı yerleşim birimi seçtik, 3 bin dönüm üstü önder çiftçilerle bir araya geldik. Mevcut topraklarının 50 dönümünü biz ektik. Ekilecek toprağın analizini yaptık. Damla sulama yöntemini de kullanarak neticede hasat zamanı geldiğinde yüzde 45 e varan su tasarrufu, yüzde 35 daha az gübre, yüzde 50 daha az ilaç, yüzde 40a varan enerji tasarrufu ve yüzde 70 işçilik tasarrufu ile dönüm başına yüzde 40 daha fazla verim aldık. Diğer çiftçiler de bu yöntemi taklit ederek üretim yapmaya başladılar. Çiftçiye modern teknikleri uygulanmasını öğretmek lazım. Hedefimiz tüm Türkiye’ye ulaşabilmek ve çiftçimizi bilinçlendirebilmektir“ diye sözlerine ekledi.

Türkiye Gıda ve İçecek Federasyonu’nda yaptıkları faaliyetlerden birinin gıda ürünlerindeki KDV’yi indirmek olduğunu belirten Ersin Taranoğlu, “ Gıda anlamında hepimiz birbirimize bağlıyız; renk, dil, ırk ayrımı yoktur. Bu yüzden hepimizin birbirine karşı sorumluluğu var. Biz gıda sektörü temsilcileri olarak sorumluluğumuzun farkındayız. Ürünlerimiz sürekli denetlenmektedir. Bozuk saat günde bir defa doğruyu göstermektedir ama önemli olan saatin her saniye doğru olması. Bunun temelinde istikrar ve kalite vardır. Bu bir zincirdir ve biz bunun üretim halkasıyız. Esas olan insan mutluluğudur. Mutluluğa ulaşmak için her şeyi sürdürülebilir kılmalıyız. Bu sürdürülebilirlik zincirinde ham maddemiz olan tarımdan başlayarak tüketicinin masasına gelene kadar tüm halkaların sorumluluğu vardır” dedi.

“Y KUŞAĞI ŞEFFAFLIK İSTİYOR”
Fortune Türkiye Editörü Kerem Özdemir’in yönettiği “Gıdada Değişen Tercihler ve Sürdürülebilir Tarım Uygulamaları” oturumunda ise yeni kuşağın üreticilerin ve markaların iş şekillerini nasıl etkilediğinin üzerinde duruldu.

Y kuşağının önceki kuşaklardan çok farklı olduğunu söyleyen Semra Sevinç, “ABD de yapılan araştırmalarda en beğenilen fast food zinciri Chipotle ve Shake Shack. Çünkü mesajları tamamen sürdürülebilirlik üzerine. Mc Donald’s ve Burger King fast food da artık kaybedenler kategorisinde. Çünkü Y kuşağı şeffaflık istiyor. Elimdeki teknolojiyle orada çıkan bilgilerle hamburgerin içindeki yağ oranını bileyim diye bakıyor. Y kuşağı için sürdürebilirlik artık sağlıklı olmak demek. Daha sağlıklı olduğunu kanıtlayan markaları tercih ediyor. Bu yüzden artık markalar da sürdürülebilirliği stratejilerinde ön plana koymak zorundalar” değerlendirmesinde bulundu.
Değişmeyen markaların ayakta kalamayacağından bahseden Sinangil ise Şahin Sucukları’nın bu değişimi kaçırmamak için sürekli bir Ar-Ge çalışmasında olduğunu aktardı. Bu çalışmaların Sahin sucukları’na olan faydasını ise şöyle açıkladı; “Bu çalışmalar sonrasında ciromuz 19 kat arttı. 2015 yılı kapanışı itibariyle sektöre göre 2.5 kat fazla ciro yaptık. Vergi öncesi karda da yüzde 135 artış sağlandı”

“TARIMDA DİJİTAL TRANSFORMASYON YARATILMALI”
“Gıda ve Tarım için Doğru Teknoloji, Etkin Tedarik Zinciri ve Ar-Ge” oturumunda ise Migros Ticaret A.Ş. Pazarlama Direktörü Ekmel Baydur, “Şirketimizde üst düzey yöneticilerden oluşan bir sürdürebilirlik komitesi kuruldu ve her yıl bu konuda toplantılar yapıyoruz. İyi tavuk, iyi et ve iyi tarım düşüncesiyle tüketiciye kaliteli ürünler sunmak amacındayız. Üreticinin refahının artmasını, Türkiye’nin sürdürülebilirlikle birlikte tarım alanında rekabete girebilmesini istiyoruz” dedi.

Migros’un kırmızı et konusunda 20 yıllık tecrübesi olduğunu söyleyen Baydur et fiyatlarıyla ilgili, “300 bin tonluk et ihtiyacımız var. Arz talep dengesini sağlarsak fiyatla ilgili sıkıntılar azalacaktır. Üretim arttıkça fiyat sorunu da çözülecektir” diyerek görüşlerini belirtti.
 
Tarımda dijital transformasyon yaratmayı amaçlayan Doktar’ın Kurucu Ortağı ve Genel Müdürü Tanzer Bilgin 4 yıldır bilgiyi ve kaliteyi yükseltmek için çalıştıklarını söyledi. Bilgin, “Bitkilerin gelişimlerini modelleyip ne tarihte ne aktivite yapması gerektiğini anlatmaya çalışıyoruz. Bu bilgileri çok ekonomik şekilde çiftçiye ulaştırmaya çalışıyoruz. 117 üründe dijital ziraat hizmetini 110 bin çiftçiye veriyoruz” ifadelerini kullandı.

Türkiye’de 60 milyar dolarlık tarım sektörünün 150 milyar dolara çıkarılabileceğini belirten Bilgin, “Tarımda sürdürülebilirlik 3 çerçevede incelebilir;  finansal, çevresel ve insan kaynağı. Finansal sürdürülebilirlik ürünler için para gerekiyor. Sözleşmeli tarımın ve vadeli işlemler borsalarının genişletilmesi gerekiyor. Çevresel sürdürülebilirlikte ise birim alandan daha çok verim alınmalı ve tarım alanları kaybedilmemeli. Sulama, ilaç ve gübre konusunda bilinçlendirilmeli. İnsan kaynağı konusuna bakınca; gelecekte ürünleri kimin üreteceği sorunu var. Ayrıca biz bu katma değerli ürünlere geçeceksek analitik ziraat mühendisleri artmalı. Kendi insan kaynağımızı yetiştirmezsek bu konularda ciddi sıkıntı çekeriz.
 
Brisa Genel Müdür Yardımcısı Levent Akpulat ise, “Biz sürdürülebilirliği ana fikir olarak alıyoruz. Son 8 yılda su kullanımımızı yüzde 50, tehlikeli atık oranını yüzde 30 azalttık. Türkiye ekonomisine katkı yapıyoruz. Sektör dışında bilinçlendirme faaliyetleri yapıyoruz. . Sahada zirai danışmanlarla hizmetler veriyoruz 5 bin proje geliştirdik 1300 reçete geliştirdik ana konu o bölgede hangi ürünler yetişir nasıl gübre kullanılır gibi konularda çiftçilerle faaliyetler yaptık. 20 ile daha gideceğiz ve projemize bu yıl da devam edecek. Geçen yıl gittiğimiz yerlerdeki gelişimi de takip edeceğiz.  Çiftçi bu tip çalışmalara çok aç diyebilirim. Gittiğimiz her yerde aldığımız geri dönüşler pozitif” sözleriyle şirketin sürdürülebilirlik alanındaki çalışmalarından bahsetti.