Sürdürülebilir büyüme nasıl yakalanır?

0
111

Geçtiğimiz yıl birçok olumsuz gelişmenin etkisiyle yüzde 2.9 büyüyen Türkiye ekonomisinin bu yılki performansı dikkat çekiyor. TÜİK verilerine göre, yılın ilk çeyreğinde yüzde 5.2, ikinci çeyreğinde ise yüzde 5.1 oranında büyüme yakalandı. OVP’de yılsonu büyüme beklentisi yüzde 5.5 olsa da yüzde 6’nın aşılacağı öngörülüyor.

Türkiye ekonomisi 2002–2015 yılları arasında ortalama yüzde 6 büyüdü. 2016 yılına gelindiğinde ise küresel etkilerin yanı sıra içeride darbe girişimi ve jeopolitik risklere rağmen yüzde 2.9’luk büyüme oranı yakalandı. Bu yıl ise ekonomideki ivme uluslararası kurumların da dikkatini çekiyor ve yılsonu büyüme tahminlerini yukarı çekiyorlar. Son olarak Türkiye ekonomisinin 2017 yılında yüzde 2,5 büyümesini öngören IMF, bu tahminini yüzde 5.1’e revize etti. 2018 beklentisini de yüzde 3.5’e yükseltti. IMF raporunda, gelişmekte olan diğer ülkelerde de büyüme oranının hızlandığına dikkat çekiliyor. Bu yıl gelişmekte olan ülkelerin yüzde 4.6, 2018’de ise yüzde 4.9 büyüyeceği tahmin ediliyor. Çin’in bu yıl yüzde 6.8, 2018’de yüzde 6.5, Hindistan’ın ise bu yıl yüzde 6.7, 2018’de ise 7.4 oranında büyüyeceği öngörülüyor. Türkiye, bu yıl yüzde 5.5-6 oranında büyürse Çin ve Hindistan gibi ülkelerden sonra en hızlı büyüyen ülkeler arasında yer alacak.

Türkiye için oldukça olumlu olacak bu büyüme oranlarının sürdürülebilir olması ise biraz kuşkulu görünüyor. Bu konuda T-Bank Baş Ekonomisti Veyis Fertekligil, OVP’de söylendiği gibi üç yıl yüzde 5.5’lik büyüme eğiliminin zor olduğunu belirtiyor. Çünkü, bu büyüme hükümetin teşvikleri, KGF ve vergi indirimleriyle sağlanmış durumda. Bu teşviklerin sonucunda bütçe açığı/GSYH oranı yüzde 2’lerde ve cari açık/GSYH oranı yüzde 4.5’lerde. Bütçe açığındaki hızlı artışı durdurmak için çeşitli vergi artışlarının yürürlüğe girdiğini hatırlatan Fertekligil, “Ayrıca, büyüme tüketim ve inşaat ağırlıklı bir büyüme. Sanayi yatırımları düşük düzeyde ve ihracat artışı istenilen düzeyde değil. İhracat artsa da ithalata bağımlı bir artış. Türkiye’de yüksek büyüme hızları dış kaynak sağlanmasına bağlı. Dış kaynak yokluğunda içeride çeşitli teşvik ve iç tüketim önemleriyle büyüme sağlayabiliyorsunuz ama bu daha sonra sizi bütçe açığı ve cari açık gibi sorunlarla karşılaştırıyor ve büyüme duruyor” değerlendirmesinde bulunuyor.

Fertekligil, ekonomide sürdürebilir bir büyümenin ihracat ve sanayi ağırlıklı bir kalkınma modelinin benimsenmesi, eğitim ve teknolojiye önem verilerek yapısal reformların yapılması, hukukun üstünlüğüne önem verilmesi ve yatırımcılar açısından istikrarlı bir iş ortamı sağlanması gibi bazı koşullara bağlı olduğuna dikkat çekiyor. Ayrıca, cari açığı azaltmak için enerjide dışa bağımlılığı azaltmak ve yenilenebilir enerji yatırımlarına ağırlık verilmesi gerekiyor.  Doğrudan yatırımları artırmak için uluslararası yatırımlara cazip koşullar sağlamak bundan da önemlisi sermaye yatırımları yapan ülkelerle olan ilişkileri istikrarlı ve daha dengeli bir biçimde yürütmek gerekiyor. Bu açıdan dış politikada dengeli, çok taraflı ve daha yumuşak bir üslup benimsenmesinin önemli olduğunu ifade eden Fertekligil şöyle devam ediyor: “Kur ve faizlerdeki dalgalanmayı da azaltmak gerekiyor. Yüksek enflasyonun indirilmesi açısından Merkez Bankası’nın bağımsızlığı önemli.Son yıllarda Türkiye enflasyonla mücadelede başarısız ve bu tam olarak başarılmadan sürdürülebilir bir büyüme olması zor. Bu açıdan kararlı ve istikrarlı para politikası uygulamaları önem taşıyor. Kur ve faiz tarafında siyasi müdahalelerin azaltılması gerekiyor.”

Bu arada, ocak ayında yüzde 13’leri gören ve daha sonra istihdam seferberliği adımları ve teşviklerin etkisiyle düşüşe geçen işsizlik oranı temmuzda yüzde 10.7’ye yükseldi. Ekonomide hızlı büyüme öngörülürken işsizlik oranındaki yükseliş dikkat çekiyor. Diğer yandan genç nüfustaki işsizlik oranı yüzde 21.7 ile çift hanede bulunuyor. Şekerbank Baş Ekonomisti Elif Girgin yaptığı değerlendirmede, “Tarihsel olarak haziran-ağustos dönemlerinde trend olarak işsizlik rakamlarında artış görülse de verilen teşvikler gözönüne alındığında Haziran-Ağustos 2017’de ocak ayından bu yana ilk kez artış görmemizin dikkate değer olduğunu düşünüyoruz. İlaveten büyüme rekorlarının kırıldığı bir makroekonomik resimde işsizliğin halen yüksek seviyede olması ve hatta anılan dönemdeki artışın istihdam konusunun ne denli yapısal reforma ihtiyaç duyan bir alan olduğunu göstermesi açısından önemli bulunuyor” diyor.

Türkiye ekonomisinin büyüme normalinin yeri serilerle yüzde 5-6 oranında olduğunu belirten KapitalFX Araştırma Müdür Yardımcısı Enver Erkan da mevcut ekonomik modelde işsizliğin azaltılması için daha fazla büyümeye ihtiyaç bulunduğuna dikkati çekiyor. Erkan, “Ekonomi hali hazırda yeni serilere göre Avrupa ve OECD ortalamalarının üzerinde büyüyor. Ya ekonominin daha fazla büyümesi gerek ya da bu büyüme oranları sürdürülebilir değilse uzun süreli istihdamı artırıcı yapısal reformlara yönelmek gerek” diyor.

Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi, bu yılın üçüncü çeyreğinde Türkiye ekonomisinin G20 ülkeleri içinde birinci olacağını söylüyor. Beklentiler de üçüncü çeyrekte yüksek bir büyüme oranının yakalanacağı yönünde. Ancak, 2018 yılı için büyümenin yavaşlayacağı öngörülüyor. KPMG Türkiye’nin hazırladığı bir çalışmaya göre, OVP hedeflerine ulaşabilmek için yapısal reformlar hayati önem taşıyor. OVP’deki rakamsal hedefler çok iddialı görünmese de bu hedeflerin çoğuna ulaşmanın kolay olmadığı vurgulanan çalışmada, “Küresel ekonomideki orta vadedeki olumlu tabloya karşın riskler önemini koruyor” deniliyor. Diğer yandan, ABD-Kuzey Kore gerilimi, sınır bölgesindeki hareketlilik ve Avrupa ülkelerindeki gelişmeler küresel ekonomiye de yön verecek riskler içeriyor. Bu risk unsurlarının da etkisiyle büyüme, enflasyon, cari açık ve işsizlikle ilgili sinyaller kritik. Bu ortamda Türkiye ekonomisine güveni güçlendirecek adımlar atılması ve büyümenin sürdürülebilirliğinin sağlanması önem taşıyor.