ABD Merkez Bankası’nın (FED) 21 Mart’taki toplantısında bu yıla ilişkin faiz politikasını değiştirmemesi yani üç faiz artışı yapacağını açıklaması, şahin bir duruşu fiyatlayan piyasalara rahat bir nefes aldırdı. Bu nedenle gelişmekte olan ülkelere para girişinin devam edeceği ifade ediliyor. Ancak bu hareketin uzun ömürlü olmayabileceğini düşünen analistler de bulunuyor. “Piyasadaki fokusun kısa süre içerisinde FED’in uzun vadedeki büyümenin güçlü devamına ilişkin iyimser beklentilerine dönmesi tekrar gelişmekte olan ülke varlıklarında baskı yaratabilir” değerlendirmesinde bulunuyorlar.
Yılbaşından bu yana hisse ve tahvil piyasasına 633 milyon dolarlık bir para girişi oldu. Geçen yıl aynı dönemde 908 milyon dolarlık bir giriş olmuştu. Özellikle FED’in faiz artırımına yönelik belirsizlikler, Trump’ın açıklamaları gelişmekte olan ülkelere para girişinin geçen yıla göre daha az olmasına yol açmıştı. Tabi Türkiye’de bu durumdan etkilendi. Ancak, FED’in piyasaların beklentisi doğrusunda faizi 25 baz puan artırması ve 2018 yılı için toplamda üç faiz artışı projeksiyonunu koruması yatırımcıların risk iştahını artırabilir. Saxo Capital Yurtdışı Piyasalar Koordinatörü Özgür Hatipoğlu, bu durumu “Piyasalar üzerindeki stresi attı” şeklinde değerlendiriyor.
Ancak, ABD Başkanı Trump’ın vergi konusundaki hamleleri dolarda baskı yaratıyor. Her ne kadar ABD, doların değerini düşük tutma yönünde bir politika izlese de piyasalarda dolar likiditesinin azaldığı ifade ediliyor. Tabi bu durum faizlerin artmasına neden olabilir. Analistler, bu riske dikkat çekiyor. Bu durum önümüzdeki dönemde bir “Siyah Kuğu” çıkar mı endişesi yaratıyor. Bilindiği gibi finans piyasalarında öngörülmesi zor ve önemli etkileri olan olaylar “Siyah Kuğu” terimiyle adlandırılıyor. Hatırlanacağı gibi 2016 yılı da Brexit ve Trump’ın başkan seçilmesi, tüm dünyada terör olaylarının artması gibi gelişmeler nedeniyle bu şekilde anılıyor. 2017 yılı bunların izlerinin silindiği bir yıl olmuştu. Her ne kadar 2018 yılının 2017’den daha iyi bir yıl olacağı beklense de Trump’ın vergi konusundaki hamleleri, jeopolitik risklere yönelik tansiyonun artması gibi gelişmeler akıllara bu yıl da bir “Siyah Kuğu” etkisi yaratır mı sorusunu getiriyor.
TİCARET SAVAŞLARI GÜNDEMDE
ABD’nin çelik ithalatına uygulayacağı yüzde 25’lik vergi kararının dünya ticaretinde dengeleri bozacağı ifade ediliyor. Bunun bir ticari savaşa dönüşmesi kur savaşlarını da gündeme getirecek. ABD Başkanı Trump’ın küreselleşme-liberalleşme fikirlerine cephe alarak ekonomiyi içeride canlandırmak için korumacı tedbirler aldığını belirten Ekonomist Erdoğan Turan, bu tedbirlere Çin ve Avrupa Birliği’nden karşılık gelebileceğine dikkati çekiyor.
Bu arada Türk çelik sektörü geçtiğimiz yıl miktar bazında yüzde 7,7’lik artışla 17.8 milyon tonluk ihracat ile dünya çelik ihracatı sıralamasında 10’uncu olurken, inşaat çeliği ihracatında ikinciliğini korudu. Sektör çelik ihracatını değer bazında ise yüzde 26,4’lük artışla 11.5 milyar dolara yükseltti. Turan, küresel çapta ticarette yaşanacak sorunlardan her ülkenin olduğu gibi Türkiye’nin de etkilenebileceğini ifade ediyor.
Mart ayında hareketlenen kurlarla ilgili olarak Turan, “İçeriden yüksek cari açık, dışarıdan FED’in faiz artırım süreci kurdaki yükselişi destekledi. İçteki sebep, yani yüksek cari açık, yüksek dış ticaret açığı Merkez Bankası’nın takip ettiğini söylediği sıkılaştırma politikasına rağmen TL’yi zayıflatıyor” değerlendirmesinde bulunuyor. Turan’ın verdiği bilgiye göre, ihracatın ithalatı karşılama oranının kritik yüzde 60 seviyesine yaklaştığı her dönemde TL’de zayıflık gözleniyor. Bunun üzerine bir de FED’in faiz artırım beklentileri eklenince çarpan etkisi gözleniyor. Turan, “Yüksek hızlı büyüme büyük cari açığı doğururken ve dış finansman ihtiyacı azalmıyorken FED’in yol haritası bu finansmana ulaşmanın maliyetinin artacağını gösteriyor. Mevcut durumda TL’nin değer kaybetmesi değil benzerlerine göre daha fazla değer kaybetmesi, asıl sorun burada” diyor.
RİSK İŞTAHI SÜRÜYOR
Peki kurda taban ve tavan seviye ne olur? Bu tahmini yapabilmek oldukça zor. Çünkü, jeopolitik ve siyasi gelişmeler de kuru etkiliyor. Geçtiğimiz kasım ayında 3.98 TL ile tarihi zirveyi gören dolar mart sonunda 4 TL’nin üzerini test etti. “Trump dünya için en büyük belirsizlik maddesi ve şimdi ticaret savaşını başlatıyor” diyen Turan, yaz aylarında yeni riskler ortaya çıkmazsa dolar/TL için 4.20 seviyesinin tavan olabileceğini söylüyor. Kurda trendin yükseliş yönünde olduğunu kaydeden Turan, “2013 Mayıs ayından bu yana yükseliş trendi devam ediyor. Bu yükseliş trendi içinde yaşanan geri çekilmeler geçici. Bana göre dolar/TL kuru 3.40 seviyesinin altına inmediği sürece yükseliş trendi devam ediyor olacak” diyor.
Ancak Özgür Hatipoğlu, kur için telaffuz edilen 4.20 TL seviyelerinin yaklaşık yüzde 10’luk bir artış anlamına geldiğine dikkati çekerek, bu seviyelerin görülebilmesi için çok ciddi risklerin olması gerektiğini söylüyor. Bu da risk algısının tırmanması anlamına gelir ki, şu an için böyle bir durum sözkonusu değil. Bilindiği gibi geçtiğimiz yıl hisse piyasalarının kral olduğu bir yıldı. BIST 100 endeksinin 2017 yılında yüzde 47 getiriyle dünya borsaları arasında ilk sıralarda yer almıştı. Bu yıl da yine hisse piyasaları için beklentiler olumlu olsa da endekste bu kadarlık bir yükseliş öngörülmüyor. Hatipoğlu, tahvil piyasasının önümüzdeki dönemde öne çıkabileceğine dikkati çekiyor.
Diğer yandan, ağırlıklı olarak maliyet ve güçlü iç talep kaynaklı enflasyonda beklenen iyileşmenin görülmemesi, cari açık ve bütçe göstergelerinde hızlı büyüme kaynaklı ekstra bozulma görülmesi gibi gelişmeler Türkiye özelinde kırılganlığın artmasına yol açabilir. Bu ortamda geçtiğimiz yılki büyüme rakamları yakalanamasa da büyümenin kalitesi ve sürdürülebilirliğine yönelik adımlar izlenecek.
Sonuç olarak, bu yılın gelişmekte olan piyasalarda olumlu havanın devamı bekleniyor. Ancak, yatırımcıların risklere karşı dikkatli olmasında fayda bulunuyor.