Anadolu Sigorta 5 Meslek Kursu Daha Açıyor

0
56

Anadolu Sigorta’nın 2010 yılında hayata geçirdiği ‘Bir Usta Bin Usta’ Projesi, yedinci yılında da kaybolmaya yüz tutan meslekleri canlandırmaya, birbirinden yetenekli ustalar yetiştirmeye devam ediyor. 6 yılda 30 mesleki eğitim düzenleyen Anadolu Sigorta, 2016’da açacağı kursları belirledi. Projenin yedinci yılında Adana’da ‘Ahşap Oyma’, Kırklareli’nde ‘Poyralı Köyü Dokuma’, Konya’da ’Keçecilik’, İstanbul’da ’Sıcak Cam Yapımı’ ve Trabzon’da ‘Kemençe Yapımı’ kursları düzenlenecek.
 
Ulusal ve uluslararası alanda birçok ödüle layık görülen Bir Usta Bin Usta Projesi kapsamında bugüne kadar 600’e yakın kişiye eğitim verildi. Kursiyerler MEB onaylı usta öğretici niteliğindeki kurs bitirme sertifikalarını alarak mezun oldu. Bu kurslar aracılığıyla bir yandan yerel mesleklerin kaybolması engellenirken diğer yandan da gençlere istihdam sağlanıyor.
 
Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Anadolu Sigorta I. Genel Müdür Yardımcısı Filiz Tiryakioğlu, projenin, Kültür ve Turizm Bakanlığı Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğü’nün teknik danışmanlığında yürütüldüğünü ifade ederek proje kapsamında her yıl, 5 ilde, 3 ila 6 ay arasında değişen eğitim programlarıyla 5 mesleki kurs düzenlendiğini söyledi.
 
Proje ile 10 yıl boyunca 50 mesleğin ve toplam 1.000 usta adayının desteklenmesi hedeflendiğini vurgulayan Tiryakioğlu, “Proje, hayata geçtiği günden beri yüzlerce kursiyerin hayatına dokunmakla kalmayıp aynı zamanda kursiyerlere daha iyi imkanlar sağlamak amacıyla birçok fırsat da sunduk. Ayrıca 2011 yılında Türkiye İş Bankası ile mikro kredi konusunda özel bir çalışma başlattık. Bu çalışma ile ‘Bir Usta Bin Usta’ kursiyerlerine özel koşullu mikro kredi imkânı da sunuyoruz” dedi.
 

2016 yılı meslek ve illeri
 
ADANA – AHŞAP OYMA
Ağaç işçiliğinin geleneksel sanatlarımız arasında önemi büyüktür. Türkler İslamiyet’ten önce Orta Asya’da ağacı kutsal saymış, bunu sanat yapıtlarında kullanmışlardır. Kurganlarda yapılan araştırmalar sonucu ağaç işi buluntuların yanı sıra at eğer, koşum takımlarında kullanılan ağaç parçaları bulunmuştur.
Ağaç ve ahşap işçiliği; Anadolu’da Selçuklu döneminde gelişmiş, kendine özgü bir şekil almıştır. Selçuklu, Beylikler dönemi ağaç eserleri daha çok mihrap, cami kapısı, dolap kapakları gibi mimari elemanlar olup gerçekten çok üstün işçilik göstermektedir. Osmanlı Dönemi ahşap işçiliğinde sadelik hakim olmuş, çeşitli teknikler daha çok sehpa, kavukluk, yazı takımı, çekmece, sandık, kaşık, taht, rahle, Kuran muhafazası gibi kullanım eşyası, pencere, dolap kapağı, kiriş, konsol, sütun başlığı, tavan, mihrap, minber (vaaz kürsüsü), sanduka gibi mimari öğelerde uygulanmıştır.
Ağaç işçiliğinde en çok ceviz, elma, armut, sedir, abanoz, gül ağacı kullanılmakta, kakma, boyama, kündekari, kabartma-oyma, kafes gibi teknikler uygulanmaktadır.
 
İSTANBUL – SICAK CAM YAPIMI
Çeşitli cam ustalarının Osmanlı ülkesine getirilmesi ile başlayan; akabinde, ilk olarak III. Selim döneminde Mehmet Dede adında bir dervişin İtalya’ya giderek burada eğitim görmesi ve dönüşünde Beykoz’da küçük bir atölye açması ile devam eden, Beykoz cam süsleme sanatı Osmanlı döneminde ilk olarak fark yaratmaya başlamıştır. Türk süsleme sanatından örnekler taşıyan bu işleme, zaman içinde “Beykoz İşi” adı altında toplanmış ve en önemli Osmanlı Türk Cam Sanatı eseri Çeşm-i Bülbül bu dönemde ünlenmiştir.
Süslemeler, daha çok mavi ve beyaz renkli, kalın ve ince çizgilerin iç içine geçerek, kıvrımlı bir şekilde camın üzerine bezenmesi ile oluşmuştur. Camın şekillendirilmesi ve üretimi sırasında elde edilen çeşitli renkler, bu süsleme sanatını renkli hale getirmiştir. Kobalt mavisi, fıstık yeşili, menekşe, kırmızı gibi renkler ayrıca yaldız kullanılmışsa da en çok renksiz, saydam camlar kullanılmıştır.
Bitkilerden esinlenerek şekillendirilen cam üzerine, gül ve maydanoz desenlerinin o dönem sıkça kullanıldığı görülmektedir. Leğen, ibrik, gülabdan, laledan, kase, sürahi, lamba vb. gibi cam eşyalar imal edilip, camın ve bir beze türü olarak Beykoz Cam’ın gelişimi dünden bugüne devam etmektedir. İleri teknolojinin gelişmesi ile bugün de devam eden çalışmalarda, dönemin geleneksel ustalarının bakış açısı ile geliştirilen teknikler halen kullanılmaktadır.
 
KONYA – KEÇECİLİK
Göçer kültürün özelliklerini taşıyan ve küçükbaş hayvancılığın yapıldığı yerlerde yoğun olarak giyim kuşam hammaddesi olarak kullanılan yünün, tasavvufta kendine özgü bir anlamı bulunmaktadır. Bunu en iyi açıklayan belki de tasavvuf ehillerine verilen “sûfî” adının Arapça’daki asıl karşılığının yünden, yün giyen olmasıdır.
Anadolu’da tasavvufun önemli kalelerinden biri olan Konya’da da yüzyıllarca ham madde olarak yünden elde edilen keçe kumaşlar kıyafet ve eşya olarak kullanılmıştır. Konya’da bulunan Mevlevî öğretisinde keçenin kendine has bir anlamı vardır. Tasavvufa göre insanın olgunlaşma sürecinde varabileceği son nokta insan-ı kâmil olabilmektir. Bu nedenle insanlar bu yolda çeşitli zorluklardan geçerler.
Yünün ham yünden keçe oluşuna kadar geçirdiği aşamaların, insanın insan-ı kâmil olma yolunda geçirdiği aşamalarla özdeş olduğu düşüncesi, Mevlevî Kültürü’nde keçeyi sıradan bir obje olmaktan çıkarmaktadır.
 
TRABZON – KEMENÇE YAPIMI
Doğu Karadeniz’de yaygın olarak kullanılan kemençenin gövdesi dut, ceviz, erik, akçaağaç (kelebek), limon, sarmaşık ve pelesenkten oyularak yapılır. Çalgının kapak ya da göğüs kısmı için çam veya köknar ağacı kullanılırken, köprü için akçaağaç (kelebek) tercih edilir ve aynı keman da olduğu gibi çalgının en ince telinin altında yer alan bir can direği bulunur. Kemençenin yayı ise gül, abanoz, şimşir ya da tik ağacından yapılır.
Yayın boyu 45 ile 60 santimetre arasında değişir. Kemençe yayının keman yayından daha basit bir mekanizması vardır. Kemanda vidalı bir germe mekanizması, kemençe de ise üç tel vardır. En incesi çeliktir ve zil adını alır. Zil burada en ince anlamda kullanılmıştır. Orta tel bağırsaktır ve sağır adını alır, en kalını ise yine bağırsaktır ve adı bam’dır.
Trabzon’da Vakfıkebir, Akçaabat, Tonya, Maçka, Sürmene ilçelerinde kemençe yapımcıları bulunmakta ve bu mesleği hiçbir eğitim almadan sürdürmektedirler. İlçelerde yapılan kemençelerin yapısı bölgeye göre farklılıklar göstermektedir. Genellikle ilçelerde teknik araçlardan yararlanmadan keser ve testereyle çalışan ustaların kemençe yapımı ağırlık kazanmıştır.
 
KIRKLARELİ – POYRALI KÖYÜ DOKUMA
Poyralı Köyü, Kırklareli İli Pınarhisar İlçesi’ne bağlıdır. Poyralı Köyü’nde dokuma işini yalnızca kadınlar ve genç kızlar evlerinde bulunan tezgâhlarda yaparlar. Günlük ev ve tarla işlerinden arta kalan zamanlarında kış aylarında evin bir köşesine, yazları ise bahçenin bir köşesine kurdukları tezgâhlarda hem boş zamanlarını değerlendirmek, hem de maddi bir kazanç elde etmek amacıyla dokuma yapılır.
Dokumaya başlamadan önce çözgü ipleri hazırlanır. 20 – 22 metre uzunluğunda hazırlanan bu çözgü, köyde “krosna” denilen sargı levendine sarılır ve krosna tezgâha yerleştirilerek önce 2 adet gücüden, sonra da taraktan geçirilerek yine adına “krosna” denilen sargı levendine sarılır.
Böylece dokumaya başlama safhasına gelinmiş olur. Çözgü iplerinin gücülerden ve taraktan geçirilmesi belli bir düzen içinde yapılmaktadır. Çözgü iplerinin tezgâha serilmesinin çok dikkat isteyen bir iş olduğu, iplerin gücü ve taraktan yanlış geçirilmesi sonucu, dokuma ilerledikçe istenmeyen bir çizgi deseninin oluşacağı ve dokumanın yol yol olacağı belirtmektedir.
Poyralı Köyü dokumalarında eriş denilen çözgü ipi siyahtır. Atkı ve desen iplerinde beyaz, kırmızı, sarı, yeşil, mavi, krem, mor, siyah ve ana renklerin açık ve koyu tonları kullanılmaktadır. Çözgüde siyah rengin tercih edilmesi, üzerine pek çok rengin uyumlu olarak kullanılabilecek olmasıdır. Dokuma tezgâhı köyün erkekleri tarafından köyde kolay bulunan meşe, kavak gibi ağaçla