Şimşek: Sadece para politikalarına güvenemeyiz

0
26
Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, Başbakanlık Türkiye Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı’nın başkanlığını yürüttüğü Dünya Yatırım Tanıtım Ajansları Birliği Dünya Yatırım Konferansı’nın açılışında konuştu.
 
Güçlü, sürdürülebilir ve istihdam yaratan küresel büyümeden uzak olunduğunu, bu nedenle ülkelerin daha fazla yatırım yapması gerektiğini söyleyen Şimşek şöyle devam etti: 
 
“Geleceğe yönelik olarak yapıcı olmak lazım. Çünkü bu konuda yapabileceğimiz çok şey var. Korumacılıktan kaçınmalıyız. Küresel büyümeyi engelleyen korumacılıktır. En azından küresel ticaretin yüzde 6-7 büyümesini isteriz. Küresel büyümek için bu aslında bir norm idi. Korumacılık önemli bir tuzak. Bundan kaçınmalıyız. Bunun için güçlü çabaya ihtiyacımız var.” 
 
Geçen hafta Dünya Bankası toplantıları için Washington’da bulunduğunu ve toplantı aralarında G20 maliye bakanları ile görüşmeler yaptığını anlatan Şimşek, korumacılık ve popülizmden korunmanın en iyi yolunun ülkelerin bu endişelerine bir cevap bulmak olduğunu söyledi.
 
Kapsayıcılığın sihirli bir kelime ve Türkiye’nin G20 başkanlığı döneminde 3 önemli başlıklardan birinin kapsayıcılık olduğunu vurgulayan Şimşek, şunları kaydetti:
 
“Toplumlar, küresel büyümeden eşit pay alamadı. Buna da bir çözüm bulmak gerekiyor. Aksi takdirde bunun olumsuz yankıları artacaktır. Küresel büyümeyi kriz öncesi döneme getirebilmek, insanların ticaretin faydalarına yeniden inandıkları dönemi başlatabilmek için temele inmemiz gerekiyor. Bütün politika araçlarını devreye sokmamız gerekiyor. Yapısal reformların burada büyük önemi var. Bunların, bazen kısa vadeli bedeli olabilir. Bunun yanı sıra reformların ciddi yararları vardır. Teknoloji ve inovasyondan korkacak hiçbir neden yok. Asıl kaynakların akıtılacağı bir alan var ki; o da robotik çağ ve teknoloji değişim çağı… Bu gelişmelere ayak uydurmak lazım.”
 
“SADECE PARA POLİTİKALARINA GÜVENEMEYİZ”
Mehmet Şimşek, dünyada para politikasının doğru yolda gitmeye devam ettiğini belirterek, “Son gelişmelere baktığınızda bankalar için negatif getiriler ortaya çıkabilirdi. Ama biz sadece para politikalarına dayanamayız, buna güvenemeyiz. Ortada popülizm artmakta.” dedi.
 
Dünyada finansal krizden bu yana ticarete karşı bin 400 korumacılık önlemi alındığını bildiren Şimşek, “Bu muazzam bir sayı. Halbuki reformlara ciddi ihtiyaç duyduğumuz bir dönemdeyiz. Küresel düzeyde reformlara ayak direniyor. Eğer daha küçük ve mütevazı büyümenin getirdiği avantajlar eşit olarak paylaşılmadığı sürece ve bu gelişmelerden olumsuz etkilenen toplum kesiminde finansal büyümeye inanç ve güven yeniden tesis edilemezse bir yere varılamaz” dedi. 
 
Güveni artırabilmenin çok yolu olduğunu ifade eden Şimşek, bunların yapılabilmesi durumunda tuzaktan çıkılacağını kaydetti.
 
“TÜRKİYE IŞIĞA DOĞRU GİDEN BİR TREND İÇİNDE”
Türkiye’nin ışığa doğru giden bir trend içinde olduğunu belirten Şimşek, şu görüşleri dile getirdi:
 
“15 Temmuz’da olan aslında Türkiye’nin yatırım olgusunu güçlendirdi, Türkiye’nin hikayesini güçlendirdi. Ne kastediyorum bunlardan? Birinci argümanım şu; demokrasi ve kalkınma… Kanaatimce Türkiye’deki demokrasi bugün en güçlü döneminde. Çünkü muazzam bir saldırıyı atlattı. Çünkü bu darbe girişimi hem demokrasiye hem de hukukun üstünlüğü üzerine bir darbedir. Bu olsa idi 10 yıllar geriye giderdik. Halk kendi geleceğini savunmaya çalıştı ve kendi hayatını riske attı. Kendi geleceğini ve demokrasiyi düşündü. Çok onanacak ve tasvip edilecek bir yaklaşım.”

“KISA DÖNEMDEKİ DALGALANMALAR YÖNETİLEBİLİR”
Bugünlerde küresel olarak belirsizlik olduğunu, özellikle finans piyasalarındaki dalgalanmaların bütün yatırım teşvik ajanslarını zora soktuğunu belirten Şimşek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Yatırım yapan gruplardan ricamız, lütfen günlük veya kısa vadeli dalgalanmalar sizi korkutmasın. Temele bakın, demografiye bakın, reform sürecine bakın, daha kaliteli kurumlar kuran ülkelere bakın. Kısa dönemde aşırı dalgalanma olabilir. Bunu yönetebiliriz, ama bunun ötesine baktığımızda yeni gelişen piyasalar hala orada, yatırım imkanları hala orada… Ve evini barkını düzene sokan, reform yapmaya devam eden, verimliliğini artıran, istihdamı artıran ve daha yüksek bir gelir seviyesi yaratabilen ülkeler aslında hala mevcut. Bütün olaylara rağmen biz AB üyeliği sürecinde ilerliyoruz, ne kadar sürerse sürsün. Tabi buna Avrupa ve Türk halkı karar verecek.”