Şimşek: Büyüme yüzde 5 ile 6 arasında olacak

0
28

Ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, altın tahviline ilişkin, “Hazinenin bir borçlanma sıkıntısı yok. Biz ekonomide çarkların daha hızlı dönmesi, Türkiye’nin tasarruf imkanlarının, kaynak sorununun çözülmesi, yastık altı altını ekonomiye kazandırmak için bu maliyete katlanacağız.” dedi.

Şimşek, Bloomberg HT-Habertürk ortak yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

Hazinenin ihraç edeceği altın tahviline ilişkin soru üzerine Şimşek, sistemin hem basit hem tahvil alan vatandaş ile genel ekonomi için faydalı olacağını söyledi.

Bunun atıl kaynakları ekonomiye kazandıracak önemli bir inisiyatif olduğunu dile getiren Şimşek, tahvili Hazinenin çıkaracağını, kendilerine bu konuda Ziraat Bankasının yardımcı olacağını ifade etti.

Vatandaşların evinde, yastık altında, kasasında tuttuğu altınını Ziraat Bankasına götüreceğini anlatan Şimşek, burada eksperin altının ayarını değerlendireceğini, ağırlığını ölçeceğini, bunun karşılığında sertifika, tahvil vereceğini belirtti.

Şimşek, bu tahvilin istenildiği zaman tekrar altına dönüştürüleceğine dikkati çekerek, “Bizim sloganımız da çeyrek getir çeyrek götür.” dedi. 

Bu tahvilin vade boyunca vatandaşa altın cinsinden bir getiri sağlayacağını dile getiren Şimşek, getiri oranına ilişkin çalışmaların nihai aşamaya geldiğini kaydetti.

Şimşek, “Sadece getiri kısmını Türk lirası ile vatandaşın hesabına yapacağız ama vade sonunda biz tekrar altını iade edeceğiz.Çok net olarak vatandaşımız karlı bu işte” şeklinde konuştu.

“Hazinenin bir borçlanma sıkıntısı yok”
Hazinenin bir borçlanma sıkıntısının olmadığını vurgulayan Şimşek, şöyle devam etti:
“Bunu niye yapıyoruz? Çok net olarak biliyoruz ki Türkiye’de bazı tahminlere göre 100 milyar doları bile bulan bir altın stoku var, bu atıl duruyor, yastık altında. Diyoruz ki ‘getirin bunu sisteme koyun, ekonomi kazansın.’ Şu anda bankacılık sektöründe kredi mevduat oranı yüzde 120’lerin üzerinde. Hatta Türk lirası cinsinden yüzde 150’nin üzerinde. Türk bankacılık sistemini dışa muhtaç olmaktan çıkartalım, ülkemizdeki atıl kaynakları ekonomiye kazandıralım, böylece bu kaynaklar yatırımcıya gitsin. Bunun karşılığında üretim yapsınlar, insanlarımız iş bulsunlar, ihracat yapalım. Biz ekonomide çarkların daha hızlı dönmesi, Türkiye’nin tasarruf imkanlarının, kaynak sorununun çözülmesi için bu maliyete katlanacağız.  Altını da ekonomiye kazandırmak, atıl olmaktan çıkarmak, sistemde kaynakları ve kaynak çeşitliliğini artırmak için biz bir maliyete katlanacağız Hazine olarak.”

Şimşek, faize duyarlı vatandaşlar için altına dayalı kira sertifikası seçeneğinin de bulunduğunu belirterek, bu kaynakların finansal sisteme girmesiyle altın rezervinin artacağını, Merkez Bankasının da bu anlamda daha güçlü bir rezerv yapısına kavuşacağını bildirdi.

Kefalet sigortası
Kefalet sigortasına da değinen Şimşek, Türkiye’de müteahhitlerin bir ihaleyi kazandığı zaman, muhatap olan devletin ya da özel sektörün bir teminat mektubu istediğini hatırlattı. Çoğu zaman firmaların bankalarda kredi limitlerini kullandığını anlatan Şimşek, teminat mektuplarının gayri nakdi bir kredi olduğunu, limitleri etkilediğini kaydetti.

Bankaların zaman zaman bunu veremediğini belirten Şimşek, “Şu anda Türkiye tamamen banka merkezli bir finansman modeliyle gidiyor, nakdi kredilerde de gayri nakdi krediler de öyle. Biz şimdi banka dışı finans sektörünü, sermaye piyasalarını geliştirmeye çalışıyoruz.” dedi.

Şimşek, sisteme ilişkin şu bilgileri paylaştı:
“Siz, devlet ya da özel sektörle bir sözleşme yapacaksınız. O sözleşmeden kaynaklanan yükümlülükleri yerine getirip getirmeyeceğine ilişkin bazen sizden teminat mektubu isteniyor. O zaman kefalet sigortasını, teminat mektubu yerine, onun muadili olarak kullanacaksınız. Böylece bankacılık sektöründe yarım trilyon liraya ulaşan gayri nakdi kredi baskısı azalacak. Firmaların krediye erişimi kolaylaşacak, sigortacılık sektörü daha da gelişecek. Reel sektörün teminat sorununu çözmüş olacağız. Hazine olarak kimseye kefil olmayacağız. Sadece Hazine olarak düzenleme yapıyoruz. Özel sektörün yükümlülüklerini sigorta yaptırıp garantiye alacağız.”

“Maliyeti banka teminat mektubuna göre düşük olacak”
Özel sektörden talep edilecek komisyon miktarlarına ilişkin soru üzerine de Şimşek, kefalet sigortasının maliyetlerinin, teminat mektuplarındaki maliyetlere oranla daha düşük olacağını vurguladı. Şimşek, bu oranların, müşteriden müşteriye değişeceğine de dikkati çekerken, “Tek muhatap bankacılık sektörü olunca, kredi limitleri de doluysa bayağı nazlanıyorlardı. Şimdi rekabet oluşacak. Alternatif kanal açıyoruz. Maliyetleri düşürecek.” dedi.

İsteyen firmanın yine bankalara gidebileceğine işaret eden Şimşek, uygulamanın, banka dışı finans sektörünün gelişmesine katkıda bulunacağını, firmaların kredi limit sorunlarını ve bankacılık sektöründeki baskıyı azaltacağını anlattı. 

“BES’e otomatik katılıma ilişkin teknik çalışmalarımız bitti “
Şimşek, Bireysel Emeklilik Sistemine (BES) otomatik katılıma ilişkin bir soru üzerine de gönüllü bireysel emeklilik sisteminin son derece başarılı gittiğine dikkati çekti.

Gönüllü BES’te, 6,8 milyon katılımcı ve 72,7 milyar liralık kaynağa ulaşıldığını ve bunun 9,4 milyar lirasının devletin katkısı olduğunu belirten Şimşek, otomatik BES sisteminde ise 14 Eylül itibarıyla 3,2 milyon katılımcı ve 1 milyar lira birikime ulaşıldığını kaydetti.

Şimşek, sistemle ilgili yüzde 60’lara ulaşan cayma oranını beklemediklerini ifade ederken, ancak sonuçların da başarısızlık olmadığını söyledi.

Başbakan Yardımcısı Şimşek, “Niye böyle oldu. Gönüllü bireysel emeklilikte olanlar, iki bireysel emeklilik hesabını tutmak istemiyorlar. İkincisi, uygulama bir tartışma ile başlandı. Herkes iç tasarruf diyince ‘başkası yapsın’ şeklinde, özellikle sendikalar olumsuz tavra girdi. Bizim de daha güçlü kampanya yürütmemiz lazımdı.” değerlendirmesinde bulundu.

Sistemi gözden geçirdiklerini dile getiren Şimşek, “Teknik olarak çalışmalarımız bitti. Paydaşlarla yeni önerileri paylaşacağız.” dedi.

“Devletin BES fonlarına müdahalesi söz konusu değil”
BES’te, devletin bütçeden büyük fedakarlık yaptığını dile getiren Şimşek, sektörün hak sahibini doğru yönlendirmesi, maliyetleri ve komisyonlarını düşürmesi halinde sistemin başarılı olma şansının arttığına işaret etti. Şimşek, “Sistemi sürekli iyileştirecek adımları atmaya devam edeceğiz. Sistemde rekabet olmak zorunda yani zamanla sistem otursun, biz yeni adımlar atacağız.” diye konuştu.

Şimşek, bir soru üzerine devletin hiçbir şekilde bugüne kadar ne gönüllü BES fonlarına, ne de otomatik katılımdaki fonlara bir müdahalesi olmadığını belirterek, şunları kaydetti:

“Bu kaynaklar vatandaşımızın birikimleri ama Türkiye’nin de birikimleri, önünde sonunda bu sermaye piyasalarımızı derinleştiriyor, sistemdeki fon miktarını artırıyor ve bu yatırımları doğrudan veya dolaylı olarak destekleyicidir. Bu noktada vatandaşımız müsterih olsun. Şu anda Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) ülkelerinde borcun milli gelire oranı yüzde 114 civarı, Türkiye’de ise bu oran yüzde 28 civarında. Gelişmekte olan ülkelerde şu anda bütçe açığının milli gelire oranı yüzde 4,8, ülkemizde yüzde 2 civarı. Yani devletimiz eski devlet değil, mali yapısı gerçekten güçlü. Devlet asla vatandaşının hakkına, hukukuna, kaynağına tenezzül etmez.” 

Türkiye’nin, geçen yıl çok büyük bir şok yaşadığını, kredi sisteminin çökmemesi için geçen yıl olağanüstü bir tedbir devreye koyduklarını hatırlatan Şimşek, “Hazine olarak 25 milyar liraya kadar bir kaybı, zararı göze aldık ve 25 milyar lirayı 250 milyar lira krediye dönüşecek şekilde sisteme kullandırdık.” diye konuştu.
Şimşek, geçen hafta itibarıyla Kredi Garanti Fonu (KGF) kefalet büyüklüğünün 186 milyar liraya, kredi büyüklüğünün ise 210 milyar liraya ulaştığını belirterek, sistemin çalıştığını ve son derecede başarılı olduğunu vurguladı.

Bu konunda sürecin nasıl devam edeceğini de anlatan Şimşek, şunları kaydetti:
“Kalan yaklaşık 50 milyar liralık kısmını da yatırıma ve ihracata tahsis edilmesini istiyoruz. Çünkü Türkiye’nin önceliği yatırım ve ihracattır. Sistem bu çerçevede devam edecek. Ama şunu kimse beklemesin, ‘Türkiye’deki bütün kredileri hazine kefaletine dönüştürmek’ asla mümkün değil, bu çok riskli bir yol olur… Tabii ki mevcut imkanları kullandıracağız, geri dönüşler olacak o geri dönüşleri kullandıracak mıyız? Onu çalışıyoruz, değerlendiriyoruz şu anda. O yönde bir talep var, bu değerlendirilebilir. Şu hassasiyeti gözetmemiz lazım, bu sistem içinde hazine ve bankalar açısından riskler içerecek şekilde olmaz. Dünya uygulamaları da böyle.” 

Büyüme beklentisi
Türkiye’nin çok güçlü bir büyüme performansı olduğunu vurgulayan Şimşek, küresel kriz, Avrupa’nın borç krizi nedeniyle iç talebin çökmesi, Ortadoğu’daki kaos, terör, darbe girişimi gibi büyük şoklara rağmen büyümenin 2002-2016 döneminde ortalama yüzde 5,7 seviyesinde gerçekleştiğini söyledi.

Yakın dönemde büyümenin yavaşladığını ancak Türkiye’nin doğru tedbirlerle bundan çok hızlı bir şekilde çıktığını anlatan Şimşek,  ” Yüzde 5 büyüme bu şartlarda oldukça iyi. Özellikle yaratılan istihdama bakılırsa yakın dönem yılların ortalamasının iki katı istihdam yaratılıyor. Yatırımlar toparlanmaya başladı, dış talep güçlü. Küresel finansal koşullar hala elverişli.” değerlendirmesinde bulundu.

Para politikasında belirsizliğin azaltıldığını ifade eden Şimşek, şunları kaydetti:
“Büyüme bu sene rahat bir şekilde muhtemelen yüzde 5 ile 6 arasında olacak. Geçen sene biz Orta Vadeli Programı yaparken, bu yılın başında ortalık toz dumandı. Yüzde 4,4’e inanan kimse yoktu. Küresel oyuncuların çoğunun büyüme tahmini yüzde 2-3 arasındaydı. Kısa vadede şartlar Türkiye’yi, enflasyonu aşağı çekmek için ve Türk lirasındaki değer kaybını sınırlamak için sıkı para politikasına mecbur kılmıştır. Orta vadede bunu aşmanın tek yolu yapısal reformlardır. Cari açığı kalıcı bir şekilde aşağı çekmek, büyümenin kaynaklarını, yatırımları daha çok iç kaynaklarla finanse etmek. Tüm amacımız, Türkiye’yi dış kaynağa bağımlı olmaktan çıkarmak, dış bağımlılık oranını azaltmak. 2019 öncesinde reformlar peşinde koşacağımız, reformları hızlı bir şekilde uygulamaya koyacağımız 12 aylık süremiz var. Harıl harıl şu anda mutfak çalışması yapıyoruz.”
Meclise ekim ayında bir tasarı gideceği bilgisini veren Şimşek, söz konusu tasarının kitle fonlaması, Ar-Ge-inovasyon-girişimcilik ekosistemini güçlendirme gibi birçok konuyu içerdiğini bildirdi.

“Uzun vadeli büyüme trendimiz değişmedi”
Reformların başarıya ulaşması halinde büyümenin kapsayıcı, yüksek ve sürdürülebilir olacağını vurgulayan Şimşek, dış kırılganlıkların da azalacağını ifade etti.

Şimşek, çok zor dönemlere rağmen Türkiye’nin dimdik ayakta olduğuna işaret ederek, şöyle devam etti:
“Temellerimiz sağlam olmasa Türkiye bugün çok farklı, çok kötü durumda olabilirdi. İki önemli gelişmekte olan ülke Brezilya ve Rusya, Türkiye’deki benzer sorunların üçte birini bile yaşamadığı halde hala büyüyemiyor, ekonomileri küçüldü. Çok daha düşük dozdaki travma ve şoklara rağmen onlar beceremediler. Çünkü Türkiye’deki dinamizm yok orada. Türkiye’de muazzam bir girişimcilik ruhu var, bizim mali alanımız var. Reformlarla bunu daha da güçlendireceğiz. Büyüme noktasında gelişmeler beni bile şaşırtıyor. Uzun vadeli büyüme trendimizin değiştiğine dair hiçbir emare yok. 2002-2016 döneminde yüzde 5,7 civarında bir büyümeyi yakaladıysak, inanıyorum ki 2018 ve 2019’da da yüzde 5 ile 6 arasında bir büyümeyi yakalarız.”