Sessiz dev

0
299

Türkiye Fortune 500 liste sıralamasında perakende kategorisinde gösterdiği başarıyla liderlik koltuğunu bırakmayan BİM, Alman ALDI’yi başarıya götüren orijinal konsepte sıkıca ve istikrarlı bir biçimde tutunuyor. İşi, konsantrasyon, istikrar, disiplin ve deneme yanılma teknikleriyle farklı bir noktaya taşıyor.
Özünde yeni şeyler eklemek, olduğu gibi bırakmak ya da çeşitliliği artırmak
yatıyor. Merak edilen tek şey, sessiz devin yeni hamleleri…

SADECE PERAKENDE sektörü değil, iş dünyası BİM’den çok şey öğrenebilir. BİM, indirim mağazacılığı konseptinin dünyadaki zirve örneklerinden biri.

Türkiye’de bir marka konseptine bağlı kalmanın yazılı tarihi. BİM tek bir göreve odaklanıyor; daha düşük fiyatlar ve yenilik peşinde koşmak. Disiplini dikkat çekiyor, parayı boşa harcamamaya çok dikkat ediyor.

Fiyatlar düşerken, ürün kalitesinin düşmemesi için strateji geliştiriyor. Son üç yılda yüzde 71 oranında ciro büyümesi gerçekleştirdi.  2017’de 24,8 milyar TL’ye yakın gelir elde etti. Bunları yaparken 609 milyon TL’ de yatırım yaptı öz kaynaktan. Çalışan sayısı 42 bine ulaşmış durumda. Kadın çalışanlarının oranı yüzde 39. Yıllık
1.5 milyar adet fiş kesiyor. 900 bin metrekarelik lojistik merkezleri, 700 kamyonluk araç filosu var.

BİM İcra Kurulu Üyesi ve Operasyon  Başkanı Galip Aykaç ile Sancaktepe’deki BİM deposunda uçsuz bucaksız büyüklüğün içinde kayboluyoruz. Buradan İstanbul’un Anadolu Yakası’ndaki ve İstanbul’a yakın BİM şubelerine ürün gönderiliyor. Depo görevlisi Mehmet Bey, Aykaç’ı görür görmez birkaç bilgi veriyor. Düzen ve disiplin depodaki hakimiyetini sürdürüyor. BİM’in depoları eksilen malları anında yerine koymak üzere akıllı ve sistematik şekilde işliyor. Kendi dağıtım ağını kendi kurmuş. Tedarikçilerle güvene dayalı, güçlü bağlar oluşturmuş. Çok güçlü kurum kültürü var ve ortak amaç: “Tevazu ve çalışkanlık”

Aykaç, İK yönetiminde ve geliştirilmesinde “Farkı çalışanlarımız yaratır” mottosuna odaklanmış. En iyi eğitimi vermek, çalışılacak en iyi yer olmak hedefi önemli. Aykaç ve ekibi, tasarruf etme ve kaynakları verimli kullanma konusunda ciddi çalışma yürütüyor. Ambalaj atıklarını geri dönüşüm stratejisi içinde toplatma kararı, marketlerde bez torba uygulamasına geçmeye hazır olmak, enerji verimliliğine yönelik operasyonlar…

Tüm bunların arkasında mütevazı duruşuyla perakende sektörüne 44 yılını vermiş, bir başka “sessiz güç” olarak yükselen BİM İcra Kurulu Üyesi ve Operasyon Başkanı Galip Aykaç var. Gima market zincirlerinin revaçta olduğu dönemde yaptığı yöneticilikten BİM ve FİLE mağazalarına uzanan operasyonların arkasındaki isim. Tecrübelerinden bizi de yararlandırıyor. Fortune 500 listesi için verdiği özel röportajda, birbirinden ilginç anekdotları ve anılarını paylaşıyor. İşte Aykaç’ın gözünden, istikrarlı gidişatın sırları..
 
Fortune 500 şirketi olarak Türk perakende sektöründeki sürdürülebilir başarınızı devam ettiriyorsunuz. Bu stratejinin temelinde neler yatıyor?
Şirketi kurarken 1995 öncesi çok ciddi ve detaylı bir araştırma yaptık. Hard discount denilen modelle giriş yaparken detaylara baktık. Bu formatta başarılı olan şirketler neleri yaparak başarılı olmuşlar bu sorunun cevabını özellikle aradık. İnceleme sonuçlarına da bakarak; öncelikle çok etkili bir organizasyon yapısı kurduk. Bir kurum kültürü oluşturduk ki bu herkesin arzu ettiği ve kolay ulaşamadığı bir
şeydir. Bizde bu kabul gördü. Bu kültürün temel özelliklerinden biri, yüksek disiplinle çalışma şeklidir. Çalışanlarımız da bunu kabullendi.
Organizasyon, kurum kültürü ve disiplinli çalışma hayatı. Asıl önemli konu ise bunları başaracak insan kaynağımızın olması. Bazı şeylere önlem almazsınız ve sonunda dersiniz ki ‘Yapacak bir şey yok’.. Örneğin, devlet elektriğe zam yapmıştır ve siz de dersiniz ki ‘Yapacak bir şey yok.’ Ama bizde bir odadan en son çıkan kişi mutlaka ışığı söndürür. İnsan kaynağımızın tasarruf bilinci bu şekildedir. Bizde yapılması gerekenler vardır, teslimiyet yoktur.
Size tasarruf gözlüğümüzü anlatmak üzere şu örneği vermek isterim. Şirket çalışanlarımıza geliştirmeleri yönünde hedefler veririz. Bizde her bir pozisyonun görev tanımı vardır.
Herkesin birbirine ve görev tanımına da saygısı vardır. Çalışanlarımız için genel hedefler ve özel hedefler vardır. Geçtiğimiz yılların birisinde dedik ki, sizlerden tasarruf konuları bekliyoruz. Günlük 1 lira da olsa 50 kuruş da olsa hangi konuda tasarruf yapabiliriz?
Mağazalarımızda biliyorsunuz yazarkasalar var. Bu kasalarda için gereken rulo olarak sarılmış kağıt vardır. Bu kağıtlar küçük bir plastik ruloya sarılıdır. Bu rulonun ağırlığı yaklaşık 2-3 gram gibidir. Bir çalışanımızdan gelen öneri şöyleydi: ‘Bu ruloları toplayalım ve geri gönderelim.
Kağıdı sarsınlar ve bize geri versinler…’
Belki küçük bir detay ama çok önemli bir bakış açısı..
Sürdürülebilir başarımızda ikinci önemli bacağımız ise denetim. Sistem kendi kendini denetleyen bir mekanizmaya sahip. Bir mağaza açılacaksa, mağazalarımızın açılış kriterleri vardır. Kriter dışına çıkılacağı zaman ilgili çalışanımız bir üstüne ‘Ben şöyle bir şey yapmak istiyorum müsaade eder misin?’ der. Bu kültürün de iki başlığı vardır . Çalışanlardan ve yöneticilerden beklentiler. Yöneticilerden beklentimiz, çalışanlarını başarılı kılmalarıdır

Bu kültürün temelinde hangi bakış açısı var?
Bu konuda Almanların iş yapış şekline baktık. Bu iş kültürünü ve disiplini anlatmak üzere bir örnek vermek isterim.  BİM’in  bir diş fırçası fabrikası var. Fabrikanın kapasitesi dolunca makine ihtiyacı doğdu. Bu makinaları nereden alırız diye baktık. Karşımıza Avrupa ülkeleri çıktı. Bu ülkelerdeki makine fabrikalarını yakından görmek  amacıyla dört günlük bir seyahat düzenledik. En son Almanya’nın Fransa sınırına yakın kara ormanların içinde bir dağın tepesinde 350 kişinin çalıştığı bir fabrikayı ziyaret ettik.
Fabrika kapısında bir adam karşıladı ve ‘Ben fabrikanın sahibiyim’ dedi. Fabrikanın idari binasının ikinci katında yaşlı birsiyle karşılaştık ve tanıştırıldık. Bizi karşılayan ‘Bu da benim babam dedi. Onunla da selamlaştık ve içeriye geçtik. ‘Müsaade edersiniz bugünkü toplantıya babam da katılmak istiyor dedi.
Toplantıya oturduk. Bir soru sordum dedim ki; ‘Bu fabrika bu dağın başında niye?’ dedim.
80 yaşındaki baba dedi ki, “Siz seversiniz sevmezsiniz bilmem ama bu ülkeden Hitler denilen bir adam geçti. Onun hayata geçirdiği ve bizim de çok sevdiğimiz bir iki yönü vardır. Mesela, Almanya’nın Berlin birleşmesini hariç tutarsanız nüfusu 1 milyonu geçen şehir sayısı 4’ü geçmez. İşte bu Hitler, sanayiyi tüm ülkeye yaydı ve göçü önledi. Göç önlenince az nüfuslu şehirleri yönetmek daha kolay oldu. Böylece kontrol daha kolay oldu. Şehirlerimizde suç oranı düşüktür. İkinci olarak da herkesin temelde söylediği “Alman disiplini” meselesi de ondan bize kalan önemli mirastır.’
Bunu söyleyen adam 80 yaşına yakındı ve çok tecrübeliydi. Bizim ülkemizde ne oluyor diye baktığımızda ise sanayiyi ülkeye yayamadığımızı görüyoruz. Olabilirmiş ama olmamış, geç olmakla beraber hâlen bunun yapılacağını düşünüyorum. Almanların disiplinini bu yüzden anlatmak istedim. Biz de Almanların disiplinini örnek aldık. BİM’de herkes işini vazifesini sınırlarını bilir.
Gerçek anlamda çalışan kişiler ödüllendirilir. Bireysel kararlar çok minimaldir. Her bir konunun masası vardır ve kararlarımızı tartışarak alırız. Alınan karar uygulamada başarısız da
olsa kimsenin “ben böyle demiştim” deme lüksü yoktur. Bu kültür bizi diğerlerinden farklı kılıyor.
 
BİM’in geldiği noktada son üç yılın genel bir değerlendirmesini yaptığınızda bu kültür sizi nereden nereye götürdü? 
Her şeyden evvel son üç yılda yüzde 71 oranında ciro büyümesi gerçekleştirdik. 2017 yılı mart ayında yaptığımız basın toplantımızda 15 Temmuz’dan sonra ekonomi nasıl gider, biz nasıl hareket etmeliyiz diye durum değerlendirmesi yaparken bakarken “ülkemizin dinamizmi, önemli kaynakları dikkate alındığında çok umutluyuz” demiştim.
Türkiye kendi tarihinde ve biz de BİM olarak rekor tarihimizdeki önemli büyüme rakamlarına ulaştık. Yüzde 21,5 büyümeyle ülkeye katkımız büyük. İlgili yıl için başaramadığımız hedefimiz kalmadı.
Geçen sene 598 mağaza açtık. Bunun 472’isi BİM, 23’ü FİLE formatı idi. Fas’ta 53, Mısır’da 50 mağaza açtık. Türkiye’de 6765 mağazanın, 44’ü FİLE mağazasıydı. 2016’da 20 milyar TL eşiğini aştık. 2017’de 24,8 milyar TL’ye yakın ciro elde ettik. Bunları yaparken tamamı öz kaynağımızdan olmak üzere 609 milyon TL yatırım yaptık. Kârımızı yüzde 30 artırdık.
Çalışan sayımız 42 bine geldi. Kadın çalışanlarımızın oranı yüzde 39 ki bizim işimiz bir miktar ağırdır. Yıllık 1.5 milyar adet fiş kestik. 900 bin metrekare büyüklüğünde lojistik merkezimiz var. 700 kamyon araç filomuz var. Hem dikey hem de yatay büyüyoruz. 23 yıldır bizimle çalışan işin mutfağından gelmiş yöneticilerimiz var.
Sektörümüzün en büyük sıkıntısı çalışan sirkülasyonu, Bunun sebebi; Türkiye’de perakende sektörü çalışanlarının perakendeyi meslek olarak görmüyor olmaları. Gelecekte perakende
de kariyer imkanının olması her şeyi daha iyi bir noktaya taşıyacağını ümit ediyorum. Türkiye’de perakende  de  gidilecek çok yol var. Sektördeki parçalı ve dolayısıyla verimsiz yapının konsolidasyonlarla düzeleceğine inanıyorum. Parçalı yapı ülkemize zarar veriyor. Kaynak israfına sebep oluyor. Son üç senedir
üyesi olduğumuz GDP derneği kanalıyla İSMEK kurslarında perakendeci eğitimlerine destek vermeye başladık. Başarılı olanlara sertifikaları verilmeye başlandı. Sektöre buradan kaynak çıkmaya başladı. Bu kaynağı sektörün oyuncularıyla paylaşıyoruz. Halen bazı üniversitelerde olduğu gibi gelecekte diğer üniversitelerde de perakende bölümlerini açılmasını bekliyoruz.
 
BİM’i yakın planda incelediğimizde Wallmart ile hızlı büyüme nedeniyle karşılaştırması var ve örnek gösteriliyor. Sizce bu başarıda farklı stratejiler izlemek gerekmiyor mu? Wallmart gibi bir şirket olabilmek için neler yapılmalı?
Wallmart bir strateji oluşturmuş ve yedi farklı formatta iş yapıyor. Bizim de BİM’den sonra ikinci etapta yapmak istediğimiz farklı bir format FİLE oldu. BİM formatımızın kendine has dinamikleri var ve başkalarının kolay kolay yapamayacağı bir format. Bugün perakende pazarına baktığımızda bir bakkalda bile 1000’in üzerinde ürün var. Ürün sayısının çok olması çeşitliliğin çok olması ve çok fazla satış olacağı anlamına gelmiyor. Biz bunu nasıl çeşitlendiririz
diye bakıyoruz. 700 çeşit ürünümüz var. Uzun yıllar 600 ürünle gittik. Son üç yılda yeni 100 ürün ilave ettik. Ürün, sistemin kendi içinde belirli kriterler sonucunda öne çıkar. Bizde ürün çeşitliliği, tüketici ihtiyaçları dikkate alınarak, iyi kalitede ve ekonomik şekilde olmasına özen göstererek tüketici teveccühünü de dikkate alarak oluşur. Dünyayı takip edip yeni şeyleri onların tercihine sunarız. Tüketici tercihini bizim istediğimiz ürüne göre yapmışsa başarı da beraberinde gelir.

Almanya’da organize olmuş dünyanın en büyük gıda fuarlarından birisi olan ANUGA’ya gittiğimde inovasyon bölümünü gezmeyi tercih ederim. Yine geçtiğimiz yıllarda bu fuarın inavasyon bölümü gezerken bir delikanlı geldi yanımıza kendisi de Türk idi. Bize ‘Yarın sunumum var, izlemek isterseniz beklerim” dedi. ‘Konusu nedir?’ dedim. ‘Dünyadaki yeni trendler’ dedi. “Aaa çok iyi” dedim. Ertesi gün bu arkadaşın sunumunu izlemek üzere gittik. Dünyadaki yeniliklerin altını çizdi. Çok güzel bir sunumdu. Sunumunda şunu demişti, ‘Aslında dünyada yeni ürün kalmadı. Yenilikler bir başka ülkenin geleneksel ürününü diğer ülkeler için yeni ürün oluyor dedi. Uzakdoğu’daki suşi bir başka yerde yeni ürün oluyor. Burada önemli olan bunu ilk yapan kişi olmak’ dedi.

ALDI’yi incelediğinizde özellikle tek katlı mağazaları gördüğümüzde ilk yatırım için çok para harcamışlar hissine kapılırsınız. Analiz ettiğimizde ise tersi çıkar. Alman danışmanımız ile yaptığımız sohbetlerden birinde yaptığımız işte önceden bize söyleyeceğin şeyler varsa duvara toslamadan önce bilmek isterim demiştim. O da bana şöyle cevap vermişti: ‘Siz Türkler çok zekisiniz. Ancak zeki olmakla, mantıklı hareket etmek arasındaki farkı iyi anlamak gerek. O yüzden şu örneği vereceğim sana demişti. Mesela bir Alman ve bir Türk arsa alır, ev yapmaya niyetlenir. Biz Almanlar daha arsayı ve projeyi incelerken, siz evi yapıp içine girersiniz. Ama sonunda sizin ev kısa zamanda yıkılır, bizimki ayakta kalır.’ Danışman bize kısaca, nefes alın, iyice analiz edin demişti. Yeni senenin hedeflerini koyarken de iyi analizler yaparak ve her şeyi enine boyuna düşünerek harekete ediyoruz. Zayıf yönlerimizi güçlendirmek için önemli çalışmalar yapıyoruz. Zayıf olan ürün gruplarını güçlendirici çalışmalar yapıyoruz. Mesela taze ekmek pişirip, satmak konusu Şu anda 140 mağazamızda bu yeniliği test ediyoruz. Tüketici taze ekmeği seviyor. Verimlİ sonuçlar alacağımıza inanıyorum.

Verimli olmak konusunda başka neler gündeminizde?
Yapılan çok çalışma var ancak bir iki önemli konuda örnek verirsem; mesela çok ciddi elektrik enerji harcaması var. BİM’in Türkiye›de 52 tane 13 bin metrekare üzeri büyüklüğünde çatısı olan lojistik merkezi olarak kullandığımız binası var. Bu çatılarda güneş enerjisiyle elektrik üretirsek faydası olur mu üzerinde çalışıyoruz. Bu konuda bir başka örnek; mağazalarımızda buzdolaplarımız var. Onların motorlarının doğru yerde olması ile yanlış yerde olmasının enerji harcamasını nasıl etkilediğini tespit ettik ve ona göre adımlar
attık. Buzdolaplarının içindeki fanların yanlış yerlere yerleştirildiğini ve sayısının da fazla olduğunu gördük. Mühendislik hatalarından dolayı fazla enerji  harcamasının  önüne geçtik. Ülke olarak özellikle kaynak israflarını önlemeye yönelik çalışmalar yapmamız elzem.
 
Son dönemde Wallmart örneğinde olduğu gibi siz de yeni bir kategoriyle FİLE konseptiyle öne
çıktınız. FİLE ve BİM arasında nasıl bir strateji var? Bu sorunun cevabını FİLE’yi neden kurduk sorusunda arayabiliriz. Bizim bir format
daha yapabilme imkanımız vardı ve bu fikirle ortaya çıktık. Olmayan bir şey olsun istedik. Hedefimiz de BİM’in dışındaki pazardan ilave pay almaktı. Yenilikleri görmek üzere ekibimizle beraber Amerika’ya gitmeye karar
verdik. Las Vegas’ta Simit’s mağazasına gittik. Yanımdaki arkadaşa bu format Türkiye’de yok dedim. Bu formatı başka yerde uygulayan var mı ya da aynı markanın başka mağazası var  mı, başka mağazasında da aynı uygulama var mı diye merak ettik.. Sonra dünyada başka örneği var mı dedik. Bu işe erken girmiş İspanya’da Mercadona’yı gördük ve inceledik. Bize uygundu. Titizlikle 1.5 yıl üzerinde çalıştık. FİLE’de yönetim, lojistik, istihdam her konuyu BİM’den ayırarak konsantrasyon kaybını önledik. FİLE formatıyla deneme safhasını geçtik, şimdi büyüyoruz. Alt yapımız için lojistik merkezleri kurduk ve yatırımlar devam ediyor.
 
Fırın ve hamur işi konusunda alt yapıdaki yatırımınla beraber dijitalleşmede BİM’in teknoloji ve dijital teknolojideki gelişimi nasıl? Sektörde 44 yılımı bitirdim. 1986’da GİMA’da yöneticiydim. O dönem GİMA’nın 68 mağazası vardı. Mağazaların başındaki yöneticileri bir gün toplayıp, iki ekonomi hocası tarafından eğitim verdirmiştik. O gün hocalar “insansız yazar kasayı” videoda bize gösterdiler. Uygulamayı yapan ülke Amerika idi. Düşünün yıl 1986…
Bugün BİM e baktığımızda  teknolojiyi gerektiği kadarını en iyi şekilde kullanan bir yapıdayız diyebilirim. SAP sistemini kullanıyoruz. SAP çok geniş bir modül ağına sahip bir yazılım. Biz ihtiyaç olan modüllerini kullanıyoruz. Bilgi işlem alt yapımız çok güçlü ve neleri ne zaman üreteceğiz gibi konular gündemimizde.
 
BİM ve beklentiler başlığında sizden en çok bez torba konusuna liderlik yapmanız bekleniyor. Bu konuda çalışmalarınız var mı?
 Bu bizim için çok önemli bir konu. Kısa süre önce mevzuat değişikliğine gidildi ve devlet plastik poşetlerin marketlerde tüketiciye parayla satılması için karar aldı. Bunun uygulamasına 2019 itibariyle geçilecek. Ancak bir de çoklu kullanım için
bez torba fikri var gündemimizde. Ara ara bez torba satışını mağazalarımızda yapıyoruz. Ayrıca plastik torbanın kullanımını azaltmak için tüketiciyi bilinçlendirici afiş ve broşürler dağıtıyoruz. Bizim gençliğimizde file kullanılırdı. Bu konuda da çalışıyoruz.
Çevreyi korumamız gerek. Bu da lafla değil, eylemle oluyor.   Bu konuda çevreye duyarlı olmak babında bez torba gibi çoklu kullanıma uygun torbaları uygulamaya koymak gerekiyor.
Bugün ilgili arkadaşlarımızın önünde üzerinde çalışsınlar diye dünyanın pek çok yerinden getirdiğimiz çok sayıda örnek torba var. Çalışmalar yapılıyor en uygununu seçip Türkiye’de ürettirip mağazalarımızda kullanacağız.
Türkiye’de perakendecilerin çevreye bıraktıkları atıkları geri toplatma gibi yükümlülükleri var. Biz piyasaya ne kadar ürün ambalajı arz ettiğimizi bildiriyoruz ve bir bedel karşılığında bizim adımıza atık toplayanlar var. Geçen sene 10.6 milyon TL bu iş için ödeme yaptık. Üzerimize düşeni yapıyoruz. Bu konuda Sn. Emine Erdoğan Hanım’ın ‘Sıfır Atık’ projesi vardı ve ben de Ankara’daki tanıtım toplantısına katıldım. Kaynakları daha verimli kullanıp, geri dönüşümle israfı azaltmayı hedefleyen bir proje. Düşünün ilerde evlerimizde küçük cihazlar olacak. Atıklar orada birikecek. Evlerden toplanıp, geri dönüşüm için değerlendirilecek. Herkesin taşın altına elini koyması gerek.
 
2019’da hedefleriniz ve yenilikleriniz neler olacak?
BİM’ler için diğer yatırımlar hariç denemesi başarılı olursa fırın ve alt yapı teknolojiler için 140 milyon TL gibi bir ek bütçeye
ihtiyaç olacak gibi duruyor. 2019 için yatırımlarımız devam edecek. Biz geçtiğimiz yıllarda iki kez dünyada perakende sektöründe kaynaklarını en verimli kullanan şirket seçildik. Yine de verimlilik bizim için en önemli konuların başında geliyor. Dördüncü yıldır    yıl konu başlığımızı değiştirmedik toplam kaliteyi geliştirmek için. 2019’dada başlığımız aynı olacak: Kalite
Tarıma yatırım yapmak gibi hedeflerimiz var. Çiftlikten çatala kadar hadisesinin çiftlik bacağında ne yapmalıyız konusunu tartışıyoruz. Şirket olarak atık, çevre meselesi gibi konulara odaklıyız. Bu sene koyduğumuz hedefler var. Bölge merkezlerimiz ve açılacak mağazalarımız var. FİLE’yi büyüteceğiz. Fas ve Mısır’da büyüyeceğiz.
 
Genel olarak söylemek istedikleriniz neler?
Ülke olarak en büyük eksiğimiz eğitim derim. Gitmemiz gereken çok yol var. Halletmemiz gerek. Nüfusumuz artıyor ve teknoloji gelişiyor. İş bulmak zorlaşıyor. İşsizliği azaltmanın yolu ekonomik olarak da büyümekten geçiyor. Bunun için katma değerli ürünler üretip ihracatı arttırmalıyız. Bu anlamda tarım çok önemli. Türkiye özellikle tarım ve hayvancılık konusundaki yapısal sorunları aşmak zorunda. Tüm siyasi kaygılardan ari olarak kısa orta ve uzun vadeli politikalarımız oluşturulmalı ve uygulamaya geçirilmelidir. Bu politikalar üretilirken şahsen de katkı sunmayı çok isterim.