Petrol krallığının kalbinde

    0
    172

    ÇÖLÜN ÜZERİNDE alçaktan uçan küçük uçağımızın penceresinden bakıldığında, Suudi Arabistan’ın Rubülhali Çölü (Empty Quarter), yakıcı güneşin altında uzanan uçsuz bucaksız koyu turuncu kum tepecikleriyle sonsuzluğu çağrıştırıyor. Hatta bu devasa çölde sayıları çok az olduğu için develerin üzerindeki Bedevilere de nadiren rastlanıyor. Ancak uçak Shaybah adlı sahada boş bir piste doğru alçalıp da tekerleri yere değdiğinde, dünyanın en büyük kum çölünün aslında hiç de boş olmadığı anlaşılıyor. En yakın Suudi şehrine yüzlerce kilometre uzaktayız. Ancak kum tepeciklerinin arasından yükselen, bir sanat eseri görünümündeki madeni borular ve silindir biçimindeki tanklardan oluşan labirent gece gündüz, modern dünyamızın saat gibi düzenli işlemesini sağlayan yaşamsal önemdeki emteayı pompalıyor: Yani petrolü. Shaybah petrol sahasının yöneticisi Khalid Al-Jamea çölde uçağımızı karşıladıktan ve 40 küsur derece sıcaklığın yarattığı şokun yüzümüzdeki etkisini silmek amacıyla ıslak havlular uzattıktan sonra “bizler kendi elektriğimizi üretiyoruz, kendi suyumuzu tedarik ediyoruz” diyor. “Burada dünyayla bağımız kopmuş durumda.”

    Ancak sadece bir yönden değil pek çok açıdan Suudi Arabistan’ın dünyadan kopukluğu sona eriyor olabilir ve bu durumun hem son derece muhafazakâr İslami krallık hem de küresel mali piyasalar açısından derinlemesine sonuçları olacaktır. Amerikalı petrol avcılarının Arap çöllerinde çadır kurmalarının üzerinden 80 yılı aşkın bir zaman geçtikten sonra devlete ait Saudi Arabian Oil Co.-kısaca Suudi Aramco-şirketin yüzde 5’ini dışarıdan yatırımcılara satıp satmamayı değerlendiriyor. Uzun zamandır planlanan ve 2018’de gerçekleşmesi öngörülen halka arz, yalnızca Suudi krallığının hissedar olduğu dünyanın en büyük petrol üreticisinde devletin tam kontrolünün de sonunu getirebilir. 

    Bu operasyon devasa ölçekte. Suudi Arabistan kanıtlanmış petrol rezervinin 260,8 milyar varil olduğunu belirtiyor; bu da, dünyanın en büyük bağımsız petrol şirketi olan Exxon Mobil’in kayıtlı rezervlerinin 13 katı büyüklüğünde ve rezervlerinin büyük bir bölümünün ulaşılamaz olduğu Venezüella haricindeki diğer petrol üreticisi ülkelerinkinden kat be kat fazla. Suudi Arabistan aynı zamanda  8 trilyon 345 milyar metreküp doğalgaza da sahip. Bu kaynaklara dayanarak, Wall Street analistleri Aramco’nun piyasa değerinin 1 trilyon dolar ila 1,5 trilyon dolar arasında olduğunu tahmin ediyorlar. Bu da Apple’ı ve yakın zamanlardaki 830 milyar dolarlık piyasa değerini geride bırakarak Aramco’yu dünyanın en değerli şirketi konumuna oturtabilecek bir rakam. Suudiler Aramco’nun değerinin 2 trilyon dolar olarak hesaplanması gerektiğini belirtiyorlar. 

    En düşük tahmin üzerinden hesaplansa bile, Aramco’nun yüzde 5’inin halka arzı şimdiye kadarki finans tarihinde gelmiş geçmiş en büyük halka arz olacak; en azından, 2014 yılında halka açılan Alibaba’nın kırdığı rekorun iki katı bir değer söz konusu. Bu konuda teklifleri almakla görevlendirilen Morgan Stanley ve HSBC gibi bankalar ise bu süreçte çok ciddi paralar kazanacaklar. Aramco’nun herhangi bir borsa üzerinde etkisi o kadar büyük ki, Londra ve New York Aramco’nun halk arzında başlıca borsa olmak için kapışırlarken, başkent Riyad’daki kraliyet ailesi de, bu konuda ser verip sır vermiyor. 

    Nitekim, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed Bin Salman ya da yaygın adıyla kısaca MBS, Ocak 2016’da Aramco’yu kısmen halka arz etme planını gündeme getirdiğinde, şirketin yöneticilerini bile şaşkınlığa uğratmıştı. Halka arz, beklenildiği gibi, tahtın 32 yaşındaki varisinin ülkeyi gelecek 14 yıl boyunca yeni bir düzene sokma amacıyla gündeme getirdiği Vizyon 2030 adlı radikal bir tasarımın merkeziydi. Aramco’nun baş döndürücü petrol üretimi-günde 10 milyon varilin üzerinde-Suudi Arabistan’ın gelirinin yaklaşık yüzde 90’ını ve yabancı ülkelerde elde edilen kazancın büyük bir bölümünü sağlıyor. Bir halka arzdan elde edilecek hasılat da-2 trilyon doların yüzde 5’lik dilimi 100 milyar dolar olur-hükümetin Kamu Yatırım Fonu’nu küresel bir mali oyuncuya dönüştürebilir. 

    Genç prens ülkesini, servetinin görkemi Batılı ülkelerin başkentlerinde kanıtlanan dünyanın en güçlü petrol devleti konumundan çıkarıp, milyonlarca gence istihdam sağlayabilen, turistleri Kızıldeniz kenarındaki yepyeni tatil bölgelerine çeken, inovasyonu ve girişimciliği teşvik eden çeşitlilikte bir ekonomiye dönüştürmeyi amaçlıyor. Özel sağlık ve eğitim de bu çalışmaların gündeminde. Eğer her şey yolunda giderse, ülke El-Suud hanedanlığının 1932 yılında Suudi Arabistan adında bir ülke kurmasından beri ilk defa normal bir ekonomiye benzeyebilir.  Aramco’nun CEO’su ve başkanı Amin Nasser ülkenin doğusundaki Dhahran’da yer alan şirketin merkezindeki executive suite’te yeni kavrulmuş Arap kahvesini yudumlarken “Vizyon 2030 daha sürdürülebilir bir ekonomi ve istihdam yaratmaya yönelik dönüşüm” diyor. “Aramco da bu sürecin merkezinde yer alıyor.”
    Suudiler halka arzı uygulamaya karar verirlerse, gerçekten de derinlemesine bir dönüşüm yaşanabilir. Suudi Arabistan yıllarca İslami kuralların en sert biçimini uyguladı; burası, kadınların araba kullanmalarını (eylül ayına kadar) ya da bir erkeğin izni olmadan yurtdışına seyahat etmelerini yasaklayan tek ülke. Hisseleri satmak yalnızca Suudilerin beklentilerinde derin bir yön değişikliği gerektirmekle kalmayıp aynı zamanda yabancıların kapalı bir dünyaya girmelerine izin vermeye yeltenmelerini de sağlayacak. İşte Aramco’nun Fortune’un ekim ayı başlarında petrol işletmelerini gezmesine izin vermesinin nedenlerinden biri de bu; amaç şirketi dış dünyadan gözlemlemeyi engelleyen perdeyi ortadan kaldırmak. 

    ARAMCO DÜNYADAKİ her dokuz varilden yaklaşık birini pompalıyor ve saat başı da 130 bin varil petrol sevkiyatı gerçekleştiriyor; örneğin savaş ya da doğal bir afet dünyadaki arzı sarstığında, arzı hemen artırabilecek tek ülke konumunda. Ancak Aramco’nun Fortune’a göstermek istediği şey petrolün çok ötesindeydi; bir petrol sahasını ziyaret etmek arka plandaki düşünceydi. Nitekim şirketin Dhahran’daki merkezine gittiğinizde, bilgisayarlarla donanmış alçak binaları ve palmiye ağaçları altında, parke taşlı yollarda dolaşan mühendisleriyle Aramco’yu bir petrol şirketinden çok bir teknoloji kuruluşu sanabilirsiniz.  Bu yerleşke Aramco’cular tarafından “kamp” olarak tanımlanıyor; nitekim çoğu da Aramco’da çalışan ebeveynler tarafından “kampta” büyütülmüş çocuklardan oluşuyor. 

    Şirket yöneticileri, saatlerce süren sunumlarda duvar boyutundaki ekranlar üzerinde, dikkat çekici inovasyonlardan söz ediyorlar; tüm bu yeniliklerin Suudi Arabistan’ın sonsuz doğal servetini dünya üzerindeki herhangi bir petrol şirketinden çok daha verimli bir şekilde değerlendirme amacına yönelik olduğu açıklanıyor. Bir dizi kilitli kapının arkasında, şirketin sinir sistemi olarak adlandırılan Oil Supply Planning and Scheduling (Petrol Arzını Planlama ve Düzenleme) ya da kısaca OSPAS birimi yer alıyor. Şirketin en hassas verilerini içerdiğinden çalışanların çoğuna buraya erişim yasak. Bir futbol sahası uzunluğundaki duvar boyunca, ekranlar gerçek zamanlı olarak krallık sınırları dahilinde ve aynı zamanda Arap Körfezi ve Kızıldeniz’deki offshore tesislerden pompalanan, borularla nakledilen, arıtılan, depolanan ve daha sonra sevk edilen her bir varil petrolü takip edip, bütün operasyonların enstantanesini sunuyorlar. Herhangi bir kuyuya tıkladığınızda sayaç o sırada ne kadar petrol aktığını gösteriyor. 45 gün önceden hazırlanan takvim her bir siparişi listelerken, tankerlerin resimleri de doldurulan varilleri ve aynı zamanda petrolün tasnifini, nereye sevk edileceğini işaret ediyor.

    Ancak yaklaşık 80 yıldır devasa miktarda ham petrol sevk eden bir şirket için bu yalnızca işin kolay tarafı. Aramco’nun asıl zorlu sınavı daha büyük hedefiyle ilgili: Herhangi tek bir rezervden daha fazla petrol çıkarabilme kapasitesini çarpıcı bir şekilde artırmak ve dolayısıyla, şirketi potansiyel olarak yatırımcılar açısından çok daha değerli kılmak. Amaç çıkarılan petrolde iyileşme oranlarını yaklaşık yüzde 50’den yüzde 70’e yükseltmek; Aramco bu artışın rezervlerine 80 milyar varil daha ekleyebileceğini düşünüyor. Nasser endüstri yetkililerine yaptığı açıklamada, Suudi Arabistan’ın keşfedilmiş toplam rezervini on yıllık bir sürede halihazırdaki yaklaşık 800 milyar varilden 900 milyar varile çıkarmayı hedeflediğini belirtti; bu program, mevcut teknolojiyle ulaşılamayacak ham petrol miktarını da kaplıyor.

    Dhahran’daki şirket merkezinde, Aramco’nun bu işi nasıl başarmayı düşündüğüne dair ipuçları var. Komuta bölümünde duvar boyutundaki ekran aynı zamanda 90 petrol kuyusunu izlerken, operasyonları anlık takip ediyor; bir grup jeofizikçi bilim adamı ise odadaki bilgisayar monitörlerinin önünde oturarak, sondaj işlemini kayalıkta petrol bakımından en zengin çatlaklara yöneltiyor. Shaybah’ta çölün bin 500 metre altında balık kılçığı şeklindeki sondajlar yaklaşık 740 km uzaklıktaki bu odadan yönetiliyor. Yan odada farklı disiplinlerden mühendisler yeni rezervleri analiz ediyorlar, en iyi şekilde nasıl sondaj yapılabileceğini ya da sondaja değer olup olmadığını belirliyorlar.

    Petrol fiyatları 2014 yılında varili 108 dolardan bu yıl yaklaşık 50 dolara gerilemiş olsa da, Aramco yeni rezervler keşfetmek için çabalarını ikiye katlamış gözüküyor; oysa aynı süreçte pek çok petrol şirketi yüksek maliyetli keşif çalışmalarından vazgeçti. Şirketin Exploration and Petroleum Engineering Center’ında (Sondaj ve Petrol Mühendisliği Merkezi), Aramco kısa süre önce TeraPOWERS adlı yeni bir teknoloji geliştirdi; söz konusu teknoloji bilim adamlarının şaşmaz bir doğrulukla sayısız simülasyon gerçekleştirmesini sağlıyor; Nasser, “öngörülenden daha düşük sonuçlar elde edilse bile sondaja kaynak aktarmayı sürdüreceğiz “diyor. “Dünyanın geri kalanı için belli miktarlarda rezerve sahip olmak önemli.”

    Tüm bu ARGE çalışmalarının amacı Suudilerin kuşaklar boyunca petrol pompalamaya devam etmesini sağlamak. Ancak buradaki soru, dünyanın bu petrolü satın almaya devam edip etmeyeceğiyle ilgili. Son zamanlarda gerileyen fiyatlar nedeniyle ekonomisi sarsılan Suudi Arabistan için bu acil bir konu; IMF bu yıl krallıkta yüzde 0 civarı bir büyüme bekliyor. Dahası, karbon emisyonlarında kesintiye gidilmesi için hükümetler üzerinde ciddi bir baskı var ve yenilenebilir enerjiler de petrol tüketiminden çok daha hızlı bir şekilde büyüyorlar. 2015 yılındaki küresel iklim toplantılarında, Suudi Arabistan güneş enerjisine daha fazla ağırlık vermeyi ve çok fazla benzin yakma alışkanlıklarını da gözden geçirmeyi kabul etti. Kavurucu bir sıcağın hakim olduğu ülkede petrolle çalışan klimalar 7/24 faaliyet halinde ve Suudi petrolünün üçte biri de asla ülkeden dışarı çıkmıyor; sonuç itibariyle Suudiler da petrolü son derece düşük, sübvansiyonlu fiyatlarla tüketiyorlar. ABD’li danışmanlık şirketi Strategy&’in Riyad merkezli ortağı Hilal Halaoui, “Suudi Arabistan son derece volatil bir emteaya yüzde 100 yatırım yapılmış zengin bir insanı andırıyor” diyor. “Herhangi bir servet yöneticisi bunun aptalca olduğunu söyleyecektir.”

    Aramco dünyada enerji geçiş sürecinin yavaş olacağına inanıyor. Nasser, “bu durum yıllarca değil on yıllarca sürecek” diyor. Yine de şirket, değişen bir geleceğe hazırlanmak için yarışıyor. Yeni tesisinin uzaktaki sahaya elektrik sağladığı Shaybah dahil son iki yılda doğalgaz üretimini çarpıcı bir şekilde artırdı. Aramco Dow Chemical’la oluşturduğu ortaklıkla da geçen yıl 20 milyar dolarlık bir plastik tesisi açtı. Petrol üretiminin ötesinde bir çeşitlilik sağlayabilmek için de, Aramco Çinli Sinopec’le beraber işlettiği Kızıldeniz rafinerisini genişletti ve bu yıl mayıs ayında da ABD, Teksas’ta Port Arthur’deki Royal Dutch Shell’le ortak olduğu en büyük rafinerinin kontrolünü ele aldı.  Dhahran’daki mühendisler ise, egzozlardan çıkan dumanı başka amaçlarla kullanmak üzere havaya karışmadan yakalayıp, depolayacak şekilde mevcut arabaları yeniden düzenliyorlar. Bir başka ekip ise, ham petrolü arıtmadan doğrudan etilen ve polietilene dönüştürmek için çalışıyor. Bu durum milyarlarca dolarlık tasarruf sağlayabilir ve Aramco’nun petrokimya işini de devasa ölçüde büyütebilir. Tüm bu yeni endüstriler daha fazla petrolün pompalanmasını gerektirecek ve hatta belki de yeni rezervler ilave edecek. Aramco’nun baş petrol mühendisi Nabeel Al-Afaleg, “yüzyıllarca işlenecek sahalar geliştiriyoruz” diyor. 

    ŞİMDİ BELKİ İNANMAK zor geliyor ama, ilk başlarda petrolün peşine düşenler Suudi Arabistan’daki petrol rezervini hemen hemen es geçtiler. 1933 yılında Suudi kralı Standard Oil of California’ya (Chevron’dan önceki şirket) Arap çölünde sondaj yapma izni verdi; Teksas’ın hemen hemen iki katı büyüklüğünde olan bölge o yıllarda büyük ölçüde haritalanmamıştı, ne yol ne de iletişim olanakları mevcuttu. Amerikalılar Bedevi rehberleri ve develeriyle hemen hemen hiçbir şey bulmadılar. İlk başlardaki kaşif Thomas Berger (ve daha sonra Aramco CEO’su olan) Kaliforniya’daki patronlarının “San Francisco’dan galaksi kadar uzak, dünyanın öteki ucundaki bir ülkede paraların boşa saçıldığı” sonucuna vardıklarını hatırlıyor. 

    Oysa ne kadar da yanılmışlardı. Standard Oil’un 1938 yılında Dhahran’da petrol fışkıran kuyusu, Suudi Arabistan’ın Ortadoğu’nun başka bir yerinden çok daha derinlerde devasa petrol rezervlerine sahip olduğunu açıkça ortaya koydu. Amerikalılar sondaj haklarıyla beraber, kısaca Aramco olan Arabian American Oil Company’yi kurdular. Suudiler daha sonra Aramco’nun hisselerini aşamalı olarak aldılar ve 1980 yılında şirketi tamamen millileştirdiler. Ancak hâlâ bugün bile Aramco’da üst düzey çalışanlar büyük ölçüde Amerika’da eğitiliyor ve zaten Dhahran’daki merkez de Rolling Hills gibi sokak isimleriyle ABD’nin küçük bir şehrini andırıyor. Dışardaki hayattan farklı olarak burada kadınlar tişörtler ve eşofman altlarıyla koşu yapabiliyor, aileler beyzbol oynuyor ve bovlinge gidebiliyorlar; Tex-Mex restoranın şarkı listesinde ise Temptations yer alıyor. 
    Ancak Aramco’daki Amerikan havasına rağmen Suudi Arabistan’ın petrol piyasasındaki öncelikleri ABD’nin ihtiyaçlarıyla düzenli olarak çatışıyor ve ayrıca Suudlar’ın bu alandaki gücü inanılmaz. Aramco’nun ultra dev rezervleri arasında dünyanın en büyük petrol sahası olan Gavar günde 5 milyon varil petrol pompalıyor.  Bu da, günde 1 milyon varil üreten Rubülhali Çölü’nde, çok uzaklardaki Shaybah’ı oldukça geride bırakan bir miktar. Başka bir yer olsa, bu rakamı devasa bir oran olarak değerlendirmek gerekir; belirlenen petrol rezervleri 14 milyar varil gibi baş döndürücü bir rakama denk düşüyor. Suudi Arabistan toplamda, OPEC bünyesinde ikinci en büyük üretici olan Irak’ın üç katı petrol pompalıyor. Bu özelliğiyle de, OPEC’i kurduğu 1960 yılından beri örgütün de facto lideri konumunda. 

    Ancak devasa kapasitesine rağmen Aramco’nun ağırlığı son yıllarda, ABD’de patlama yaşayan kayaç gazı endüstrisi nedeniyle zayıfladı. 2014 yılına gelindiğinde, ABD günde yaklaşık 9 milyon varil pompalamaya başlamıştı ki, bu rakam Aramco’nun üretiminin çok fazla gerisinde değildi. Dünyada petrol fiyatları, diğer mega ekonomide ve Aramco’nun başlıca müşterisi olan Çin’deki  yavaşlamayla tepetaklak olmaya başladı. Riyad’da nakit denizinde yüzmeye alışmış olan Suudi yetkililer nadir rastlanan bir durumla karşı karşıyaydılar: Bütçe açığı. Bunun üzerine, fiyatları yukarı çekmek için üretimi kısmak yerine dünya pazarındaki paylarını korumak amacıyla devasa miktarda petrol pompalamaya devam ettiler. IMF’nin tahminlerine göre, ülkenin bütçesini dengeleyebilmesi için petrol varil fiyatının yaklaşık 77 dolar olması gerekiyor. Ancak fiyatlar bu rakamın çok altına düşünce, Suudi Arabistan geçen kasım ayında nihayet OPEC’i üretimi kısmaya teşvik etti.
    Aramco’nun ne kadar petrol pompalayacağı konusunda pek fazla söz hakkı yok.  Diğer kararlarda olduğu gibi bu konuda da karar mercii Riyad’daki yetkililer. Nitekim, Aramco halka arza hazırlanırken, faaliyetleri hükümetinkiyle çok fazla iç içe geçmiş olan şirketle ilgili pek çok belirsizlik söz konusu. 

    Ancak yatırımcılar somut olgular görmek istediklerinden bu dinamik halka arzla değişebilir; tabii halka arz da planlandığı gibi gerçekleşirse… Adını açıklamak istemeyen kaynaklar ekim ayında Financial Times’a verdikleri demeçte, Aramco’nun hissesini bizzat satmak isteyebileceğini söylediler. 

    Birkaç gün sonra da Reuters’in geçtiği haberde, Çinli enerji devleri PetroChina ve Sinopec’in Aramco’nun yüzde 5’ini satın almak için teklif sundukları belirtildi; bu opsiyon Suudilerin finansal ayrıntıları kamuoyuna açıklamadan sermaye elde etmesini sağlayabilecekti. Şirket Fortune’a pek çok ayrıntıyı teyit etmekten kaçındı; bunlar petrol sondaj platformunun sayısı, şimdiye kadar üretilen rezerv miktarı ya da pompalamak için ne kadar petrol kaldığı yani hissedarların bilmek isteyebilecekleri gibi bilgileri içeriyordu. 

    Ayrıca Aramco’nun yüksek profilli inşaat projelerinin denetlenmesi gibi faaliyetleriyle doğrudan ilgisi olmayan çalışmalara ne kadar harcadığı da bilinmiyor. Hükümet bu tür işleri yıllarca, proje yönetimi konusunda bir numara sayılan Aramco’ya teslim etti. Bölgede ABD’li iş danışmanı olan Sam Blatteis, “bu insanların dünya çapında çevikler ve Arap dünyasında da, liyakata en çok önem veren organizasyon olarak biliniyorlar” diyor. Vefat eden Kral Abdullah on yıl önce Cidde yakınlarında ülkenin ilk karma eğitim veren üniversitesini kurmaya karar verdiğinde, 20 milyar dolarlık inşaatı yönetmesi için Aramco’yu seçti. Aramco aynı zamanda Riyad’ın dışında, ünlü mimar Zaha Hadid tarafından tasarlanan petrol araştırma enstitüsünün inşaatının da denetimini üstlendi. Dhahran’da ise, şirket personeli heyecanlı bir şekilde beni Aramco tarafından inşa edilen yeni Kral Abdülaziz Dünya Kültürü Merkezi’ne götürdü; burası bir tiyatro, kütüphane ve bir sanat müzesinden oluşuyor. Gazeteciler bu inşaatın maliyetinin 800 milyon dolar olduğunu defalarca belirttiler ama Aramco bununla ilgili bir rakam telaffuz etmekten kaçındı. Şirket geçmişte hükümetin bu projeler için geri ödeme yaptığını belirtti ancak finansman konusunda çok az bilgi verdi. 

    Bununla birlikte, cevap bekleyen bir başka soru daha var: Suudi Arabistan’ın on yıllardır söylediği gibi gerçekten 260,8 milyar varil işlenebilir petrol rezervi var mı? Bu ayrıntı, yatırımcılar Aramco’nun değerini belirlediklerinde halka arzı büyük ölçüde etkileyecek. ABD Sermaye Piyasaları Kurulu SEC’in kuralları gereği şirketin varlıklarını değerleyecek bağımsız bir denetçiye sahip olması gerekiyor. Nitekim Reuters’e göre, şirket bunun için Teksaslı iki şirketi görevlendirdi. Ancak uzmanlar Aramco’nun rezerv rakamını sorguluyor. Paris’teki Uluslararası Enerji Ajansı’nda enerji analisti Kate Dourian, “rezerv rakamı yıllarca sabit kaldı” diyor. “Yayınlanan herhangi bir denetim olmadığı için kimse miktarla ilgili kesin bir şey bilmiyor.”

    CEO Nasser’e bununla ilgili soru sorduğumda, Aramco petrol pompalarken bir yandan da yeni sahalar keşfettiği için rakamın değişmediğini söylüyor. Bunun dışında, bilmesi gereken herkesin zaten bu konuda bilgi sahibi olduğunu belirtiyor. “Hissedarlarınıza karşı her zaman şeffaf olmanız gerekiyor. Bizim de bir hissedarımız var” diyor, bir sonraki gün beraber Moskova’ya uçacağı Suudi kralını kastederek. “Halka açıldığımızda, tüm verileri paylaşmaktan büyük bir mutluluk duyacağız.”

    ANCAK SUUDİ ARABİSTAN’DAKİ bütün kapalılığa rağmen ülke hızla değişiyor. Uçaktan iner inmez net bir şekilde bunu hissediyorsunuz. Eylül ayı sonlarında, devlete ait televizyondan akşam haberlerini dinleyen Suudiler, o güne kadar hayal bile edemeyecekleri resmi bir duyuruya tanık oldular: Gelecek yıl haziran ayından itibaren, kadınlara araba kullanma hakkı tanınacak. Bu karar halk nezdinde büyük bir heyecan yaratmıştı. Nitekim bir hafta sonra ülkeye gittiğimde, herkesin araba kullanmakla ilgili konuşmak istediğini fark ettim. Riyad’da 27 yaşındaki fitness hocası bana, “her şey kökünden değişiyor” dedi; hükümet nihayet bu yıl kadınlara spor lisansı verdikten sonra bir jimnastik salonu açtı.

    Bu değişimi teşvik eden ise genç prens MBS ve Aramco’nun kârlı odağı olduğu iddialı vizyon planı. MBS’nin babası, 82 yaşındaki Kral Salman Bin Abülaziz El Saud’un yakında tahttan çekileceği öngörülüyor ve haziran ayında da MBS’yi halefi olarak seçtiğinde, daha temkinli olan eski muhafızlar bir kenara itilmiş oldu. Şimdi ise ülkede sayısız küçük çaplı değişiklikler yapılıyor. Emlak geliştiricileri, hükümet krallık dahilinde sinema açılmasına izin verir vermez hazır olması amacıyla içinde sinema salonları olan alışveriş merkezleri inşa ettiklerini belirtiyorlar. Strategy& danışmanı Halaoui, “ilk defa toplumun istediğiyle ekonominin ihtiyaç duydukları arasında bir paralellik oluştu” diyor. 

    Bu tür taleplerin aciliyeti söz konusu. Şaşırtıcı bir biçimde, Suudi Arabistan’ın 32 milyonluk nüfusunun yüzde 60’ı 25 yaş altı kesimden oluşuyor. Resmi işsizlik oranı yüzde 12 civarında ancak IMF’nin tahminlerine göre, gençler arasında iki katından da fazla. Hükümetin gelecek kuşağın Suudi Arabistan’dan ayrılmasını-ya da ülkeyi yönetenlere karşı ayaklanmasını- engellemesi için son derece genişlemiş özel sektörde milyonlarca istihdam yaratması gerekiyor. MBS’in vizyonunda Batı tarzı bir demokrasiye yer yok. Dahası hükümet, benzin gibi temel ihtiyaç maddelerindeki sübvansiyonu kesecek ve aşırı şişmiş kamu sektörünü de tırpanlayacak. Tüm bunları yapmak için de Aramco’nun nakit para enjekte etmesi gerekiyor. Suudi Arabistan’ı düzenli olarak ziyaret eden Uluslararası Enerji Ajansı’ndan Dourian, “ekonomik çeşitlendirme programı halka arzın başarısına bağlı” diyor. 
    Riyad’daki alışveriş merkezleri ve kadınlara özel spor salonlarından oluşan dünya, bin 200 kadar Aramco çalışanının sanal bir izolasyon içinde çalıştıkları ve ayda bir kum tepeciklerini tırmanarak, yemeklerini parlayan yıldızlar altında yedikleri, ücra Shaybah çölündeki petrol kuyusundan bir galaksi kadar uzak. Ama buna rağmen bu iki dünyanın geleceği iç içe geçmiş durumda. Bunaltıcı bir sıcağın hakim olduğu Rubülhali Çölü’nde devasa bir kuyu kazan Aramco hemen hemen her koşulda petrol pompalamayı sürdürebileceğini kanıtladı. Şirket hatta bölgede çöl ceylanları, antilop ve devekuşlarının yer aldığı özel bir alan oluşturdu. Tesis açıldığı tarih olan 1998 yılından beri yaklaşık 300 kuyudan ham petrol pompalıyor ve daha sonra bunu çöl boyunca 640 km. uzunluğundaki borulardan geçirip, dünya pazarlarına gönderiyor. Her gün pompalanan petrol miktarını hesaplayan bilgisayarları işaret eden Shaybah yöneticisi Al-Jamea “bunlar bizim para makinelerimiz” diyor. Bu para, ARAMCO’nun halka arzıyla beraber şirketin ve kim bilir belki de, bizzat ülkenin değişimine yol açabilir.

    ARAMCO’NUN KISA BİR TARİHİ
    1933
    Suudi Arabistan’ın kurucusu Kral Abdülaziz 830 bin kilometrekarelik uçsuz bucaksız bir çölde Standard Oil of California’ya özel olarak sondaj hakkı tanıdı.               

    1938
    Amerikalı petrol arayıcıları aramadan hemen hemen vazgeçtikten sonra Dhahran’da ilk petrolü buldular ve kısaca Aramco olan Arabian American Oil Company’yi kurdular.

    1948
    Standard Oil of New Jersey ve Socony-Vacuum Aramco’dan hisse satın aldılar; bu daha sonra, Exxon Mobil ila Chevron arasında ortak bir faaliyete doğru evrildi. 

    1957
    Jeologlar Suudi Arabistan’ın doğusundaki çölde devasa Gavar petrol sahasını keşfettiler. Burası şimdiye kadar keşfedilmiş olan en büyük konvansiyonel petrol sahası sıfatını koruyor. 

    1980
    Suudi hükümeti Exxon Mobil ve Chevron’un Aramco’daki hisselerini satın alarak, Saudi Arabian Oil Company olarak yeniden adlandırdı.

    2018
    Suudi Arabistan potansiyel olarak tüm zamanların en büyük halka arzında Aramco’nun yüzde 5’ini satma planlarını açıkladı. Ama acaba Suudiler bu halka arzı gerçekleştirecek mi?