Penti yeni bir başarı hikayesi yazmaya hazırlanıyor

0
713

Kadın çorabı çok basit bir ürünmüş gibi görünür. Fakat üretim sürecini gördüğünüzde hiç de öyle olmadığını fark edeceksiniz. “Kadınları anlayan değil, kadın gibi düşünen marka” iddiasıyla yoluna devam eden Penti, 2020 yılına kadar uluslararası açılımla yeni bir başarı hikayesi yazmaya hazırlanıyor. Ve bir süredir Doğu Avrupalı bir iç giyim markasını satın alma konusundaki görüşmelerini sürdürüyor.
 
Penti’nin Bayrampaşa’daki beş katlı fabrikasından sonra 1993 yılında taşındığı Çorlu’daki tek katlı, modern üretim tesisini geziyoruz. Kadın çorabı üretimi yapılan tesiste iki binada operasyon sürüyor. İlk binada örgü, dikiş ve boyahane; ikinci binada ütü ve ambalajlama bölümleri bulunuyor. Ayrıca ikinci bina iplik fabrikasının da bulunduğu yer. Üç vardiyada 7 gün 24 saat üretim yapılıyor. Burada yüzde 70’i kadın, yüzde 30’u erkek; yaklaşık bin kişi çalışıyor. Kadın çalışan oranı, Penti’nin kadınlara bakışının da bir yansıması gibi. Ürün hassas olduğu için çalışanlar işe başlamadan ellerini kontrol ediyor; çorabı kaçıracak bir sertlik olup olmadığına bakıyorlar. Gerekiyorsa eller kremlenip mesaiye öyle başlanıyor. Fabrikada da yine çorabın hassaslığından kaynaklanan bir korunaklı hava var, çorapların taşındığı sepetlerin tamamı, takılmayacakları bez kumaşlarla kaplı.

Penti’nin Çorlu fabrikasında günde ortalama 25 bin düzine yani 300 bin adet çorap üretiliyor. Çorap üretiminin gerektirdiği üretim tarzı nedeniyle birbirinden tamamen farklı teknolojileri kullanan, süreçleri farklı olan ama içiçe geçmiş beş üretim süreci söz konusu. Bunlardan birini kaldırıp başka bir tarafa götürürseniz fabrika yine çalışmaya devam edebilir. Kadın çorabı basit bir ürünmüş gibi görünse de -ki bu algıyı fiyatının ucuzluğu da yaratıyor- üretim süreci oldukça uzun.
 
BİR ÇORABIN DOĞUMU
Kullanılan iplik ağırlıklı olarak naylon ve elastandan oluşuyor ve az miktarda pamuk ipliği kullanılıyor. Penti kullandığı ipliğin üçte ikisini ara hammadde olarak alıp kendi fabrikasında üretiyor. İplik ise muhtelif çeşitlerde kullanılıyor. Tek başına, birleştirilerek, havayla birleştirilerek gibi… Sonra çorapların örgü aşamasına geçiliyor.

Tüpler şeklinde örülmeye başlanan çoraplar dikiş bölümüne gidiyor, iki tüp birleştirilip burnu kapatılarak külotlu çorap oluşturuluyor. Burada otomatik dışında manuel konfeksiyon denen bölüm de bulunuyor. Müşterilerin farklı taleplerine el makinelerinde cevap veriliyor. Sonra teker teker lotlar haline getirilen çoraplar, parça boyama tesisinde renklere boyanıyor. Manuel dikiş bölümünde yaklaşık 110 kişi çalışıyor ve 70 adet el makinesi; otomatik dikiş bölümünde de 40 kadar makine var. Fabrikada ise toplam bin 100 adet makine bulunuyor. Penti’nin boyahanesi Türkiye’nin hemen hemen en büyük parça boyama tesisi. Toplam 55 bin metrekare kapalı alanda iş yapılıyor ve bunun yaklaşık 40 bin metrekaresi üretim alanı.

Boyama işleminden sonra çoraplar kurutuluyor ve otomatik ütüleme makinelerinde ütüleniyor. Ve kısmen otomatik, kısmen de elde ambalajlanıp depoya gidiyor. Bir kadın çorabının doğuşunun kısa hikayesi bu.
 
PENTİ TARİHİNDE DÖNÜM NOKTALARI
Son birkaç yıldır büyüme yatırımından çok yenileme yatırımlarına odaklanan Penti, açık bir şekilde sektör lideri. Bu başarının altında, daha çeşitli ve daha farklı ürünleri zamanında piyasaya sokabilmek yatıyor. Ve elbette satılan ürünü ne kadar marka haline getirebildiğiniz… Hikayesi 1950 yılında başlayan Penti’nin tarihinde birkaç önemli dönüm noktası var; “Birincisi 1980’lerin ikinci yarısı… Buradaki iki önemli konudan biri; Penti sınırları içinde benim çalışmaya başlamam. İkincisi ise, Türkiye’deki ekonomik ortamın ciddi olarak değişiyor olması. İkisini birlikte düşünmek gerekir” diyor Penti Yönetim Kurulu Başkanı Sami Kariyo ve sözlerini sürdürüyor:

“1985’te Türkiye dışa açılmaya karar verdi. Bu doğrultuda benim de işe gelmemle birlikte firmaya iki hedef koyduk. 1985’e kadar Türkiye ithal ikameci bir ekonomik anlayışla hareket etmekteydi. Ve çok yüksek gümrük duvarları vardı. Gümrük duvarlarının kalkmakta olduğunu gördük. Bu ekonomik ortam içinde Penti’nin üretim açısından yurtdışındaki insanlara ürün satacak ölçüde rekabetçi seviyeye gelmesi gerektiğinin farkındaydım. Yani dünya standardında rekabetçi seviyelere sahip olması gerekiyordu ve bunun en önemli göstergesi de ihracattır.” İkinci hedef ise, dünyada, gelişmiş ülkelerdeki tüketicilerin kullandığı ürün ve modelleri aynı kaliteyle Türkiye’deki tüketicilere sunmak olarak belirleniyor.

İkinci çok önemli dönüm noktası 1994 yılı. “Doların iki-üç ay gibi bir sürede 10 liradan 40 liraya çıktığı bir dönemdi. Bu dönemde bizim en büyük, yani bizden 10 misli daha büyük olan rakibimiz büyük bir ekonomik zorluğa girdi ve bir dönem üretim yapamadı. Şunu da söylemeliyim ki, büyük rakibimiz seri üretim yapmaktaydı. Yani ucuz ve basit, çok fazla kaliteli olmayan ürünler üretiyordu. Biz ise, katma değerli, özel, niş ve yenilikçi ürünler üretmekteydik” diyen Kariyo, 94’ten sonra Penti’nin, rakiplerinin hezimeti karşısında piyasayı yöneten, fiyatı belirleyen marka olduğunu söylüyor. O zamanlar yüzde 25 pazar payına sahip Penti, kritik 1994 yılından sonra liderliğini devam ettiriyor; bugün ince kadın çorabında yüzde 45 pazar payına sahip.
Üretiminin yüzde 25’ini yurt dışına satan markanın İngiltere’deki neredeyse bütün perakendecilerle ilişkisi var; onların tedarikçisi durumundalar. “Private label”da yüzde 10’luk pazar payları var.

Üçüncü en büyük dönüm noktası da 2007-2008 yıllarına tekabül ediyor. “O yıllarda beş-altı mağazamız vardı fakat Türkiye’de tüketiciye ulaşma konusundaki geleneksel kanalların yanında artık modern kanalların da gelişmekte olduğunu görüyorduk. Ve 2007-2008 yıllarında perakendeciliğe geçtik. Yani kendi perakendeciliğimizi yapmaya başladık” diyen Kariyo o yıllarda başlayan trendleri hatırlatarak şunları söylüyor: “Avrupa’da 1990’larla birlikte Mango ve Zara’ların, ‘fast fashion’ denen kavramın hazır giyimde önemli bir yer almaya başladığını gördük. 2000’lerle birlikte ‘fast fashion’ ince kadın çorabına da geldi. Bugün alınan çorap, ertesi gün alınmıyor ve başka bir desen aranıyordu. Biz de bu konuda çok ciddi bir yatırım yapmaya karar verdik. Ve çok çeşitli, büyük bir koleksiyon ortaya çıkardık. Geleneksel kanallarla tüketiciye ulaştıramadığımızı gördüğümüz ürünleri kendi mağazalarımızda keşfetmelerini sağladık.” Penti’nin Türkiye’de yaklaşık 310 mağazası; Türkiye dışında da yaklaşık 110 mağazası bulunuyor. Perakende operasyonunu dünya çapında rekabetçi yapabilmek adına Türkiye dışında da perakende operasyonunu kendisi yapmayı seçen Penti’nin Romanya’da da mağazası bulunuyor.

2007’de perakendeciliğe başladığında cirosunun yüzde 95’ini kendi üretimi olan ince çorap oluştururken Penti bir sonraki yıl, perakende operasyonu ile birlikte biri iç giyim, diğeri plaj giyimi olmak üzere iki yeni ürün kategorisini mağazalarında tüketiciye sunmaya başlıyor. “Yaklaşık 2007’den bu yana kadar net olarak söyleyebilirim ki, iç giyimde yüzde 8-9’luk bir pazar payıyla lideriz. Plaj giyiminde de yüzde 17-18’lik bir payla yine pazar lideriyiz. Yani geçtiğimiz yedi-sekiz sene içinde Penti üç ana kategorisinde, iç giyim, plaj giyimi ve ince çorapta, pazar lideri” diyor Kariyo.

2012’DE GELEN ORTAKLIK
Uluslararası yatırım fonlarıyla başlattığı ortaklık görüşmeleri 2012 yılında tamamlanan Penti Carlyle Group ile ortaklık sözleşmesi imzalıyor. “2012 yılında Türkiye’nin o zamanki konjonktürü olumluydu. Perakende firmaları talep gören firmalardı. Biz de o modaya uyduk ve belli bir ortaklık noktasına giderek, dünyanın ikinci büyük özel sermaye fonuyla bir ortaklık kurduk ve belli bir azınlık hissemizi verdik” diyen Kariyo bunun Penti’nin dünya çapında ne kadar itibara sahip olduğunun en önemli göstergelerinden biri olduğunu söylerken; şirkete büyük bir kurumsallaşma, şeffaflaşma, hesap verebilirlik perspektifi getirdiğini ve aynı zamanda da belli bir büyüme hedefi ortaya çıktığını ekliyor; “ 2012’den beri her sene ortalama yüzde 35 büyüdük. 2015 yılında yüzde 40 büyüdük. 53 tane mağaza açtık”.
 
VERİMLİLİK İÇİN TPM

Yükselen kurlarla birlikte maliyetler de artıyor. Şirketler için artık verimliliğe odaklanmak her zamankinden daha önemli. Verimlilik artışı için Penti’nin yeni yeni hayata geçirdiği TPM (Total Productive Maintenance) adlı projeden büyük beklentileri var. 2015’in mayıs ayında fabrikada yapılan bir tören ile TPM sistemi ile yönetime geçiş için ilk adım atılıyor. TPM, makine başında çalışan operatörlerin otonom bakım ve sürekli iyileştirme faaliyetlerine aktif katılımını amaçlayan, çalışanların sadece kol gücü ile değil, fikir ve çözüm üreterek işyerine katkı sağlayabildiği çok yönlü bir sistem. Kurulmuş olan öneri sisteminde her işletmede çalışanların öneri verebilecekleri ekranlar bulunuyor. Çalışanlar gördükleri her aksaklığı ve çözüm önerilerini bu ekranlar vasıtasıyla sisteme giriyorlar. Sistem üzerinden onay ve uygulama detayları işleniyor.

Fabrikadaki bütün öneriler dinamik aksiyon tablosuna girilip, görevlendirmesi yapılıyor. Öneri sahibi çalışan, önerisinin ne durumda olduğunun bilgisini yine sistem üzerinde görebiliyor. Her bir öneri için çalışanlar puan kazanıyor. Öneri verildiği anda bir puan, amir tarafından değerlendirilince dokuz puan, öneri mantıklı bulunup uygulama kararı verilirse 20 puan alınıyor. Öneri uygulandığında sonuç başarılıysa çalışanın yıllık getirisine göre ödüllendirme başlıyor. Önerisinin getirisi örneğin yıllık 5 bin lira ise çalışana 500 puan gidiyor. Biriken puanlar ile altı ayda bir hediye kataloğundan seçim yapıyorlar. Iphone 6 s plus 6 bin 500 puan… En başarılı çalışanlara tören ile hediyeleri veriliyor. 2015 yılında bin 200 adet öneri gelirken, 2016 hedefi 6 bin öneri almak.
”Bütün çalışanların üretim sürecine katkıda bulunmasını sağlayan, çok basit gibi görünmekle beraber çok önemli bir proje. Bunu yapmaya başladığınızda verimlilik doğal olarak artıyor. Bu üretim tarafında yaptığımız çalışma” diyen Kariyo şöyle sürdürüyor sözlerini: “Perakende içinde ise, başka bir çalışma yürütüyoruz.

Perakendede operasyon içinde bir sürü bölüm var. Yani ne kadar doğru ürünlerinizi mağazalara yolluyorsunuz? Ne kadar doğru ürünlerinizi mağazalardan iade alıyorsunuz? Mağazanızın içindeki metrekare verimliliklerini nasıl daha iyi hale getiriyorsunuz? Hangi kategorilere, ne kadar ürün ayırıyorsunuz? Hangi ürünlerinizi, ne miktarda ve nasıl yolluyorsunuz? Bunları ne zaman satın alıyor ve ne zaman deponuza koyuyorsunuz? Ve ne zaman yolluyorsunuz? Yani lojistik masrafları… Onun da ötesinde hangi zamanlarda indirim yapıyorsunuz? Bu indirimlerdeki verimliliğiniz nelerdir gibi… Burada çok fazla sayıda ele alınması ve iyileştirilmesi gereken konu var. Bunları planlamak ve yönetmek gerekiyor.”

Perakende sektöründe üretimin artık düşünmesi gereken iki şey olduğuna işaret eden Kariyo, şöyle devam ediyor: “Birinci hedef müşteri odaklılık. Bu sadece düşünsel seviyede bırakılmamalı. Organizasyonunun müşteri odaklı olarak nasıl dönüştürüleceğine karar verilmeli. Türkiye’de ve dünyada hayat şartları zorlaşmaya başladı. Maliyetler çok artıyor ve bu artışı aynen fiyatlara yansıtmak mümkün olmuyor. Bunun sonucunda da var olabilmemiz için elimizde var olan yegane araç, verimlilik.”
 
2020 YILINA KADAR YENİ BİR BAŞARI HİKAYESİ
2020 yılına kadar uluslararası açılımla yeni bir başarı hikayesi yazmayı planlayan Penti, her yıl yurtiçi ve yurtdışında 100 mağaza açmayı, 2019 yılında da 1 milyar dolar ciroya ulaşmayı hedefliyor. “Uluslararası platformda daha da hızlı bir büyüme gerçekleştirebiliriz. Bize kültürel ya da coğrafi olarak yakın ülkelerde operasyonlarımız önemli… Rusya, Azerbaycan, çok önemli olan İran, bütün Ortadoğu, Kuzey Afrika, Balkanlar ve Ukrayna… Türkiye’nin gelişme hinterlandı buralar. Türk markaları için Avrupa’ya gitmenin israf olduğunu düşünüyorum” diyen Kariyo, dünyanın yeni bir konjonktürde yaşadığını anlatırken, şunları söylüyor: “Yeni konjonktürün ismi, siyah kuğu. Yani dünya her anlamda bir alt-üst oluş dönemi içerisinde. İklimden ekonomiye ve jeopolitik ortam da dahil olmak üzere çok kuvvetli bir alt-üst oluş içerisinde yaşıyoruz. Şu an yaşadıklarımızı altı ay önce size söyleselerdi hiç birine inanmazdınız. Siyah kuğunun tanımı da bu. Beklenmedik şeylerin büyük etki yapışı. O yüzden beklentiler nedir diye sormanın, artık bu dünyada geçerliliği olmadığını düşünüyorum. Yeni normal, beklentilerin olmayışı. Büyük planlarlardan ziyade çok kısa dönemli ve durumu değerlendiren ve akıllı insanların birlikte oluşturduğu projeleri hayata sokmak. Tabii elbette firmaların çok daha çabuk hareket eden, esnek firmalar olması gerekiyor.”
 
PENTİ’NİN LABORATUARINDA TİTİZ ÇALIŞMA
Renk çalışan laboratuvar ekibi, gelen kimyasalların, boyaların uygunluk kriterlerini kontrol ediyor ve müşterilerin beklentilerine göre onları boyahaneye transfer ediyor. Bir ürünü boyadıktan sonra sürtme haslığı ile harekete karşı üzerinde “ölü boya” kalıp kalmadığı; teni, ayakkabıyı, üzerindeki materyali boyayıp boyamayacağı kontrol ediliyor. Ürün, deterjanla ve bir tür çoklu elyafla yıkanıyor; siyahlarla beyazların aynı anda makineye atılması ihtimaline karşı yıkama yapılıyor. Her partiden çorap, kazan çıkışından sonra teste gidiyor. Müşterinin talepleri burada belirleyici. Müşteri “Haslık makinesinde şu derece istiyorum” o şekilde, ev yıkaması derse, evde yıkanacağı haliyle çamaşır makinesine gidiyor. Ya da elde yıkama da tercih edilebiliyor. Bir malın haslığı kötüyse boyahaneye geri gidiyor ve tekrar boya testi yapılıyor.

Daha çok renk çalışmaları yapılan laboratuvarda yetkililer süreci şöyle anlatıyor: “Renkler eskiden iki, dört sezonda değişirdi. Şimdi neredeyse her ay değişiyor. Her ay bazı müşterilerimize koleksiyon hazırlıyoruz. Renk çalışması evrensel pantone kataloglarından yapılıyor ya da bize herhangi bir kumaştan parça gönderiliyor. Biz de reçeteleri tatbik edip doğru rengi müşteriye gönderiyoruz. Burada dikkat edilen; rengin tüm ışıkların altında aynı görünmesi. Ayrıca satın alınacak tüm kimyasal boyalar, kanserojen olmaması ve herhangi bir alerjik reaksiyona sebebiyet vermemesi için inceleniyor. Eğer herhangi bir uygunsuzluk varsa numune aşamasında reddediliyor.”