Orka Grup yurtdışı maratonunda hızlanıyor

0
86

Osmanbey’de küçük bir atölyede başladı Damat Tween’in serüveni. Bir dünya markası olma yolunda hızla ilerledi. Artık dünyanın herhangi bir yerinde Damat Tween mağazalarıyla karşılaşmak sürpriz değil. Orka Grup, Damat, Tween ve D’S olmak üzere üç markayla yürüyor. Yurtiçinde de yurtdışında da istikrarlı büyümesini sürdürüyor. Başarının arka planındaki isim Orka Grup Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Orakçıoğlu. 2015 yılında 25 milyon TL’nin üzerinde yatırım gerçekleştirerek Giresun’da açtığı ikinci fabrikayla Avrupa’nın en iyi üç teknolojik fabrikasından birini inşa eden Orakçıoğlu, İran’da açılan mağaza ile Ortadoğu’da marka bilinirliğini güçlendirdi. “Sektörün nabzıyız” diyen Orakçıoğlu Fortune’a gelecek hedeflerini anlattı. 

1990’lardan beri tartışılan hazırgiyim ve konfeksiyon fabrikalarının Anadolu’ya yatırımı konusunda Giresun’da başarı hikayesi yazdınız. Damat, Tween ve D’S Damat markalarıyla başka girişimcilere yol açtınız. Bu bölgeyi tercih etmenizin nedenleri neydi? Giresun’daki fabrika GİTEKS’in hedeflerinize en büyük katkısı neler oldu? 
2015 yılındaki yatırımımızın önemi gerçekten büyük. Bunun öncesinde 2005 yılında başladığımız, 2006’da faaliyete geçirdiğimiz ilk fabrika yatırımımızdan bahsetmek gerek. Giresun’a ilk fabrikayı 2005 yılında kurduk. Aradan geçen sürede 10 yılda Giresun’da İş-Kur ile de işbirliği yaparak mesleki eğitim sağladık. 7 bin 500 kişiyi eğitimlerden geçirdik. Bu bölgeye başka yatırımların yolunu açtık. Avrupa’nın ilk üçü arasında olduğunu söyleyebileceğimiz bir fabrika yatırımı yaptık. Bu yatırma bugüne kadar 25 milyon TL’nin üzerinde yatırım yaptık. 
Yurt içi ve yurt dışında 265 mağazamız var. Günlük bin 100 takım elbise, 4 bin gömlek, bin 200 pantolon ve aynı zamanda yelek üretimi gerçekleşiyor. Orka Grup çatısı altında sattığımız ürünlerin yüzde 40’ını Giresun fabrikamızda üretiyoruz. Lokasyon konusunu farklı düşündük. Türkiye’de yatırım amaçlı lokasyon tercih edilirken genelde kağıt üzerinde verilen teşviklere bakılıp karar veriliyor. Oysaki yatırım yapılacak bölgenin demografik yapısı, sanayisi, kültürü çok önemli. Bugün Kocaeli ve Bursa’nın yatırım için tercih edilmesinin nedeni otomotiv konusunda ihtisaslaşmış olması. Giresun’u ise farklı bir iş alanına kanalize ettik. Kalifiye iş gücünü “kuluçka” olarak belirledik. 

Yatırımımızda en önemli etkenlerden biri Ordu-Giresun havalimanı oldu. Çünkü ulaşım olmadan, yatırım olmaz. Fabrikada çalışanlar aynı zamanda fındık hasat döneminde çalışan kişiler. Çalışan izinlerini bile hasat dönemine göre belirledik. İzinleri fındık toplama dönemlerine çektik. Bu yatırımın geri planında şöyle bir gerçek var. Bana göre bir markanın güvenilirliğini ve kalite standardını koruması için üretimde olması çok önemli. Böyle düşünmezsek biz de Uzakdoğu’nun mallarını ithal eder, satar, daha da çok kâr ederdik. Zamanında birçok Türk firması taklitçilikle suçlandı, birçoğuna fuarlarda yer verilmedi. Türk markası denince herkesin alay ettiği dönemlere şahit olduk. Bizden sonraki jenerasyonun önünü açtık. Bu olumsuzluklarda biz çok dayak yedik. Dolayısıyla bu yatırımı ve getirilerini çok önemsiyoruz. 

Peki bu yatırım hamlelerinizin devamı büyüme mi yoksa kârlılık üzerine mi olacak? 
2015 yılı rakamlarıyla konuşmak gerekirse, yüzde 30 büyüdük. Buna karşı FVÖK büyümemiz yüzde 50 olarak gerçekleşti. Dolayısıyla bu rakamlara bakarak çok ciddi kâr ettik gibi bir sonuç çıkmasın. 2015 yılında TL’nin değer kaybı fazla oldu. Ben şöyle düşünüyorum. Sadece büyümeye odaklanmak “hormonlu” büyümedir. Sadece kârlılığı düşünmek de yanlış. Büyümeyi yaparken zincirin her detayını gözden geçirmek önemli. Orka çatısı altında çok radikal kararlar aldık. Zayıf halkaları ortadan kaldırdık. En iyi lokasyonlarda mağazalar açtık. Bunu yaparken de belli fedakarlıklar yaptık. Bunların hepsi büyümemizi ve kârlılığımızı dengede tuttu. Bundan sonra da sürdürülebilir başarı üzerine yoğunlaşacağız. 

Damat Tween ile “hazır giyimde moda” kavramını hayata geçirdiniz. Aradan geçen sürede başka hangi konulara liderlik ettiniz? 
İyi bir ekiple organize oynayan, hücum oynayan bir takımız. Yönetici olarak kaleyi de hiçbir zaman bırakmadım. En büyük gücümüz çok büyük ve güçlü üretim tesislerine sahip olmak. Biz ulaşılabilir lüks kategorisindeyiz. Bu konumun en iyisi olmaya çalışıyoruz. Sadece tek bir kulvarda faaliyet gösteren marka değiliz. İşin marka, pazarlama, üretim, ihracat, tasarım, inovasyon, perakende taraflarında varız. Dünyada bizim markamıza hem franchise almak isteyen hem bayilik almak isteyen yatırımcılar var. Bu da markamızın ne kadar değerli bir noktaya geldiğini gösteriyor. Sektöre de bu anlamda iyi örnek olduğumuzu düşünüyorum. 

Markalarınızı AVM markası olarak değil, cadde mağazacılığı konseptini iyi uygulayan marka olarak tanımlayanlar var. Bu konuda 2016 yılında mağaza stratejilerinizde ne gibi değişiklikler olacak? Yeni yerler ve lokasyonlar hakkında bilgi verir misiniz?
AVM’ler Türkiye’nin gerçeği; sosyalleşme alanı. Perakende sektörü markaları olarak AVM’lere sıkışmışlığımız var ve bunu kabul ediyorum. Ama alternatifler çok kısıtlı.

Keşke dünyada olduğu gibi geniş meydan ve caddelerimiz olsa da biz de cadde mağazacılığına daha fazla yatırım yapsak. Bugün Bağdat Caddesi gibi sayabileceğimiz cadde sayısı o kadar az ki… İzmir’de Kore Şehitleri Caddesi örnek verebileceğim yerlerden biri ama mesela Ankara-Kızılay için aynı şeyi söylemek mümkün değil. Her yer değişti. Yerel yönetimlerin bu konuda dünyadaki modelleri örnek alması lazım. Kent meydanları çok önemli. Damat Tween olarak en iyi cadde mağazamız İzmir-Alsancak’ta. Nisan ayında ise yeni bir cadde mağazası açacağız. İstanbul-Nişantaşı’nda üç katlı mağazamızla iddialıyız. Nişantaşı piyasanın kalbi olan bir yer ve biz de heyecan içindeyiz. 

Yurtdışındaki yatırım ve mağazalaşma atağınız da dikkat çekiyor. Özellikle İran’da marka bilinirliğiniz Türkiye ile hemen hemen aynı. İran’da büyümek ve Damat Tween’i bu ülkede büyütmek adına hedeflerinizde neler var?
İran’a uygulanan ambargonun kalkmasıyla her şey değişti. Biz de bu konuda elimizi çabuk tuttuk. Hatta geç bile kaldık belki… 2015’te başkent Tahran’da D’S Damat mağazamızı açtık. Şehrin en önemli alışveriş caddelerinden Mirdamad’da mağazayı konumlandırdık. D’S Damat, 13 metrelik dev vitrini ile Tahran’ın en dikkat çekici mağazalarından biri oldu. İran’da hedefimiz 2016 sonuna kadar iki mağaza daha açmak. Ortadoğu’da marka bilinirliğimiz çok yüksek. İran daha öncesinde çok ciddi gümrük bedelleri uygulayan bir ülkeydi. Şimdi şartlar değişti. İran taklitlerimizin en fazla yapıldığı ülke. Ben bu ülkeyi Türkiye’nin 20 yıl önceki haline benzetiyorum. 17 milyon nüfusu var. Her iki ülke insanı birbirine sempati duyuyor. Bize çok benzeyen üç- dört ülkeden biri. İran’ın özellikle Bender Abbas bölgesi oldukça stratejik konumda. Tahran, Tebriz, Şiraz, Benderabbas gibi yerlerde hızlı büyüyeceğiz. İran dışında 2016’da Balkanlar, Güney Afrika ve bütün Afrika’da, Rusya ve hinterlandında, Ortadoğu’da atakta olacağız. Polonya ve Çek Cumhuriyeti’ne de giriyoruz. Çin’de de olacağız. Suudi Arabistan, Romanya ve Mısır’ın da olduğu ülkelerde yeni mağazalar açacağız. Bu ülkelerle beraber 2016 sonuna kadar ihracatımızı iki katına çıkarmayı hedefliyoruz.

Yurtdışındaki mağaza sayınız kaç oldu? 
2015’te 65 olan mağaza sayımızı 25 mağaza daha açarak 90’a çıkaracağız. Yurtiçinde de 15 mağaza daha açacağız. Şu anda yurt dışında 65 ülkede 68 mağazamız var.

İddialı olduğunuz ülkelerden biri de Rusya. Rusya pazarıyla ilgili olumsuz gelişmeler sizi nasıl etkiledi? Bu pazardaki hamleleriniz nasıl olacak? 
Rusya’da şirketlerimiz var. Bunlar Rusya yasalarına göre kurulmuş Rus şirketleri ve vergi veren, istihdam sağlayan şirketler. Bu yüzden Rusya’da işlerimizin olumsuz etkilenmesini beklemiyoruz. İki ülke arasındaki ilişkiler mutlaka normalleşecek ileride. Rusya’daki yatırımlara uzun vadeli bakıyoruz. Ekonomide gerçekler var. Partner olmak istediğiniz ülkelerde ihtiyaçlar doğrultusunda ilişki kurulur. Rusya’da olan şey enerji bizde yok. Doğal güzellikler ve mevsiminde yenen sebze meyve bizde var, onlarda yok. Birbirimizin eksiklerini tamamlıyoruz. Yaşanan olumsuzluklardan sonra markamıza karşı herhangi bir olumsuz davranış görmedik. Türk mağazası olduğu için alışveriş yapmayan herhangi bir Rus vatandaşına rastlamadık. Ayrıca şöyle bir gerçek var. Bugüne kadar 300 bine yakın Türk-Rus evliliği olmuş. Aileler kurulmuş. Bu çok önemli bir sosyal konu. Rusya’da hamle yapmak konusunda Avrupalıların daha çekingen olduğunu söyleyebilirim. Ülkeyi hemen terk edebiliyorlar. Türkler olarak sanırım riski seviyoruz.

Markalarınızın başarı grafiğini yükselttiği alanlardan biri de online mecra. Bu alandaki yatırımlarınız hakkında bilgi verir misiniz? 
2015 yılında perakende sektörünün en önemli ödüllerinden biri olarak kabul edilen “Yaşam Boyu Başarı Ödülü”nün sahibi oldum. Ayrıca “En Beğenilen Erkek Markası ve En Başarılı Marka” ödüllerini aldık. Bu olumlu geri dönüşler online’da müşteri kitlesini ve satışlarımızı etkiledi. Özellikle yeni jenerasyon her şeyi bu mecradan takip ediyor. Tüketici kitlemizin büyük çoğunluğu genç yöneticilerden oluşuyor. Gençlerin olduğu mecralarda karşılarına çıkmayı seviyoruz. E- ticarette performansımızın İtalyan markalardan yüksek olduğunu söyleyebilirim. Bu konuda teknoloji grubunu da Türkiye’de kuran ilk şirketiz. Konvansiyonel iş yapma biçimimizi değiştirip, geliştirdik. Beş yıl önceki iş yapma biçimimiz bugünle karşılaştırılınca çok farklı. E-ticaretin payı sürekli artıyor. Biz de bu konuda yatırımlara ağırlık vereceğiz. 

Orka Grup’un Anadolu’daki yatırımları az. Gözünüze kestirdiğiniz şehirler var mı? 
Anadolu’da AVM ve cadde mağazaları açma konusunda hedeflerimiz var. Ekip oluşturmak ve markanın en çok dikkat ettiği şey olan müşteriye samimiyet ve güveni aşılayabilmek üzere çalışıyoruz. Şu ana kadar mağazalarımızın olmadığı şehirleri tespit ettik. Özellikle Sivas, Tokat, Amasya olmak istediğimiz yerler. Ancak emin adımlarla ve acele etmeden planlama yapıyoruz. 

Orka Grup olarak dünyada isim yapmış çok önemli markalara da üretim yapıyorsunuz. Bu konuda nasıl bir stratejiyle ilerliyorsunuz? 
Kuralımız her zaman şu oldu: Üretim şirketimiz kendi içinde işlerliğe sahip ve sürekli iş alacak tarzında bir rahatlığa girmiyoruz. Üretimin yüzde 60’ı iç pazara, yüzde 40’ı dışarıya olacak şeklinde kuralımız var. Her markanın kendine göre sosyal denetimleri var. Çok önemli sınavlardan geçerek bu konuma geldik. Üretimde belli bir seviyeyi koruduk. Kendi içimizde disiplini sağladık. Grup şirketi olunca kardeş şirketlerin kusurlarını görmezlikten gelelim diye bir şey yok bizde. Bunu ortadan kaldırdık. Sadece gruba bağlı üretim şirketi yaratmadık. Hataları halının altına süpürmedik. Global rekabetin içinde çok dayak yedik. Sanırım yurtdışındaki önemli markalara üretim yapma konusunda yaşadığımız zorluklar ve prensiplerimiz bizi başarılı kıldı. 

2016 yılında Damat Tween, D’S Damat markalarına başka markalar eklenecek mi? Kulvarınızı genişletecek misiniz?
Müşterilerimizden gelen talepleri filtrelerden geçiriyoruz. Özellikle erkek aksesuarı koleksiyonu konusunda ciddi talepler var. Bu alanda en iyisini yapmak isteriz. Mesela saat olacaksa mutlaka saatin en prestijli olanını tercih edeceğiz. Müşterilerimizin “Bu saat bende de olsa” diyebilecekleri konseptler yaratacağız. Bu konuda lisans alıp, bizim adımıza satış yapmak isteyen firmalar da var. Ama bunu da belli bir standardın üzerinde yapmak istiyoruz. Bu konu gündemimizde ancak şimdilik çok düşünerek ve ince eleyip sık dokuyarak ilerliyoruz. 

Perakende sektörü markaları aynı zamanda müşterinin beklentileri için farklı uygulamalar hayata geçiriyor. Siz de daha önce mağazalarınızda danışmanlarla ilgili hizmet konusunu gündeme getirmiştiniz. 2016’da mağazalarınızda bu tarzda yenilikler görecek miyiz? 
Evet, özellikle yetiştirdiğimiz “styling” uzmanları aldıkları eğitimleri tüm mağazalarımızda hayata geçirecek. Doğru bilinen yanlışları anlatacaklar. Stil konusunda ipuçları verecekler. Mesela bacak boyu uzun olan müşterinin nasıl giyinmesi gerektiği konusunda yardımcı olacaklar. Aslında bu kişilere biz “yaşam koçu” diyoruz. Standart gömlek satmak bizim ana işimiz değil. Biz en baştan “lifestyle” markası olduğumuzun altını çizdik. Bunun servisini yapıyoruz. Ekibimiz belirli günlerde mağazalarımızda servis verecek. Mobil ekipler halinde gezecekler. Konuyla ilgili sosyal medyadan da duyurular yapacağız. 

Mesleki deneyimleriniz sonunda markanızla ilgili nasıl bir ilerleme kaydettiniz sizce? Markanızı on yıl sonra nerede görüyorsunuz?
Bizim için öncelikli olan konu her zaman hedef kitlemiz oldu. Ana stratejimiz sadece rakamlar değil; rakamların içindeki ruh üzerine. Önemli olan markanın kamuoyundaki algısı. Bizim için marka bilinirliğinin olması çok daha önemli. Bununla birlikte markamızın neyi çağrıştırdığı ve olumlu algısı da çok önemli. 
Bu işlere başladığımızda birtakım hayallerimiz vardı fakat paramız yoktu. Ancak aklımız ve çevremiz vardı. İkinci bir şansımız söz konusu değildi. Çok dikkat arz eden, kırılma noktaları oldukça hassas, çok yorucu süreçler yaşadık. Bugün geldiğimiz noktaya baktığımız zaman kendi sektörümüzle ilgili birçok ilkleri gerçekleştiren bir marka konumunda olduk. Bu bize gelecek ile ilgili daha büyük bir güven veriyor. Önce amatör ligde oynarsınız, daha sonra üçüncü, ikinci ve birinci ligde. Bir de dünyanın oynadığı bir şampiyonlar ligi var. Birinci ligde çok oynadık, artık şampiyonlar liginde koşturup tüm yeniliğimize rağmen bu sahada finale kalmak istiyoruz ki bu bizim için çok önemli. Bu konuda dünya modasına yön veren karar vericiler, tasarımcılar, üst segment pazarlama kulvarında olan çok önemli isimlerle çok yakın çalışma içindeyiz. Tüm bu üst lig için yıllardır mücadele ediyoruz. Dünyanın klasik pazarları dışında Japonya, Güney Kore, Filipinler, Malezya, Singapur, Hong Kong gibi farklı açılımlarımız da bu sayede gerçekleşti. Amaç dünyayı kendimize yakınlaştırmak, bunu yaparken de çekim gücünün kendimizde olmasını sağlamak. Globalleşme içinde başkalarının çekim alanına girmek değil, çekim alanını bizzat kendimizin oluşturması önemli. 

Grup olarak 2016 ciro ve büyüme hedefiniz nedir?
Yüzde 30 büyüme ile 500 milyon TL ciro gerçekleştirmek istiyoruz. 

Süleyman Orakçıoğlu’nun kendisine yaptığı yatırımlar neler? Yöneticilik, başarı üzerine neler söylersiniz?
2004 yılında Monte Carlo’daki Dünya Girişimcilik Yarışması’nda 38 ülke arasında Türkiye’yi temsil ettim. Finale kaldığım zamanda kriter nedir diye sorduğumda iki önemli kriter vardı. Birincisi; başarısının ardında kendisi mi var, yoksa atadan dededen kalanlarla mı yol alınmış. İkinci kriter ise yaşadığı kırılma noktalarında, stresli süreçlerden ders alıp bir daha hata yapmamaktı. Başarının ardında kendisi bulunan ve kırılma noktalarındaki süreci iyi değerlendirenlerin başarılı olduğunu öğrendik. Mücadele ederek var olmak önemli. Kendimi sürekli yenilerim. Yılda yaklaşık 25 üniversitede gençlerle buluşuyorum. Onların sorularını cevaplıyorum. Beni samimi buluyorlar. En son Antalya’da sempozyumdaydım. Benim geleceğimi duyan Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden bir grup öğrenci kendi ceplerinden para ödeyerek, otobüs tutmuşlar. Beni dinlemeye geldiler. Bu çok gurur verici. “Hocam bizim fakülteye de gelin” dediler. Ben aynı zamanda Mimar Sinan Üniversitesi’nde 21’inci dönem ders veren bir hocayım. 11 yıldır her Perşembe marka yönetimi üzerine ders veriyorum. Başarı konusunda gençlere tavsiyem, iyi bir değer olabilmeleri adına önce kendilerine çalışmaları, kendilerini geliştirmeleri. 

Yöneticilik konusunda ise, bu bir ekip işi. Şirkette aile yöneticileriyle beraberiz. Birbirimize sırtımızı dönebiliyoruz. Birbirimizden gol yemiyoruz. Çalışanlarla ilgili olarak herkes iş temposuna ayak uyduramayabilir diye düşünüyorum ama iyi niyet önemli. Yönetici olarak bildiklerimi paylaşırım. Yaratıcılığa prim veren biriyim. Burada o iklimi oluşturuyorum. Yaratıcılığa ve değişime açık olan bir ekip kurdum. İş dünyasında bireyler arasında yatay çatışma var. Herkes yaptığı işi iyi yaptığını düşünüyor ama bütüne katkısını düşünmüyor. Kendisine verileni yaptıktan sonra işinin bittiğini düşünüyor ama resmin bütününü görmüyor. İşte bu konuda paylaşım ve uyumun çok önemli olduğunu söyleyebilirim. İşin sırrı bu…