Olağanüstü girişimcinin peşinde

0
74

Türkiye’de uzunca bir zamandır tartışılan girişimciliği teşvik stratejisi, “çocukların” cebine para koyup “hadi yapın” demenin ötesine gidemiyor. Sonrasında da Türkiye’nin dünya çapında startup çıkaramamasının nedenleri açıklanmaya çalışılıyor. Bunlardan en basiti, Türkiye ekonomisinin dünya ekonomisinin yüzde 1’i büyüklükte olması nedeniyle Türkiye’de 1 milyar dolarlık startup ya da Unicorn çıkarmanın zor olması. Bu garip bir bakış açısı çünkü Unicorn’lar arasında lokal kalmış olan yok.

Startup dünyasının bu global özelliği, eylül ayında 1 milyar dolarlık yeni bir fon oluşturan Sapphire Ventures’ın bakış açısının bizi de bağlaması anlamına geliyor. Silikon Vadisi’nin, iş ağlarının sağladığı ilişkiler, sermaye ve yetenek havuzu olarak -sonuncusu tartışılmaya başladı- dünyanın en verimli noktalarından birini oluşturduğu doğru. Ancak girişimcilik ortamını başka türlü şekillendirmek mümkün olmadığına göre, kimsenin aynı koşullara sahip olmadığından yakınma şansı yok. Yani “Oxford vardı da, biz mi gitmedik” girişimcilik temelinde geçerli bir mazeret değil.

1 milyar dolarlık yeni bir kaynağı oluşturan Sapphire Ventures, dünyanın her yanında genişleme dönemini yaşayan ve yüksek büyüme oranı gerçekleştiren startupların yanı sıra erken aşamadaki teknolojiye odaklı girişim sermayesi fonlarına da yatırım yapıyor. Bu ilginç bir ikili denge ve yatırım kararlarının verilmesinde sağladığı esneklik tartışmasız. Özellikle ikinci kategorideki şirketlere yani girişim fonlarına yatırım, startuplar gibi yüksek büyüme oranı ihtiyacına sahip bu şirketlerin dinamizmini de Sapphire Ventures yapısına katıyor. 
Yeni oluşturulan fon ile yönetimi altındaki varlıklar 2,4 milyar dolara ulaşan Sapphire Ventures’ın büyüklüğü kadar 2011 başından itibaren gerçekleştirdiği çıkışların oluşturduğu sicili de dikkat çekici. Global teknoloji lideri SAP’den ayrılıp bağımsız bir girişim sermayesi fonu haline geldiği bu tarihten Eylül 2016’ya kadar gerçekleştirilen 38 çıkışın 15’i birincil halka arz ve 23’ü de satın alma ve birleşme yapısı ile gerçekleşti. Aralık sonu itibariyle üç şirketin daha eklenmesi ile çıkış yapılan şirket sayısı 41’e ulaştı. 2011 sonundan itibaren sahip olduğu, ortakları tarafından yönetilen bağımsız fon yapısının başarısını tescilleyen yeni bir gösterge olurken Sapphire’ın ekosistem vurgusu, “Davut ile Golyat’ın birbirini öldürmeden de var olacağı” bir dünyaya kaydı.

Startupların teknoloji, güvenilirlik, tüketici, odaklanma, ölçek, bakış açısı, girişim sermayesi ve ilişkiler ağını büyük işletme gücü düzeyine taşımaya odaklanan Sapphire Ventures’ın bu stratejisi, büyük işletmeler ile startupları ortak standartlar temelinde birleştirmek anlamına geliyor. Bunun sonuçlarına bakıldığında 2011’in başından 2016 ortasına kadar gerçekleşen ilk halka arzlar bazında Sapphire Ventures en aktif beşinci girişim fonu olarak listeye ekleniyor. Bu dönemde 472 girişim sermayesi yatırımcısı Pitchbook Platform verilerine göre, ABD’deki teknoloji yatırımlarından en az birinin halka açıldığına şahit olmuş durumda. 2012 ile 2014 arasında her yıl 32 şirket halka arz edilirken 2016 ortasına kadar sadece bir halka arzın gerçekleşmesi düşüşün sürdüğüne işaret ediyor.

Bu trendi, startupların çok değerlenmesine bağlı olarak çıkış yapmanın -bu kadar yüksek fiyatlamayı satın almanın- güçleşmesi ve bu nedenle yeni girişim yatırımlarına kaynak bulmanın güçleşmesi ile açıklamak mümkün. Bu ortama rağmen portföyündeki şirketlerden dördünün birincil halka arzını gerçekleştirerek 2015 yılının lideri olan Sapphire Ventures’ın CEO’su Nino Marakovich yeni dönemde de “global olarak olağanüstü girişimcileri destekleme ve sektör lideri işletmeler yaratma odağını koruyacağını ifade ediyor. 2015’te birincil halka arzları gerçekleştirilen Apigee, Box, Fitbit ve Square kadar, Silicon Valley’e çekilen İngiltere merkezli Blippar da fonun gücünü anlamak açısından önem taşıyor.

Silicon Valley ya da Palo Alto ile İngiltere’de Londra ve Almanya’da Berlin arasında startup merkezi olma konusunda dikkat çekici bir rekabet devam ediyor. Londra, patentlerini İngiltere’de tutan şirketler için vergi avantajı sağlamayı da içeren bir dizi başarılı regülasyonla cazibe merkezi olurken, sonradan listeye katılan Berlin, kiraların daha düşük kalmasına da bağlı olarak cıvıltılı bir girişimci merkezi olmayı başarmış görünüyor. Bu örnek, Sapphire Vantures’un startupları desteklemekte her zamankinden daha güçlü bir pozisyona ulaştığı yorumuna da zemin sağlıyor.

Sapphire, portföy şirketlerinin büyümesine hız kazandırmak amacıyla 2013’te oluşturduğu, sadece bu işle ilgilenen pazar geliştirme ekibi ile faydalı bir iş ağı kurma çabasını başlatmıştı. Bu ekip, Sapphire Ventures’ın kurumsal plandaki ilişkilerini portföy şirketlerini Global 1000 şirketlerinin karar vericileri ile aynı platformda bir araya getirmek için kullanması vizyonunu hayata geçirdi. Yıllık CIO zirvesinde portföy şirketleri ile bu büyük şirketlerin CIO’larını bir araya getiren Sapphire, Nex-Gen Tech Stack Forum gibi aylık etkinlikler de düzenliyor. SAP yapısından ayrılmış olsa da, hâlâ şirket ortakları arasında yer alan SAP’nin dünya çapındaki erişiminden ve kaynaklarından proaktif politikalar üreterek faydalanan Sapphire Ventures, bu şekilde global olarak önemli müşterilere ve kanal ortaklarına azami düzeyde erişim sağlıyor.

Startup işinde, şirketlerin cebine para koymaktan çok, -bir çocuk büyütür gibi- bu düzenlemeleri yaparak sağlıklı gelişimlerini garantilemek daha büyük önem taşıyor. Türkiye’deki birçok örnek, besleme startup yaratmak yerine, stratupları iş yapıp fatura keser hale getirmenin daha iyi olduğunu gösteriyor. Böylece şirketler iş hayatına katılıp büyüme fırsatı bulabiliyor. Yine de bu büyük dünyanın startupların lehine olduğunu söylemek kolay değil.

Silikon Vadisi’nde Sapphire şirketlerinden Nutanix’in Başkanı Sudheesh Nair, “Buradaki sorun Wall Street’in startupların büyümesi için uygun felsefeye sahip olmaması” sözleriyle startupların sonraki büyümelerinin önündeki önemli bir sorunu ortaya koyuyordu. Bu, Unicorn’lar yaratan bir sistemin, sonra bu Unicorn’ları ahıra kapatması anlamına geliyor. Aynı sorun Türkiye’de de gündemde. Bu büyüklükte şirketler söz konusu olmasa da, başlangıç yatırımının sonrası karanlık kuyuya dönüşüyor. Fortune Türkiye’nin geçen seneki yuvarlak masa toplantısına katılan Ünlü&Co Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Ünlü “Biz de üç startup yatırımı yaptık ama Türkiye’de bunların sonraki aşamalarının fonlanması ile ilgili mekanizma olmadığı için öyle duruyorlar” demişti.
Bu konuda şimdilik TRPE Capital yönetiminde oluşturulan Netaş Wesley Clover Teknoloji Fonu dışında sonraki adımlara vurgu yapan bir oluşumla karşılaşmadık. Fonun 2015’teki lansmanında TRPE Capital Yönetici Ortağı Memet Yazıcı, erken evre şirketler ile girişimcilere yatırım yapmayı ve katma değeri yüksek teknoloji projelerini desteklemeyi amaçlayan fonun en önemli avantajının sonraki aşamaların finansmanı ile ilgili mekanizmaları da oluşturduklarını söylemişti. Sorun, Yazıcı’nın bu ifadeyi fonun büyüklüğü ile ilgili bir soruya bunun sadece 10 milyon dolar olduğu yanıtını verdikten sonra söylemesiydi. Türkiye’nin daha büyük ölçekte sonraki dönem startup fonlaması modelleri üzerinde çalışması, global pazardaki bir ihtiyacı da karşılama açısından yararlı olacak.