Nef, bir ‘toplumsal A.Ş.’

0
92

Nef’in Novu lansmanı için düzenlenen basın toplantısının üzerinden birkaç ay geçmeden, projenin bittiği noktada, Merter’deki Novu öğrenci yurt rezidansında Erden Timur ile biraraya geliyoruz. Şaşırtıcı hızla biten Novu, kısa sürede yüzde 100 doluluk oranıyla da dikkat çekiyor. Resepsiyonda çocuğunu bekleyen anne ve babalar, küçük bir valizle lüks bir öretil çağrıştıran yurda giriş yapmaya hazırlanan öğrenciler… İçeride başka bir dünya var. Müzik odasında enstrümanlardan yükselen nağmeler, çamaşırhanede çamaşırlarını yıkayanlar… Bir grup öğrenci play-station oynuyor.

Londra’da bir arkadaşının oğlunu ziyarete gittiğinde Timur gördüğü öğrenci yurdundan etkileniyor. “Bu Türkiye’de de neden olmasın” diyor ve  aklının bir köşesine yazıyor. Soyut proje, somutlaşmış olarak karşımızda. Fotoğraf çekimlerini gençlerle bir aradayken yapıyoruz. Nef’in her projesi kabul görüyor, dikkat çekiyor, hatta yıldızlaşıyor. Timur’a bunun sırrını soruyorum. “Yaptığımız işi aşkla yapıyoruz. Bence başarı kimin derdine ne kadar derman olduğumuz ile ilgili. Nef olarak felsefemizin temel sacayağı ‘dert ile dertlenmek.’ Derdi fark etmek, onu çözümlemeye çalışmak, bu yolda sınırları ve kalıpları aşmak ve bunun sonucunda kolektif bir fayda oluşturmak” diyor.
 
EN İNOVATİF GAYRİMENKUL ŞİRKETİ
Nef’in oluşturduğu fayda büyük. Son iki yılda hem ciro hem de satış adetleriyle büyük dikkat çekiyor. 2015’te 19 ulusal ve uluslararası ödülün sahibi oldu. Bunların arasında “Dünyanın En İyi Projesi” ve “Avrupa’nın En İnovatif Şirketi” gibi ödüller yer alıyor. 2015’te yaklaşık 2 bin 700 konut sattı. Farklı mimari anlayışı ve her detayı dünyaca ünlü tasarımcıların imzasını taşıyan projeleriyle uluslararası gayrimenkul sektörüne farklı bir soluk getiren Nef, sektörde öncü konumda.

Nef yurt dışında da isminden söz ettiriyor. Yurt dışında hayata geçecek ilk proje, Nef New York. Global marka olma yolunda  yurt dışı ve yurt içinde toplam 4,1 milyar TL değere sahip proje üretilecek. Timur, “Yatırımlarımıza devam ederken, finansal gücümüzü koruyacak ve artıracak sürdürülebilir büyüme stratejilerine odaklanıyoruz. Değişen dünyanın yeni dertlerine derman olmaya devam edeceğiz” diyor. 
 
Nef markasıyla beş yıl içinde ABD ve Avrupa’nın 10 metropolünde yer almak hedefler arasında. Başta New York ve Chicago olmak üzere ABD’nin, öncelikli olarak Londra, Berlin ve Viyana olmak üzere Avrupa’nın metropollerinde yapılacak projelerde ünlü tasarımcılarla çalışılacak.

Timur, “Dünyada mülkiyet kavramını farklılaştırmak üzerine geliştirdiğimiz ancak henüz anlatmadığımız yeni bir modelimiz var. New York bunun için dama taşı. Bu muazzam buluşu ilk Amerika’da uygulamak ve buradan dünyaya yaymak istiyoruz. Napolyon’un bir sözü var, ‘Zeka cüretten ibarettir’ diye. Aslında biz orada hiç olmayan bir şey yaptığımız için, Amerikalılar bizden bunu talep ediyor” diyor.

Gayrimenkul ve inşaat sektörünün Türkiye’deki en büyük problemlerinden biri markalaşma sıkıntısı. Öte yandan tasarımda özelleştirilme ve inovasyon eksikliği en belirgin eksiklikler olarak dikkat çekiyor. Timur işte tam da bu noktada neleri farklı yaptıklarını anlatıyor. Sektöre girerken nasıl bir derinlik aradığını şöyle özetliyor: “Ben hukuk okudum, ardından London School of Economics’te yüksek lisansa başladım. Babamın rahatsızlığı nedeniyle okulu yarıda bırakıp, dönmek durumunda kaldım. O sırada bize ait arazide yapılmakta olan bina yarım kalmıştı, müteahhit inşaatı tamamlayamamıştı. Bunu kendimiz tamamladık. Bu vesileyle sektörle ilgili kafa yormaya, genel uygulamaları sorgulamaya başladım. Üzerinde biraz düşününce, inşaat gibi köklü bir sektörün temelde gelişmekle birlikte bazı önemli noktalarda ciddi eksiklikleri olduğunu gördüm” diyor. Türkiye ve dünyada sektörün mevcut durumunu araştıran Timur, Londra, New York, Dubai gibi gayrimenkulde önde gelen metropolleri gezip, sektör uzmanlarıyla fikir alışverişinde bulunuyor. Buradan elde ettiği kazanım şu oluyor: “Bu işte uluslararası marka eksiği var.” 

Kendi arazisi üzerine yaptığı proje büyük başarı sağlayınca, tespitler yapıyor. Ciddi farklılaşma fırsatlarını görüyor. İstanbul’a gelerek, 2010 yılında Nef’i kuruyor. İnşaatta uluslararası marka haline gelmek, ürünü ve modeli ölçeklenebilir kılmak için yola çıkıyor. Nef’i tasarım ve inovasyon markası olarak konumlandırıyor. Öncelikle Türkiye’de ve diğer altı ülkenin büyük metropollerinde sektörel ihtiyaçları analiz ediyor. Uzman kişi ve kurumlarla çeşitli anketler ve araştırmalar yapıyor. Hedef kitleyi analiz ettikten sonra, tasarımı ve inovatif çözümleri odak noktasına alıyor. 

Timur’un hayallerinde toplumsal işler yapmak var. Bu konuda, “Kendime niçin dünyaya geldik diye soruyordum ve mutlaka bize Yaradan’ın verdiği bir görev var diyordum. Velhasıl bunların hepsinin başlangıcında ‘başkası odaklı olmak’ var. İlk gençlik yıllarımızda para odaklı olmak demode olmuştu. Herkes başarı odaklıydı. Halbuki ikisi de nefisle ilgili. İnsanı asıl mutlu eden şey ne para ne başarı” diyor. Bir de örnek veriyor: “Stanford’da 400 kişi üzerinde bir deney yapıyorlar. Bu kişilere hayatları boyunca bir günde harcadıkları paranın iki katını verip kendileri için harcamalarını istiyorlar. Ertesi gün yine aynı insanlara aynı miktarda para verip, bu kez parayı başkaları için harcamalarını istiyorlar. Bu deneyin sonucunda deneklerin yüzde 99’u parayı başkaları için harcadığında çok daha mutlu oluyor.”
 
NEF ÇALIŞANLARLA BÜYÜYECEK
Timur’un icra kurulu başkanı olduğu şirketin 300 çalışanı var. Farklı insan kaynakları anlayışıyla çalışan mutluluğunu yüzde 90’ın üstüne taşıyan Nef’te evden çalışma, gün içinde istenilen saat aralığında mesai, serbest kıyafet, ücretsiz tatil paketleri gibi, alışılmışın dışında pek çok uygulama var. Şirket ayrıca, çalışanların çocuklarının özel okul taksitlerini ödüyor, onları yaz okuluna gönderiyor ve tüm okul hayatı boyunca burs sağlıyor. Nef’te evlenen çalışanlara balayı paketi, ev sahibi olmak isteyene maddi destek veriliyor. Timur, tüm bu İK uygulamalarını, yapmak zorunda oldukları şeyler olarak gördüklerini söylüyor ve “Çünkü çalışanlarımızın hepsi bizim çocuklarımız ve bizim çocuklarımızla aynı imkana sahip olmalılar” diyor. Şirkette yüzde 95 hissesi olmasına rağmen (yüzde 5’i babasına ait) bugüne kadar hiç kâr almadığını açıklayan Timur, Nef’in “çalışanların şirketi” olduğunun altını çiziyor.

Bu alanda iş dünyasına örnek olmak istediğini söyleyen Timur, Nef’te asgari ücretle çalışan olmadığını da vurguluyor. Eskiyen şirket araçlarının uygun fiyatla çalışanlara verilmesi, evlilik hazırlığı yapan, yeni evlenen çalışanlara düğün hediyesi, indirimli alışveriş imkanları,  esnek maaş avansı gibi uygulamalar bulunuyor.
 
MİRAS BIRAKMAYACAK

Timur, günde ortalama altı saat uyuyor. Geri kalan tüm zamanında çalışıyor. “Kızım doğduğundan beri ona daha fazla zaman ayırabilmek adına uyku saatlerimi biraz daha kıstım” diyor. Timur, “Nef’i hayata geçirdiğimde, başarı sağlamak için hayal kurup, insanları da inandığım bu hayale ikna etmem gerekiyordu. Bunun için de farlı bakış açısına ihtiyacım vardı. Yaptığımız her şeyi deneme-yanılma yoluyla öğrendik, başardık. Çok denedik, zaman zaman yanıldık. Ama hiçbir zaman hata yapmaktan çekinmedik. Maliyeti ne olursa olsun hataları hızlıca doğruya döndürdük. Ve yapılan hatalardan çok şey öğrendik” diyor.
Nef, dağıtılabilir kârın yüzde 51’ini paylaşıyor. Bu, Nef’in kuralı.

Hayat görüşü çerçevesinde Timur’un miras bırakma planı yok. En büyük vasiyeti her şeyin vakfa bırakılması. “Çocuğumuza miras bırakmayacağız. Vakfın çocuğumuza bakmasını şart koştuk. Eşim de benim gibi düşünüyor” diyor. Timur’un gelecek dönem hedeflerinde ise, Türkiye’nin en büyük beş cirolu şirketinden biri olmak var. Nef markasıyla beş yıl içinde ABD ve Avrupa’nın 10 metropolünde yer almak ise bir diğer planı. 
 
NEF’İN CİROSU
YILLAR        CİRO (Milyon TL)
2010    73,4
2011    107,8                                       
2012    127,32
2013    443,4
2014    799,9
2015    1.224,7
 
BAŞARISININ SIRRI

AŞK İNOVASYONUYLA ÇALIŞIN
“İş yaşamım boyunca kavramların arkasında yatan duygulara baktım. Onları keşfetmeye çalıştım. Klasik yaklaşımların ötesine geçen duygusal boyutların arayışında oldum. Aşk inovasyonu dediğimiz yaklaşımımız, derdi dert olarak görür, onunla bütünleşir, dertlenir ve çözüm bulmak için sınırları zorlar. Siz derdi fırsat olarak gören birinin malını mı alırsınız, derdinizle dertlenen birinin mi? İşte bu yaklaşım bizi farklı kıldı ve tanımladığımız ‘başarı’ kavramına yaklaşmamızı sağladı.”