Merkez Bankasının enflasyon tahmini açıklandı

0
32

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya, “Enflasyonun yüzde 70 olasılıkla 2017 sonunda yüzde 9,3 ila yüzde 10,3 aralığında orta noktası yüzde 9,8, 2018 yılı sonunda ise yüzde 5,5 ila yüzde 8,5 aralığında orta noktası yüzde 7 olarak gerçekleşeceğini tahmin ediyoruz.” dedi.

“Enflasyonun 2017 yıl sonunda yüzde 9,8 olarak gerçekleşeceğini; 2018 yıl sonunda yüzde 7’ye, 2019 yıl sonunda ise yüzde 6’ya geriledikten sonra orta vadede yüzde 5 düzeyinde istikrar kazanacağını öngörüyoruz.” ifadelerini kullanan Murat Çetinkaya, “Enflasyon beklentileri, fiyatlama davranışları ve enflasyonu etkileyen diğer unsurlar yakından izlenerek ihtiyaç duyulması halinde ilave parasal sıkılaştırma yapılabilecektir.” şeklinde konuştu.

Çetinkaya, “Enflasyon görünümünde belirgin bir iyileşme ve hedeflerle uyum sağlanana kadar sıkı duruşu kararlılıkla koruyacağımız yönündeki iletişimimiz ve fonlamanın büyük ölçüde tek bir kalemden yapılmasının para politikası belirsizliğini azalttığını değerlendiriyoruz.” açıklamasında bulundu. 

Türkiye’ye yönelik portföy akımlarının geçtiğimiz rapor dönemine kıyasla ivme kaybetmekle birlikte birikimli olarak geçmiş yıllar ortalamasının üzerindeki seyrini sürdürdüğünü kaydeden Çetinkaya, şöyle konuştu:

“İktisadi faaliyete ilişkin göstergeler, ekonominin 3. çeyrekte güçlü seyrini koruduğuna ve canlanmanın genele yayıldığına işaret ediyor. Buna karşılık, son çeyrekte destekleyici politikaların etkisinin azalmasıyla yurt içi talebin sınırlı ölçüde ivme kaybetmesi ancak büyümeyi sürüklemeye devam etmesi beklenmekte.”

Çetinkaya, net ihracatın özellikle turizm sektöründeki canlanma, küresel büyüme görünümündeki iyileşme ve döviz kurlarının rekabetçi seviyesi sayesinde büyümeye katkısının süreceğini değerlendirdiklerini söyledi.

Çetinkaya, para politikasının, enflasyonu hedeflere getirecek şekilde sıkı olacağını belirterek, “Yüzde 5’e giderken, önümüzdeki yıl için para politikası duruşu enflasyonun yüzde 7 ve altında gerçekleşmesi için şekillenecek. Enflasyon trendinde ikna edici bir düşüş sağlanana kadar da mevcut parasal duruşun korunması söz konusu olacak.” dedi. 

Çetinkaya, bu yılın 4’üncü Enflasyon Raporu’nun tanıtımı amacıyla düzenlenen toplantıda yaptığı sunumun ardından ekonomist ve basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

Çıktı açığının enflasyona etkisine ilişkin soru üzerine Çetinkaya, 2017 yılına başlarken maliye politikası tarafında genişletici ve destekleyici tedbirlerin devreye alındığının görüldüğünü belirterek, eş zamanlı olarak kredi kanalında özellikle KOBİ kredileri başta olmak üzere ticari krediler tarafından çok ciddi bir kredi büyümesinin yaşandığını anımsattı.

Çetinkaya, 2016 yıl sonunda kur etkisinden arındırılmış yüzde 10’lar seviyesine gerilemekte olan kredi büyümesinin ekim itibarıyla yüzde 20’lere ulaştığına dikkati çekerek, şunları kaydetti:

“Yoğun kredi kullanımının özellikle yılın ilk yarısında gerçekleştiğini biliyoruz. Tüm bu faktörler bizim açımızdan para politikası sıkı duruşunu zaten doğal olan bir süreç ile bu aktarımla piyasaya oluşturduğu etkinin bir süre gecikmesine yol açtı. Önümüzdeki yıl için biz değerlendirmelerimizi yaparken çıktı açığı yönünden, büyümenin potansiyeline yakınsadığı, ilave tedbirlerin OVP’de de bahsedildiği üzere teşviklere ihtiyacın ortadan kalktığı… Zaten bir kısım tedbirler vergi indirimleri başta olmak üzere bu ay itibarıyla tamamlandı. Kredi büyümesinin normal seyirde dönmeye başladığı bir çerçeveyi esas alıyoruz.

Tüm bu faktörlerde bahsettiğimiz beklentileri teyit eden gelişmeler şimdiden görülmeye başlandı. Bu yüzden önümüzdeki yıl potansiyeli yakınsayan bir çıktı açığı ve para politikasının sıkılaştırıcı etkisinin daha net görülebileceği dönemi öngörüyoruz. Potansiyel büyüme ile ilgili biz projeksiyonlarımızı hazırlarken çıktı açığı bazlı değerlendirmelerimizi yapıyoruz. Potansiyel büyüme konusunda belki önümüzdeki dönemde yeni gerçekleşen rakamlar çerçevesinde hızlı bir büyüme gerçekleştirdiğimiz 2017’nin büyümüme trendini de analiz eden bazı yayınlarla duruşumuzu ve değerlendirmelerimizi detaylı olarak paylaşmaya çalışacağız.”

“(Para politikası) Sıkı duruş ne kadar uzun süre korunması gerekiyorsa o kadar süre korunacak”
Çetinkaya, 2018 yılında enflasyon tahminlerinin yüzde 7 olduğunu anımsatarak, para politikasının enflasyona dair belirlenmiş tek hedefinin yüzde 5 düzeyinde bulunduğunu, ancak daha önce de bahsettiği gibi bunun orta vadede gerçekleşmesinin daha kuvvetle muhtemel olduğunu dile getirdi.

Burada para politikasının üzerine düşen rolü üstleneceğini aktaran Çetinkaya, bununla birlikte dışsal faktör ve özellikle yapısal alanda sağlanacak katkı ve koordinasyonun bu süreci daha erkene çekebileceğini paylaştıklarını hatırlattı.

Çetinkaya, para politikasının enflasyonu hedeflere getirecek şekilde sıkı olacağını vurgulayarak sözlerine şöyle devam etti:

“Yüzde 5’e giderken, önümüzdeki yıl için para politikası duruşu, enflasyonun yüzde 7 ve altında gerçekleşmesi için şekillenecek. Enflasyon trendinde ikna edici bir düşüş sağlanana kadar da mevcut parasal duruşun korunması söz konusu olacak. Çünkü bugün itibarıyla trendi, manşet enflasyon dışında çekirdek enflasyon gelişmelerini özetlemeye çalıştım.

Riskler hala yukarı yönlü. Bu anlamda ikna edici bir trend bizim açımızdan manşet enflasyondan bağımsız olarak birçok faktör de aşağı yönlü, ancak kuvvetli bir aşağı yönlü trendin görülmesi anlamına geliyor. Bu çerçevenin gerçekleşmesi, bu noktaya ve daha ilerisine ulaşabilmek açısından 2018 yılı boyunca bu sıkı duruş ne kadar uzun süre korunması gerekiyorsa o kadar uzun süre korunacak.”

‘Ekim ayı enflasyonunda yukarı yönlü sürpriz ihtimali var’
Çetinkaya, cuma günü açıklanacak ekim ayı enflasyonunda bir miktar yukarı yönlü sürpriz ihtimali olduğunu belirterek, “Yukarı yönlü riskler devam etmekle birlikte biz para politikası duruşunun enflasyondaki düşüş sürecini tekrar başlatmak için yeterli olduğunu düşünüyoruz.” dedi.

Ekim ayı enflasyon gerçekleşmesi ve enflasyon patikasına ilişkin soru üzerine Çetinkaya, bu dönemde bir yandan Türk lirasının değer kaybettiğini, diğer yandan da petrol fiyatlarında hızlı yükseliş gözlendiğini ve bir anlamda maliyet unsurlarının etkili olduğunu söyledi.

Çetinkaya, beyaz eşya ve mobilyada vergi indirimlerinin sona erdiğini ve giyim fiyatlarındaki yöntem değişikliğinin çekirdek enflasyonu önemli ölçüde etkilediğini belirterek, şunları kaydetti:

“Bu yüzden cuma günü açıklanacak ekim ayı enflasyonunda bir miktar yukarı yönlü sürpriz ihtimali var. Kasım ayına baktığımızda baz etkisini görüyoruz. Geçtiğimiz yıl kasım ayındaki işlenmemiş gıda bazı oldukça düşük, neredeyse sıfıra yakın bir seviyedeydi. Bir yandan da gıda fiyatları açısından tarla ve sera geçişinin olduğu bir dönem. Bir miktar fiyatlarda da bunu erken görmeye başladık. Bu yüzden kasım ayında da bir miktar risklerin olduğunu söyleyebiliriz.

Ancak burada gıda tarafı başta olmak üzere alınmakta olan tedbirler ve diğer para politikası tedbirleri etkisini gösterecektir. Aralık ayında ise baz etkilerinin lehte çalışacağı bir ay karşımıza çıkıyor. İşlenmemiş gıdadan gelen bir baz etkisi var. Geçtiğimiz yıl otomobil ve tütünde vergi ayarlamalarından kaynaklı güçlü baz etkileri enflasyonda düşüş için önemli bir alan oluşturuyor. Bu düşüş sürecinin aralık ayından itibaren başlayarak devam etmesini bekliyoruz.”

“Temkin düzeyi artırıldı”
“Son Para Politikası Kurulu toplantısında ‘hedeflerle uyum sağlanana kadar para politikasındaki sıkı duruş kararlılıkla sürdürülecektir’ ifadesi kullanıldı. ‘Hedefler’ ile ‘ikna edicilik’ arasındaki bağlantı nedir?” sorusunu Çetinkaya, şöyle yanıtladı:

“Yaşanan şoklar sebebiyle manşet enflasyonda düşüşü görürken, bir miktar yukarı riskler olmakla birlikte, çekirdek enflasyonun bir süre geriden takip ettiğini görebilir. Beklentilerdeki bozulma bizim açımızdan ciddi anlamda kaygı verici. Fiyatlama davranışları, çekirdek enflasyon, yayılım endeksleri ve diğer bütün unsurlara bakarak ikna edici düşüşün ortaya çıkıp çıkmadığına karar vereceğiz. Elbette bu belli bir süre alacak.Temkin düzeyinin artırıldığını net olarak ifade etmeliyim. Bazen para politikasında somut adım atma ihtiyacı olabilir. Bu, gerçekleşmelere tepki olacağı gibi nisan ayında yaptığımız şekilde önümüzdeki dönem beklentileri ve yukarı yönlü risklere karşı erken bir tedbir biçiminde de gerçekleşebilir.

Bazı dönemde ise mevcut veriler ve çerçeve dikkate alındığında -bugün olduğu gibi- biz para politikası duruşunun bahsettiğim dezenflasyon sürecini gerçekleştirebilecek ve önümüzdeki aylardan itibaren etkisini daha net hissettirebilecek bir noktada olduğunu düşündüğümüzü kamuoyu ile paylaşırken, bir yandan da yukarı yönlü risklerin elbette farkında olduğumuzu temkin düzeyimizi artırarak ve iletişim düzeyimizi biraz daha somutlaştırarak sağlayabiliriz. Bu da bir para politikası aracı. Temkin düzeyi artırıldı. Neden ihtiyaç duyuldu? Çünkü emtia fiyatlarındaki artış ve piyasalarda kur oynaklıklar başta olmak üzere ilave yukarı yönlü riskler gerçekleşmeye başladı.” 

Çetinkaya, para politikasının sıkılığı, son dönemde TCMB olarak attıkları adımlar ve temkin düzeyine ilişkin de  “Yukarı yönlü riskler devam etmekle birlikte biz para politikası duruşunun enflasyondaki düşüş sürecini tekrar başlatmak için yeterli olduğunu düşünüyoruz. Bu anlamda özellikle kredi koşullarının normal dinamiğine dönmesiyle birlikte parasal duruşun sıkılığının yıl başından itibaren daha açık bir biçimde görüleceğini düşünüyor ve bekliyoruz.” değerlendirmelerinde bulundu.

“Birçok destekleyici tedbir parasal aktarım mekanizmasını geciktirdi”
Çetinkaya, konuşmasında öne çıkan “ikna edici” ifadesinin sayısal karşılığının ne olduğuna ilişkin soruyu, “Burada, ekonomik aktörlerin beklentileri, para politikası açısından çok kritik unsurdur. Bu anlamda, öncelikle beklentileri bizim para politikamızın etkinliğini artırabilecek noktaya getirebilmek, ardından olabildiğince uzun süre orada çıpalayabilmek para politikasının temel hedeflerinden birisidir. İkna edicinin anlamı, bizim güçlü bir düzeltme trendine inanmamız ama eş zamanlı olarak piyasa aktörlerinde de bu inancın yerleşmeye başladığını görmemizdir.” şeklinde yanıtladı.

Son toplantıda neden faiz artırmadıklarına da değinen Çetinkaya, para politikası sıkı duruşunu 2017 boyunca ocak ayından itibaren koruduklarını, nisanda ilave bir adım attıklarını kaydetti.
Çetinkaya, bu yıl birçok destekleyici tedbirin parasal aktarım mekanizmasını geciktirdiğini vurgulayarak, “Önümüzdeki dönemde kredilerdeki normalleşmenin gerçekleşmesi bu anlamda para politikası duruşunun sıkılığı açısından en önemli faktör olarak önümüzde duruyor.” dedi.

“Aralıktan itibaren muhtemelen enflasyonda kalıcı bir düşüş trendi başlayacak”
Murat Çetinkaya, para politikasının bugünkü enflasyon öngörüleri kadar gelecekteki enflasyona dair beklentileri de dikkate aldığını söyledi.

Para politikasında sık değişiklikler yapılmamasının beklentiler ve doğru iletişim açısından kritik olduğunu anlatan Çetinkaya, “Ekim ve kasım aylarında evet yukarı yönlü riskler var ancak baz etkisi de dahil olmak üzere geçici faktörlerden kaynaklanan artışlar da söz konusu. Kurul olarak bunların detaylı risklerinin hesabını yapmak zorundayız.” diye konuştu.

Çetinkaya, aralıktan itibaren enflasyonda kalıcı bir düşüş trendinin başlamasının muhtemel olduğunu aktararak, şunları kaydetti:

“Bunu bir diğer kriterle ölçmeye çalışırken, bir yıl sonraki enflasyon beklentilerine bakıyoruz. Enflasyon beklentileri yüksek ve işimizi zorlaştıran bir seviyede olmakla birlikte mevcut enflasyonun oldukça altında olduğunu görüyoruz. Bu anlamda mevcut parasal duruşun enflasyondaki düşüş sürecini yeniden başlatacak kadar sıkı olduğunu düşünüyoruz. Bu sebeple son toplantıda adım atmadık ancak yukarı yönlü risklere işaret ettik. Kararlılığın yanında hedefle uyum kavramını ortaya koyduk. Tekrar ifade ediyoruz ki önümüzdeki yıl yüzde 7 ve altında tahminimizle de uyumlu olarak, eğer bu patikadan sapma görürsek şokun niteliğini ve boyutunu dikkate alarak biz uygun bir bileşimle elimizdeki tüm araçlarla gerekli tedbiri alabiliriz.”

“Önemli olan büyümenin kompozisyonu”
Çetinkaya, “Türkiye’de büyüme, finansal istikrar, kapsayıcı ve kaliteli kalkınma dahil tüm unsurların çok kritik bir bileşimi fiyat istikrarıdır. O yüzden yüzde 5 hedefine ne kadar erken varılabilirse ülke açısından bu kritik unsurların elde edilmesinde en önemli katkılardan birisi olacaktır.” dedi. 

Çetinkaya, OVP’de paylaşılan yüzde 5,5’lik bir büyüme hedefinin bulunduğunu anımsatarak, “Biz burada büyüme rakamı değil, çıktı açığı üzerinden bir iletişim yapıyoruz. Büyüme açısından bakıldığında önemli olan büyümenin kompozisyonu. Bu yıl ihracatın katkısını önemli ölçüde gördük. Yatırımların buradaki payının, kalitesinin artması ve eş zamanlı olarak istihdam edilmesinde bugün itibarıyla olumlu sinyaller var. Bu anlamda bizim iletişimimiz 2018 yılında da bu olumlu trendin korunacağını varsayıyor.” diye konuştu.

2017’deki tedbirler ve yoğun kredi genişlemesiyle beslenen hızlı büyümenin 2018’de böyle devam etmemesi gerektiğini aktaran Çetinkaya, burada enflasyonist baskının nispeten azalacağı bir çerçeveden bahsettiklerini söyledi.

Çetinkaya, Merkez Bankası olarak kurumsal firmaların döviz riskleri, bunların yönetiminde kullanılan araçlar konularında zaten mevcut bilgi çerçevesinde reel sektör gelirlerini uzun zamandır yakından takip ettiklerini belirterek, şunları kaydetti:

“Bir yasal düzenleme söz konusu. Bu biraz daha yakın zamanlı ve özellikle bağımsız denetimden geçmiş veriler elde etmemizi sağlayacak. Bir adım ileriye gitmiş olacak. Biz özellikle kurumsal firmaların taşıdıkları döviz riskinin çerçevesini ve kullandıkları araçları anlamaya çalışıyoruz. Bu bir yandan da risk haritasının ortaya çıkarılması. Burada belli tespitlerimiz var. Bu biraz daha da derinleşecek. Bu proje aslında Finansal İstikrar Komitesi’nin bir projesi. Akabinde de risk yönetimi açısından firmaları destekleyebilecek, ürünlere erişimi kolaylaştırabilecek. Özellikle risk yönetim araçlarıyla ilgili piyasaların derinleşmesini sağlayabilecek tedbirler, teşvikler söz konusu olabilirse bunu Finansal İstikrar Komitesi çerçevesinde biz paylaşıyor olacağız.”
Gıda Komitesi’nin aldığı tedbirlere ilişkin soruya ilişkin Çetinkaya, komitenin bir yandan konjonktürel riskleri dikkate aldığını, diğer yandan yapısal faktörlerde iyileşme sağlamaya çalıştığını belirtti.

Kredi faizlerine ilişkin soru üzerine Çetinkaya, Merkez Bankası olarak finansmana uygun maliyetli erişimin finansal istikrar ve iktisadi faaliyet açısından öneminin farkında olduklarını aktararak, şunları dile getirdi:
“Hedef kalıcı iyileşme ve istikrar olmalıdır. Kalıcı iyileşme de Türkiye ekonomi açısından birkaç kritik faktör herhalde ortak görüş olarak ortaya çıkıyor. Bunlardan biri tasarruf oranlarının artırılması. Bu yönde atılan bazı adımlar BES başta olmak üzere bu yurt içindeki kaynağın bollaşmasını sağlayabilecektir. İkinci husus fiyat istikrarının sağlanması. Fiyat istikrarı öngörülebilirliği artıracak, kaynak maliyetleri ile ilgili genel çerçeveyi iyileştirecektir. Bununla birlikte eş zamanlı olarak tartışılması gereken husus, biz iktisadi faaliyet, büyüme, finansman dediğimizde maalesef sadece bankacılığı ve bankacılık sektörünün sağladığı kredi çerçevesini konuşuyoruz.

Eş zamanlı olarak sermaye piyasalarının gelişmesi elbette önemli. Tabii sermaye piyasalarının gelişmesi tasarrufların artışı ve fiyat istikrarının sağlanmasıyla bağlantılı. Bu anlamda finansmana erişim ve maliyetlerin iyileşmesi anlamında sağlayacağımız en kritik ve temel katkının fiyat istikrarının sağlanması olduğunu biliyoruz.”
Kurdaki gelişmelere ilişkin soru üzerine Çetinkaya, herhangi bir kur hedeflerinin olmadığını, kur gelişmelerini geçişkenlik açısından yakından takip ettiklerini aktararak, “Yaptığımız revizyonda da yaklaşık yarım puan TL’nin değer kaybından geldi. Buradaki gelişmeleri kur oynaklığının şiddeti, etkilerinin kalıcı olup olmaması, beklentilerin verdiği tepki gibi birkaç unsur ile birlikte değerlendiriyoruz. Para politikasının tepki vermesi gereken bir noktaya ulaştığında da elbetteki tepkiler verilir.” dedi.  

“Para politikasının gerektirdiği tüm adımları atacağız”
Para politikası adımlarının her zaman bir ödünleşim olduğundan bahseden Çetinkaya, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Biz, net olarak şunu ifade ediyoruz; Türkiye’de büyüme, finansal istikrar, kapsayıcı ve kaliteli kalkınma dahil tüm unsurların çok kritik bir bileşimi fiyat istikrarıdır. O yüzden yüzde 5 hedefine ne kadar erken varılabilirse ülke açısından bu kritik unsurların elde edilmesinde en önemli katkılardan birisi olacaktır. Bu çerçevede biz riskleri de dikkate alarak temkinli bir patika ortaya koyuyoruz. Çünkü para politikasının mutlaka oluşturacağı sonuçlar var ama bir yandan yapısal unsurlarda da önemli adımların gelmesi, bu süreçte para politikasını desteklemesi gerekiyor ki sadece hedefe varmakla kalmayalım, kalıcı olarak ulaşalım.”

Türkiye’nin enflasyon hedeflemesi döneminde iki unsurun bulunduğunu anlatan Çetinkaya, bunlardan birinin çekirdek enflasyon başta olmak üzere para politikası ile bağlantılı simge olduğunu söyledi.

Çetinkaya, diğer bir unsurun ise oynaklık olduğu bilgisini vererek, bu oynaklık kalemlerinin temelini gıda fiyatları, kur şokları ve yönetilen/yönlendirilen fiyatlar oluşturduğunu ifade etti.

Uygun politika bileşimlerinin olabildiğince erken zamanda yüzde 5 hedefine götürmesi için ellerinden gelen çabayı göstereceklerini, para politikasının gerektirdiği tüm adımları atacaklarını vurgulayan Çetinkaya, “Diğer tarafta tüm paydaşlarla yapısal alanda bizi hedefimize götürebilecek tedbirlerin bir an önce alınması, reformların hayata geçirilmesi ve böylelikle enflasyonda, fiyat istikrarında yüzde 5 hedefine sadece varmakla kalmayıp, kalıcı olarak varma yönünde atabileceğimiz tüm adımları atıyor olacağız.” şeklinde konuştu.
Çetinkaya, enflasyon beklentileri, fiyatlama davranışları ve enflasyonu etkileyen diğer unsurların yakından izlenerek ihtiyaç duyulması halinde ilave parasal sıkılaştırma yapılabileceklerini vurguladı.