Lüksün teknolojisi

0
92

ROXANNE VARZA Ken bebek fotoğraflarıyla kaplı bir kapıyı açıp, beni erkek  tuvaletine alıyor ve bölmelerin kapılarını tek tek tıklatıp, boş bir tuvalet kabini arıyor. “İşte” diyor, üçüncü denemesinde. “Hadi aç.” Gri, antiseptik tuvaletlerden çok farklı, adeta Alexander McQueen’in elinden çıkmış bir tasarımı andıran gösterişli bir vaha çıkıyor karşımıza. Varza bu beklenmedik manzara karşısında şaşkınlığımızdan kaynaklanan sessizliği bozuyor: “Bu startup’ın adı Trone. Burada işleri çok farklı bir şekilde yapıyoruz.”
Varza’nın yöneticisi olduğu Station F böyle bir yer. Burası, uzunluğu Eyfel Kulesi’ne eşdeğer, Paris’in eski marşandiz tren istasyonunun dönüştürülmesiyle ortaya çıkmış, 10 bin 360 metrekareyi kaplayan teknoloji inkübatörü. Bin kurucuyla Haziran 2017’de açılan bu teknoloji üssünün açılış tarihi de ilginç: Aynı ay Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron yeni bir teknoloji vize programını ve Fransa’yı “startup ülkesi”ne dönüştürme misyonunu gündeme getirdi.
Station F Amazon’u, Apple’ı, Facebook’u, Google’ı ve Microsoft’u ağırlarken, bu değerli şirketler bugünlerde teknoloji kampüslerinin demirbaşları. Ancak asıl ilginç olan iki Fransız mega markanın varlığı: Kozmetik devi L’Oréal ve Louis Vuitton, Givenchy, Hennessy, Sephora, TAG Heuer vb markaları bir çatı altında toplayan LVMH.
Teknolojideki ilk satın almasını mart ayında yapan L’Oréal, Station F’de kozmetiğe yönelik dokuz startup’ı kapsayan bir atölye yönetiyor. Binada LVMH’ye ait La Maison des Startups adlı girişimin de 23 startup’a yönelik (bu rakam kasım ayında 50’ye çıkacak) 89 iş istasyonu var. Bunlar Facebook’u öldürmüyor. Bununla birlikte, bu yeni ortaya çıkan ve gelişme sürecindeki firmaların teknolojinin mali yapısını değiştirmeleri mümkün olmasa
da, bunlardan birçoğuyla yapılan görüşmeler çok daha önemli bir tablo ortaya koyuyor: Teknolojinin özelliklerinde devrim yaratabilme becerisi.
Pek çok startup Bay Area’daki programcıların bekârlık hayatının eğlencesi bir araç olarak hayalleri süsleyebilir; ancak L’Oréal ve LVMH’nin lüks düşüncesi  erkek erkeğe hayatın ötesinde yeni bir dijital diyalekti, teknolojiyle haute couture’ün bir tür bileşimini sunuyor. Ölçek yerine özgünlük… Disruption (bozma) yerine incelik. Müşterilerin kurucular kadar sofistike oldukları ve ısmarlama yapılan hiçbir şeyin ikinci sınıf sayılamayacağı anlayışı… Rafine el işçiliğinin tadını çıkarmak varken acele edip de bir şeyleri kırıp dökmek niye?
Örneğin, tahta manken gövdeleri müşterinin beden ölçülerini uyarlayabilecek robotlarla değiştiren LVMH’nin Euveka mankenini ele alalım. Satış yöneticisi Eva Moudar, “2018 yılında endüstri standardının hâlâ tahta olmasına hayret ediyorduk” diyor. Euveka tasarımcıları ve terzileri müşterilerini herhangi bir beden kalıbına sokmaktan kurtarıyor.
Ya da müşterilerine karar vermeden önce denemeleri için kişiselleştirilmiş parfümler gönderen L’Oréal’in Sillages’ı. Kurucu Maxime Garcia-Janin’in dediği gibi, “bir kâğıt üzerinden koku seçmek, öpmeden evlenmeye benzer.” Sillages sayesinde Chanel no.5 sıkmış bir oda dolusu insan ortama hoşluk katarken aynı zamanda dünyanın her yerinden müşteriler birdenbire Paris’te bir parfumeur’e (parfüm üreticisi/ yaratıcısı) kavuşuyor.
Diğerleri daha geleneksel inovatif yaklaşımları tercih ediyor: Beautigloo’nun kozmetik mikro buzdolabı ya da Daumet’nin parlak beyaz altın üretmek için patenti kendine ait özel bir teknikten yararlanması gibi… İmaj tanıma trend detektörü Heuritech’te 24 çalışandan sekizi yapay zekada doktora sahibi.
Tabii ki, Station F olmadan, L’Oréal ve LVMH Sunnyvale’deki garajlarda faaliyet göstermeyecekti. Şirketlerin toplam geliri 2017 yılında 80 milyar doları aştı. Örneğin, L’Oréal’de e-ticaret toplam ciroda yüzde 8’lik bir paya sahip ama Çin’de bu oran yüzde 28’e çıkıyor.
LVMH’nin baş dijital sorumlusu Ian Rogers, “yalnızca lüks alışverişi online’a taşımak istemiyoruz. Aynı zamanda online alışverişi de lüks yapmak istiyoruz” diyor.
Varza’ya gelince, kendisi Station F’deki ilk yılında Silikon Vadisi’ndeki sıkıntıların son derece bilincindeydi. “Kim bir ikinci Silikon Vadisi ister ki?” diyor. “Çok şükür, biz farklı olabiliyoruz.” Silikon Vadisi, kendileri olmasa dünyanın ayakta kalamayacağını sanan, olumsuz tiplerin toplandığı bir yer. Station F’de ise tersine, bir konuda istek olduğunda herkesin olumlu yaklaştığı, “ok” dediği bir ortam var.