İşi yeniden tasarlama zamanı

0
77

Eskiden Alman yazılım devi olarak adlandırdığımız ve artık global bir şirket kimliği iyice oturmuş olan SAP’nin Palo Alto’daki kampüsü, değişimin en iyi göstergesi. Çevreye asılı fotoğraflardan duvarlara keçeli kalemle yazılan projelere kadar her şey güçlü bir yazılım şirketinden çok arayış içindeki bir inovatif şirkete işaret ediyor. Bunun ne kadarının Silikon Vadisi havası ne kadarının SAP genetiği olduğunu ilk anda söylemek çok kolay değil.

SAP’nin 13 Eylül’de Palo Alto kampüsünün bu ortamı içinde tanıttığı yeni ürünü Build bu konuda karar vermeyi kolaylaştırıyor. Bu, bulut tabanlı prototipleme ve araştırma aracı, sadece uygulamaların geliştirme ve kullanıma açılma süreçlerini hızlandırmakla kalmıyor aynı zamanda kullanıcıların beğendiği uygulamaya ulaşmak için yol açıyor. Build, geçen yıllarda UI (kullanıcı arayüzü) kadar çok duymaya başladığımız UX (kullanıcı deneyimi) kısaltmasının SAP içinde hakkını veren bir adım olmuş. Build’in aynı derecede çarpıcı boyutu, aylar ve yıllara yayılan proje süreleri ile tanınan SAP tarafından geliştirilmiş olması. Daha önce uygulamalarını internet üzerinden satmaya da başlayan şirket için Build ile atılan bu yeni adım sadece kurumsal yazılım pazarında kullanıcı deneyimini servis olarak sunma (UXaaS) gibi bir yenilik yaratmakla kalmıyor; aynı zamanda bunu SAP Hana Bulut Platformu üzerinde yaparak SAP’nin amiral gemisi HANA’yı destekliyor. Bu hem SAP hem de kurumsal yazılım dünyası için dikkat çekici bir adım.

Ancak Build, adreslediği kullanıcı deneyimi ile kurumsal yazılımın ötesinde kurumsal iş modellerini de etkileyeceğe benziyor. Bunun nedenlerinden biri ve daha basit olanı, SAP’nin özel sektör ve kamudaki 320 bin müşterisinin ve yaygınlaşan HANA platformunun iş modellerinde yenilenmeyi teşvik etmeyi kolaylaştıran bir platform sağlaması. Diğer ve daha önemli olanı analiz etmek için yönetim kademelerinde son yıllarda yaşanan değişime göz atmak gerekiyor.

Bu değişim, CMO ya da pazarlamanın başındaki kişinin CxO katmanına yükselmesinde ifadesini buldu. Daha yakın geçmişte dijital dönüşüm liderleri (CDO) bu tabloyu biraz bulanıklaştırsa da kurumsal şirketlerde geleneksel anlamda bilgi teknolojisi liderlerinin (CIO) önem hiyerarşisinde CMO’ların altına düştüğü konusunda fikir birliği korunuyor. Bunun nedeni, Uygulama Çağı’nın yükselişi ile birlikte şirketlerin pazarlama başta olmak üzere faaliyetlerini daha büyük ölçüde uygulamalarla sürdürmeye başlayacak ve CMO’ların bilgi teknolojileri (BT) bütçesinin CIO’larınkinden daha yükseğe çıkacak olması.

Bunun örnekleri oluşmaya başlarken, sipariş üzerine uygulama üreten uygulama fabrikaları ortaya çıkmaya başladı. Ancak bunlar da projenin hazırlanması, versiyon çalışmaları ve nihai uygulamanın ortaya çıkarılması süreçleri üzerinden çalışan yapılar olarak karşımıza çıktı. CDO’ların şirket iş süreçlerini teknolojik gelişmeler doğrultusunda değiştirip iç inovasyona yaptığı katkı ve böylece oluşan birikimle yazılım üretme özellikle çeviklik felsefesi ile birleştirildiğinde daha tatmin edici sonuçlar vermeye başladı.

Build bu gelişmeyi daha geniş bir ekosistem üzerine taşıyarak yeniden şekillendirmesi ile doğru zamanda pazarda yerini almış oluyor. Projenin dijital ortamda kolektif katkı ile oluşturulması ve daha sonra kullanıcıların da katkısı ile şekillendirilmesini, bunun otomatik olarak koda dönüştürülmesi ve prototipin oluşturulması takip ediyor.

Bu, SAP’nin kurumsal değer önermesindeki karlı operasyon gerçekleştirme, sürekli yeni koşullara uyum sağlama ve sürdürülebilir biçimde büyüme ifadelerinin yanına yenilerini ekliyor. “Build, müşterilerin uygulama geliştirmeye ölçek kazandırma sorununa hitap etmesine olanak tanırken son kullanıcılara doğru uygulamaların doğru deneyimle doğru maliyetle sunulmasını güvence altına alıyor” ifadesini kullanıyor SAP. Şirketin eylülde Palo Alto’da düzenlediği SAP Spotlight Tour’da tanıttığı çözüm, yeni dünyanın iki önemli ihtiyacına da çözüm oluyor.

Bunlardan ilki kurumsal bulut uygulamalarında ihtiyacın keşfinden başlayarak tasarım, geliştirme ve hizmete alma süreçlerinin önemli noktalarına hitap eden yekpare bir çözüm oluşturması. İkincisi ise, kullanıcılar da dahil olmak üzere bütün paydaşların içinde yer aldığı bir paylaşım zemini sunarak servisin sürekli geliştirilmesine olanak tanıması.

SAP’nin yaptığına benzer örnekleri sektörde giderek artan ölçüde görmemiz şaşırtıcı olmayacak. Türkiye’de EMS Yazılım’ın ekim ayı başında tanıttığı OCTOPOD’un lansmanı bu trendin dipnotu gibi oldu. Kurumsal Kaynak Planlaması (ERP) yazılımlarının maliyetlerinin yüksek olduğunu ve 12 ila 18 aylık uyarlama sürecinde firmaların ihtiyaçlarının değiştiğini söyleyen EMS Yazılım Yönetim Kurulu Başkanı Şenol Balo, OCTOPOD’u, 5 milyon liralık yatırım, 4 yıllık Ar-Ge çalışması, 15 bin saati aşkın test ve uygulama ile 100’ü aşkın uyarlamanın sonunda kullanıma açtıklarını ifade ediyor. Balo, kullanım kolaylığı konusunda ise, toplamda 9 saatlik bir eğitimin sonunda herkesin yazılımcı olabileceğini söylüyor.

Bu, yeni fazının içine girdiğimiz kurumsal yazılım dünyasında yaşanan gelişmenin bir yönünü anlamayı kolaylaştırıyor: Hız ve basitlik ihtiyacı artıyor. Diğer yanda ise daha önemli bir gelişme var; artık bu işler yazılım değil, metodoloji geliştirme ile ilgili. Palo Alto’da SAP Silicon Valley Labs Tasarım Başyöneticisi (Chief Design Officer) ve Genel Müdürü Sam Yen, “Çalışmalarımız bize, prototip oluştururken çok parlak bir şey yerine daha pürüzlü bir örnek ortaya çıkarmanın daha yerinde olduğunu gösterdi. Tamamlanmışa çok yakın bir prototip karşısında katılımcılar ‘güzel ama…’ ya da ‘evet ama’ şeklinde tepkiler gösterirken daha eğri büğrü bir prototip karşısında ‘şurası şöyle olsa daha iyi olmaz mı’ noktasına geliyor” şeklinde konuşuyor. Yen’in ağzından bunun daha resmi ifadesi, “Bugün dijital trendler sadece teknoloji ile değil, insanların becerilerinin zenginleştirilmesi ve daha iyi yaşamanın önünün açılmasını sağlayacak çığır açıcı inovasyonların ortaya çıkarılması ile ilgili” şeklinde.

Bu, tasarım düşünüşüne ve kullanıcı deneyimine dayanan bir yaklaşım ve sonuçları da şimdiden ortaya çıkmaya başlamış durumda. ATB Financial Müşteri İlişkileri Yönetimi Direktörü Trevor Gartner, Build’in sağladığı araçların ve tasarım rehberliğinin beslediği yaratıcı düşünmeyi çözüm üretme sürecine uyarladıklarında işlerinin iki ila dört kat basitleştiğini söylüyor. Gartner, bu noktada elde ettikleri süreyi müşterilerin hikayelerini dinlemek ve bunlardan öğrenmek için harcayarak müşteri memnuniyetini artırdıklarını ifade ediyor.

Linklaters SAP ve İş Sistemleri Müdürü Jo Rose, Build’in paydaşları ve kullanıcılarının tasarımı görselleştirmesini sağlayarak herhangi bir geliştirmeye başlamadan önce ön yüzün şekillendirilmesine yardımcı olduğunu ifade ediyor. Build’i toplam kullanıcı deneyimleri ve uygulama fabrikalarına ölçek kazandırmak için geliştirme ekiplerinin ihtiyaç duyduğu bir araç olarak tanımlayan Convergent IS Yönetici Ortağı Shaun Syversten ise, kurumsal kullanıcılarının ve müşterilerinin, tasarım sürecinin tamamına katılıp geri bildirimde bulunmalarını sağlayan bu aracı sevdiklerini söylüyor.

Ancak Build’in hikayesi basit bir aşk hikayesi değil. Son kullanıcılardan sürekli geri bildirim almanın yanında analitik araçlarını da kullanan Build, kolektif olarak üretilen tasarımların oluşturduğu büyük veri havuzu üzerinden kendisini sürekli geliştiriyor. HANA bulut platformunun kritik geliştirme ve servis fonksiyonlarına doğrudan erişim sağlayarak tasarımdan geliştirmeye geçişte yaşanabilecek riskleri azaltıyor.

Bütün bu ürün özellikleri ve izlenimlerin ötesine geçince işin nereye gideceği konusunda en iyi fikri SAP Silicon Valley Labs’in “7 numaralı binası” veriyor. SAP’nin yeniden düzenlediği bina tam bir deney ortamı. Her şeyin sıfırdan şekillendirildiği binada masaların, sandalyelerin ve hatta pufların tamamına yakını tekerlekli ya da kolayca hareket ettirilebilecek özellikte. Kitaplıkların bile tekerlekleri var. Bu, binada çalışanların yeni dünyanın esnekliğini deneyimlemesi için yapılmış bir kurgu. İstenen anda her şey değiştirilebiliyor. Bu esneklik çalışma saatlerine, toplantılar için 10:00 ile 16:00 arasında ofiste bulunmanın dışında serbestlik olarak yansıyor. Ancak saat 20:00’yi gösterirken bile ofiste çalışan birilerini bulmak mümkün. Daha geç saatlerde de tabii.

Tasarım düşünüşünü ya da odağını geliştirmek ancak esnekliği artırmakla mümkün olabiliyor. Diğer yanda ise, davranış kalıplarını ortaya çıkarma ve herşeyi buna göre baştan aşağı yeniden tasarlama iştahı sonuna kadar zorlanıyor. Ayaklı panolar, ortaya çıkan olumlu örneklerin sergilenmesi ile ofiste yürürken bile konuya odaklı kalmayı sağlıyor. Duvarlara yazılan yazılar ise, burada da çarpıcı bir iletişim aracı.

Panolarda Türkiye’den gördüğüm tek örnek olan Turkcell vakası, HANA’nın büyük veri ve analitik konusunda yarattığı etkinin ve Build’in kullanıcı verisine ne ölçüde sahip olunan bir noktada ortaya çıktığını gösteriyor. Türkiye’nin en büyük mobil operatörü olan Turkcell örneğinde, 30’dan fazla sistem üzerindeki 150 milyar satırdan fazla verinin HANA üzerinde analizi ile müşteri yolculuklarının belirlendiği ve 140 farklı kalıbın tespit edildiği kaydediliyor. Diğerleriyle birlikte bu örnek de dünyanın nasıl değişebileceğini göstererek Silicon Valley’in yaratıcı beyinlerine tasarımlarla oynama gücü veriyor. Bu da yarının dünyasına gidecek yolu anlamak için bakılması gereken noktaya işaret ediyor.