İş dünyasının 2017 beklentileri

0
32

İş adamları, gelecek yıla ilişkin beklentilerini anlattı.

Akfen Holding Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Akın, Orta Doğu’daki tüm sıkıntılara karşın Türkiye’nin 2016 büyüme oranının küçümsenemez olduğunu ve “gayet sağlıklı” bir büyüme yaşandığını ifade ederek, yıl içerisinde dolarda sık sık dalgalanma görüldüğünü ifade etti.

Akın, “Şu anda doların artık sabit bir yerde yer bulduğunu düşünüyorum, 3,50-3,60 lira aralığında… 2017’nin sonuna kadar bu şekilde gider ve hareketlenme olmaz diye düşünüyorum. Bu yüzden de tüm girişimcilerin bütün riskleri alarak yatırıma devam etmesi ve var güçleriyle ülkede istihdam yaratması gerekiyor. Herkes programına ilave yaparak yatırımlarına devam etmek zorunda.” şeklinde konuştu.

Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) uygulamaya devam ettiği para politikasının gelecek yıl Türkiye ekonomisine olumlu etki edebileceğini belirten Akın, Avrupa’nın büyümek zorunda olduğunu, bu nedenle alınan tedbirlerin Avrupa ülkelerinin büyümesine pozitif etki edeceğini vurguladı.

Avrupa’nın büyümesinin, Türkiye’nin büyümesi anlamına geleceğini ifade eden Akın, “Onlar büyüyecek, bizden mal alacaklar. Onların büyümesi demek, bizden mal almaları demek, bizi büyütmeleri demek. Negatif etkilemesi söz konusu olamaz.” diye konuştu.

Türkiye’deki mevcut ortamın fırsatlar barındırdığını belirten Akın, şunları kaydetti:

“Türkiye için 2017’deki en büyük fırsat, bence kimsenin yatırım yapmayı düşünmediği bir yerde yatırım yapmaktır. Eğer Avrupalı Türkiye’ye gelmeyi riskli olarak görüyorsa burada aynı zamanda fırsat var demektir. Riskin olmadığı yerde fırsat olmaz. Risk fırsatları bir miktar düşürür, alıcı için uygun ortam yaratır. Onun için alıcılar ve yatırım yapmak isteyenler için Türkiye’nin çok uygun bir ülke olduğunu düşünüyorum.”

Akfen olarak durmadıklarını ve yatırımlarına devam ettiklerini belirten Akın, “2017’nin sonunda hepsi bitecek olan 6 milyar liralık yatırım yapmaya başladık. Bunun 3 milyar lirası sağlık, 1,5 milyar lirası enerji sektöründe gerçekleşecek.” dedi.

“AB ülkesindeki seçimlerden AB yanlısı hükümetlerin çıkması ihracatımızı güçlendirir”
Zorlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Zorlu da bu yıl ülke olarak hiç de kolay olmayan günler geçirdiklerini, 15 Temmuz’da yaşanan darbe girişimi ve terör olayları başta olmak üzere birçok badire atlattıklarını, bölgedeki istikrarsızlıklar ve belirsizliklerin yıl boyunca devam ettiğini, ayrıca, global piyasalarda yıl boyunca bir tedirginlik olduğunu, tüm bunların ekonomiyi etkilediğini ifade etti.

Zorlu, “Son gelen rakamlar, yılı yüzde 2,5-3 aralığında bir büyüme ile tamamlayabileceğimizi gösteriyor. Yaşadığımız olaylar ve global ekonomideki olumsuz koşulları düşündüğümüzde bu büyüme oranı makul karşılanabilir. 2017’nin ilk yarısında da koşullar kolay olmayacak. Fakat uzun dönemde, özellikle 2018 ve sonrasında yüzde 5 civarında büyüme ortalamasını yakalayabiliriz. Türkiye bunu başarabilecek güce ve potansiyele sahip…” şeklinde konuştu.

ABD Merkez Bankası’nın (Fed) faizleri yükseltmeye devam etmesi halinde finansman maliyetlerinin bir miktar yükselebileceğini belirten Zorlu, “Finansman sıkıntısı olmaz ama bulduğumuz paranın maliyeti bir miktar artar. O yüzden öz kaynaklarımızı daha verimli kullanmak durumundayız. Ülke olarak en çok ihracat yaptığımız coğrafya Avrupa. Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) parasal genişlemeyi bir süre daha uzatması olumlu bir gelişme. Bu, Avrupa pazarında olabilecek sıkıntıları hafifletecektir. Bu da bizim için pozitif bir gelişme demek.” ifadelerini kullandı.

2017’nin oldukça hareketli bir yıl olacağını, özellikle yaz aylarına kadar gündemin yoğun ve en büyük riskin de bölgede, Suriye ve Irak’ta yaşanan savaş olduğunu vurgulayan Zorlu, burada barış yönünde atılacak adımların önemli olduğunu, birçok insanın olumsuz koşullarda yaşadığını, bu insanların tekrar normal hayatına dönmesini sağlamanın büyük önem taşıdığını vurguladı.

Zorlu, bölgede kalıcı barışa dair adımların atılmasının aynı zamanda Türkiye için de bir fırsat olduğunu, bölgenin yeniden imarı, hayatın yeniden tesisi ve yaşamın normalleşmesi için birçok yatırım gerektiğini, Türk şirketlerinin bölgeye yakınlığı, bölge insanı ile olan ilişkileri ve tecrübesi ile bu konuda sorumluluk alabileceğini söyledi.

“2017 ile ilgili önemli risklerden birinin de İngiltere örneğinde olduğu gibi, AB’den çıkmak isteyen yeni ülkelerin olma ihtimali” diyen Zorlu, birçok AB ülkesinde seçim olduğunu, bu seçimlerden AB yanlısı hükümetlerin çıkmasının ekonomiyi pozitif etkileyeceğini, bunun da Türkiye’nin AB’ye olan ihracatını güçlendireceğini, aksi durumda ise tam tersi olacağını, bu nedenle farklı pazar arayışlarının mutlaka olması gerektiğini vurguladı.

“2017 için büyümenin yükselmesini ve enflasyonun düşmesini beklemek yerinde olur”
Sütaş Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Yılmaz ise 2016’da beklenmeyen bir dizi iç ve dış siyasi çalkantıyla karşı karşıya kaldıklarını belirterek, “Hükümet, devlet yönetimi, geniş bir toplumsal destekle bu zorlukları aşma gayretinde ve bu yönde ilerliyor. Mali piyasaların bu gelişmelerden etkilenmemesi için elden gelenin yapıldığını görüyoruz. Ancak yine de büyüme, yatırımlar ve ihracat bir miktar da olsa olumsuz yönde etkilendi.” ifadelerini kullandı.

Yılmaz, 2016’nın, yüzde 3 büyüme ve yüzde 8 civarında bir enflasyonla bitirileceğini, ulusal hesaplarda yapılan revizyon çalışmaları sonrası yayınlanan yeni rakamların bazı yapısal sorunları öncelik olmaktan çıkardığını, tasarruf oranı, potansiyel büyüme veya cari açık ile ilgili bugün farklı bir tabloyla karşı karşıya olduklarını söyledi.

Uluslararası konjonktürde, 2017’de ABD’nin büyüme hedefli politikalarının hayata geçmesiyle olumlu bir iklim doğacağını ifade eden Yılmaz, güncellenerek yeniden açıklanan veriler sayesinde Türkiye’nin 2017’ye pozitif başladığını, gelecek yıl için ekonomide büyümenin yükselmesini ve enflasyonun düşmesini beklemenin yerinde olacağını kaydetti.

Türkiye’nin yüksek gelir grubu sınırları içerisindeki yerini daha da netleştirecek büyüme ivmesi için herkesin elinden geleni yapması, yapısal reformların hızla devreye girmesi, yatırımların ve istihdamın artması gerektiğini vurgulayan Yılmaz, Sütaş olarak Tire’deki tesislerin açılışını kısa süre önce yaptıklarını, Doğu ve Güneydoğu’daki yatırım projelerine de 2017’de başlamak istediklerini bildirdi. 

Kibar Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ali Kibar, Türk lirasının değerinin azalmasının, rekabete giremedikleri bazı pazarlara gelecek yıl yönelmelerini sağlayabileceğini bildirdi.

Kibar, AA muhabirlerine yaptığı açıklamada, 2016’yı iş planlarını realize ettikleri bir yıl olarak geride bıraktıklarını, bu yılı, iş neticeleri açısından artıların daha fazla olduğu bir süreç olarak değerlendirebileceğini ifade etti.

2017 için de iş planlarını hazırladıklarını belirten Kibar, 2017’de, mevcut işlerini risklerden arındırmaya çalışacaklarını ve ihracat pazarlarına ağırlık vereceklerini söyledi.

Kibar, “İçerideki potansiyel daralmayı, yurt içi pazarlardan geri kalmayarak ihracatla telafi etmeye çalışacağız. İş adamları açısından kurun mümkün olduğunca öngörülebilir olması önemli. Ağırlıklı olarak sanayi malları üretimi yapıyoruz. Türk lirasının değerinin azalması, rekabete giremediğimiz bazı pazarlara 2017’de yönelmemizi sağlayabilir.” dedi.

“Güçlü büyüme için sanayide çarklar daha hızlı dönmeli”
Kale Grubu Başkanı ve Üst Yöneticisi (CEO) Zeynep Bodur Okyay da coğrafyalarında, ülkede ve birey olarak “gönül dünyalarında” derin kırılmalara yol açan bir yılı geride bıraktıklarını belirterek, Orta Doğu’nun giderek küreselleşen güvenlik sorunu ve 15 Temmuz’daki darbe girişiminin Türkiye’yi yeni bir oyun planı uygulamaya mecbur kıldığını, güvenlik güçlerinin terörü kendi kaynağında kurutmak için sınır ötesinde büyük bir misyona soyunduğunu söyledi.

Okyay, “Türkiye, bu büyük ve karanlık oyundan alnının akıyla çıkacak. Buna inancımız ve güvenimiz tam. Çünkü ülkemiz, vasata razı olamayacak kadar büyük ve güçlü bir ülke.” dedi.

Bu coğrafyada ayakta kalmanın yolunun büyük ve güçlü ülke olmaktan geçtiğini, bu yolda daha kaliteli demokrasi, geniş özgürlükler, daha çok reform, daha akıllı büyüme, daha güçlü yönetişim, daha fazla liyakat, daha fazla kadın gücü, daha fazla diyalog, daha güçlü sanayi, finans, tarım ve ticarete ihtiyaçları olduğunu dile getiren Okyay, “Türkiye ancak böyle büyük ve güçlü bir ülke olabilir. Bu güçlü iradeyi ülke yönetiminde görüyoruz ve gelecek için daha da umutlanıyoruz. 2017’nin bu yönde büyük adımlar atacağımız bir yıl olmasını diliyorum.” şeklinde konuştu.

Küresel istikrarsızlığın Türkiye’ye sirayet etmesini engellemek için yere daha sağlam basmak ve daha güçlü olmak zorunda olduklarını, 2017 büyüme hedeflerine ulaşmak için çok çalışmak gerektiğini belirten Okyay, Türkiye’nin güçlü büyümeye geçmesi için sanayide çarkların daha hızlı dönmesi gerektiğini, katma değeri yüksek ileri teknoloji ürünlerin üretim ve ihracatının önemli olduğunu vurguladı.

“2017’nin çok daha iyi olmasını bekliyoruz”
Torunlar GYO Yönetim Kurulu Başkanı Aziz Torun ise Türkiye’de bu yıl yaşanan sıkıntılara işaret ederek, “Bu kadar olumsuzluk başka bir coğrafyada, hele hele gelişmiş ülkelerde yaşansaydı, o ülkenin ekonomisi, vatandaşlarının ruh hali şu anda çok vahim bir durumda olurdu. Türk insanını aslında gönülden kutlamak gerekiyor.” ifadesini kullandı.

Darbe girişimi ve artan terör olaylarına karşın Türk insanının ülkesine sahip çıkması sonucu ekonomide sürpriz bir olumsuzluk yaşanmadığını ifade eden Torun, bu yıl ekonomide daralma olduğunu, özellikle turizmde ciddi bir gerileme yaşandığını ifade etti.

Torun, “2016’daki bu kayıpların, 2017’de telafi edilmesini umuyoruz. Rusya ile olan krizin aşılmış olması, yaşadığımız terör olaylarının 2017’de yaşanmaması beklentisiyle ekonomik bakımdan, huzur ve moral açısından 2017’nin çok daha iyi olmasını umuyoruz, bekliyoruz.” diye konuştu.

Turizmin hareketlenmesinin ekonomiye canlılık katacağını, bunun müteşebbisin de moral ve motivasyonunu yükselteceğini ifade eden Torun, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yatırım çağrısının önemli olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:

“Ekonomik büyüme üretimle oluyor. Üretim olursa istihdam, ihracat artıyor. Ne kadar fazla üretim yaparsak ekonomi o kadar büyüyor. 2017’de yeni üretim alanlarına, katma değeri yüksek ürünlere yönelmeliyiz. Ancak şu an bizim zayıf tarafımız Türkiye’deki müteşebbislerin yüksek finansman maliyetleri… Finansman maliyetleri konusunda faiz oranlarından daha sıkıntılı olduğumuz konu borçlanmaların döviz cinsinden olması… Türkiye’deki özel sektörün borçluluğu döviz cinsinden yüksek. Bu da kırılganlıklara sebep oluyor. Olumsuzluklara yol açıyor.”