‘Hükümetin kur hedefi yok’

0
24

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, “Merkez Bankası geniş data seti ışığında ve fiyat istikrarı önceliği çerçevesinde kurla ilgili gelişmeleri takip eder, gerekiyorsa da müdahalelerini yapar. Bunun hükümet açısından günlük bir tartışma konusu olması gerektiğini de doğru görmüyoruz” dedi. 

Babacan, TRT Haber’de katıldığı programda, gündeme ilişkin soruları yanıtladı. 

Türkiye’nin G20 dönem başkanlığını değerlendiren Babacan, ülkenin başkanlığa 3 yıl önce seçildiğini ve geçen yılın bahar aylarında çalışmalara başladıklarını söyledi. 

Bu hafta başında finanstan sorumlu bakanlar ve merkez bankası başkanları olarak toplantılarını yaptıklarını anlatan Babacan, toplantıya en üst düzeyde katılımın sağlandığını ifade etti. Türkiye’nin ortaya koyduğu öncelikler ve yeni temaların, çok ciddi kabul gördüğünü dile getiren Babacan, toplantıda, G20 ülkelerinden söz konusu önceliklere destek açıklamaları geldiğini bildirdi. 

Babacan, bu önceliklerin ilkinin kapsayıcılık olduğunu belirterek, bir ülkede yaşanan büyümeden, toplumun tüm kesimlerinin istifade etmesi gerektiğini söyledi. Pek çok ülkede büyüme rakamlarının kapsayıcı olmadığını vurgulayan Babacan, “Büyümeden sadece küçük bir toplum kesimi istifade ediyor. Bir bakıma büyüme, zengini daha zengin yapan bir büyüme haline gelebiliyor. Ülke ismi vermem çok doğru değil ama şu anda gelişmiş ülkelerin pek çoğunda maalesef böyle bir tablo söz konusu” diye konuştu. 

Büyümenin kapsayıcılığının KOBİ’lerle ilgili olması gerektiğinin de altını çizen Babacan, bakanlar ve merkez bankası başkanları toplantısının ardından yayınlanan sonuç bildirgesine ilk kez KOBİ teriminin girdiğini belirtti. 

İkinci önceliğin ise uygulama olduğunu anlatan Babacan, uygulama olmayınca sonuç alınamadığını ifade etti. Bu nedenle, uygulamaya bakacaklarını aktaran Babacan, “Yeterince konuştuk, program açıkladık. ‘Şimdi herkes ev ödevini yapsın’ dedik. Bu da çok geniş kabul gördü” diye konuştu. 

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, üçüncü önceliğin ise yatırımlar olduğunu açıkladı. Özellikle altyapı yatırımları başta olmak üzere, ülkelerin kalkınmasına destek verecek, akıllıca seçilmiş yatırımlara ağırlık verilmesi gerektiğini belirten Babacan, oluşturdukları “Özel kaynakları nasıl daha çok kamu altyapı yatırımlarına yönlendirebiliriz?” temasının da ciddi ilgi ve destek gördüğünü kaydetti. 

”G20 dönem başkanlığı Türkiye’nin imajına olumlu katkı yapacak” 
G20 dönem başkanlığının, Türkiye’nin imajına da olumlu katkı yapacağını ifade eden Babacan, son 1,5 yıldır Türkiye’nin uluslararası algısıyla ilgili bazı sorunların olduğunu söyledi. Bu süre içinde uluslararası medyaya bakıldığında, Türkiye ile ilgili haber ya da yorumların önemli bir kısmının negatif olduğuna işaret eden Babacan, G20 dönem başkanlığının, Türkiye’nin dünya gündeminde daha çok yer almasını sağlayacağını bildirdi. 

Bundan sonra yapılacak toplantıların daha önemli olacağını vurgulayan Babacan, şöyle devam etti:

“Özellikle kasım ayında yapacağımız liderler zirvesi son derece önemli olacak. Uzak olmasına rağmen, Avustralya’daki liderler zirvesine dünyadan yaklaşık 3 bin gazeteci geldi. Biz biraz daha fazla sayı bekliyoruz Türkiye’ye. İyi bir hazırlık yaparsak, başarılı bir dönem başkanlığıyla kasım ayında liderler zirvesiyle kapatırsak, bu, Türkiye’nin yurtdışındaki algısına olumlu katkıda bulunacaktır ama en ufak bir aksaklığı da büyüteceklerdir. O da bir gerçek. Onun için çok dikkat etmemiz lazım, hataya çok fazla pay yok.” 

Bakanlar ve merkez bankası başkanları toplantısını iyi bir şekilde tamamladıklarını anlatan Babacan, “Üniversitelerde vizeler vardır, sonra final vardır ya, birinci vizeyi gayet iyi bir noktada tamamladık” dedi. 

Dolar kurundaki yükseliş
Dolar kurundaki yükselişe ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Babacan, öncelikle uluslararası konjonktürün dikkate alınması gerektiğini kaydetti.

Ali Babacan, uluslararası finans piyasalarının, dalgalanmanın çok yüksek olduğu bir dönemden geçtiğine işaret ederek, 6 ay öncesine göre petrol fiyatlarının yarı yarıya düştüğünü ifade etti. Aynı şekilde avro/dolar paritesinin Mayıs 2014’te 1,40 düzeylerinde olduğunu hatırlatan Babacan, “Şimdi ise 1,12-1,13. Yani dolar, avro karşısında bu kadar değerlenmiş. Dolar aslında dünyada pek çok para birimi karşısında değerlendi bu dönemde. Dolayısıyla volatilite çok yüksek” ifadelerini kullandı.

Türkiye’de iç piyasada yaşananların büyük bölümünün de aslında dış piyasalardaki dalgalanmalarla ilgili olduğunu anlatan Babacan, ayrıca Türkiye’de serbest kur rejimi uygulandığını hatırlattı.

“Normalde hiçbirinin bir şey söylememesi lazım” 
Bu rejimde, hükümetin telaffuz edilen bir kur hedefinin olmadığını belirten Babacan, şunları kaydetti: 

“Öte yandan, Türkiye’de kurdan enflasyona bir geçişkenlik var. Bu geçişkenlik eskiye göre azaldı ama hala var. Türk Lirası değer kaybettiğinde, yani dolar, avro yükseldiğinde bu, bir süre sonra bizim enflasyonumuza da kısmen yansıyor. Merkez Bankamızın birinci önceliğine bakıyoruz, fiyat istikrarı, yani enflasyonla mücadele. Birinci önceliği böyle tanımlanmış bir merkez bankasının, ‘kurlar beni ilgilendirmez’ demesi mümkün olmuyor. Dolayısıyla Merkez Bankamız, kur hareketlerini yakından takip ediyor ve gerekirse de gerekli müdahaleleri yapıyor. 

Biz hep şunu önemsiyoruz. Şahısların kendine ait tahminleri, gönlünden geçenleri olabilir. Her bakanımıza sorsanız, ‘senin gönlünden geçen kur nedir?’ diye, her birinden ayrı ayrı cevap alabilirsiniz. Normalde hiçbirinin bir şey söylememesi lazım. Çünkü hükümetin resmen bir kur hedefi yoksa, telaffuz edilen kurun tamamen şahsi bazda olacağını baştan kabul etmek lazım.” 

“Merkez Bankası gerekiyorsa müdahalelerini yapar” 
Nihai değerlendirmeyi ise herkesi dinledikten sonra, Merkez Bankası Para Politikası Kurulu’nun (PPK) yaptığını belirten Babacan, şöyle konuştu: 

“PPK 7 kişiden oluşur, artı çok güçlü bir teknik ekip vardır ve pek çok kurumda olmayacak kadar bilgi Merkez Bankasında vardır. Dolayısıyla Merkez Bankası o geniş data seti ışığında ve fiyat istikrarı önceliği çerçevesinde kurla ilgili gelişmeleri takip eder, gerektiği zaman da gerekiyorsa da müdahalelerini yapar. Biz buna böyle bakıyoruz ve bunun hükümet açısından günlük bir tartışma konusu olması gerektiğini de doğru görmüyoruz. Çünkü hangi ülkede bunlar çok böyle günlük siyasi polemik haline getirilirse, sonuçta o ülke komple zarar görüyor, o ülkede risk pirimi yükseliyor, o ülkede faizler yükseliyor, öngörülebilirlik azalıyor. Kurla ilgili iletişimin tek bir kanaldan, asıl yetki ve sorumluluğun olduğu Merkez Bankası üzerinden yapılmasını biz önemli görüyoruz. Kurlarla ilgili bir iletişim olacaksa, bunun Merkez Bankasından yapılmasını ve Merkez Bankasının söylediklerine itibar edilmesini önemli görüyoruz. Çünkü hem sorumluluk onlarda hem yetki onlarda. Dışarıdan herkesin görüşü olur ama nihai değerlendirmeyi Merkez Bankası yapar.”