Huawei’nin P9’lu marka oyunu

0
70

Messi’nin İstanbul sokaklarını süsleyen dev posterleri, Leica’nın çift lens teknolojsi, oyuncular Scarlett Johansson ve Henry Cavill güçlü bir kadro oluşturuyor. Acaba bu kadro gol getirecek mi?

Huawei nisan ayında Londra’da P9’un lansmanını yaptığında, lansmana katılanların genel izlenimi bu kez çok ihtişamlı bir cep telefonu ürettiğiydi. Cep telefonu fotoğrafçılığını yeniden tanımlama iddiası ile gelen P9’un çift Leica lensli donanımı stüdyo ortamlarında olduğu kadar farklı ışık dengelerinin olduğu açık ve kapalı alanlarda da bir kısmı karanlık olmayan fotoğraflar elde etme konusunda yarattığı sonuçlarla da bu iddianın hakkını vereceğe benziyor. Kullanılan teknoloji, tasarım ve verdiği sonuçlar ile P9, uzun süre kendisinden söz ettirecek. Yine de asıl bakılması gereken nokta, Huawei’nin bu yeni amiral gemisinin ürün olarak değil, bir cep telefonu markası oluşturma konusunda yaratacağı etki. Asıl sınav bu noktada dönecek.

Huawei daha önce de çarpıcı telefonlar üretmeyi başarmıştı. Huawei yaklaşık iki sene önce Ascend Mate 7’yi tanıttığında da, teknolojisi ile dudakları uçuklatmıştı. Telefonun alt ve üst bölümlerine yerleştirilen anten dizisinin telefon nasıl tutulursa tutulsun sinyali almakta yarattığı yüksek performans, farklı işlevler için farklı hücre kombinasyonlarıyla kullanılan işlemci, dev batarya, büyük ekran… Liste öylesine uzundu ki, sunumda Mate 7 ile aya seyahatin de mümkün olacağının söyleneceğini beklemeye başlamıştık. Ve bu sadece benzer çarpıcılıktaki üç modelden biriydi. Marka o zaman da odaklanılan bir konuydu ancak herkes yolun çok başında olunduğunu kabul ediyordu.

Aradan geçen sürede Türkiye’de biraz daha yavaş ilerlese de Huawei marka konusuna ciddi bir biçimde odaklandı. Barcelona’dan Lionel Messi’nin marka yüzü olarak duvarlarda dev posterler olarak boy göstermesi ve P9’un lansmanında oyuncular Scarlett Johansson ile Henry Cavill’in sahne alması, bu ciddiyeti vurgulayan örnekleri oluşturdu. Bu karakterlere yönelik beğeninin satışlara nasıl yansıyacağını öngörmek kolay değil ancak marka bilinirliğine etkisi açıkça görülüyor.

Sonuca gelince, Huawei’nin hâlâ kazanma konusunda bir Portekiz zaferine ihtiyacı var. Elindeki her şeyi kullanan şirketin sürpriz yaparak favoriler karşısında böyle bir zaferi kazanması mümkün mü? Bunun tepe yukarı verilen bir mücadele olduğu aşikar ve Portekiz örneğinde olduğu gibi, beklenti bu yönde değil. (Fransa-Portekiz maçı öncesinde Fransa’nın galibiyetine 1,75 verilen bahislerde Portekiz’in galibiyetine verilen oran 3,5’ti) Ama sonuçta Portekiz kazandı.

Huawei de, Portekiz gibi oyunu kendi gücünde ve gücünün sınırlarında oynuyor ve kendi silahlarını oluşturmuş durumda. Leica markası ve fotoğrafçılık alanında sahip olduğu 100 yılın üzerindeki deneyim, P9 için önemli bir kaldıraç. Ürün özellikleri tarafında “en mükemmel fotoğraf”a odaklanan P9, Leica Camera AG ile işbirliği içinde geliştirilen çift Leica lensin uygulanması ile Ronaldo’suna kavuşmuş durumda. (Messi ile olan anlaşma ve Ronaldo’nun finalde sakatlanması düşünüldüğünde reklam değeri olmayan bir analoji ancak oyuna dönüldüğünde gol yollarını net bir biçimde gösteriyor.)

Bu oyun planının kod adı, hibrit odaklanma teknolojisi. P9, odaklanma için kullanılan üç farklı yöntem olan lazer, derinlik hesaplaması ve kontrastın ortam koşullarına en uygun olanını seçerek optimum fotoğraf kalitesini yakalıyor. P9’un renkli kamerası renkleri analiz ederken, monokrom kamerası ise ayrıntıları yakalamayı sağlıyor. Daha önemlisi çift kamera teknolojisi, monokrom kamera ile siyah beyaz çekim yapmaktan iki kameranın ortak gücünü kullanarak fotoğraf çekmeye kadar uzanan olanakları kullanıcısına sunuyor.

P9 bunu yaparken Huawei’nin üst düzey P serisi ürünlerinin uzay teknolojisi ile üretilen alüminyum ve gümüş kesim gövdesini ve ince işçiliğinin sağladığı dokunuşu da kullanıcısına sunuyor. Bu dokunuş, P9’un 64GB versiyonu Haze Gold’da metalik boyama ve mikron düzeyinde fırçalanmış metal etkisi ile sağlanırken Ceramic White versiyonu ise tıpkı özel olarak boyanmış, ışığı mükemmel yansıtan yeni nesil lüks otomobil kasasındaki değişen ışıkla değişen renk özellikleri olarak sunuluyor.

Güç tarafında ise, P9’un 3 bin mAh gücündeki yüksek yoğunluklu bataryası P9 Plus’ta 3 bin 400 mAh ile daha da yukarı taşınıyor ve dual-IC hızlı şarj özelliği ile kullanıcılarına 10 dakikalık şarj ile altı saat konuşma süresi sağlıyor. Konuşma süresi ile ölçülse de verinin öne çıktığı günümüzde bu veri kullanımına tahvil edilebilecek bir olanak. Zaten hücresel ve Wi-Fi bağlantısını son derece güçlü bir hale getiren sanal üçlü anten mimarisine yapılan vurgu da buna işaret ediyor. Bu, telefonla ilgili en kritik noktaya işaret ediyor.
Verinin şekillendirdiği dünyada, fotoğraf dahil olmak üzere her şey uygulamalar üzerine kurulu. Popüler Snapchat uygulamasını kullananlar, kameranın çektiği fotoğrafın kalitesinden çok animasyon üretmek ve bunları paylaşmakla ilgileniyor. Daha eski kuşak uygulama olan Instagram’da da odak, filtrelerle yapılabilecekler.

Kitlesel tüketici grubundan uzaklaşıldığında, Fotoğraf Dergisi Yayın Yönetmeni Ömer Serkan Bakır stüdyoda ve doğal ışıkta çektiği fotoğraflardaki ayrıntılardan ve siyah ile beyaz alanların birbirini yememesinden övgüyle bahsediyor. Bu, cep telefonu tarafında değil ama fotoğraf makinesi kullanan kitle tarafındaki kullanıcı eğilimi konusunda bir gösterge olabilir. Ancak bu kategoride daha iyi bir gösterge olarak Türkiye’de foto-muhabirliğinin duayeni Ara Güler’e bakmak gerekiyor. Adı Leica ile birlikte anılan Güler, yıllar boyunca fotoğrafın diasını saklamak gerektiğini savunarak dijitalden uzak durmuştu. Geçen sene dijitale Canon ile geçtiğini belirten Ara Güler, yakın zamana kadar cep telefonu ile fotoğraf çekmeyi benimsemediğini ifade ediyordu. P9, Güler için iyi bir test olabilir; tabii Güler de P9 için…

Akıllı telefon cephesine dönüldüğünde ise, cihazın kullanıcısına tam anlamıyla eşlik edebilmesi asıl kritik noktayı oluşturuyor. Huawei, P9 ve P9 Plus ile bu oyunu anladığının mesajını vermiş durumda. Ancak şirket burada durmuş değil. Bu ikiliye eklenen P9 Lite, arka plan uygulamalarının ve veri servislerinin yönetimini en uygun biçime taşıma iddiası ve 1,3 gün bekleme süresi ile Huawei’nin P serisini veri dünyasının dengelerine en iyi şekilde hitap edecek şekilde sürekli iyileştireceği mesajını veriyor.

Bütün bunların ötesinde ise, Huawei’nin pazarlamanın çok büyük önem taşıdığı tüketici ürünleri kategorisinde yeni bir görünümü kafalara kazıması gerekiyor. Londra’daki lansmanın markaya çektiği dikkat kadar Huawei’nin lansmanın yansımalarında moda ve stil dergilerini öne çıkarması şirketin P9’da doğruları yaptığını gösteriyor. Türkiye lansmanını erkene çekerek haziran ayında gerçekleştiren şirketin, Türkiye’de operatör üzerinden satılan telefon markası imajını kırmakta geride kalmış olması, P9 ile başlayan sürecin daha canlı yaşanacağının işaretini veriyor. Bu, Türkiye’ye Huawei’nin akıllı telefonda markalaşma sürecinin anlaşılması için benzersiz bir test ortamı olma özelliği sağlıyor.