Geleceğin ofisi nerede olacak?

0
74

Adı sanallaştıma ve bulut ile birlikte anılan Citrix ile artırılmış, sanal ve karma gerçekliği destekleyen akıllı gözlükleri geliştirmesi ile tanınan ODG’nin işbirliğine gitmesi, ilk anda kurumsal bilgi işlem konusunda çok önemli bir adım gibi görünmeyebilir ancak bu işbirliğinin amacı geleceğin akıllı ofislerini yaratmak. Yeni bir terim bulmamızın gerekeceği, başa takılan cihazlarla bilgi işlem konusunda yeni bir çığır açması planlanan bu adımın, profesyonel pazarda ciddi değişim yaratması bekleniyor.

Şimdilik çok başlarında olunan yolculuk esnasında ortaya çıkan akıllı gözlükler birden çok işletim sistemini destekleyerek bulutun sağladığı olanakları yeni bir mecraya taşıyacak. Citrix’in mayıs sonunda Orlando’da tanıttığı, yazılım katmanı ile çevrelenmiş yeni bulut altyapısı, bu adımla birlikte yeni bir anlam kazanıyor. Desteklenen işletim sistemleri arasında Microsoft Windows’un da bulunması, Citrix’in geçen sene hız kazanan ve şirketin sonuçları üzerinde güçlü etkisi olan Microsoft işbirliğinin yeni bir aşamaya taşınması anlamına gelecek.
Ancak bu adımın asıl etkisini göstereceği yer burası olmayacak. ODG akıllı gözlükleri, çalışanların kişisel bilgisayarlarına ve dijital çalışma alanlarına güvenli bir biçimde erişmesinin aracı haline getirecek proje, 500 binden fazla sanallaştırılmış uygulamanın kullanılabileceği bir platform sağlayacak.

ODG’nin artırılmış gerçeklik, sanal gerçeklik ve karma gerçeklik alanlarındaki deneyimi, bu kesintisiz etkileşimin biçimini de ciddi biçimde değiştirecek. Orlando’da çok gündeme gelmeyen bu açıklama, belki de geleceği şekillendirme konusunda açıklanan diğer adımlardan çok daha büyük önem taşıyor.

Citrix’in çok büyük vurgu yaptığı hibrit bulut stratejisi ile kullanıcıyı güvenlik protokolü ile sınırlamak yerine onu takip edip davranışlarını analiz etmeye dayanan yeni güvenlik anlayışı iş dünyasında işleri kolaylaştıracak olmasına karşın benzersiz değil. Ancak özellikle yeni güvenlik anlayışının, dijital yerlilerin “ormanda rahatça dolaşma” ile benzeştirilen kullanım tarzına çok daha iyi hitap ettiği açık. Citrix, analitik hizmeti sayesinde kullanıcıların ormanda takip ettiği güzergahlarda oluşan patikaları belirleyip bunları normal kabul ediyor; bundan biraz sapma olduğunda dijital araçları kullanarak analiz ediyor ve ağaçlara tırmanmaya ya da ormanda kaybolmaya başlayınca önlemini alıyor. Bu analoji, olası örnekler içinde özellikle bir okul otobüsü ile geziye giden gençleri kaybetmeden okul gezisini tamamlamanın aracına benziyor.

Şaşırtıcı olmayan bir biçimde yakın zamanda o okul gezilerine katılanların iş hayatındaki ağırlığı artıyor. Citrix CEO’su Kirill Tatarinov’un, dijitalleşmiş bir dünyanın içine doğan dijital yerlilerin işgücü içinde şu anda yüzde 50’ye ulaşan payının 2020 itibariyle yüzde 75’e ulaşacağına yaptığı özel vurgu, bu yeni yönelimin nedenini açıklıyor. Ancak şu an için bu sadece bir yönelim çünkü Citrix CEO’su sahnede Microsoft, Google, Fujitsu gibi büyük şirketlerle yaptıkları işbirliklerini anlatıp kendileri için önemli sektörlerden müşterilerinin temsilcilerini sahneye davet ederken hiçbirinin bu dijital yerli kuşağından olmadığı dikkat çekiyordu.

Bu, yaşanması gereken bir dönüşüme işaret ediyor. İş hayatında bu ciddi demografik değişim yaşanırken, dijital yerlileri daha iyi temsil eden Facebook Kurucusu Mark Zuckerberg, doğrudan televizyonu hedef alıyor. Televizyona gerek olmadığını söyleyen Zuckerberg, televizyonu bir uygulamaya dönüştürmenin mümkün olduğuna işaret ediyor. Bu, gerçekten de doğru ama söylemesi güç bir şey. Bu kurguda herhangi bir yüzeyin televizyon ekranı haline gelmesi mümkün. Dahası, insanın algılama geleneklerinin aksine üç boyutlu olarak değil, iki boyutlu olarak izlenen televizyon aslında tatmin edici olmayan bir araç. Yine de biz televizyon karşısında ikinci ve üçüncü ekran ile yaşamanın istatistiklerini sadece birkaç sene önce takip etmeye başlamışken bu çıkışın çok radikal olduğu açık. Ancak dijital yerlilerin, çalışma ortamlarını yönetmeye başladıklarında daha az radikal isteklerde bulunacağının güvencesi yok.

Sanallaştırılmış masa üstlerine, dijital çalışma alanlarına ve sanallaştırılmış iş uygulamaları ile veriye, bu yeni arayüz yani akıllı gözlük üzerinden ulaşmak yarının normali olmaya aday. Bu çığır açacak inovasyonun mobil bilişim konusunda kapısını açacağı yeni çağ, sadece belirli sektörlerle sınırlı kalmayan yaygın bir dönüşüm olma eğiliminde. İki şirketin işbirliğinin sağlık, finans, imalat, eğitim, kamu, dağıtım ve lojistiği kapsaması hedefleniyor. Geriye bir şey kaldı mı?

Kompakt ve hafif bir ürün olarak gözlük -tabii bilgi işlem özellikleri nedeniyle akıllı gözlük- vücuda birleşik bir araç olarak kullanıcının konum ve diğer derinlikli bilgilerine erişimi sağlıyor. Bu veriler, kullanıcının bilişim uygulamasını kullanmasını bağlamı ile birlikte değerlendirip güvenlik ve kullanım kolaylığı tarafında katma değer oluştururken buluttaki makine öğrenmesi ve yapay zeka algoritmaları ile bu katma değer artırılıyor. Bunun sonucunda bağlama uygun veri gerçek zamanlı olarak gözlüklere gönderiliyor. İki şirketin ortak çalışmasının yönünü belirleyecek olan bu kurgu, özellikle üç boyutlu (3D) sanallaştırma ve gerçek zamanlı görüntü işlemenin gerektiği -ya da tercih edileceği- noktalarda önemli bir güç sağlıyor olacak.

ODG’nin halihazırda Fortune 500 listesindeki birçok ağır sanayi şirketi ve büyük şirket tarafından kullanıldığını veya test edildiğini kaydettiği gözlüklerin, mobil bilişimde gelecek yıllarda gerçekleşecek büyümenin önemli kaynaklarından biri olması bekleniyor. Moor Insight & Strategy’den Anshel Sag, başa takılan cihazlarla elleri serbest bırakacak şekilde kurgulanan mobil deneyimin güvenli, emin ve yüksek performanslı çözümlerle desteklendiğinde ilgi göreceğini tahmin ediyor. Sag, böyle bir kurgunun kurumsal pazar kadar bireysel pazarı da etkileyeceğini ifade ediyor. Bu da oyunu daha heyecanlı hale getiriyor.