Gedik Holding yurtdışı atağında

0
260

İhracatın cirodaki payını yüzde 15’ten yüzde 50’ye çıkartan Gedik Holding, Azerbaycan’daki fabrika ile yurtdışında ilk yatırımını hayata geçirdi. 2018 yılında GeKa markasıyla teknoloji ihracatına da başlayan Gedik Holding’in Yönetim Kurulu Başkanı Hülya Gedik, bir dünya markası olmak istediklerini söylüyor.

Kaynak, vana ve döküm alanında faaliyet gösteren Gedik Holding, rotasını yurtdışına çevirmiş durumda. Geçtiğimiz yıl cironun üçte biri ihracattan gelirken bu yıl bu oran yüzde 50’ye çıkmış durumda. Azerbaycan’da açılan fabrika ile yurtdışında üretim faaliyetlerine de başlayan holding, yeni yatırım fırsatlarını da kolluyor. Holding, bu yıl teknoloji ihracatına da başlamış. GeKa markasıyla anahtar teslim fabrikalar Türkmenistan ve Cezayir’de üretime başlamış. Libya’da da önümüzdeki dönemde bir fabrikanın açılması planlanıyor. Gedik Holding, dünyada Çin, Tayvan, Kore, Almanya ve ABD’li şirketlerle dünyada rekabet ediyor.

Diğer yandan, holdingin kurucusu Halil Kaya Gedik’in Türkiye’de sanayi-üniversite işbirliğini güçlendirmek amacıyla 2010 yılında kurduğu Gedik Üniversitesi, öğrencilerine kaynak mühendisliğinde uluslararası diploma vererek farkını ortaya koyuyor. Her yıl cirosunun yüzde 3’ünü Ar-Ge çalışmalarına ayıran Gedik Holding, ayrıca kaynağın doğru yapılıp yapılmadığı konusunda da hizmetler veriyor, kaynağın nasıl yapılması konusunda seminerler düzenliyor. Bu arada, Gedik Holding Yönetim Kurulu Başkanı Hülya Gedik, üniversitenin sürekli eğitim merkezinin de yer aldığı Teşvikiye’deki binasında yaklaşık bir yıl önce Healin Foods markasıyla sağlıklı yaşam restoranı açtı. Burada wellness eğitimleri de veriliyor. Fortune Türkiye’nin ‘En Güçlü 50 İş Kadını’ listesinde de yer alan Gedik Holding Yönetim Kurulu Başkanı Hülya Gedik, hedeflerinin bir dünya markası haline gelmek olduğunu söylüyor. Holdingin şu anda 80’i aşkın ülkeye ihracatı bulunuyor. Dünya markası hedefine ulaşmak için ihracatın yanı sıra teknoloji ihracatı ve fabrika yatırımları gibi yurtdışı yatırımlara önümüzdeki dönemde ağırlık vereceği görülüyor. Hülya Gedik sorularımızı yanıtladı.

 

2018 yılı Gedik Holding açısından nasıl geçti?

2018 zor bir seneydi. Özellikle ağustos ayında dövizde öngöremediğimiz yükseliş, enerji ve metallerdeki fiyat yükselişleri, bunların enflasyona etkisi dengelerimizi bozdu. Günlük yönetim kurulu toplantıları yapmaya başladık. Sektörümüzde satışların vadeli yapılması nedeniyle kaygılandık. Çünkü, girdi malzemelerimiz döviz bazlı. Vadelerimiz 90-120 güne kadar çıkıyordu. Bu sıkıntılı ortam tüm firmaları önlemler almaya yöneltti. Biz de vadeleri 30 güne kadar çektik. Bu sektörümüzde devrim niteliğinde oldu. Çünkü, sektör çok uzun vadelere ve özellikle de üreticiden kaynaklı kredilenmeye çok alışıktı. Bunu kırmış olduk çünkü, biz zorlanıyorduk. Böylece, daha risksiz, daha güvenli satış yapmaya başladı. Ticari kalemlerimizde günlük kur ne olacak derken burada da peşine döndük. Daha sonra fiyat ayarlamalarıyla rahatladık. Bu dönemde ihracata ağırlık verdik. Geçen yıl 400 milyon TL’ye yakın olan ciromuzun bu yıl yaklaşık 510-550 milyon TL aralığında olmasını öngörüyoruz.

 

İhracata ağırlık vermeniz nedeniyle cironuzda ihracatın payında nasıl bir değişim oldu?

Bu yıl yeni pazarlara girdik. Özellikle Afrika ülkelerinde Kenya, Fildişi ve Kamerun gibi iyi satış yaptığımız pazarlar var. Diğer yandan, zaten ihracat yaptığımız Avrupa ve Ortadoğu ülkelerinde de satış hacimlerimizi yukarı çıkardık. Tabi TL’nin değer kaybetmesi ihracatta bizi daha rekabetçi hale getirdi. Bu bizi dünyada rakiplerimiz karşısında daha avantajıylı hale getirdi. Örneğin, İtalya’ya gidecek siparişler Türkiye’ye kaydırıldı. Geçen yıl ciromuzun içinde ihracatın payı üçte bir oranındaydı. Bu yıl ihracatın payı yüzde 50’ye çıktı. Bu arada sadece kaynak ve vana sektöründe sadece ürün satışı yapmıyoruz. Bu sektördeki yan işleri de yani kaynaklı bir imalatın testlerini de yapıyoruz.

 

Bu alanda ne tür hizmetleriniz bulunuyor?

Bağımsız bir kuruluş olarak, kaynaklı imalatın testlerini yapıyoruz. Yani, doğru kaynak yapılmış mı diye bakıyoruz. Bir test merkezimiz var. Aynen insan vücudunu inceler gibi ultrasonla bakılıyor. Çatlaklar olup olmadığı boya aktarılarak kontrol ediliyor. Eğer çatlak varsa boyalarla anlaşılıyor. Biz sadece imalatçı değil aynı zamanda sektörün yan işlerini de yapan yani sektörü kucaklayan bir durumumuz da var. Rakiplerimizden bu şekilde ayrışıyoruz. Kaynak denildiğinde testi, muayenesi, servisi, eğitimi gibi her tarafından tutmak istiyoruz. Bu aslında müşterilerimizin de ihtiyacı. Normalde kaynak işi yapan kurumlar bu tür hizmetlere girmek istemezler. Ancak, biz konferans ve seminerlerle kaynağın nasıl yapılması gerektiği konusunda teknik bilgiler de veriyoruz. Gedik Kaynak olarak üç yıldır Ar-Ge merkeziyiz. Ciromuzun yüzde 3’ünü her yıl Ar-Ge çalışmalarına aktarıyoruz. Yeni ürünler ve mevcut ürünlerin iyileştirilmesi konusunda çalışmalarımız bulunuyor.

 

2019 yılı için hedeflerinizden bahseder misiniz? Yeni yatırımlarınız olacak mı?

Bildiğiniz gibi martta yerel seçimler var. Ekonomide de bir durgunluk öngörülüyor. Bizim sektörümüz büyük projelerle büyüyor. Boru hatları, tersaneler, gemi yapımları, köprüler, barajlar gibi metalin kullanıldığı alanlar sektörümüzü hareketlendirir. Dolayısıyla, iç pazardaki büyümemiz projelere bağlı. Bu nedenle dış pazarlara yönlenmiş durumdayız. Mevcut pazarlarımızdaki payımızı artırmak, yeni pazarlara açılmak istiyoruz. Bu arada, Azerbaycan’da bir kaynak fabrikası yatırımı yaptık. Bu ilk yurtdışı yatırımımız. 5 milyon dolar maliyetle açtığımız fabrikanın kapasitesi 6 bin ton. Bu fabrikadan Rusya ve çevre ülkelere satış yapacağız. Önümüzdeki dönemde kapasite artışına gideceğiz. Böylece, yatırım maliyetinin 30 milyon dolara çıkmasını öngörüyoruz. Burada sadece kaynak elektrodları değil farklı teller de üreteceğiz. Bu arada, bu yıl teknoloji ihracatına da başladık.

 

Bu ülkelerde yatırımcılar sizin markanızla mı üretim yapıyorlar?

GeKa markamızla Türkmenistan ve Cezayir’de üretim yapılmaya başlandı. Libya’da da önümüzdeki dönemde başlayacak. Üretim için gerekli olan tüm makineleri satıyoruz. Anahtar teslim fabrika teslim ediyoruz. Talepler gelmeye devam ediyor. Markamızı verdiğimiz için gözümüz üretim kalitesinin üzerinde. Bu nedenle üretim kalitesinin kontrolü için usta başları, fabrika müdürleri gönderiyoruz bu fabrikalara. Ürünler laboratuvarımızda test ediliyor.

 

Dijitalleşmenin etkisiyle Sanayi 4.0 gündemden düşmüyor. Gedik Holding olarak bu konuda ne tür çalışmalarınız bulunuyor?

Artık yeni gelişen sanayi düzeninde insan çok değerli. İnsanın emeğinin kullanılmaması gereken daha kalifiye konularda işler var. Bu işleri insanlarımız yapsın diyoruz. Zor ve seri, hızlı yapılması gereken işleri de robotlar yapsın. Biz robot otomasyon konusuna 2008 yılında bünyemizde, diğer şirketlere de böyle bir sistem satarak girdik. Sanayi 4.0 çok önemli bir konu. Herkes Sanayi 4.0’ı söylüyor ama daha aşabilmiş değiliz. Çünkü, Sanayi 4.0 üretimde olduğu gibi muhasebe sistemlerinde de olması gerekiyor. Tüm alanlarda dijitalleşmek gerekiyor. Ölçebildiğimiz tüm verilere dijital ortamlarda erişebiliyor olmamız lazım. Böyle bir dünyaya gidiyoruz. Sanayi 4.0’da insana her zaman ihtiyaç olacak. Ancak, insanın daha kalifiye işlerde çalışması gerekiyor. Bildiğiniz gibi eğitim bizim işimizin bir parçası. Gedik Eğitim Vakfı’mız bulunuyor. Yoğun eğitimlerimiz bulunuyor. Ancak, yine de kaynak sektörünün eleman ihtiyacı var. Eleman bulmakta zorlanıyoruz. Döküm işi zor bir iş çünkü. Sektörün eleman ihtiyacına üniversitemizle de destek olmaya çalışıyoruz. Eleman ihtiyacı sadece Türkiye’de değil dünyada da bir sorun.

 

Gedik Üniversitesi’yle sanayi-üniversite işbirliğini gerçekleştiren kurumlardan birisiniz…

Gedik Üniversitesi, 2010 yılında Gedik Eğitim Vakfı’nın çatısı altında kuruldu. 1994 yılında hem kaynak teknolojisinin gelişimine katkıda bulunmak amacıyla eğitimler vermek hem de çalışanlarımızın çocuklarına burs vermek için Vakfı kurduk. Babamın eğitim konusuna önem vermesiyle üniversite işine de girdik. Sanayi-üniversite işbirliğini gerçekleştirdiğimizi düşünüyoruz. Üniversitemizde akşam eğitimleri de bulunuyor. Çalışanlarda eğitim alabiliyor. Şirketlerimizde staj imkanları da sağlıyoruz.

 

Yaklaşık bir yıl önce İstanbul Teşvikiye’de Healin Foods adıyla bir de restoran açtınız. Böylece, sanayi ve eğitim işinin yanına bir de restoran eklenmiş oldu. Restoran açma fikri nasıl ortaya çıktı?

Üniversitemiz Kartal’da bulunuyor. Üniversiteyi daha fazla tanıtmak için bir arayışa girdik. Teşvikiye’de sürekli eğitim merkezi açmaya karar verdik. Diğer taraftan sağlıklı beslenme konusuyla yakından ilgileniyorum. Üniversitenin de gastronomi bölümü var. Sürekli eğitim merkezinin bulunduğu binanın girişine bir restoran açalım ama farklı olsun düşüncesiyle yola çıkarak ‘tamamen doğal, taze, temiz yemek’ önceliğini vurgulayan Healin Foods’u açtık. Sürekli eğitim merkezinde kısa dönemli kurslarımız var. Ayrıca, Healin Foods’da da wellness eğitimleri veriliyor.

 

Gedik Radyo’da yayına başladı… Gedik Radyo ne tür yayınlar yapılacak?

Çok vizyon açıcı oldu Gedik Radyo. Hande Demirel kurumsal bir radyo yapalım mı dedi. Tüm kuruluşlarımıza dokunacak bir proje. Kurum içindeki iletişimi artıracağına inanıyorum. Bu bir internet radyosu. Dışarıdan da normal bir radyo gibi dinlenebilecek. Ancak, podcast’lar sadece kurum içinde dinlenebilecek. Bu kapalı devre yayınla şirketlerimizde yaptığımız işleri, gelişmeleri anlatacağız. Ayrıca, konuk uzmanlar olacak. Üniversite öğrencileri de program yapacaklar. Özetle, radyo bir iç iletişim platformu ama aynı zamanda şirketi dışarıya da tanıtan bir kanal olacak. Hem eğleneceğiz, hem bilgileneceğiz. Bu arada, gençlere bu sektörü sevdirmek istiyoruz. Bu nedenle aralık ayında İstanbul Sanayi Odası Sergi Salonu’nda bir fotoğraf sergisi açtık. Foto Muhabiri Çağrı Kılıçcı’nın objektifinden ‘Ateşin Birleştiren Gücü’ adlı fotoğraf sergisi insanı, emeği ve üretimi ateşin etrafında birleştiren fotoğraflardan oluşuyor. Bu sergiyi TİM’in yanı sıra Eskişehir’de Tülomsaş Müzesi’ne  (Devrim Arabaları) de taşımayı planlıyoruz.