‘Fitch’in kararı Türkiye’ye dönük kampanyanın parçası’

0
27

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, CNN Türk canlı yayınında Hakan Çelik’in gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. 

“Kredi derecelendirme kuruluşlarının farklı değerlendirmeleri var. Yeni bir haftaya giriyoruz ekonomi buna nasıl tepki verir?” sorusu üzerine Kurtulmuş, Türkiye’nin zaman zaman derecelendirme kuruluşlarının not vermesiyle karşı karşıya kaldığını söyledi. 

Bu süreci sakin bir şekilde yürütebilmenin önemine işaret eden Kurtulmuş, “Yani ne notlarımızı yükselttiği zaman ‘Türkiye ekonomisi güllük gülistanlık.’ manasına gelmeli ne de not indirdiği ya da görünümü, istikameti değiştirdiği zaman ‘Eyvah yandık, bittik.’ moduna girmemeliyiz.” diye konuştu. 

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, ekonominin kendi dinamiklerinin sağlıklı yürütülmesinin önemli olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti: 
“Bu açıdan baktığınız zaman Türkiye’nin makro ekonomik dengelerinde çok şükür büyük bir sorun yoktur. Türkiye’de esas olan üretim tarafını artırmak. Yani Türkiye ekonomisinin üretim gücünü kuvvetlendirmektir. O çerçevede de biliyorsunuz sürekli birtakım tedbirler almaya gayret ediyoruz. Geçen hafta içinde Başbakanımızın cazibe merkezleriyle ilgili kamuoyuna açıkladığı bir teşvik programı var. Yani bizim yapmamız gereken üretimi artıracak, özellikle KOBİ’leri destekleyecek, Türkiye’de finansman maliyetlerini azaltacak tedbirleri alabilmektir. Makro ekonominin genel dengelerini bozmayacak şekilde ekonomi yönetimini sürdürebilmektir. Aynı şekilde bankacılık ve finans sektörünün de dengelerinin bozulmaması için gayret sarf etmektir. Böyle bakınca bu ekonomi derecelendirme kuruluşlarının şahsen etkilerinin fazla olmayacağı kanaatindeyim. Burayı hassas, dengeli şekilde geçirmeli, bunların ne manaya geldiğini iyi takip etmemiz lazım. Ama sonuç itibarıyla zaman zaman derecelendirme kuruluşlarının ekonomik kaygılarla değil, siyasi kaygılarla da Türkiye’nin notlarıyla ilgili olumsuz davrandıkları oldu. Türkiye’nin açıkçası hem döviz üzerindeki bu baskının, döviz üzerinde oynayan birtakım uluslararası aktörlerin hem de derecelendirme kuruluşlarının bu son kararlarının Türkiye’nin köşeye sıkıştırılmasına dönük olarak sürdürülen kampanyanın bir parçası olduğunu düşünüyorum.”

Referandum
Anayasa referandumuna ilişkin soru üzerine Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, şu değerlendirmelerde bulundu: 
“Bir kere erken seçim meselesini kaldıralım. Erken seçim ihtimali yoktur. Türkiye’de yeni seçilmiş bir parlamento var, yapacak çok işi var. Anayasa değişiklik paketi parlamentodan geçti. Parlamento buna benzer çok önemli işler yapacak. Dolayısıyla seçim meselesini bir kenara koymamız lazım. (Referandumdan) Karar ne çıkarsa çıksın, o ayrı bu ayrı bir konu. Referandum önümüzde önemli bir meseledir. Bu referandumu da ‘Her şey referanduma bağlı.’ şeklinde görmemek lazım. Referandum olacak, ne sonuç çıkarsa çıksın başımızın üstünde, Türkiye yoluna devam edecek. Demokrat olmak bunu baştan kabul etmek demektir. ‘Referandumdan benim istediğim çıkmazsa bu millet yanlış yapıyor.’ Yok böyle bir şey. Bu millet bizim kanaatimizce çok yüksek oranda ‘evet’ oyu verecektir. Ama ne karar verirse versin başımız gözümüz üstüne. Bu olgunluk içerisinde siyaset davranmak mecburiyetindedir. Yoksa birden fazla seçeneğin bir anlamı kalmaz siyasette. Referandumun Türkiye siyaseti için hatta Türkiye demokrasi tarihi için çok önemli bir adım olduğuna inananlardanım. İnşallah Türkiye burada yeni Türkiye istikametinde çok önemli bir virajı dönmüş olacak. Ama sonuçta bütün ekonomiyi, her şeyi getirip, referandum üzerinden konuşmanın da doğru olmadığını düşünüyorum.”

“Evrim teorisi zaten bilimsel olarak eskimiş ve çürümüş bir teoridir”
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, “Evrim teorisinin müfredatta olup olmaması konusunda değerlendirmeniz nedir?” sorusuna şu karşılığı verdi:
“Evrim teorisi zaten bilimsel olarak eskimiş ve çürümüş bir teoridir. İlla bu teori, mutlaka okutulacak diye bir kural yok. Müfredatın içerisinde bu çalışma yapılır. Tezlerden bir tez olarak belki gündeme gelebilir. Sonuç itibarıyla ‘Evrim teorisine inananlar, evrim teorisini bilenler çağdaş, ilerici insanlardır, buna karşı çıkanlar gerici, çağ dışı insanlardır.’ görüşü esas çağ dışı görüştür. Evrim teorisi bu anlamda, eski tarih boyunca da tartışılan görüşlerden birisidir. Dolayısıyla bunun üzerinden bir tartışmayı çok doğru bulmuyorum.”
“Maçka Parkı’nın sanırım bir kısmı kullanılamaz hale gelecek. Bu konudaki görüşünüz nedir?” sorusunu Kurtulmuş, belediyenin yeşilin tahrip edilmeyeceğine, ağaçların kesilmeyeceğine ilişkin açıklaması bulunduğunu belirterek, “İnşallah öyle olur. Büyükşehirlerimizde parklarımız, mezarlıklarımız dışında yeşil alan maalesef kalmadı.” diye yanıtladı.
Bedelli askerlik
Kurtulmuş, bedelli askerlikle ilgili soruya ilişkin “Geçmiş dönemde bedelli askerlikle ilgili kamuoyundaki beklentilere sözcülük etmiş birisiyim. Ama Türkiye’nin şu ortamında, terörle mücadelenin bu kadar had safhada olduğu bir ortamda bedelli askerlik konusuyla ilgili herhangi bir çalışma Milli Savunma Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlığında mevcut değildir. Yakın dönemde de bu konunun gündeme gelmesi mümkün değildir.” dedi.

Başbakan Yardımcılığı yanında Hükümet Sözcülüğü göreviniz de var. Her Bakanlar Toplantısı sonunda açıklama yapıyorsunuz, oradaki atmosferi anlatır mısınız?” sorusuna ise Kurtulmuş, şunları söyledi:
“Böyle spesifik anlamda ‘Şu eksik oldu.’, ‘Şu fazla oldu.’ dediğim bir şey olmadı çok şükür şimdiye kadar. Ama şuna dikkat ediyorsunuz. Ben kişi olarak rahat konuşan birisiyim. Meramımızı da ifade etmeye çalışırım. Ama orada sadece kişisel görüşünüzü söylemiyorsunuz. Hükümetin görüşünü, resmi görüşü söylüyorsunuz. Öyle olacak ki ne bir kelime fazla söyleyeceksiniz, ne bir kelime eksik söyleyeceksiniz. Söylediğiniz sözlerle insanlara ne gereğinden fazla umut vereceksiniz ne umutlarını kıran bir şey ifade edeceksiniz. Hatta bırakın onu, bazen geliyor, yüz ifadelerimizden dahi anlam çıkaranlar oluyor, bu da son derece doğal bir şey. Dolayısıyla oldukça zor bir görev. Her şey kararında, yerinde ve gerektiği kadar olmak mecburiyetinde. Zorlayıcı bir görev.”

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, “Eşinize sorar mısınız, ‘Ben bugün nasıldım?’ diye…” sorusu üzerine, “Çocuklara, eşime sorduğum oluyor. En büyük tenkitleri de onlardan alıyorum. Çok açık şekilde beğenmediklerini de hatta biraz böyle acımasızca söyledikleri oluyor.” ifadelerini kullandı.

 “Evet’ terörle mücadeleye destek anlamına da gelir”
“Terör örgütleri, referandum kampanyasından ‘hayır’ çıkmasını mı isterler? Saldırılarını bu hedefe doğru mu motive ederler?” sorusu üzerine Kurtulmuş, “Olabilir. Bu anlamda böyle bir motivasyon ortaya çıkabilir. Her seçim ortamı bir tartışma ortamıdır. Söylediğimin arkasında bu da var. Toplumsal gerginliklerden istifade etmeye çalışırlar. Kast ettiğim, sorgulamaya çalıştığım yer burasıdır. Bu anlamda da ‘evet’ çıkmaması için de gayret sarf edebilirler.” diye konuştu.

“Referandumdan ‘evet’ çıkarsa, terörle mücadele konusunda hangi yeni şartlar oluşur?” sorusuna Kurtulmuş, şu karşılığı verdi:
“MHP’nin Sayın Genel Başkanı niçin bu süreçte ‘evet’e destek veriyor? ‘Türkiye’nin bir beka meselesi ve bölünme meselesi vardır. Biz bunu önlemek için ‘evet’ diyoruz.’ diyor. Çok büyük oranda, belki başka partilerden insanlar da Türkiye’nin bu beka meselesini gören insanlar da ‘evet’ kampanyasına destek verecekler. Sandıktan ‘evet’ çıkmış olması, terörle yapılan mücadeleye verilen bir destek anlamına da gelir. Hiç kuşkusuz böyledir. ‘Hayır’ isteyenler buradan da tersini okuyup yine kasıtlı bir yorum yapmasınlar. ‘Hayır diyenler terörle mücadele yapılmasın mı? diyorlar.’ diyecekler. Duyuyor gibiyim o kasıtlı sesleri. Hayır onu kastetmiyorum. Ama ‘evet’ oyu çıkarsa, bu terörle mücadelenin daha etkin bir şekilde sürdürülmesine de ‘evet’ anlamına gelir. Bu anlamda, inşallah ‘evet’ terörle mücadelede yeni bir ruhun, yeni bir psikolojinin daha etkin bir mücadele imkanının ortaya çıkmasını sağlar. Ayrıca yürütmenin tek elde toparlanması dolayısıyla hem ekonomi alanında hem diğer alanlarda olduğu gibi terörle mücadele alanında da süratli, etkin kararlar alınmasına vesile olabilir.” 

“Bu ülkenin sigortası, bu milletin derin irfanıdır”
Kurtulmuş, Türkiye’nin çok zengin bir memleket olduğunu, insanların mezheplerinin, meşreplerinin, etnik kökenlerinin, siyasi oryantasyonlarının, hayat tarzlarının farklı olduğunu ifade ederek, “Çok rahatlıkla şunu söyleyebiliriz ki, Türkiye’de toplumsal yarılma çok şükür birilerinin istemesine rağmen gerçekleşmiyor. 12 Eylül öncesinde de sonrasında da gerçekleşmesi, şimdi de gerçekleşmedi.” ifadesini kullandı.

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, “Toplumsal yarılma diyebilmek için ne olması lazım? Sosyolojik olarak neye işaret eder?” sorusunu Kurtulmuş, şöyle cevapladı: 
“Komşuların birbirleriyle kavga ediyor olması lazım. ‘Sen şucusun, ben bucuyum diye insanların aileleri içinde kavga etmeye başlaması lazım. Mahallelerin bölünmesi lazım. Çok şükür bunların hiç biri Türkiye’de yok. Olsaydı zaten olurdu. Bu ülkenin sigortasını biz 15 Temmuz akşamı gördük. Bu ülkenin sigortası, bu milletin derin irfanıdır. Okuma yazması yok zannettiğiniz, birilerinin hatta küçük gördüğü, tahkir ettiği o adam var ya milli birliğimizin, milli dayanışmamızın, ülkemizin bekasının teminatı o insanlardır. Bu insanlarda muhteşem bir ruh haleti var. Asırlardan süzülüp gelmiş olan muazzam bir irfan var. Ne zaman ülkenin tehlikeye düşeceğini görse, hissetse bir araya gelebiliyor. Türkiye’nin garantisi bu ülkenin derin irfanıdır. Her zaman bu harekete geçiyor. En karamsar olduğumuz noktalarda bile harekete geçiyor. Bunu öldürmeye, yok etmeye kimsenin gücü yetmeyecek.” 

“Başından itibaren şeffaf davrandı”
“Sayın Bahçeli’nin, siyasi aldığı pozisyon, tutumu ve MHP’nin genel çizgisi hakkında gözleminiz nedir?” sorusu üzerine Kurtulmuş, şunları kaydetti:
“MHP’nin Sayın Genel Başkanı, başından itibaren şeffaf davrandı. Belki bu süreçte tutumunu, görüşünü millete rahat anlatabilmesinin en temel zemini de burası. ‘Bizim için öncelik Türkiye’nin birliği, bütünlüğüdür, milli bekamızın temin edilmesidir. Türkiye bir beka mücadelesi veriyor. Bunun için yürütmenin güçlendirilmesiyle ilgili bir paket karşımıza gelirse, ‘Buna evet deriz.’ dedi. Bunu da açık söyledi. Kapalı kapılar ardında söylemedi. AK Parti olarak hangi anayasa değişikliğini yapmaya niyet edersek edelim, oylarımız belli. Dolayısıyla ilave bir desteğe ihtiyacımız olduğu için o süreçte MHP ile görüşmeler çok şeffaf yürütüldü. Sayın Genel Başkanımızın, Sayın Bahçeli ile görüşmeleri, parti temsilcilerinin görüşmeleri, bunların hepsi kamuoyunun önünde oldu. Sayın Bahçeli’nin Meclis’teki tutumu da aynı şekilde şeffaf ve açık oldu. Dolayısıyla kendisi açısından son derece tutarlı bir süreç izlemiştir. Bu süreç sonucu olarak da MHP’nin seçmeni de süreci değerlendirecek. Ben büyük bir problem çıkacağı kanaatinde değilim. MHP’nin seçmeni de genel merkezin göstermiş olduğu istikamette oyunu kullanacaktır.”

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, “Parlamento dışındaki partilerden de itirazlar geliyor. ‘Evet demeyeceğiz’ diyen muhafazakar partiler de oldu. Muhafazakar kesimde de önemli, derin sayılabilecek bir görüş ayrılığı var mıdır?” sorusuna karşılık, “Bu, nihayetinde bir anayasa değişikliği meselesidir. Türkiye’de yürütmenin tek elde toplanmasıyla ilgili bir değişikliktir ana ekseni itibarıyla. Bunu sağ, sol, liberal, muhafazakar üzerinden okumanın çok doğru olmadığı kanaatindeyim. Bu ayrımları yapmaksızın halkımızın büyük çoğunluğunun ‘evet’ diyeceğini düşünüyorum. Muhafazakar camianın, büyük oranda benzer şekilde davranacağını görüyoruz. Çok büyük bir kırılmanın, farklılaşmanın olmayacağı ortadadır.” değerlendirmesinde bulundu.

Ortaköy’deki terör saldırısı
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, “Reina katliamcısının sorgusu sürecinde elde edilen bilgilerle yeni bazı hücreler de çökertildi mi, ortaya çıkarıldı mı, kamuoyunun da bilmediği şeyler de var mı?” sorusunu ise şöyle cevapladı:
“Bir kez daha teşekkür ediyoruz. İstanbul polisi hakikaten çok başarılı bir operasyon yaptı. Tabii katili yakaladıktan sonra onun arkasındaki bağlantılar, Türkiye içerisinde ve dışarısındaki bütün bunlara ulaşılmaya… Telefon kayıtları, nereye gitti, kiminle konuştu, ne yaptı, bunların üzerinden çok sayıda bilgiye ulaşılıyor. Ümit ederiz ki Reina katliamcısının arkasındaki esas güçlere ulaşılır. Ben ilk günden itibaren, ben bunu hiçbir bilgiye istinaden söylemiyorum ama topladığınız zaman anlaşılıyor ki bu sadece bu örgütün bir bir hücresinin yapmış olduğu bir eylem değil. Bunun arkasında farklı istihbarat birimlerinin desteği olduğu anlaşılıyor. İnşallah oralara kadar gider ve bunlar ortaya çıkar. Birtakım çok farklı istihbarat desteklerinin olduğu anlaşılıyor. Ümit ederim bunlar ortaya çıkar. Tabii ne kadar bu bilgilerin hepsini detaylı bir şekilde elde ettikleri bilgilerin üzerine gidiyor polisimiz, sonuçlara ulaşmaya gayret ediyor. Ümit ederiz ki bütünüyle oradaki tablo ortaya çıkar.”

Yunanistan’ın darbeci askerleri teslim etmeme kararı
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, “Yunan yargısının darbe girişimiyle irtibatlı kaçan firari askerleri iade etmeme kararı üzerine Yunanistan’a karşı Türkiye önemli bir adım atmayı planlıyor mu?” sorusuna yönelik, şu değerlendirmede bulundu:
“Bu kararı kınıyoruz yani bu hiçbir şekilde dostluğa, komşuluğa, müttefikliğe yakışmayan bir karardır. Çok açık, darbe yapmaya kalkmış, yapamamış kaçmış yani yüzde yüz sabit olmuş bir suç var. Hele hele Yunanistan gibi darbelerden çok çekmiş olan bir ülkenin böylesine darbeci hain teröristleri Türkiye’ye iade etmemeleri anlaşılır gibi değil. Kaldı ki Sayın Çipras’ın verdiği sözler var. Öyle görünüyor ki Avrupa’dan gelen bazı baskılar dolayısıyla bu kararı aldılar. Bu kararı kınadığımızı ifade ediyoruz, kabul etmediğimizi ifade ediyoruz. Bu karar Türkiye-Yunanistan ilişkilerine zarar verir. Türkiye’de buna mukabil hangi adımları atacaksa onu kararlaştıracak ve atacaktır.”

“Cumhurbaşkanı zaten her gün sahada olan birisi”
“Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan meydanlarda olacak mı? Meydanlarda olması referandum sonucuna ne yönde bir etki eder?” sorusu üzerine Kurtulmuş, “Cumhurbaşkanımızın herhalde 6 aylık programı bellidir, rutin olarak devam eden halkla buluşma programları var, açılışlar var. Davet ettiği toplantılar var. Yani Cumhurbaşkanı yukarıda bir yerde, fanusun içerisinde oturan bir adam değil ki; sahaya inip inmeyeceğini tartışıyoruz. Zaten her gün sahada olan birisi. Dolayısıyla Sayın Cumhurbaşkanımız için bu sorunun geçerli bir soru olmadığını da düşünüyorum. Zaten sürekli sahada.” diye konuştu.

“Cumhurbaşkanı belki miting alanlarında olabilir” değerlendirmesi üzerine de Kurtulmuş, “Olabilir. Buna mani hiçbir şey yok. Bu anlamda Sayın Cumhurbaşkanımız da referandumla ilgili kanaatlerini halkla paylaşabilir. Zaten rutin olarak devam eden programları var. Açılışlarla, mitinglerle farklı toplantılarla halkın içerisinde zaten olacak. Bu toplantılarda da kendi görüşünü, kanaatini belirtebilir.” ifadelerini kullandı.

“Herkes kendi görüşünü açıklamakta özgür”
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, sosyal medyada ki “evet-hayır” kampanyalarını takip edip etmediği yönündeki soru üzerine konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Çok güzel. Rıdvan’dan başladı. Ben de katıldım bir yerde. Alişan ile Ece Erken benim bulunduğum bir mekanda, onlar da beni davet ettiler, biz de katıldık kampanyaya. Demokrasinin güzelliği burada işte. Herkes, her şeyi söyleyebiliyor. ‘Evet’ diyor, ‘hayır’ diyor. Şu anda iki seçenek olduğu için. Çok partili seçenek olduğu zaman her parti ile ilgili propaganda yapabiliyor. Burada dikkat etmek gereken şey şu. Herkes kendi görüşünü açıklamakta özgür. Falanca ‘evet’ dedi diye ona karşı bir linç kampanyası ya da ‘hayır’ dedi diye bir linç kampanyası yapmanın doğru olmadığı kanaatindeyim. İnsanlara, ‘Siz niye görüşünü açıklıyorsunuz?’ diyemezsiniz ki. Dolayısıyla burada herkes rahat olsun. ‘Evet’ diyenler de ‘hayır’ diyenler de karşı taraftakine saygı duysun. Özellikle sanat camiasında ve spor camiasında çok rahatlıkla böyle linç kampanyası başlatma eğilimleri oluyor zaman zaman. Yani Rıdvan bunu söylediyse kendi içinden geleni söylemiştir. Bir başkası başka bir şeyi söylüyorsa yine kendi zihnindekini söylemiştir. Dolayısıyla burada gayet güzel, keyifli, yaratıcı bir kampanya aslında bakarsanız. Daha çok farklı kampanyalar olacak. Bu kampanyalar üzerinden herkes ne istikamette görüş beyan edecekse bunları milletle paylaşacak.”

“Yürütme tek elde toparlanıyor”
Numan Kurtulmuş, yetkilerin tek elde toplanmasının kuvvetler ayrılığı bakımından bir sorun yaratıp yaratmayacağı” yönündeki soruya ilişkin, bunun bir sorun yaratmayacağını söyledi.

Yürütmeyi tek elde toparlayacaklarını, yargıyı, yasamayı tek elde toparlamadıklarını vurgulayan Kurtulmuş, şöyle devam etti:
“Yürütme tek elde toparlanıyor. İki erke bölünmüş olan yürütme şimdi tek erkin elinde toplanıyor. Bu son derece doğal bir şey. Yasama ayrı tamamen bağımsız. Parlamento seçilecek, milletvekilleri yasa çıkaracaklar. Hatta ve hatta mecliste gerekli çoğunluk bulunduğu zaman cumhurbaşkanını görevden alacaklar. Bu imkan veriliyor ayrıca yargıda zaten bağımsız bir şekilde fonksiyonunu icra ediyor. Dolayısıyla bu yasama, yürütme ve yargının bağımsızlığıyla ilgili bir mesele değil. Kuvvetler ayrılığında hiçbir sorun olmayacaktır. Tam tersine yürütmedeki o kuvvet parçalanmasını ortadan kaldıracak ve yürütmeyi tek elde toparlayacak.”

Terör saldırılarından sonra hastaneleri ziyarete gittiklerinde, anaların, kardeşlerin, babaların ağıtlarının, şehit cenazelerinin, terörde kaybettikleri insanların yakınlarının çırpınışlarını gördüklerinde 3-4 gün kendilerine gelemediklerini ifade eden Kurtulmuş, “Bu ne büyük bir haksızlıktır. ‘Hükümet terörü kullanacak ve seçimde ‘evet’ çıkarmaya çalışacak.’ Bunu külliyen reddediyorum. Bu çok sorumsuzca, ahlak ve izan sınırlarının dışına çıkmış olan bir yorumdur. Medyada, bazı sağda solda ufak medyada da bu yönde yayın yapan var.

Söylediklerinin tamamını kendilerine iade ediyorum. Haksızlıktır, vicdansızlıktır, ahlaksızlıktır.” şeklinde konuştu.