Enerjiyi mobilleştirmek

0
77

Petrol şirketlerinin en önemli sorununun petrol fiyatının düşüklüğü olduğunu düşünüyorsanız, pek çok insan ile aynı doğrultuda düşünmenin huzurunu yaşıyor olabilirsiniz. Ancak Shell Inovasyondan ve Ar-Ge’den Sorumlu Başkan Yardımcısı Yuri Sebregts’in bulunduğu yerden bakınca bu genel doğruya çok daha anlamlı ve değerli bulduğum bir bakış açısını eklemek mümkün. Sebregts, “Biz başarı için çok büyük ölçüde teknolojiye bağımlı olan bir şirketiz. Upstream’de (doğalgaz ve petrol arama ve üretim faaliyeti) ve downstream’de  (yakıt, madeni yağ ve kimyasal ürünler satış, pazarlama ve dağıtım operasyonları) faaliyetlerimizin hemen hemen tamamının güçlü bir teknoloji boyutu var. Ar-Ge faaliyetlerimiz bu teknolojiyi zirvede tutabilmek açısından büyük önem taşıyor. Müşterilerimize ve iş ortaklarımıza sadece eski teknoloji sunabilecek hale gelmemiz açıkça başarısız olmamız anlamına geliyor” şeklinde konuşuyor.

Shell’in oyun planında Ar-Ge’yi çok önemli bir yere konumlayan bu durum, dünya genelinde Shell’in işinin içinde yer alan bütün faaliyet alanlarına yönelik çalışan yaklaşık 3 bin kişilik bir Ar-Ge ordusunu ortaya çıkarmış durumda. Upstream ve downstream’in yanı sıra midstream olarak adlandırılan gazın sıvılaştırılması, yakıtlar, kimyasallar, bu ordunun faaliyet alanına giriyor. Petrol fiyatlarının etkisi, diğer alanlarda olduğu gibi burada da görülüyor. Dört beş yıl öncesinin güzel günlerinde daha yüksek olan Ar-Ge bütçesi petrol fiyatlarının düşmesi ile birlikte yavaş yavaş azaltılırken 1 milyar dolar düzeyinde istikrarlı seyir rotasına oturtulmuş. Bu istikrarın sağlanmasında Ar-Ge faaliyetlerinin odağının yeniden ayarlanmasının da güçlü bir etkisi bulunuyor. 

“Bu bütçenin, diğer petrol şirketleriyle karşılaştırdığınızda, hâlâ yüksek seviyede olduğunu görebilirsiniz” diyen Sebregts, “Upstream tarafında 10 yıl önce ağırlıklı olarak bir şeyleri ilk olarak yapmaya odaklanıyorduk. Petrol fiyatının 100 dolarlardan 40-45 dolarlara gerilemesi ile bu odak, üretimde zaten yaptığımız işlerin daha uygun maliyetle yapılmasına kaydı. Downstream’de odak kayması pek yok ama burada devrimsel şeyler gerçekleşiyor. Downstream tarafı daha istikrarlı. Downstream tarafında önemli olan daha iyi ürünleri yani daha kaliteli ve daha temiz yanan yakıtları, kimyasalları ve madeni yağları müşterilere sunabilmek.  Coğrafi olarak baktığımızda ise, dünyanın pek çok ülkesinde iklim değişikliği ve hava kalitesine artan ilgiye bağlı olarak yeni enerji kaynaklarında inovasyon önem kazanmaya başladı” diyor. Dünyanın pek çok ülkesinde iklim değişikliği ve hava kalitesine ilgi artarken yeni enerjiler üzerindeki inovasyon önem kazanmaya başlamasının arkasındaki nedeni oluşturuyor. Sebregts, “Farklı ülkelerde, farklı ilgi seviyeleri var; ama bizim için Ar-Ge’de artan şekilde hidrojen, biyo-yakıtlar ve diğer yenilenebilir enerji kaynaklarına doğru artan bir ilgi söz konusu. Elektrik şarjı ve depolanması da bizim için giderek daha fazla önem kazanan konulardan biri” sözlerini kullanıyor.

Bu durum değerlendirmesi, önemli noktalara temas ediyor ama önemi giderek artan “enerjinin mobilleşmesi” konusundaki dikkat çekici adımı maskelemesine izin vermemek gerekiyor. “Prelude ismini verdiğimiz yüzer LNG tesisimiz bir devrimi temsil ediyor. Dünyanın şu ana kadar yapılmış en büyük yüzen tesisi olan Prelude, doğalgazı sıvıya dönüştürüp taşıyor sonra da ulaştığı noktada tekrar gaza dönüştürüp iletim hattına aktarabiliyor” diyen Sebregts, “Ülkeler doğalgaz ve LNG sayesinde, güvenilebilir bir enerji kaynağı elde etmiş oluyorlar. Prelude ve sahip olduğu teknoloji LNG piyasasında bizi daha da güçlendirecek” şeklinde konuşuyor.
LNG piyasasında olmak Shell için yeni değil ancak üretimi karadaki tesisler üstünden gerçekleştiren şirket Prelude ile birlikte denizde de üretim yapabilir hale geldi.

Prelude’un Toyota’nın otomobil üretimini gemiye taşıyarak yarattığı mucizenin bir benzerini yaratıp yaratamayacağını söylemek için erken ancak LNG alanındaki bu inovatif yaklaşımın şirketin gelecek planları içinde önemli bir yere sahip olduğu kesin. Sebregts bu vizyonu “Biz doğalgaz ve LNG’yi iklim değişikliği ve hava kalitesi ile ilgili sorunların çözümüne yönelik bir araç olarak görüyoruz. Biraz önce de konuştuğumuz gibi, aküler önümüzdeki yıllar içinde her türlü sorunumuzu çözemeyecektir. Hal bu ki doğalgaz temiz yanan bir enerji kaynağı. LNG faaliyetimiz bu yüzden bütün dünya için önemli ve bizim şirketimiz için de bir fırsat diye düşünüyoruz” diye ifade ediyor.

Meslek hayatının ilk yarısını kimyasallar üzerinde çalışarak geçirmiş olan Sebregts, herkesin elektrikten bahsettiği bir dönemde LNG’nin nereye konumlanacağını en iyi bilenlerden biri. “Bugün dünyadaki enerjinin yüzde 20’sinden azı elektrik olarak tüketiliyor. Yüzde 80’inden fazlası yakıt olarak tüketiliyor çünkü yakıtı depolayabilmek elektriğe göre daha kolay. Aynı zamanda naklini yapmak da çok daha kolay. Elektrik anlamındaysa anında tüketim yapmak zorundasınız ve depolayabilme kabiliyetiniz çok az. Elektrik üretilip anında tüketilmek durumunda” diyen Sebregts, geleceğe baktığında rüzgardan ve güneşten elde edilen elektriğin piyasada hakim olabilmesi için daha gelişmiş depolama imkanlarına ihtiyaç olduğunu görüyor.  Gelecekte farklı çözümlerinin söz konusu olacağına dikkat çeken Shell Başkan Yardımcısı, “Tahminimce akü teknolojisi gelişmeye devam edecek ve daha da iyileşecek. Buna bağlı olarak akülerin elektrikli otomobillerde kullanımı makul olacak ama ağır vasıtalardan bahsediyorsak, uzun mesafeli ağır yük taşımacılığında önümüzdeki 30-40 yıl içinde aküler üzerinden çözüm bulmak zor görünüyor. Ağır yük taşımacılığında hidrojen yakıt hücresi bazlı elektrikli araçlar söz konusu olur diye düşünüyorum. Daha da ağır yük taşımacılığında ise  sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) devreye girecektir. Gemiler için ya da uzun mesafede taşıma gerçekleştiren tırlar için LNG kullanımı cazip olabilir. Bu farklı seçeneklerin içinden kazanan, işe yarayan hangisi olacak bilemiyorsunuz ama farklı teknolojilere yatırım yapmaya devam etmelisiniz” diyor.
 
STARTUP EKOSİSTEMİ ÖNEM KAZANIYOR
Bu kadar büyük bir değişim söz konusu olunca, geleceğe uzanmayı sağlayacak Ar-Ge’nin buna uygun olarak yapılandırılması da önemli bir konu haline geliyor. Rüzgar ve güneş gibi yenilenebilir enerjinin kimyasal olarak depolanması ve daha sonra bu kimyasalların tekrar elektriğe dönüştürülerek kullanılması üzerinde çalışılan bir konu. Rüzgar ve güneş enerjisinin kesintisiz olmaması, yenilenebilir enerji ile ilgili bu sorunu bir istikrarlı arz sorusu haline getiriyor. Tabii bu yeni dünyanın bir diğer enerji opsiyonu olan hidrojen de ilgi alanında.
Ancak inovasyon ve Ar-Ge tarafında asıl odaklanma, şirketin erişim yenilikçi fikirlere ve bunları geliştirenlere uzanmasını sağlama yönünde.   

Sebregts, “Örneğin çok yüksekte uçabilen ve rüzgarın gücünü yakalayıp onu elektriğe dönüştürebilen uçurtmalar üzerinde çalışılıyor. İki tane uçurtma düşünün. Bunların yüksekliklerini değiştirebiliyorsunuz. Yukarıda olan uzun bir ip üzerinden çekiyor ve dinamonun lokomotifliğini yapıyor. Sonra ikisi yer değiştiriyor. Gökyüzünde devasa bir bisikletmiş varmış gibi düşünün. Birkaç yıl bu farklı fikri geliştiren şirketle çalıştık ve sonrasında bu startup’a yatırım yaptık. Başka yatırımcılardan da destek aldılar. Şimdi ölçek büyütüyorlar” diye ilgi çekici hikayeyi anlattıktan sonra bu yeni dünyanın ilgi çekici gerçeğini ifade ediyor: “Hangi startup’ların başarılı olacağını bilmiyoruz ancak yeni teknolojilere yatırım yapmak bizim için önemli ve portföyümüzde bu tür yatırımların olması gerektiğine inanıyoruz.  Yatırım yaptığımız bu tür yeni fikirlerin bazıları başarılı olacak, bazıları ise olmayacaktır ama sonuçta inovasyon ve Ar-Ge çalışmaları hep artacak”

Türkiye dahil çeşitli ülkelerde düzenlediği Shell Eco-marathon da, bu yeni dünyaya dokunabilmeyi sağlayan önemli bir araç. Üniversite ve lise öğrencileri, farklı enerji kaynaklarını kullanan yakıt verimli otomobiller geliştirdiği etkinlik için Sebregts, “Bir taraftan iyi öğrencileri kendimize çekmek bir taraftan da inovasyon ve Ar-Ge’ye ilgilerini artırmak istiyoruz. Shell Eco-marathon bunu yapmanın bir yolu” ifadesini kullanıyor. Gençlerin bilgiye ve teknolojiye ilgisinin artması, aynı zamanda bir teknoloji şirketi olan Shell için olduğu kadar ülkeler ve ülkelerin refahı için de önem taşıyor. Sebregts, “Shell eco-marathon sayesinde pek çok genç insana ilham kaynağı olmak söz konusu; çünkü kendi süper-ekonomik arabalarını yapıyorlar. Bu genç insanları sektöre çekebilmek için, üretim için, üretkenlik ve büyüme için çok önemli. Yani burada bir kazan-kazan durumu söz konusu” diyor.

Shell’in 3 bin kişilik Ar-Ge ordusunun yerleşimi de gençlerin bugünkü çalışma tercihlerine uygun olarak dünya çapına yayılmış durumda. Sebregts, “Ar-Ge çalışanlarımız farklı ülkelerde çalışıyorlar, tek bir yerde değiller. En büyük üç lokasyonumuz Amsterdam’da (Hollanda), Houstan’da (ABD) ve Bangalore’da (Hindistan).  Tabii ki başka daha küçük şirket içi Ar-Ge yaptığımız merkezlerimiz de var. Almanya’da var böyle bir merkezimiz yakıt ve madeni yağ çalışmaları gerçekleştiriyor. Çin’de Şanghay’da da böyle daha küçük bir Ar-Ge merkezimiz var mesela” diyor.  

Sebregts, “Türkiye’de henüz bir Ar-Ge tesisimiz yok ama yeni teknolojilerimizi kısa sürede uygulamaya geçirdiğimiz ülkelerden biri Türkiye” diye ekliyor ve bunun örneğini “Örneğin Derince’de bir madeni yağ ve gres üretim tesisimiz var. Bizim için çok faydalı ve önemli bir tesis orası. Gazın sıvıya dönüştürülmesinden ve madeni yağdan bahsettik biraz evvel. Bu teknoloji ile geliştirdiğimiz Shell Helix gibi madeni yağ ürünlerimizi Derince’de üretebiliyoruz. Derince son derece modern ve çok iyi işletilen bir tesis. Bu tesisten 57 ülkeye ihracat yapıyoruz. Derince bizim için bir bölgesel üretim ve ihracat üssü konumunda bulunuyor” diye veriyor.

Ar-Ge’nin günümüzde en önemli odaklarından biri olan dijitalleşme ise, Shell’de arama faaliyetleri ve katalizör araştırmalarının yanında yeni ve çok önemli bir alana daha hitap etmeye başlamış durumda: mobil uygulama. Türkiye’de 500 binden fazla kişinin kullanmaya başladığı Shell Mobil uygulaması hayatı çok çeşitli şekillerde kolaylaştırmayı hedefliyor. En yakın istasyonun yerini öğrenmekten, istasyondaki Shell Select marketinden araca sipariş vermeye kadar pek çok kolaylık, dijital teknolojiler sayesinde sunulabiliyor. Mobil ödeme teknolojisini de Türkiye dahil pek çok ülkede kullanılıyor.

Sebregts, “Bir yeni gelişmeyse şu: “Dijital teknolojiler sayesinde araçlarla doğrudan iletişim kurabilir miyiz” bu konuyu inceliyoruz.  Hatta Hollanda’da bir deneme yapıyoruz. Rotterdam kentinde müşterilerimiz cep telefonlarındaki uygulama üzerinden otomobiline yakıt talebinde bulunabiliyor. Küçük bir aracımız otomobilin bulunduğu adrese geliyor ve yakıt ikmali yapıyor.  Kendisi belki de o sırada bir AVM’de olabilir, işyerinde, ofisinin önünde olabilir. Kısacası bu teknolojileri pek çok alana yaymak mümkün” diyor.

Bu, iki yönlü mobilleşme, enerji şirketlerinin geleceğini belirleyeceğe benziyor ve bunun nereye gideceğini şimdiden öngörmek zor. Şu anda söyleyebileceğimiz sadece geleceğin dünyasının “Prelüdü”nün yapılıyor olduğu.  

SHELL’İN YAKALADIĞI YENİ AR-GE
Shell, Ar-Ge’nin farklı modlarda gerçekleştirildiği günümüz şirketlerinin iyi bir örneğini oluşturuyor. Shell Inovasyondan ve Ar-Ge’den Sorumlu Başkan Yardımcısı Yuri Sebregts, bunun ayrıntılarını anlatıyor:
 
“Dünya genelindeki Ar-Ge merkezlerimizin yanında çok sayıda ekibin farklı ülkelerden dahil olabildiği uzun vadeli Ar-Ge programlarımız ve kısa vadeli yani aylık araştırma görevlerimiz bulunuyor. Eğer yerleşik bir faaliyet üzerine çalışıyorlarsa uzun vadeli araştırmalar yapıyorlar. Mesela madeni yağ ekibimiz bir sonraki nesil madeni yağları geliştirmek için 18-24 aylık döngüler halinde çalışıyorlar. Bu gayet hızlı bir döngü aslında. Yeni moleküller bulmaya çalışıyoruz, daha iyi temizleme ya da yağlama özelliği olan ya da motoru daha iyi koruma özelliği olacak moleküller geliştiriyoruz. Böylece yeni ve iyileştirilmiş madeni yağları, daha hızlı döngülerle bulmuş geliştirmiş oluyoruz.

Diğer tarafta bir başka konu başlığı da yine enerji dönüşümü ile ilgili. Kimyasalların kullanıldığı enerji dönüşümüne yönelik çalışmalarımız 15-20 yıllı kapsayan çok uzun vadeli araştırmalar.

Tüm bu araştırma çalışmalarımızda herkes gibi biz de huni mantığıyla hareket ediyoruz. Yani bir sürü fikirle işe başlıyoruz. Her fikir üzerine bir miktar para harcıyorsunuz, bir miktar zaman harcıyorsunuz sonra sınıyorsunuz bunları, hangileri daha fazla işe yarayacak diye, hangilerini daha ileriye götürebilirim diye. Sonra odaklanıyorsunuz, daha küçük projelere dönüştürüyorsunuz ve daha düşük miktarlarda fikir başına yatırım yapıyorsunuz. Bir sonraki aşamada daha daraltıyorsunuz huniyi. İşe yarayanları ayıklayıp bir sonraki aşamada yine daraltıyorsunuz. En sonunda huninin en ucundan devrimsel teknolojiler geçebiliyor. Uzun süre boyunca bize gelir sağlayabilecek şeyler ortaya çıkabiliyor”