Dolar/TL’de yükseliş sürer mi?

0
48

Türk Lirası tarihin en düşük seviyesinde seyrediyor. Dolar/TL kuru 4.9253 ile tüm zamanların en yüksek seviyesini test etmesinin ardından saat 16.30 itibariyle yüzde 3,75 oranında değer kazancıyla 4,8444 seviyesinde işlem görüyor.
 
Piyasa uzmanları kurdaki artışı frenlemek için Merkez Bankası’ndan 7 Haziran’daki PPK kararı öncesi faiz artışı gelmesi gerektiğine dikkat çekiyor.
 
Fortune Türkiye’ye kurdaki hareketi yorumlayan GCM Menkul Kıymetler Araştırma Uzmanı Enver Erkan, Dolar/TL kurunun tarihi zirve seviyesini sürekli olarak revize ettiği ve yukarı yönlü çıkışlarda soluksuz adımlar attığı bu süreçte, gerek Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) gerekse hükümet kaynaklı gelebilecek olası açıklamalar / müdahaleler, olası tepki düşüncesinde dikkatle takip edilmesi gerektiğini belirtti.
 
Erkan önümüzdeki günlerde görülebilecek olası seviyelere ilişkin şunları söyledi: “Özellikle 4,85 seviyesi üzerindeki kalıcı hareketler, Fibonacci teknik seviyelerine göre bir diğer oranı temsil eden bölgeye 5,13’e ulaşma düşüncesini gündeme taşısa da bu beklentinin orta – uzun vadeli olabileceği hususu göz ardı edilmemelidir.
 
Bu süreçte kura yönelik pozitif fiyatlama davranışında 4,85 üzerindeki kalıcı hareketlerde, kısa – orta vadeli olarak 4,90, 4,95 ve psikolojik olarak 5,00 seviyeleri daha yakın seviyeler olarak gündemimizde yer alabilir.
 
EURTRY 5,62 – 5,66 bölgesi ve üzerinde kaldığı müddetçe yükseliş beklentisi ön planda olabilir. Gerçekleşebilecek yükselişlerde 5,73 ve 5,76 seviyeleri hedeflenebilir. Olası düşüşler 5,62 – 5,66 bölgesi ve üzerinde sınırlandığı müddetçe yeni yükseliş potansiyeli oluşabilir. 5,62 seviyesinin kırılması ivme kaybını işaret etse de trendin bu aşamada sonlanmayacağı göz ardı edilmemelidir.
 
Kurların aşağı hareket konusunda istekli olup olmaması hususunda TCMB / Hükümet’in konuya ilişkin yapacağı açıklama / müdahale yakinen takip edilmelidir.”
 
Merkez Bankası’ndan ne beklendiği konusuna ilişkin olarak ise Erkan şu değerlendirmelerde bulundu: “TCMB’nin 7 Haziran’da gerçekleştireceği toplantı öncesinde ara bir toplantı yapıp yapmaması, yaparsa faiz artırımına yönelik etkin bir aksiyon alıp almaması hususu, mevcut müdahaleler içerisinde gerek yurtdışı gerekse yurtiçi kurumların / yatırımcıların dikkatle takip ettiği hamlelerden birisi olarak takip edilmektedir. Kur rekor oynaklık seviyelerine ulaşmış ve enflasyon beklentilerindeki bozulma derinleşmiştir. Büyüme patikasının korunma çabası ve açık mali politikalar faizler üzerinde yukarı yönlü baskı yaratmakta ve fiyat istikrarını problematik bir yapıya sokmaktadır. Dünyada USD’nin ve ABD tahvil faizlerinin Fed’in faizleri artırması inancıyla artması gelişen ülkeler grubunu genel olarak baskı altına almaktadır. Türkiye’de finansal stabilite riskinin artması ve kurlardaki artışın ekonomik yansımaları kırılganlık derecemizi artırmaktadır. Bu bağlamda Merkez Bankası’nın 7 Haziran’daki PPK’da bir faiz artırımı yapması yüksek olasılık, ancak TL’de değer kaybı bu seviyelerde sürerse TCMB’nin de eli çok zorlaşabilir ve ara toplantı yapma ihtimali artabilir. Tabii faiz hamlesinden çok bu hamlenin boyutu ve nitelikleri önemli olacaktır.
 
Hamle geciktikçe atılması gereken adımın da büyüklüğü artabilir. Merkez Bankası’nın 3 haneli bir baz puanda faiz artırması gerekebilir, hem reel faizin koruyucu seviyelere çıkarılması hem de piyasanın talep ettiği faiz seviyesi ile uyumlu bir hale gelmek gereklidir. Çünkü Almanya’da 2 yıllık faizler negatif, bizde %17 iken halen para girişi sağlanamıyorsa problematik, riskli bir durum da söz konusudur demektir, bu yüzden güven ve kredibilite unsurlarının sağlanması gereklidir. TCMB’nin TL fonlama oranı %13,50, Londra’da 1 haftalık TL swap faizi %17’nin üzerinde… Haliyle, Merkez Bankası’nın kayda değer bir adım atması, ses getirmesi gereklidir. Aynı zamanda para politikasında sadeleşmeyi de sağlayarak hem daha öngörülebilir olması, hem de kredibilitesini tesis etmesi gerekmektedir.”
 
Fortune’a yaptığı değerlendirmede son bir aydır kurlarda yaşanan yukarı yönlü sert hareketlerin piyasalarda tansiyonu olmadığı kadar yükselttiğini belirten Meksa yatırım stratejisti Murat Tufan, bu yükselişin temel nedenlerinin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Londra temaslarında TCMB ve faizlere yönelik yaptığı açıklamalar, Fitch ve S&P’nin yükselen kur sonrası Türkiye ile yaptığı değerlendirmeler ve en önemlisi de belki de ABD Merkez Bankası (FED)’in yıl içinde toplamda 4 tane faiz artışına gitme ihtimali şeklinde özetledi.

FED’in sıkı para politikasına devam etmesinin Türkiye gibi hemen hemen tüm gelişen ülke para birimlerinin dolara karşı sert değer kaybetmelerine neden olduğunu belirten Tufan, küresel risk iştahının düşmesinin, global yatırımcıların güvenli liman olarak dolara yönelmesine neden olduğunu söyledi. Tufan,” TL dolara karşı yıl başından bugüne yaklaşık yüzde 25’in üzerinde değer kaybetti. Bizimle aynı kategoride değerlendirilen Arjantin Pesosu yaklaşık yüzde 30, Brezilya Reali yüzde 10, Hindistan Rupisinin ise yaklaşık yüzde 7 değer kaybetmiş. Bu süre zarfında TL’nin Arjantin pesosu haricinde diğer gelişen ülke para birimlerinden negatif ayrıştı. Bu ayrışmamızın temel nedenlerin ise  yükselen kura karşı TCMB’nin adımlarının tartışılması, faizlere yönelik beklentilerin piyasaları tatmin etmemesi, Türkiye ekonomisine yönelik olumsuz rapor ve analizlerin son dönemde daha fazla yer alması şeklinde özetleyebilirim” dedi.