Deneyim yolculuğu

0
94

EMRE KUZLU’NUN tasarım deneyimi yolculuğuna tutarlı marka iletişimi damgasını vuruyor. Mayan I-AM, tasarım dünyasından önemli metodolojilerle ilerliyor.

Deneyim tasarımı ajansı olmak nedir? Kısaca I-AM’den bahsedebilir misiniz?
I-AM, tasarım araştırmacıları, mimarlar, servis ve kullanıcı deneyimi tasarımcıları, iletişimcilerden oluşan; insanı tasarımların kalbine yerleştiren bir yer. ‘Markaların insanlara iyi bir deneyim sunmasını sağlayarak, marka ve kullanıcıları arasında güçlü ve sürekli bir bağ kurulmasını sağlıyoruz. Bunu yaparken de yine insanlardan ilham alıyoruz. Buna göre kendi marka stratejimizi ‘İnsandan İlham Alan Deneyimler’ olarak konumlandırdık.
İnsanların her gün kullandıkları servislere fiziksel ve dijital tüm temas noktalarını kapsayan bütüncül bir anlayış ile yaklaşıp, markalar ile kullanıcıları için hedefledikleri deneyimleri yaratıyoruz. Kullanıcının ihtiyaç ve isteklerini en iyi şekilde analiz etmesini sağlayan lometodolojilerimiz ile marka hedeflerini de göz önünde bulundurarak tasarım stratejisini oluşturuyoruz. 130 kişilik multi- disipliner bir kadroyla 4 ülkede, Türkiye ve dünyadan birçok marka için kullanıcılarına yaşatmayı hedefledikleri deneyimlere ulaşmalarını sağlıyoruz.

I-AM İstanbul’un global yolculuğu nasıl başladı ve nasıl devam etti?
Yıllardır Londra’da deneyim tasarımı üzerinde hizmet veren I-AM ile 10 sene önce Tünel’de bir cafe’de yemek yedik ve masadan ortak olarak el sıkışıp kalktık. O zaman ilk mimarlık firmamı birlikte kurduğum ortağımla iki mimardık, deneyim tasarımı bizim de yabancı olduğumuz bir kavramdı. Bugünse bütüncül bir bakış açısıyla deneyim tasarımı kurguları yaratıyoruz ve Türkiye’de bu kavram etrafında marka ve tüketicileri bilinçlendiriyoruz. 2013’te gerçekleşen bir şirket birleşmesi sonucu Türk ve İngiliz ortaklığında global bir yapı kurduk ve markamızı I-AM olarak tek bir çatı marka altında toplandık. İstanbul ofisi olarak, diğer stüdyolarımızdan farklı olduğumuz konu ise; marka ve mimari tasarım ekiplerinin yanı sıra, servis ve dijital tasarım ekibinin İstanbul’da yer alıyor olması. Bu ekip, globaldeki bütün projelerin dijital ve servis tasarımını üstleniyor.
 
Hangi sektörler için tasarımlar yapıyorsunuz. En çok öne çıktığınız sektör hangisi?
Bankacılık sektörü, sıkça çalıştığımız sektörlerden biri. 10 sene önce Garanti Bankası’nın marka kimliğini çok daha canlı ve dinamik bir konsept olan Living Green ile yeniledik ve bütün yeni şube konseptlerini biz tasarladık. Garanti Bankası’yla başlayarak Türkiye’deki birçok bankanın şube dönüşüm projelerini birlikte yürüttük. Sonrasında Türkiye, Avrupa ve Orta Doğu ülkelerinde çok sayıda banka şube konsepti yaratmamız, bu alanda bilgi birikimimiz olmasına sebep oldu.
Şu an şube konsepti ve marka tasarımı denince bankaların aklına ilk olarak I-AM geliyor. Son dönemde özellikle, paylaşımlı çalışma alanları (co- working), küçük metrekarelerdeki konut projeleri ve ortak yaşam alanları (co-living) hem Türkiye’de hem de ABD ve Avrupa’da üzerinde çalıştığımız projeler. Yine, perakende sektöründe aralarında Nike, Unilever, Diesel gibi hem Türkiye, hem globalde birçok öncü marka için konseptler tasarlıyoruz. Yeme-içme sektöründe Londra, İstanbul, Dubai, Katar’da birçok fast casual ve fine dining konsepti tasarladık. Türkiye’de tasarladığımız restoranlar arasında, Ferahfeza, Leb-i Derya ve Mey/Diageo ile tasarladığımız yeni nesil meyhane restoranlarını sayabiliriz.
Konaklama sektöründe ise İrlandalı yatırım şirketi Kerten Group ile birlikte ilki İstanbul’da açılan, yeni nesil otel konsepti Cloud 7’ı yarattık. Cloud 7 ile şu anda Avrupa ve birçok Ortadoğu ülkesinde yeni projelere devam ediyoruz.
 
I-AM İstanbul’un tasarım anlayışı hangi kriterler üzerine şekilleniyor?
I-AM olarak bizim için öncelikle kullanıcıyı tanımak önemli. “Kimin için tasarlıyoruz sorusunu sorarak kullanıcının ihtiyaçlarını derinlemesine analiz ediyoruz. Sadece ihtiyaçları sıralamak değil, kullanıcıyla empati kurarak ihtiyaçların altında yatan nedenleri anlamak, doğru bir kurgu oluşturmamızı sağlıyor. Bunun sonucunda, markaların hedef kitlesiyle iletişim kurabilen, marka hakkında net ve pozitif izlenimler veren deneyimler tasarlıyoruz. Kreatif ekibimiz, yaptığımız tasarım araştırmalarının tasarım stratejisini oluşturuyor, birlikte çalıştığımız markaları rakiplerinden ayrıştıracak görsel bir dil yaratıyor ve müşterilerine dokundukları tüm fiziksel ve dijital temas noktalarında tutarlı bir marka iletişimi sergilemelerini sağlıyor. Tüm bunların yanında, mimari ve iç mimari tasarım, marka iletişimini şekillendirmede son derece kritik bir öneme sahip. Hedef kitle üzerinde arzu edilen etkiyi yaratacak mekanlar tasarlamak için bütüncül bir yaklaşım sergiliyoruz.

Hedefleriniz neler?
Uzun vadede daha çok büyüme hedefimiz var. Şu an dört ofisimiz var ve kısa vadede farklı ülkelerde yeni ofisler açarak hizmet verdiğimiz pazarları genişletmeyi planlıyoruz. Türkiye ve yurtdışında imza attığımız mimari ölçekli projelere yenilerini eklemeyi hedefliyoruz. Fiziksel ve dijitalin arasındaki sınırların belirsizleştiği bir dünyada, mecra odaklı değil de deneyim odaklı bakış açımızla insan odaklı, yenilikçi ve sıra dışı projelere imza atmaya devam etmek istiyoruz.
 
Birkaç projeden bahseder misiniz?
Bankacılık sektöründe Garanti için yeni marka kimliği yaratarak bütün şube konseptlerini, ATM ekranlarını ve Paragaranti platformunu tasarladık. Yeme içme sektöründe Unilever için Soft Republick markasını yarattık ve ilk pop-up mağazaları eşzamanlı olarak Londra ve İstanbul’da farklı lokasyonlarda açıldı. Konaklama sektöründe House Hotel’in marka kimliğini tasarladık, şu anda da House Hotel Kuwait’in konsept tasarımını üstlenmiş durumdayız. Yine House Hotel’in ait olduğu Kerten Group için, millennial’ların ihtiyaçlarına yönelik Cloud 7 otel konseptini tasarladık. İlki İstanbul’da hayata geçti, diğerleri de orta doğuda farklı lokasyonlarda yakın zamanda hayata geçecek. Bunların dışında perakendede Nike, D&R gibi büyük markalar için mağaza deneyimi yarattık.