Çetinkaya: 2. çeyrekten itibaren kademeli toparlanma öngörüyoruz

0
19

 Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Murat Çetinkaya, yakın dönemde açıklanan göstergelerin bu yılın ilk çeyreğinde iktisadi faaliyette ılımlı bir seyir olabileceğine işaret ettiğini belirterek, “Mal ihracatındaki güçlü artış eğiliminin devam edeceği, alınan tedbir ve teşviklerin yurt içi talebi destekleyeceği, belirsizlik algısında ve finansal koşulların sıkılığında iyileşme olacağı varsayımlarıyla yılın ikinci çeyreğinden itibaren iktisadi faaliyette kademeli bir toparlanma öngörüyoruz.” dedi.

Merkez Bankasının 85. Hesap Dönemi Olağan Genel Kurulu, Bankanın İdare Merkezi Toplantı Salonu’nda gerçekleştirildi.

Çetinkaya, yakın dönemdeki makroekonomik gelişmeleri değerlendirdiği konuşmasında, küresel büyümenin geçen yıl küresel finansal krizden bu yana sürdürdüğü zayıf seyrini koruduğunu, gelişmekte olan ülkelerde büyümenin zayıf olduğu son 5 yıllık dönemde Türkiye ekonomisinin göreli olarak iyi bir performans gösterdiğini kaydetti.

Gayri Safi Yurt İçi Hasılanın (GSYİH) ise geçen yıl ağırlıklı olarak nihai yurt içi talebin etkisiyle yüzde 2,9 arttığına dikkati çeken Çetinkaya, net ihracatın, turizm gelirlerindeki kayıpların da etkisiyle büyümeyi azaltıcı yönde etkide bulunduğunu söyledi.

Yakın dönemde açıklanan göstergelerin 2017 ilk çeyreğinde iktisadi faaliyette ılımlı bir seyir olabileceğine işaret ettiğini bildiren Çetinkaya, “Bununla beraber, mal ihracatındaki güçlü artış eğiliminin devam edeceği, alınan tedbir ve teşviklerin yurt içi talebi destekleyeceği, belirsizlik algısında ve finansal koşulların sıkılığında iyileşme olacağı varsayımlarıyla yılın ikinci çeyreğinden itibaren iktisadi faaliyette kademeli bir toparlanma öngörüyoruz.” ifadelerini kullandı.

“Net ihracat büyümenin en önemli sürükleyicilerinden biri olacak”
Öncü göstergelerin ihracatın ithalattan daha hızlı büyüdüğünü gösterdiğini belirten Çetinkaya, Türkiye’nin küresel ihracattaki pazar payının artış eğilimini koruduğunu bildirdi.
Çetinkaya, “Bu çerçevede, 2017 yılında net ihracatın büyümenin en önemli sürükleyicilerinden biri olmasını bekliyoruz.” dedi.

Cari işlemler dengesinde 2014’ten itibaren gözlenen iyileşme sürecinin 2016’nın üçüncü çeyreğine kadar devam ettiğini hatırlatan Çetinkaya, enerji fiyatlarındaki düşüşün bu eğilime katkı sağlamayı sürdürürken, olumsuz jeopolitik gelişmeler ve turizm gelirlerindeki azalmanın yılın ikinci yarısında cari dengedeki iyileşmeyi yavaşlattığını kaydetti.

Çetinkaya, şöyle devam etti:

“Avrupa Birliği ülkelerinde ılımlı talep koşullarının devam etmesi ve ithalatın zayıf seyretmesi cari dengeye olumlu etki ediyor. Yakın dönem eğilimine dair veriler cari dengedeki iyileşmenin devam edeceğine işaret etmektedir. 2017 yılında ihracattaki artışın ithalattan daha yüksek gerçekleşeceğini tahmin ediyoruz. Petrol ve diğer emtia fiyatlarındaki kademeli yükseliş ithalatı artırırken, iç talepteki ılımlı seyir ve reel kurdaki değer kaybı ters yönde etki yapıyor. Bu çerçevede, 2017 yılında cari işlemler açığının GSYİH’ye oranının 2016 yılı seviyesine yakın, yüzde 4’ün altında gerçekleşeceğini tahmin ediyoruz. Cari işlemler açığının finansmanı ağırlıklı olarak uzun vadeli borçlanma ve doğrudan yatırımlarla sağlanmaktadır.”

Enflasyondaki artış
Çetinkaya, 2016’da yıllık tüketici enflasyonunun temelde gıda enflasyonu kaynaklı dalgalı bir seyir izleyip, yıl sonunda yüzde 8,5 olarak gerçekleştiğini anımsatarak, çekirdek enflasyon göstergelerinin ise yıl boyunca kayda değer bir düşüş gösterirken son çeyrekte yaşanan döviz kuru gelişmelerine bağlı olarak aralık ayında yükseldiğini kaydetti.

Bu yılın mart ayında yıllık enflasyonun yüzde 11,29 olduğunu hatırlatan Çetinkaya, “Enflasyonun şubat ve mart aylarında çift haneye ulaşmasına yol açan temel unsurlar, işlenmemiş gıda fiyatlarındaki baz etkisi, 2016 yılındaki vergi artışları ve kur geçişkenliği olmuştur.” ifadelerini kullandı.

Son dönemde birden fazla maliyet ve arz şokunun aynı anda ortaya çıkmasıyla enflasyonda hızlı bir yükseliş gözlendiğine dikkati çeken Çetinkaya, “2016 Kasım ayından bu yana yıllık enflasyonda gözlenen 4,3 puanlık artışın 2,8 puanının enerji ve gıda kalemlerinden kaynaklanmış olması, arz yönlü faktörlerin önemini gösteriyor. Enflasyonda gelinen yüksek seviyeler, beklentiler ve fiyatlama davranışlarında bozulma riskine işaret ediyor.” değerlendirmesinde bulundu.

Merkez Bankası olarak, 2016’da enflasyon görünümüne karşı sıkı, döviz likiditesinde dengeleyici ve finansal istikrarı destekleyici politika duruşu koruduklarına işaret eden Çetinkaya, geçen yılın kasım ayında, küresel ekonomi politikalarına ilişkin devam eden belirsizlikler ve ABD politika faizi beklentilerinin yukarı yönlü güncellenmesi, diğer gelişmekte olan ülkelerde olduğu gibi, Türkiye’de de finansal piyasalarda oynaklığa ve döviz kurunda yükselişe yol açtığını belirtti.

Çetinkaya, bu gelişmelerin enflasyon beklentileri ve fiyatlama davranışları üzerindeki etkilerini sınırlamak amacıyla kasım ayında bir miktar parasal sıkılaştırma gerçekleştirdiklerini anımsattı.

Ocak ayında ise döviz kuru piyasasındaki aşırı hareketlerin fiyat istikrarı üzerindeki olumsuz etkisini sınırlamak amacıyla güçlü bir parasal sıkılaştırmaya gittiklerine değinen Çetinkaya, şöyle devam etti:

“Para politikası fiyat istikrarını sağlama yönünde etkin şekilde kullanılmaktadır. 2017 yılının başında döviz piyasasında iktisadi temellerden kopuk ve sağlıksız fiyat oluşumları gözlenmiştir. Döviz kurunda yaşanan bu şoklar bir yandan iktisadi faaliyette kayda değer bir yavaşlamaya neden olurken diğer yandan enflasyonist baskıları artırıp orta vadeli görünümde bozulma riski yaratmıştır. Bu nedenle, ödünleşimleri dikkate alan ve koordineli bir politika bileşimi benimsenmiş ve finansal koşullar üzerinde ilave sıkılık oluşturmadan döviz kurundan gelen maliyet yönlü enflasyon baskılarının hafifletilmesi hedeflenmiştir. Diğer taraftan düzenleyici kurumlar ile Hükümet tarafından da kredi kanalını destekleyici adımlar atılmıştır. Aldığımız bu tedbirlerin olumlu etkisini gözlemlediğimizi vurgulamak isterim. Ocak ayındaki adımlarımızın ardından getiri eğrisinin eğiminin negatif olması ve döviz kuru oynaklığının ciddi anlamda azalması bu kararların bir yansımasıdır.”
Çetinkaya, öte yandan, kamu teşvikleri ve makro ihtiyati tedbirlerin etkisiyle kredi büyümesinin geçen yılın son çeyreğinden itibaren toparlandığını söyledi.

Mevcut politikaları enflasyon üzerindeki riskleri dengelemeye yönelik sıkı bir duruş olarak tanımladıklarını ifade eden Çekinkaya, “Para politikası kararları alınırken orta vadeli enflasyon görünümünü dikkate aldığımızı hatırlatmakta fayda görüyorum. Bu nedenle enflasyon görünümünde belirgin bir iyileşme sağlanana kadar para politikasındaki sıkı duruşumuzu koruyacağız.” dedi.  

Fiyat istikrarı
Çetinkaya, para politikasının, enflasyonla mücadele ve dengeli büyümeye katkısıyla ekonominin uzun dönemli potansiyel büyümesini desteklemeye devam edeceğini, yapısal reformlardaki ilerlemelerin ise Türkiye’nin büyüme potansiyelini artırarak enflasyonla mücadeleye ilave destek sağlayacağını kaydetti. 

Bu bağlamda, beşeri sermaye ve işgücü piyasalarına yönelik adımlar, teknoloji ve yenilikçiliği destekleyen bir yapının oluşturulması ve tasarrufların artırılmasının başlıca reform alanları olarak öne çıktığına değinen Çetinkaya, Merkez Bankası olarak fiyat istikrarını sağlamaya yönelik oluşturdukları strateji ve bunun bankanın yapılanmasına ve faaliyetlerine yansımaları hakkında bilgi verdi.

Çetinkaya, bankanın yasayla belirlenmiş temel amacının fiyat istikrarını sağlamak ve sürdürmek olduğunun altını çizerek, bunun konunun önemini açık şekilde ortaya koyduğunu vurguladı. 

Ekonomi yazınında fiyat istikrarının orta ve uzun vadede toplumsal refaha doğrudan katkısı konusunda bir uzlaşının olduğuna işaret eden Çetinkaya, “Buna göre, fiyat istikrarının kalıcı olarak sağlanması ekonomide öngörülebilirliği artırır, yatırım ve finansman koşullarının iyileştirilmesi için elverişli bir ortam sağlar. Fiyat istikrarını sağlama konusunda merkez bankaları birincil role sahiptir. TCMB de yasayla belirlenmiş amacı doğrultusunda para politikası araçlarını halihazırda etkin biçimde kullanıyor. Geçmiş tecrübeler fiyat istikrarının kalıcı olarak sağlanabilmesi için enflasyonla mücadelenin bütüncül bir çaba ve yapısal bir yaklaşımla desteklenmesi gerektiğine işaret ediyor. Ödünleşimlerin asgari düzeyde tutularak kalıcı sonuçlar elde edilmesi bakımından ekonomideki ilgili tüm kurum ve paydaşların sürece katkıda bulunması büyük önem taşıyor.” diye konuştu.

“Gıda Komitesinde sergilenen ortak kurumsal çaba genişletilecek”
Çetinkaya, enflasyon katılığını artıran yapısal konularda ilerleme sağlanmasının önemine de dikkati çekerek, 2016’nın fiyat istikrarı odağının güçlendirildiği ve iletişim politikasında önemli adımlar atıldığı bir dönem olduğunu söyledi.

Geçen 10 yılda yaşanan deneyimler ışığında, fiyat istikrarına kalıcı olarak ulaşmak için bütüncül bir strateji tasarlayarak kamuoyuyla iletişimini gerçekleştirdiklerini ifade eden Çetinkaya, şöyle konuştu:

“Bu strateji, Merkez Bankasının para politikası araçlarını enflasyonla mücadele yönünde gerektiği zamanda ve ölçüde kullandığı bir çerçeveye ilaveten yapısal unsurlara dair farkındalığı artırarak paydaşlarla ortak çabayı esas alan bütüncül bir yapı öngörüyor. Yapısal alanlarda çözüm önerilerine katkıda bulunmak ve ortak bir tartışma platformu oluşturmak amacıyla geçtiğimiz yıl önemli adımlar attık. Bankamız bünyesinde yeniden yapılanmaya giderek Yapısal Ekonomik Araştırmalar Birimimizi kurduk. Böylelikle, reel sektörle yakın iletişim halinde enflasyonla mücadelede yapısal alanlarda çözüm önerileri geliştirecek bir kurumsal kapasite oluşturmuş bulunuyoruz. Bu yeni birimimiz politika oluşturma sürecine destek sağlama çalışmaları ve yürüttüğü araştırmalara ilave olarak iki önemli konuda da faaliyette bulunuyor. Bunlardan ilki Gıda ve Tarımsal Ürün Piyasaları İzleme ve Değerlendirme Komitesi (Gıda Komitesi) kapsamındaki faaliyetlerden oluşuyor. Diğeri ise reel sektöre ilişkin bölgesel ve sektörel saha bilgisi derlenmesine ilişkin çalışmaları kapsıyor.”

Çetinkaya, enflasyonda yüksek oynaklığa yol açan gıda fiyatları konusunda çalışmalar yürütmek amacıyla kurulan Gıda Komitesinin 2016’da yeni bir yapıya kavuştuğunu hatırlatarak, önümüzdeki dönemde Gıda Komitesinde sergilenen ortak kurumsal çabanın fiyat istikrarıyla ilişkili diğer yapısal alanlarda genişletilerek hayata geçirilmesi için gerekli adımların atılmasının planlandığını bildirdi. 

Fiyat istikrarına kalıcı olarak ulaşabilmek için yapısal konulardaki çabaların bütüncül bir yaklaşımla desteklenmesinin önemine işaret eden Çetinkaya, bu çerçevede son yıllarda reel sektörü yakından izleme ve anlama çabalarını güçlendirme yoluna gittiklerini anlattı.

Çetinkaya, ekonomiye dair güncel gelişmeleri takip ve reel sektörle iletişim ağlarını sağlamlaştırmak amacıyla yaptıkları firma görüşmelerinin kapsamını genişleterek süreci daha etkin yönetmek üzere banka organizasyon yapısında gerekli düzenlemeleri yaptıklarını vurguladı. Çetinkaya, şöyle devam etti:
“Merkez Bankası olarak, düzenli aralıklarla ülkemizin farklı şehirlerindeki firmaları ziyaret etmekteyiz. Bu görüşmelerde, bir yandan firmaların faaliyet ve beklentilerine dair değerlendirmelerini alırken, diğer yandan da yapısal sorunların tespit edilmesine gayret ediyoruz. Bütün bu çabaların etkinliğini ve kamuoyu nezdinde farkındalığı artırmak amacıyla geçtiğimiz yıl içinde kamuoyuyla iletişimi güçlendirmek için bazı yenilikler yaptık. Bu doğrultuda, ilk olarak reel sektör temsilcileri ve finans kuruluşlarıyla düzenli toplantılar gerçekleştirildi. Ardından, yatırımcı ve analistlerle teknik içerikli görüşmeler artırıldı ve kapsamı genişletildi. İletişim alanında güncel teknolojik gelişmeleri yakından takip ederek sosyal medya araçlarını daha aktif kullanmaya başladık. Ayrıca, bankamız çalışanlarının görüşlerini kamuoyu ile paylaşabilmeleri, tartışmaya açmaları ve ekonomi gündemine zamanlı katkıda bulunabilmeleri amacıyla, ‘Merkezin Güncesi’ adlı blog sitesini açtık. Yeni iletişim faaliyetlerimizle, farklı hedef kitlelerin bilgi ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik uygulamalarımızı büyük ölçüde iyileştirmiş bulunuyoruz.”

“İktisadi faaliyet toparlanma eğilimine girdi”
Türkiye ekonomisinin son yıllarda güçlü bir performans sergilediğini ifade eden Çetinkaya, yakın dönemdeki makroekonomik gelişmelerin Türkiye ekonomisinin dayanıklılığını teyit ettiğini vurguladı. 

Çetinkaya, maliye politikası ve makroihtiyati politikaların destekleyici duruşunun katkısıyla iktisadi faaliyetin toparlanma eğilimine girdiğini belirterek, şunları kaydetti:

“Diğer taraftan, para politikası fiyat istikrarını sağlama yönünde etkin şekilde kullanılmaktadır. Önümüzdeki dönemde yapısal alanlarda atılacak adımların fiyat istikrarına kalıcı biçimde ulaşılmasına katkı sağlayacağı kanaatindeyiz.  Bankamız, yasayla kendisine verilen görev çerçevesinde fiyat istikrarı hedefi doğrultusunda finansal istikrarı da gözeterek Türkiye ekonomisinin dengeli ve sürdürülebilir büyüme sürecine katkı yapmaya devam edecektir. Küresel ölçekte öngörülebilirliğin düşük olduğu bir dönemden geçerken bize düşen en önemli görev, temel hedeflerimiz doğrultusunda ilerlemektir.”

Çetinkaya, Merkez Bankasının 85’inci yılını geride bıraktığını hatırlatarak, “Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası köklü geçmişi ve sahip olduğu kurum kültürüyle ülkemizin en önemli ekonomi kurumlarından biridir. Bankamız geçmişte olduğu gibi bugün de ekonomik istikrara ve ülke refahına katkı yapmayı amaçlayarak faaliyetlerini sürdürmektedir.” diyerek konuşmasını tamamladı.