Canikli: TCMB banka senedini araç olarak kullanmayacak

0
36

Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının (TCMB) banka senedi ile hiç bir işi olmayacağını belirterek, “Yani araç olarak kullanmayacak.” dedi.

Canikli, Vodafone Türkiye’nin ana sponsorluğunda, Capital ve Ekonomist dergilerinin öncülüğünde düzenlenen CEO Club Büyüme ve İstihdam Zirvesinde basın mensuplarının sorularını yanıtladı.
İstanbul Finans Merkezinin üst yöneticisinin (CEO) olup olmayacağına ilişkin bir soru üzerine Canikli, “Hayır, CEO yok.” dedi.

Banka senetlerine ilişkin soruları da yanıtlayan Canikli, TCMB’nin banka senedi ile hiç bir işi olmayacağını belirterek, “Yani araç olarak kullanmayacak. Zaten TCMB kanununda bir değişiklik yapmadan, biz o sistemi regüle etmiş olsaydık bile, Merkez Bankası kanunda değişiklik yapmadan yine kullanamazdı. Ama şimdi tamamen… Piyasadaki hassasiyeti dikkate aldık. Onu da saygıyla karşılıyoruz. Öyle bir amaç yoktu ama piyasanın öyle bir hassasiyeti oluştu. O yüzden Merkez Bankası tamamen bu işin dışında, hiç bir şekilde orayı kullanmayacak.” dedi.

Canikli, bu konuda bir vazgeçme olup olmadığının sorulması üzerine, “Vazgeçme diyebilirsiniz. Merkez Bankasının bu yöntemi, bu aracı hiç bir şekilde kullanması söz konusu olmayacak. Çok net bir şekilde söylüyorum.” diye konuştu.

Kredi Garanti Fonu (KGF) kredilerinin kalıcı hale getirilip getirilmeyeceğinin sorulması üzerine Canikli, KGF’nin 250 milyar liralık bir paket olduğuna işaret ederek, şunları kaydetti:

“O bitince bitecek. Her şeyi ilan ettik. Her şey açık. Dolduğu anda bu proje tamamlanmış olacak. Dolayısıyla geçici, kalıcı bir şey değil. Kredi genişlemesi de özel bir durumdu. Bu KGF nedeniyle bir miktar hedeflediğimiz gibi genişledi. Bundan sonra normal trendine girecek. Olağan dışı bir dönem yaşadık. Özel bir paketti. Şimdi olağanüstü dönem bitti, her şey normale dönüyor. KGF destekli kredi nedeniyle kredi genişlemesini genel şeye sokmamak lazım. Kesinlikle özeldir. Bundan sonra normal kulvarına girecektir.”
 
“Hiç bir zaman satma gündeme gelmedi”
Başbakan Yardımcısı Canikli, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) bünyesindeki şirketlere yönelik de değerlendirmelerde bulundu.

Baştan beri kuralın belli olduğunu, bu şirketleri kayyum sıfatı ile yönettiklerini vurgulayan Canikli, “Mahkemeler bu şirketlerle ilgili, bunlar üzerinden teröre finansman desteği sağlandığı, terör örgütleri adına kara para aklandığı gerekçeleriyle yönetimine kayyum tayin ediyor.” diye konuştu.

Canikli, normalde geçmişte bunun tek tük uygulanan bir sistem olduğunu, ama Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) bağlantısı nedeniyle çok sayıda firmaya bu şekilde kayyum ataması söz konusu olunca, bu şirketlerin yönetim sorununun gündeme geldiğinin altını çizdi.

Bir ceza yargılaması bulunduğuna, terörün finansmanı iddiasının söz konusu olduğuna işaret eden Canikli, şunları anlattı:

“Sayı az olsaydı sorun yoktu. Sayı hızla artmaya başlayınca, yönetim problemleri de ortaya çıkmaya başladı. Eğer biz o şekilde bırakmış olsaydık, ekonomi üzerinde de ciddi ağırlığı olan firmalar var, bunların büyük çoğunluğu batmış olurdu. Bu tehlikeyi gördük. Hızlı hareket ettik ve TMSF’yi devreye soktuk. Çünkü mahkemelerin görevi yönetmek değil. Biz bu şirketleri mahkemenin sonuna kadar, yargılama sonuna kadar yöneteceğiz. Görevimiz o. Yani şu anda henüz bunlar devlete geçmiş değil. Yargılama devam ediyor.
Yargılama sonunda mahkemeler iki karar verir: Ya suçlu bulur, bu şirketler üzerinden terör örgütlerine finansman sağlandığı şeklinde bir karar verir. O zaman müsadere kararı verir, bütün şirketler devlete geçer. Devlete geçtikten sonra da satılır. Ama ne zaman? Yargılama sonunda… Ya da şirketler üzerinden terör örgütlerine finansman sağlanmadığı şeklinde bir tespiti olur mahkemenin, o zaman da sahiplerine iade edilir. Yani iki ihtimal söz konusu. Bize gelen bilgilere göre bu kayyum atanan firmaların tamamı üzerinden terör örgütlerine kaynak aktarılmış gözüküyor. Dolayısıyla mahkeme de bu kanaatte olursa sonuçta bunların hepsi müsadere edilip devlete aktarılacak. Şu anda biz bunları yönetiyoruz, mahkeme sonuna kadar da yöneteceğiz. Basiretli tüccar gibi, ticari teamüllere uygun bir şekilde.”

“Hiç bir zaman satma gündeme gelmedi.” diyen Canikli, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Ama ilk düzenlemelerde KHK’lara koyduk. Hangi durumlarda satıyoruz? Mali yapısı bozulmuş, içi boşaltılmış, zarar eden, faaliyetine devam etmesinde fayda umulmayan ya da bu şekilde yönetilmesi zor olan, kan kaybeden firmaları satıyoruz. Satmamız gerekir. Çünkü zarar eden bir firmayı devam ettirirseniz ne olur, zarar büyür. Devredilmeden önce FETÖ mensupları tarafından içi boşaltılmış firmalar da var. Ya da çok özel firmalar var. Bilişim alanında var, başka alanlarda var. Oranın çok özel bir şekilde yönetilmesi gerekiyor. Yani bizim o yönetimi sağlamamız mümkün değil. Ekonomi açısından da önemli. Biz yönettikçe kan kaybediyor. Onları da bir an önce, bu alanda faaliyette bulunan firmalara satmak şeklinde… Yani devamında fayda umulmayan kavramı da bunu içeriyor.”
 
“Takvim olarak bir şey söylemeyeyim, ama sonuç itibarıyla çözeceğiz”
Nurettin Canikli, Dumankaya ve Fi Yapı gibi gayrimenkul şirketlerinden mağdur olanlarla ilgili özel bir çalışmalarının olup olmadığı sorusunu da yanıtladı.

Bazı firmalarda inşaatların yarım kaldığını anımsatan Canikli, bu firmalara kayyum atandığında para olmadığını ve buralarda ciddi mağduriyetler olduğunu dile getirdi. Canikli, bu anlamda ismi gündeme gelmeyen başka firmalar da olduğu bilgisini verdi.

Devraldıkları firmaların mali yapısının durumunun, bu mağduriyetleri giderecek durumda olmadığını aktaran Canikli, bu firmalara kayyum atandığı için mağdurlar tarafında beklenti oluştuğunu ifade etti.
Canikli, kendilerinin de bunu nasıl çözebileceklerine yönelik epeydir kafa yorduklarını vurgulayarak, konuyla ilgili şunları kaydetti:

“Bazı modeller geliştirdik. Muhtemelen çözeceğiz. Mağduriyetleri giderecek bir kaç modelimiz var. Bir kaç proje üreterek, oradan elde edeceğimiz kaynakla bunları tamamlamak şeklinde… Onlarda birkaç yarım kalmış proje var. Onlar da karlı değil aslında. Ama karlı hale getirip kaynak üretmeye çalışıyoruz. Orada özel sektör yönetiminin bütün yöntemlerini kullanıyoruz. Tabi kamuya da yük olmaması gerekiyor. Ama sanıyorum bir formül bulacağız. Halen çalışıyoruz. Takvim olarak bir şey söylemeyeyim, ama sonuç itibarıyla çözeceğiz.”
 
“SPK’nın düzenlemesi yeterli”

Başbakan Yardımcısı Canikli, banka varlık senetleri ile ilgili yasal düzenlemenin ne zaman çıkabileceği ile ilgili bir soru üzerine, “Onun için yasal düzenlemeye ihtiyaç yok. SPK’nın düzenlemesi yeterli.” yanıtını verdi.
Hassasiyet nedeniyle banka senetlerini de bir miktar geciktirebileceklerini belirten Canikli, “Hiç aklımıza bile gelmeyen bir hassasiyet oluştu. Ama önemli. 2002 öncesinde çok kötü tecrübeler var. Hassasiyet oluşunca yeni bir yanlış anlamaya meydan vermemek açısından belki onu şu anda gündeme getirmeyebiliriz. Çıksa bile, yayınlansa bile Merkez Bankası onu zaten kullanamayacak. Çok net.” ifadelerini kullandı.

Canikli, nokta atışı teşviklere yönelik, ilgili bakanlıkların çalışmaları olduğunu, alan, ürün ve sektör çalışması yaptıklarını söyledi.

Firmalara bazı ürünleri belirli fiyat seviyesinde üretmelerini söyleyeceklerini aktaran Canikli, bir çok alanda ürün olacağını, ama hepsinin ortak özelliğinin teknoloji yoğun ürünler olacağını dile getirdi.

Canikli, bu konuyla ilgili çalışmalarını yaptıklarına dikkati çekerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Bu konuda Varlık Fonu da şöyle devreye girecek; bu tür alanlar genelde uzun vadeli finanse edilmesi gereken alanlar. Yani dönüşü uzun olan, bazen 5, 10, 15, hatta 20 yıl olan, dolayısıyla mevcut finansman sistemimiz bu kadar uzun vadeyi düşük maliyetle finanse edemiyor. Varlık Fonu bu tür şeylerde devreye girecek.”
Şirketlere verecekleri nokta atışı teşviklerde Varlık Fonunun da finansman açısından devreye girip girmeyeceğinin sorulması üzerine Canikli, “Tabi, finansman olacaksa Varlık Fonu onu birlikte yapabilir, finansman desteği olarak yapabilir, her türlü formatta girebilir, sınır yok…” dedi.

Canikli, Uluslararası Gayrimenkul Borsasının ne zaman kurulacağı ve fiziki merkezinin nerede olacağının sorulması üzerine, “Ona İSEDAK bünyesinde karar verilecek. Bizim elbette tercihimiz her zaman Türkiye, İstanbul ama sonuç itibariyle İSEDAK bünyesinde karar verilecek.” ifadelerini kullandı.