Bitcoin ve BlockChain’in Türk filmini hatırlatan hikayeleri

0
78

Cryptolocker sayesinde Bitcoin kullanmayı öğrenen yönetici sayısı artarken, Bitcoin’in kendisi olarak varlığını ne kadar sürdüreceği tartışılıyor. Ancak arkasındaki BlockChain teknolojisi geleceğin en önemli ticari işlem platformu olmaya aday.

Bitcoin ortaya çıkmasının ardından sürekli ilgi alanımda oldu. Ancak ne olacağını merak ederek izlemeye başla- mam Fortune Editörü Dan Primack’ın basını içermeyen bir toplantıda iki analistin girdiği bahsi aktarmasıyla
oldu.

Bahis beş yıl içinde Bitcoin’in akıbeti ile ilgiliydi. Bahse girenlerden biri Bitcoin’in yaygın olarak kullanılan bir para birimine dönüşeceğini, diğeri ise Bitcoin’in kendi adıyla tamamen ortadan kalkacağını ancak bütün hükümetlerin buradaki teknolojiyi kendi dijital para birimleri ve finansal işlem sistemleri olarak kullanacağını söylüyordu. Yazıyı bulamadığım için netleştiremedim; bahis süresi 10 yıl da olabilir.

Benim açımdan, işin ilgi çekici hale gelmesini sağlayan bu değişim belirsizliğiydi. Bir süre sonra Deloitte Kanada Araştırma Direktörü Duncan Stewart’ın gelecek öngörülerini dinlerken Bitcoin ile ilgili karamsar yorumlarının ardından devlet etkisini sordum.

Duncan karamsarlığını sürdürünce “What if” diye sorumu ileri götürdüm. O sırada Ukrayna krizi vardı ve Rusya döviz rezervinden 500 milyar doları piyasaya sürme tehdidinde bulunmuştu. Rezerv para birimi olarak Bitcoin’in tutulması konusunda net bir sonuca varamamıştık.

Aradan bir süre daha geçti ve Duncan bu sefer Türkiye’ye gelip 2016 beklentilerini anlattıktan  sonra soru cevap bölümünde “Neden Bitcoin’i sormuyorsunuz” dedi ve kendi sorusunun yanıtını kendisi verdi: “Bitcoin öldü.”

Duncan şöyle devam etti: “Bitcoin piyasasının yüzde 60’ını dört Çinli kontrol ediyor ve Bitcoin sahipleri paralarını çekebilmek için ödeme yapmak zorunda kalmaya başladı. Bu Bitcoin’in ölü mü demek.”
Sonra BlockChain güzellemesi başladı: “BlockChain ise çarpıcı bir biçimde güçlenecek. Sadece paranın değil fikri mülkiyetin de alışverişi için mükemmel bir sistem sunuyor.”

Duncan, yazdığı herhangi bir yazının ya da içeriğin internette kimler arasında el değiştirdiğinden ve bir biti bile değiştirildiğinde bundan haberdar olmasını sağlayacak BlockChain teknolojisine neredeyse tapıyordu.

Biz “Bitcoin Öldü, Yaşasın BlockChain sloganları atarken Fortune Türkiye’nin web sitesi, “Bitcoin 2030’da rezerv para birimi haline gelebilir” haberine yer veriyordu.

Haber şöyleydi: “İngiltere merkezli danışmanlık şirketi Magister Advisors, dijital para birimi Bitcoin’in İsviçre Frangı ve Avustralya Doları kadar yaygın kullanılan bir para birimi haline gelebileceğini bildirdi. Bitcoin kullanan 30 şirket ile bir araştırma yapan Magister, Bitcoin’in 15 yıllık bir süreçte dünyanın altıncı rezerv para birimi haline geleceği yönünde bir konsensüs bulunduğunu duyurdu. CoinDesk’e göre Bitcoin bugün yüzde 5,21 artışla 378,08 dolar seviyesinden işlem görüyor.”

Bundan iki sene önce değeri 700 dolarlara kadar çıkan; hatta bir gecede 700 dolardan 900 dolara tırmanması ile haber olan Bitcoin’in değeri buralardaydı. Aynı dönemde yaşanan bir diğer gelişme ise üst yöneticilerin Bitcoin ile tanışmasındaki artış oluyordu. Cryptolocker’ın seçici bir biçimde şifreleyerek erişimi engellediği dosyaları açmak için gereken paranın Bitcoin cinsinden ödenmesi, kurumsal dünyada Bitcoin bilinirliğini artırmakla kalmıyor, bu dijital para birimi ile işlemlerin yaygınlaşacağına yönelik umutları besliyordu.

Bütün bunlar yaşanırken, Dijital Dönüşüm Derneği’nin Bitcoin Foundation kurucusu Jon Matonis’e açılış konuşmasını yaptıracağı bir etkinliğe daveti geldi. Bilmeyenler için Matonis, Bitcoin konusunda çok etkili ve bilinen bir isim; Bitcoin’in mucidi Satoshi Nakamoto ile konuşmuş olan insanlardan biri olarak tanınıyor.

Dijital Dönüşüm Derneği Başkanı İsmail Hakkı Polat, derneğin 28 Nisan’da Kadir Has Üniversitesi’nde düzenleyeceği CyberPayments Forumu’nun ilk etkinlikleri olacağını söylüyor.

Bütün bunlar birleştiğinde kendimi Yeşilçam’a yakışır bir senaryonun ortasındaymışım gibi hissettim. Matonis ile görüşmeye gittiğimde muhtemel sorulardan biri, benim hislerim olmasa da Bitcoin’in BlockChain ile daha fazla öne çıkmaya başlayan dünyasının hareketli senaryosunu konu alacak.

O gün gelene kadar ısınma olarak, size İsmail Hakkı’nın blogundan derlenmiş içeriği bir bilgi bombardımanı tadında sunmak istiyorum. Kendisi derleyip gönderdiği için bu eski dostumun yayımlamama izin verdiğini düşünüyorum. İlk olarak sistem tartışmasına girelim ve “Siber dünyada mevcut düzenden bağımsız olarak işlemeye başlayan sanal para sistemleri, geleneksel ekonomi için bir tehdit olabilir mi” sorusunu soralım. İsmail Hakkı’nın değerlendirmesi şöyle:

“90’lı yıllardan bu yana internet ve mobil ağlar üzerinde geliştirilen hemen her yeniliğin Sanayi Çağı ile kurulan geleneksel dünya düzenine yıkıcı etkileri oldu, oluyor ve daha da olacak gibi. Örnekler bol; Google AdWords reklamcılık sektörünü, Napster, Torrent gibi inovasyonlar ise sinema, müzik vd. içerik sektörlerini altüst etti ve dönüşüme zorladı. Bu dönüştürücü etki, son yıllarda giderek yayılarak artık ekonominin can damarı para ve finansal sistemlerin de kapısına dayandı.

2000’li yılların ikinci yarısından itibaren siber dünyada yaratılmaya çalışılan mevcut ekonomik çarkların dışında bir ticaret işleyişi çabaları, son birkaç yılda ete kemiğe bürünmeye başladı. Bu durumun son örneği ise, son birkaç yıldır özellikle Avrupa ve ABD medyasında gündemi adeta işgal eden Bitcoin adlı sanal para birimi.

Türkiye’de halihazırda teknoloji meraklılarından oluşan dar bir çevrenin yakından takip ettiği, hatta kullanmaya başladığı Bitcoin, aslında ilk kez 2008 yılında kendisine Satoshi Nakamoto adını veren anonim bilişim uzmanı (uzmanları?) tarafından internet kullanıcıları arasında para alışverişini sağlamak için geliştirilmiş bir ödeme ve havale sistemi olarak bir e-mail grubunda duyurulmuş. Nakamoto’nun bir makale çerçevesinde tanımladığı sistemin detaylarına bakıldığında mevcut finansal sistemden yola çıkarak oradaki para sisteminin sorunlarına yanıt bulmaya çalışan ve bilim ile teknolojiyi zeka pırıltılarıyla bir potada eritmiş, bir alternatif para dolaşım sistemi görülüyor.

Onu mevcut finansal düzenden farklı ve bağımsız kılan özelliği ise, arkasında herhangi merkezi bir finansal kurumu bulunmaksızın kullanıcılar arasında doğrudan ticari alışverişe olanak tanıması. Bu açıdan bakıldığında Bitcoin denilen şey, açık kaynaklı bir yazılımdan oluşan ve her kullanıcı için özel kriptolanmış sanal bir cüzdandan başka bir şey değil.

Bitcoin sistemine üye olduğunuzda cüzdanınıza (elbette!) gerçek dünyadaki bir ödeme sistemi üzerinden para yüklüyorsunuz ve bu para karşılığı kadar Bitcoin (BTC) sanal cüzdanınıza yüklendiğinde sisteme dahil olup bu sistem üzerinden ödeme kabul eden her kişi ya da kurumdan alışveriş yapabiliyorsunuz. Bitcoin’in alışveriş sistemine satıcı olarak dahil olmak için de aynen bir kullanıcı gibi sanal cüzdan hesabı açmanız yeterli. 

Tüm bu alışverişlerin, fiziksel para kullanımında olduğu gibi, ne miktarı ne de kaydı tutulmakta. Elinizdeki sanal parayı, internet üzerindeki 40 kadar siber döviz bürosu vasıtasıyla dolar ya da farklı para birimlerine çevirmeniz de mümkün. Geliştiren kişi ya da grubun yazılımında yaptığı tanım gereği, siber dünyadaki toplam Bitcoin miktarının belli bir formülle artışı sağlanmakta ve bu hacmin üzerine çıkılamamakta. Örneğin halihazırda dolaşımda 13 milyon Bitcoin var ve 2040 yılına kadar her yıl birkaç milyonluk artışla 21 milyon BTCye ulaşılması planlanmış.

Son dönemde gündeme gelmesinin nedeni ise, kulaktan kulağa yayılan sisteme olan ilginin artması karşısında Bitcoin’in devlet para birimleri karşısındaki inanılmaz yükselişi. Kasım 2013’te değeri tavan yaparak bin 240 dolara kadar yükselen sanal para biriminin özellikle o dönemde İspanya ve Güney Kıbrıs’ta yaşanan finansal krizlerde bankaların vatandaşların bankalardaki paralarını gecikmeli ya da belli bir kota üzerinden ödemesi sonucu, hiçbir havale, komisyon vs. gideri olmayan Bitcoin’in mevduat sahipleri için adeta bir kaçış noktası olduğu iddialar arasında.

Bunun dışında, Almanya, İngiltere gibi finansal sistemin güçlü olduğu ülkelerde bile mevcut sisteme mesafeli duran ve hemen her işini sanal dünyaya taşıyan internet kuşağı için bir Bitcoin cüzdanı, adeta düzene bir meydan okuma simgesi. BBC radyosunda dinlediğim bir programdaki röportajda bir taksi şöförünün Bitcoin üzerinden para kabul etmeye başlamasının nedenini sisteme güvensizliğine bağlaması, oldukça çarpıcı bir nokta.

Tabii madalyonun diğer yüzünde, Bitcoin sisteminin ne kadar güvenilir olduğu da sorgulanmakta. Kimi sanal döviz bürolarının siber saldırıya uğraması sonucu para biriminin anında yüzde 60’a kadar değer kaybetmesi ve bazılarının iflas etmesi, güvensizliği tavana çıkartmakta. Bu noktaların güvenilirliği ise, kullanıcıların Bitcoin ile mevcut ekonomik düzen arasındaki ilişkiyi kurabilmeleri açısından hayati önemde. Bunun da ötesinde anonim para transferinin yarattığı vergi kaybı sorunsalı ve Bitcoin’in yasadışı işler ile kara para için adeta bir cennet olma olasılığı da, kullanıcılar açısından düşündürücü!

Bitcoin tutar mı tutmaz mı bilinmez ancak bir gerçek var ki, bu aşamadan sonra bankacılık ve finans sisteminin mevcut haliyle devam etmesi zor! Bitcoin tutmasa bile ondan sonra gelecek inovasyonun sisteme Bitcoin’den daha fazla yıkıcı etkisi olacağı kuvvetle muhtemel.

Bu bakımdan geleneksel ekonomik düzen sahiplerinin kendi sistemlerinin aksayan yönlerine ilişkin bir özeleştiri yapmalarında ve ‘müşterilerinin’ seslerine daha fazla kulak vererek onların benimseyeceği revizyonları Bitcoin vb. oluşumları da örnek alarak hayata geçirmelerinde fayda var. Aksi takdirde sanal diye burun kıvırılan şeylerin gerçeğe dönüşüp birer kabus olarak karşılarına çıkması işten değil!”
 

FİNANSAL SİSTEME RAKİP Mİ, ÇÖZÜMÜN PARÇASI MI?
Bitcoin, 2009’dan 2013’e kadar istikrarlı bir ilerleme sergiler ve yıla 13 dolar gibi bir değerden başlarken, bu yılın kasım ayında bin 240 dolara çıkan değeri ile spekülatif bir finansal ürün kimliğine büründü ya da bu algıyı yarattı.

İsmail Hakkı bu konuda, “Dolaşım miktarı her yıl sınırlı artacak şekilde programlanan Bitcoin sistemi, son yıllarda küresel finans sisteme güvenini yitiren kitleler için adeta bir alternatif para birimi ve yatırım aracına dönüştü. Tabii sistemde garantör olan herhangi bir finansal kurum olmadığı için bu 100 kat artış doğrusal biçimde değil son derece oynak iniş-çıkışlarla gerçekleşti” yorumunu yapıyor. 
 

İyi ve kötü senaryolar bu dönemde ortaya çıkıyor. İsmail Hakkı, bu tarihte en kötü senaryonun bile Bitcoin’i ortadan kaldıracak güçte olmayacağını düşünüyor ve şu senaryoyu ileri sürüyor:

“Dünyada 2013 yılı itibariyle 80 trilyon  dolarlık  bir küresel üretim hacmi ve bu hacim üzerine oynanan 3 katrilyon dolar civarında bir finansal yatırım var! Sadece bu rakamlar bile, finans balonunun ne denli şişirilmiş olduğunun ve giderek yaklaşan küresel finans krizinin göstergeleri. Böylesi bir kriz döneminde ‘tutunulmaya çalışılacak dal’ ise, mevcut işleyişi üzerinden türetilecek daha gelişkin bir Bitcoin kavramı (Bitcoin 2.0) olursa kimse şaşırmasın.

Bitcoin sisteminin aksayan noktaları üzerine siber dünyanın uçsuz bucaksız dinamiklerini etkin kullanan ve mesela müzik, oyun, film, kitap gibi sanallaşan mallar ekonomisi ya da, internet üzerinden ev, araba, vb. ürün ve hizmetlerin paylaşım ekonomisi gibi süreçlerle uyumlu işleyecek bir siber ticaret düzeninin  ana  motoru, BitCoin2.0 para birimleri olabilir.

Halihazırda Bitcoin fikrine direnen finansal sistem oyuncuları bile, Bitcoin 2.0 kavramını mevcut işleyişlerine adapte ederek kendi sanal para birimlerini oluşturabilir.”

2014’e gelindiğinde art arda yaşanan gelişmeler, bir önceki yılın yıldız yatırım aracının sonunun geldiği söylentilerini artırıyor. İsmail Hakkı bu duruma dikkat çekerken, ancak diye eklenen bir değerlendirmeyi yapmaktan da geri durmuyor.

İsmail Hakkı, “Bitcoin alım-satımlarının üçte ikisinin yapıldığı Japonya mahreçli sanal döviz bürosu Mt.Gox’un 2014 yılında iflas etmesiyle hesaplarında tuttuğu yüzbinlerce yatırımcıya ait yaklaşık 750 bin Bitcoin (bu aralar 310 milyon dolara karşılık geliyor) ve Bitcoin alımı için Mt.Gox’a yatırılan miktarı belirsiz milyonlarca dolar ‘yok oldu’ ve siber para biriminin değeri hızla düşmeye başladı.

Şubat 2014’te 800 dolar civarındaki alım-satım değeri, Mt.Gox’un Nisan 2014’teki iflas açıklamasının ardından bir ara 400 doların altına düştü. Ancak BTCe, BTC China gibi büyük Bitcoin alım-satım oyuncularının desteğiyle yeniden toparlanarak mart ayına 600 dolar civarı bir seyirle girdi ama nisanda yine 450 dolar seviyelerinde dolaşıyor” diye durum değerlendirmesi yapıyor.

İsmail Hakkı, Bitcoin’in kaderi konusunda ise pozitif tavrını sürdürüyor: “‘Bitcoin bitti mi?’ diye soranlara da, ‘Bitcoin biter mi?’ şeklinde bir soru ile yanıt vermek isterim. Bir finansal sistemi ayakta tutan en önemli unsur güvendir. Bu da, kimi zaman onun arkasında duran Merkez Bankası, kredi kartı şirketi, banka gibi kurumlarla kimi zaman da onu destekleyen piyasa oyuncuları ve alıcı-satıcılarla sağlanır.

Evet, Mt.Gox’a güvenen yüzbinlerce yatırımcı şu anda mağdur durumda ancak mevcut finansal sistemde de batan bankalar ya da krize giren devletlerin vatandaşları benzer durumları yaşamakta. Bitcoin ile ilgili güven unsuru, işte tüm bu kriterlere göre tesis edilecek ya da edilemezse sistem çökecek. Şu an itibariyle siber para birimi, ilk ve en büyük sistemik krizini atlatmış ve 2015 yılından bugüne 400 dolara civarında bir banda oturarak son dönemde fiyat istikrarını sağlamış görünüyorsada ‘sağlığını geri kazandı mı?’ sorusunun yanıtını vermek için henüz erken.
 

Kamuoyunun merak ettiği bir diğer husus da, Bitcoin’in bu oynaklığının finans piyasalarının nasıl etkileyeceği. Halihazırdaki tüm iniş çıkışlarını göz önüne aldığımızda bile Bitcoin piyasasının değeri 5 ila 10 milyar dolar bandında seyretmekte. Oysa dünya finans piyasalarında sadece nakit olarak dolaşan minimum para hacmi bile 1 trilyon doların üzerinde ve tüm finansal araçlarla birlikte sağlanan dolaşım hacmi ise 3 katrilyon dolarlık (devasa bir balona dönüşmüş) bir mertebede.

Dolayısıyla, halen emeklemekte olan Bitcoin vb. siber para birimlerinin bugün itibariyle küresel finans piyasalarına bir etkisi olması beklenmemeli. Ancak Bitcoin’in gelişmiş versiyonlarının önümüzdeki yıllarda piyasalarda daha güçlü etkileri olacağını söylemek mümkün” diyor.

TARİHTEN GÜNÜMÜZE: BITCOIN NEREYE YERLEŞTİ?
İnternetin bankasız ve devletsiz para birimi Bitcoin’in en önemli sorunu, finans piyasalarında sıkıntı yaşandıkça sarılınan bir finansal enstrüman olarak oynaklığa açık olması. İsmail Hakkı’nın son dönemde eski görkemli günlerine dönüş sinyali verdiğine işaret ettiği Bitcoin’in BlockChain sayesinde rahatça takip edilen sicili, Kasım 2013’te bin 240 dolarlık değerle zirve yapmak kadar, bunun sonrasında sanal döviz bürolarına yapılan siber saldırılarda bunlardan bir kaçının iflas edip kayıplara karışması ve hemen ardından internetin en yoğun Bitcoin kullanılan yeraltı mekanı Silk Road’un patronlarına yapılan suçüstü baskınları sonucu kullanıcıların güveninin sarsılmasıyla yaşanan uzun iniş dönemini de kapsıyor. Bitcoin’in değeri bir ara 177 dolara kadar gerilemişti.
İsmail Hakkı, neredeyse bir medya BlockChain’i gibi bütün bu süreçlri takip ederek işi günümüze kadar getiriyor:

“Son dönemde ise, önce bir ABD mahkemesinin Bitcoin’i bir emtia olarak kabul etmesi ve yine geçen hafta bu defa bir AB mahkemesinin Bitcoin alım-satımlarından KDV alınmaması yönündeki kararları ile başlayan yükseliş, Çin’de devalüasyon kaygılarından kaynaklanan spekülatif alımlar nedeniyle 500 dolara kadar tırmanışa dönüştü. Bu seviyede tutunmaya çalışan Bitcoin, yüksek ve istikrarsız fiyat oynamaları nedeniyle piyasa tarafından altın gibi bir emtia olarak işlem görse bile finans dünyasının büyük oyuncuları tarafından bir para birimi özelliğiyle de titizlikle incelenmekte.

Özellikle sisteme şifrelenerek kaydedilen ve bu kayıtların internet üzerinde sisteme dahil tüm bilgisayarlarda sürekli doğrulanıp güncellendiği BlockChain adlı (bir çeşit muhasebe defteri olarak da düşünülebilecek) kamusal kayıt sistemi, aldatılması imkansıza yakın mükemmellikte çalışma sistematiği nedeniyle American Express, MasterCard, Goldman Sachs ve New York Borsası gibi devler tarafından mevcut finans sistemine adapte edilmeye çalışılıyor.

Ancak finans devleri için Bitcoin’in temel riski, sistemdeki güven unsurunun onu kuranlar tarafından değil sistemi kullanan müşteri ya da tüketiciler tarafından sağlandığı ve onaylandığı bir düzende merkezi bir bankaya ya da finans kurumuna ihtiyaç kalmaması. Her ne kadar Bitcoin bu güven unsurunu şimdilik sadece teknolojik yönden tesis edip fiyat istikrarından hâlâ uzak bir işleyiş gibi görünse de, önümüzdeki dönemde gelebilecek yoğun kullanıcı talebi sayesinde Bitcoin ya da türevleri finans dünyasının Frankenstein’ı olabilir. Üstelik BlockChain mekanizmasının, finans dünyasından öte kullanımları da yavaş yavaş hayatımıza girmekte.

Örneğin; Güney Kıbrıs Rum Ke-simi’ndeki bir üniversitede uzaktan eğitimi diplomalarının onayı BlockChain ile yapılıyor. Ayrıca, Avusturalya’da bir enformatik uzmanının, ülkede mahremiyet kaygıları nedeniyle bir türlü kabul görmeyen dijital kimlik kartlarının BlockChain ile yapıldığı takdirde tüm bu sorunları çözeceğini belirten yazısı gerek akademik, gerekse kamu kurumları içinde tartışılmakta.

Tüm bu gelişmeler olup biterken, ABD’li finans profesörü Bhagwan Chowdhry’nin Huffington Post sitesindeki blogunda, kendisinden talepte bulunan Nobel Komitesi’ne, 2016 yılı Nobel Ekonomi adayı olarak geleneksel finans sistemini yıkıp yeni baştan yaratabilecek denli yenilikçi bir sistem tasarlaması nedeniyle Bitcoin’in gizemli yaratıcısı Satoshi Nakamoto’yu gösterdiğini paylaşması, küresel finans çevrelerinde gündeme bomba gibi düştü.

Kamuoyunda dünyada yeni doğan her çocuğa 100 dolarlık bir banka hesabı açılması ve finansal olarak desteklenmesini içeren “Financial Access at Birth” sosyal sorumluluk projesiyle tanınan Chowdhry’nin, Bitcoin sistemini inceledikten sonra projede 100 dolarlık hesaba alternatif olarak 1 Bitcoinlik siber hesap önermesini de ilginç bir not olarak eklemek lazım.

Nobel Komitesi bu tür aday tartışmalarında sessiz kalmayı yeğlediği için Bitcoin’in aday olup olmadığını ancak ödül alırsa öğreneceğiz ama kazansa bile yaratıcısının kimliği bile bilinmediğinden ödülün kime nasıl verilebileceği de bu gündem dahilinde tartışılan  hususlardan.

Her gün ortalama 5 milyon kullanıcının 800 milyon dolara yakın hacimde 150-200 bin adet transfer işlemi yaptığı Bitcoin sistemi, İnternet üzerinde sanallaştırılmış her türlü emtianın değişimi ve AirBnb, Uber gibi sanal paylaşım ekonomisi unsurları için oldukça elverişli bir ortam oluşturuyor. Mevcut finansal sistemin dönem dönem kaçınılmaz biçimde yaşadığı krizleri de eklersek, Bitcoin’e ilginin artarak sürmesi beklenebilir. Ancak o döneme kadar inişli-çıkışlı emtia karakteristiği daha çok kalpler kıracağa benziyor.”
 

İsmail Hakkı’nın kendisi Bitcoin’in olmasa bile BlockChain’in ne fayda sağladığını net bir biçimde ortaya koyuyor. Finans kuruluşları, bu yenilikçi teknolojiyi kendi işlem platformları olarak kullanmanın yollarını bulmak için büyük çaba harcıyor. Bu tür bir sicil yapısı işlemlerin kaydının ebediyen tutulabilmesi anlamına geliyor. Interpol, Singapur’da kurduğu merkezde BlockChain sistemlerine sızmayı engellemenin yollarını geliştirmek için demo üzerine demo yapıyor. Çünkü böyle bir sistemin güvenliğini sağlamak için BlockChain’in zincir yapısına sızmayı engellemek gerekiyor. Bu da yeni güvenlik problemi ve şu anda havuz problemi kadar karmaşık durumda ancak bu konudaki hummalı çalışmalardaki yoğunluk, BlockChain’in kesin olarak kullanılması niyetinin gücünü de gösteriyor. Volatil bir Bitcoin’in kaderi konusunda şu anda bir yorum yapmak istemiyorum. Buna Matonis ile konuştuktan sonra karar vereceğim; şu anda Duncan’ın görüşüne daha yakın duruyorum. Yani “Bitcoin öldü, Yaşasın BlockChain” noktasındayım.