Akıllı otomotiv kırılma noktasında

0
69

MERCEDESBENZ’IN kentsel alanların ulaşım çözümü olarak geliştirdiği Urbanetic, taşıyıcı bir platform ile üzerinde değiştirilebilir kabinlerden oluşan vizyoner bir araç olarak geleceğe uzanıyor. Şu andaki otonom araçlarla ilgili düşüncelerin bir adım ötesine geçen Urbanetic, insanları taşıma ile yük taşımayı aynı platforma yerleştiriyor.
Bu modülerlik yeni değil.

Daha önce de üzerine yazdığımız ve şu anda Open Motors adı altında varlığını sürdüren geliştirme ekosistemi modüler platformlar ve özellikle elektrik motorunun gücü sayesinde elde edilen ölçeklenme kolaylığı nedeniyle çok çarpıcı örnekler ortaya çıkarmayı başarmıştı. Open Motors’un güncel site açılış sayfasına bakıldığında ilgi çekici bir tablo ortaya çıkıyor. Dilinizi seçin ibaresinin altında, günümüzün ticaret savaşlarının iki önemli oyuncusu ABD ve Çin’in bayrakları yer alıyor. İçerideki örnekler ise, tarımdan kentsel kullanıma kadar birçok modeli ve bunların inşa edilebilmesini sağlayan yapı bloklarını içeren bir Lego dünyası gibi.

Urbanetic’in bu işlevselliğin üzerine koyduğu şey duygu. Aracın insan taşıyın biçimini gördüğünüzde bunun İstanbul’un yeni havalimanında bulunmasının havalimanının çağdaş imajını güçlendireceğini düşünüyorsunuz. Oluşan ulaşım talebine göre biçim değiştirebilen bu çözüm, verimlilik konusunda da önemli bir avantaj sağlıyor. Oluşan talebi karşılama anlamında hitap ettiği portföy de oldukça geniş: farklı sektörlerde faaliyet gösteren şirketlerin ihtiyaçlarına hitap eden çözüm, farklı amaçlarla şehirde bulunan insanların ulaşım ihtiyaçlarını en uygun  şekilde karşılamak üzere biçim değiştirebiliyor.

Urbanetic’in en dikkat çekici özelliği ise, bir ürün değil çözüm ya da sistem olarak karşımıza çıkması. Akıllı otomotivin kırılma noktası ifadesiyle bunu kastediyorum: trafik akışını rahatlatmaya, şehir içi ulaşım altyapısını rahatlatmaya ve toplamda kentsel yaşam kalitesini yükseltmeye hizmet eden bir çözüm, otomobil ya da aracın önüne çıkıyor. Bu paradigma artık araçların teknik ve fiziksel özellikleri ile değil şehrin hava kirliliğine etki eden emisyon ve gürültü gibi özelliklerin daha fazla adreslenmesi ile şekilleniyor. Vision Urbanetic, elektrikli bir araç olarak bu paradigmanın temel gereklerini yerine getirirken sistem olarak bunun ötesine geçen bir kentsel yaşam bileşeni haline geliyor.

Vision Urbanetic, otonom sistemi sayesinde gelecekteki ihtiyaçları öngörebiliyor ve bunlara cevap verebiliyor. Bu sayede süreçler optimize edilebilirken trafik sıkışıklıkları da önlenebiliyor. Sistem, taleplerin bir araya getirilerek analiz edildiği Araç Kontrol Merkezi’ndeki veri kaydı üzerinden artan talebi hızla ve en verimli şekilde karşılamak üzere gerekli bölgeye araç sevk edebiliyor. Sürücünün ve bununla birlikte sürücü kabininin devreden çıkmasıyla iç mekanda önemli bir alan kazanımı elde ediliyor. Direksiyon, pedallar, konsol ve tüm kokpit devreden çıkıyor.
Vision Urbanetic, bu sistem içinde tek değil. 300 kilometrelik menzilin standart hale geldiği otobüsler bu sistemin başka bir destekçisi oluyor. Temsa, menzili 350 kilometre olan bir otobüs modeli ile bu konudaki şovunu yaparken hızlı şarj modelini kullanan otobüsler şehir içi ulaşımda elektrikliye geçişi hızlandırmaya hizmet edeceğini gösteriyor.

MERCEDES BENZ, bu elektrikli araç dönüşümüne kamyon tarafı ile de destek veriyor. Bir saatte yüzde 80 şarj sağlayan elektrikli kamyon modelleri, yük boşaltma ya da yemek molasında şarj temasına hitap ederek şehir içine dönük akılcı bir sistem ortaya çıkarıyor. Şehir içi ve şehirlerarası ile birlikte tüm ulaşım sisteminin tasarlanması söz konusu olduğunda başka yakıt türlerine de bakmakta yarar var.

Mercedes-Benz Concept Sprinter F-Cell, 4,5 kiloluk yakıt tankları ile 300 kilometre mesafe kat edebilirken bunlara eklediği 2,9 kiloluk tank ile 200 kilometre ek menzil elde ediyor. Toplam çözüme baktığımızda 7,4 kiloluk yakıt tanklarının dolu olduğunda 500 kilometrelik menzil elde edilebildiğini görüyoruz. Elektrik motorunun sağladığı 30 kilometrelik ek menzil, seyrek olan hidrojen dolum tesislerinden bir sonrakine kadar idare etmek üzere tasarlanmış. Elektrikli motorun bataryası fişten olduğu kadar aracın frenleme gibi sistemlerinden geri besleme ile de şarj edilebiliyor.

Elektriğin üretiminde kullanılan yöntemin çevre kirliliğine etkisi ve şarj sistemleri ile ilgili altyapı yetersizliklerinin elektrikli araçları da sorgulama noktasında tutması, bu çözümlerin daha fazla dikkat çekmesine neden oluyor.
Hidrojen kullanan sistemin elektrikli olanlarla arasındaki fark, şarj süresine de yansıyor.

Hidrojenli aracın depolarının dolma süresinin sadece dört dakika olması elektrikliyi şarj etmekten çok benzin istasyonuna yanaşmaya benzeyen bir kullanım alışkanlığı sunuyor.

Bu araçların ağa bağlı hale gelmesi ile filo yönetiminde verimlilik sağlamaya yönelik çözümler ise bu oyunun bir diğer boyutu.

Mercedes Benz, Sprinter modelini bağlı hale getirerek hem merkezden araçların yönetilebildiği hem de sürücülerin kendi mobil uygulamaları ile farklı bilgilere ulaşarak daha hızlı hareket edebildiği bir sistem ortaya koyuyor. Bunun yarattığı etkiyi bir fıkradan yola çıkarak “Araçlar Uber gibi bir sistem içinde hareket edebilecektir ama ortada Uber yoktur” diye tanımlayabiliriz. Sisteme üye olan araçların sürücüleri kendilerini ve sistemde yer alan diğer araçları görerek bir ulaşım sistemi olarak hareket edebiliyorlar.

Bu çözümün içinde yer alan mesajlaşma özelliği ise, sürücüler ile merkez arasında ve sürücülerin kendi arasındaki iletişimi sağlıyor. Kıbrıs’taki tatilim sırasında otel misafirlerini alacak araçlar ile resepsiyon görevlileri arasında yaşandığını gördüğüm yoğun iletişim, bunun ne işe yarayacağı hakkında bir fikir veriyor. Tabii, araçların yerinin zaten sistemde belli olmasının mesajlaşmanın sadece ayrıntılarla ilgili olmasını sağlayacağını akılda tutmakta yarar var.

GELECEKLE ILGILI BÜTÜN bu senaryolar heyecan verici olmakla birlikte IAA’da bulunduğumuz noktayı, Daimler Otobüs grubunun IAA’da tanıtılan Citaro Hybrid modelinin 2019 yılı için Yılın Otobüsü seçilmesi belirledi. Hâlâ bütün bu yeniliklerle günümüzün gerçekleri arasında geçiş aşamasınayız. Bir kez daha kırılma noktasına dönersek, değişimin hızı konusunda bir fikir vermesi için eCitaro’ya bakmakta yarar var. Yenilikçi termal yönetim çözümleri sayesinde eCitaro bugüne kadar benzeri görülmemiş bir verimlilik sunuyor. Aks kafalarına yakın bir noktaya entegre edilen2 adet elektromotorun her biri 125 kW güç ve 485 Nm tork üretiyor. 10 adet modülden oluşan 243 kWh kapasiteli yüksek performanslı ityum-iyon bataryalar 88 kişiye kadar yolcu kapasitesini harekete geçirebiliyor. eCitaro, kullanım koşullarına bağlı olarak 150 km ile 250 km arasında bir menzil sunuyor. Günümüz şehir otobüslerinin görev kapsamlarını büyük oranda karşılayabilen eCitaro birkaç yıl içerisinde gelişmiş batarya teknolojisi ve yakıt hücreli menzil uzatıcıyla, içten yanmalı motora sahip geleneksel otobüslerin yerini almaya hazırlanıyor.

Mercedes-Benz, Türkiye’yi de bu hızla değişen ekosistem içinde önemli bir noktaya yerleştiriyor. Türkiye’de üretilip, dünyaya ihraç edilen Mercedes-Benz Tourismo RHD ve Intouro, kendi sınıflarında öncü olmaya devam ediyor. Yeni Mercedes-Benz Tourismo RHD, IAA’da ilk kez sergileniyor. Avrupa’nın en çok satan yolcu otobüsü ünvanını taşıyan Mercedes-Benz Tourismo RHD, Hoşdere Otobüs Fabrikası’nda üretiliyor; ekonomi, güvenlik, konfor ve fonksiyonellik özellikleriyle farklı alanlarda kullanılıyor. Yeni Tourismo RHD bu sınıfta ilk kez kullanıma sunulan sürüş destek sistemleriyle standartları yeniden belirliyor. Acil durum fren asistanı Active Brake Assist 4, Sideguard Assist, dur-kalk trafiğine yönelik durma asistanı ve sürücü dikkat dağınıklığına karşın Attention Assist (AtAs) gibi sürüş güvenliğine yönelik donanımlara sahip olan yeni Tourismo RHD böylece sınıfının en güvenli otobüsü olarak öne çıkıyor. Yeni Tourismo RHD’de yüksek verimlilik seviyesine sahip, yeni nesil sıralı altı silindirli Mercedes-Benz OM 470 motor görev yapıyor. 10,7 litre hacimli motorun en yüksek güç versiyonu 456 BG (335 kW) üretiyor ve yüksek performansı düşük tüketim değerleriyle aynı potada eritiyor. Ayrıca yine sıralı altı silindirli Mercedes- Benz OM 936 da tercih edilebiliyor. 7,7 litre hacimli motor 354 BG (260 kW) üretiyor. Yeni Tourismo RHD 12,3 m ile 14,0 m arasında üç farklı gövde uzunluğu ile üretiliyor.

Tıpkı Tourismo gibi Mercedes-Benz Intouro da Mercedes- Benz Türk Hoşdere Otobüs Fabrikası’nda üretiliyor. Üç farklı gövde uzunluğu ile üretilen iki akslı Intouro’yu harekete  geçirme görevini sıralı altı silindirli Mercedes-Benz OM 936 motor üstleniyor. 7,7 litre hacimli kompakt motor 299 BG (220 kW) ve 354 BG (260 kW) güç alternatifleriyle sunuluyor.