Akdoğan: Saldırıyı şiddetle kınıyoruz

0
47

Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, TRT Haber’deki Özel Yayın programında, gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
 
“Paris’te meydana gelen saldırının” sorulması üzerine Akdoğan, olayın şok edici, sarsıcı olduğunu söyledi.
 
Hükümet olarak, olaya ilişkin temel yaklaşımlarının, “her türlü terör hadisesini reddetmek, kınamak ve telin etmek” olduğunu belirten Akdoğan, “Kim yaparsa yapsın, kimden gelirse gelsin, kime karşı olursa olsun, aktörlerden bağımsız olarak olayın, hadisenin, eylemin kendisini kınıyoruz ve lanetliyoruz. Bu olayda da 12 kişi hayatını kaybetti, yaralılar var. Bu kabul edilebilir bir hadise, eylem değildir, bunu şiddetle kınamak gerekiyor” dedi.
 
Saldırıya uğrayan derginin, daha önce yaptığı yayınların eleştiri konusu olabileceğini ifade eden Akdoğan, şunları kaydetti:
 
“Her basın organının yayınları eleştiri konusu olabilir. Bunlar eleştirilebilir, kınanabilir. Bunun bağlamı ayrıdır, bu hadiseyi kendi bağlamında değerlendirmek lazım. Kategorik, prensip olarak terör hadisesini ve bu tür eylemleri öznelerinden bağımsız olarak reddetmek ve kınamak gerekir, telin etmek gerekir. Bu olay gerçekten daha çok konuşulacak ama baştan peşin hükümle hareket etmemek, aceleci olmamak ve konuşmamak lazım. Olayın biraz daha aydınlanmasını beklemek lazım. Fransa devletiyle diplomatik anlamda ilgili birimlerimiz temas halinde. Bakanlarımız muadilleriyle görüşüyorlar. Bu tür konularda ortak bir dayanışma, mücadele içerisinde olmak önem taşıyor. Aslında bu bizim de yıllardır ıstırabını çektiğimiz bir konu. Yani terörle ortak mücadele vermeliyiz. Bu bir insanlık sorunudur. Hangi ülkede, coğrafyada, kim tarafından yapıldığının önemi yok. Terörle ortak mücadele konseptinin, anlayışının geliştirilmesi gerekir. Bu bizim yıllardır söylediğimiz şey. Çünkü biz, terörden muzdarip olan, çok çeken, insanlarını kaybetmiş olan bir ülkeyiz.”
 
İstanbul’da dün meydana gelen terör saldırısını hatırlatan Akdoğan, şehit olan polise Allah’tan rahmet diledi.
 
Ortak mücadele geliştirmenin çok büyük önem taşıdığını belirten Akdoğan, “Bu mesele üzerinden algı operasyonlarına karşı da dikkatli olmak lazım. Bu meseleyi İslam ile özdeşleştirmek, Hazreti Peygamberimizin karikatürünü vesaire çekip, bunun üzerinden birtakım algı operasyonlarına çanak tutmak bu da tehlikeli bir durumdur. Çünkü bunun ıstırabını orada yaşayan insanlar çekiyorlar. Yani kültürler arasında çatışmayı besleyecek şekilde konuşmak, yorumlar yapmak doğru değil” diye konuştu.
 
“Büyük fotoğrafı görmek lazım” 
Daha önceki hadiselerden sonra Fransa’da ciddi bir ırkçılığın, İslam düşmanlığının, göçmenlere karşı bir dalganın geliştiğini, Avrupa’nın bunu uzun bir süredir tartıştığını hatırlatan Akdoğan, “Bu tür olaylar, bu ekmeğe yağ sürmemeli. Bu konuda müteyakkuz olmak lazım. Bu, terörün tuzağına düşmek olur. Eğer bu tür yeni bir ırkçılık dalgası, göçmenlere veya Müslümanlara karşı yeni bir dalgayı bu beslerse, bu terörün tuzağına düşmek olur. Çünkü terör bunu arzu eder. Toplumdaki fay hatlarını tetikler, harekete geçirir, bölünme meydana getirir” dedi.
 
Akdoğan, bunun Avrupa’nın değerlerinde de bir çatlamaya sebep olabileceğine işaret ederek, şunları kaydetti:
 
“Eğer burada İslam’a, Müslümanlara karşı bir nefret dili gelişmesine bu zemin hazırlarsa, Avrupa’nın temel değerlerinde de bir çatlamaya sebep olabilir. Buna karşı da müteyakkuz olmak lazım. Daha soğuk kanlı, serin kanlı değerlendirmeler yapmak lazım. Son günlerde Avrupa’da birçok hadise meydana geldi. Camilere karşı birtakım hakarethane saldırılar oldu, başka birtakım hadiseler oldu. Böyle baktığımızda, zaten böyle bir dalga var. Bunu daha fazla besleyecek, destekleyecek şekilde algılar üretmemek lazım. Bunlardan da kaçınmak lazım. İnşallah bir an önce bu olay aydınlanır. Nedir, ne değildir ortaya çıkar. Ama bu tür terör hadiselerinde veya siyasi cinayetlerde, kimin kime ne yaptığından ziyade, başka bir amaç vardır ulaşılmak istenen. Başka bir maksada hizmet etmek için bunlar yapılıyordur. Bu tuzağa da düşmemek lazım. Büyük fotoğrafı da görmek lazım. Kim bundan ne murat ediyor, ne yapmak istiyor? Bu fotoğrafı da doğru okumak gerekir diye düşünüyorum. Ümit ederiz, bir an önce bu olay aydınlanır, herkes serin kanlı bir şekilde değerlendirmeler yapar ve ırkçılığı, nefret dilini geliştirecek söylemlerden ve yorumlardan da kaçınılır.”
 
“Bir takipsizlik niteliğindedir” 
4 eski bakanla ilgili Meclis Soruşturma Komisyonunun kararını verdiği hatırlatılarak, “Ancak tartışma bitmedi. Neden bitmedi” sorusuna, Akdoğan, “Komisyon kararını verdi ama komisyonun yaptığı çalışmaya saygı duyuluyor mu? Komisyon yokmuş gibi yorumlar yapılıyor, tartışma bitmedi. Burada Yüce Divan’a gidilseydi de tartışma bitmeyecekti. Komisyon kararına saygı duymayanlar, Anayasa Mahkemesinin kararına da saygı duymayacaklardır. Yine benzer yorumlar yapılacaktı. Çünkü bunların adalet diye bir derdi yok. Burada siyasi bir kavganın malzemesi olarak bunu kullanıyorlar” yanıtını verdi.
 
Akdoğan, muhalefetin temel tezinin “Niye yargıdan kaçıyorsunuz” olduğunu ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
 
“Oysa kaçılıyor mu? Soruşturma komisyonunun kurulması zaten bu sürecin başlatılmasıdır. Soruşturma komisyonu hukuki, adli bir görev, fonksiyon icra etti. Ceza muhakemeleri usulüne göre çalışan bir komisyon bu. Yani siyasi bir komisyon değil. Hukuk işlemi gören bir komisyondu ve onlar aylarca lafını ettiler. AK Parti bu komisyonu kurdurdu. Yani bizim kurdurduğumuz bir komisyon, hukuki bir işlem yaptı. İddiaları araştırdı, delilleri inceledi ve böyle bir karar çıktı. Bu karar AK Parti’nin kararı değildir, AK Parti’nin bir kurulu değil bu. Meclis’in bir komisyonu ve adli, hukuki bir işlem sayılıyor bu. Nasıl birinci derece mahkemenin verdiği takipsizlik kararı bir anlam ifade ediyorsa aynı şekilde bu komisyonun verdiği karar da aynı mahiyettedir. Bir takipsizlik niteliğindedir çünkü komisyon bir savcı vasfıyla iddianame hazırlıyor, bu işi yapıyordu. Bu da yargılamanın bir parçası olarak değerlendirilebilir. Eğer böyle bir kaçma durumu olsaydı, bu komisyon kurulmazdı. Bu komisyonu biz kurdurduk.”
 
“Komisyonu biz kurduk” 
Komisyona saygı gösterilmediğini ifade eden Akdoğan, “Komisyon kurulduktan önce de çalışırken de yargısız infaz yapar şekilde, peşin hükümle her türlü suçlamayı yaptılar, her türlü hakareti ettiler. Oysa komisyona saygı duysalardı, çalışmasını bekleselerdi, yani peşin hükümle hareket etmeselerdi daha doğru olurdu. Şimdi gerekçeli kararı beklemeden aynı yorumları yapıyorlar. Önce bir gerekçeli kararı görmek lazım, iddialar, bulgular nedir, komisyon ne için böyle bir karar vermiştir? Öncelikle bunu görmek lazım” dedi.
 
Başbakan Yardımcısı Akdoğan, soruşturma komisyonu sürecinin, bir adalet arayışı olarak değil de birtakım kişileri veya partileri itibarsızlaştırma çabası olarak kullanılmaya çalışıldığını belirterek, şunları kaydetti:
 
“Bugün komisyona itibar etmeyen, saygı duymayan, önem vermeyen ve hala tartışmayı devam ettirenler, Anayasa Mahkemesine bu mesele gitseydi ona da saygı duymayacaklardı, onun kararını da eleştireceklerdi. Çünkü baştan bir yargısız infaz, peşin hükümle hareket etme durumu var. Öncelikle bunu görmek lazım. Bizim hiçbir şeyden kaçtığımız, korktuğumuz yok. Komisyonu biz kurdurduk. Komisyon, hür ve bağımsız bir şekilde çalıştı. Herhangi bir talimat, yönlendirme vesaire kesinlikle söz konusu olmadı ve hukuki bir işlem yaptı. Bunu da görmek ve doğru bir yere konumlandırmak lazım. Bu da bir yargılama sürecedir ve komisyon takipsizlik kararı vermiştir. Gerekçeli kararı görmek gerekir. Bunun neticesinde Meclis Genel Kuruluna bu konu gelecek, muhtemelen muhalefetin vereceği önerge oylanacak. Orada da yine milletvekillerimiz, hür bir şekilde, vicdanlarıyla muhasebe ederek gereken iradeyi ortaya koyacaklar.”
 
“İnşallah bu tünelin ucundaki ışığa da ulaşacağız”
 
Başbakan Yardımcısı Akdoğan, çözüm sürecinin çok olumlu bir noktada seyrettiğini belirterek, “Tren, rayına oturmuş, hızlanmış durumda inşallah bu tünelin ucundaki ışığa da ulaşacağız” dedi.
 
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun dünkü grup konuşmasında çok ağır değerlendirmeler yaptığını belirten Başbakan Yardımcısı Akdoğan, “Freni boşalmış kamyon gibi nereye çarpacağı belli olmayacak şekilde çok ağır, sokak kavgasında bile bunlar söylenmez” ifadesini kullandı.
 
Bu tarz bir seviye ve üslubun olamayacağını dile getiren Akdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
 
“Öncelikle tek tek isimlerini koyup, komisyon üyelerini hedefe koyan, onlara ‘satılık adamlar’ muamelesi yapan, sizin dininiz, imanınız, namusunuz, ahlakınız yok mu gibi sorgulamalar yapan. Kimse kimsenin imanını, namusunu, ahlakını sorgulayamaz. Siz kararı eleştirebilirsiniz ama paşa paşa buna uyacaksınız. Mahkeme kararlarını insanlar beğenmeyebilir, eleştirebilir ama neticede bunlar uygulanacaktır. Bu şekilde din, iman, namus sorgulaması eleştirilmesi bu kabul edilebilir bir şey değildir. Bu şekilde insanın ağzından çıkanı, kulağının duyması lazım. Eğer kulağı duymuyorsa o zaman siz bunu muhakeme etmiyorsunuz demektir. Muhakeme etmeden bu şekilde ileri laflar söylemek, hiçbir zaman söylenmeyecek lafları söylemeye başlıyorsanız o zaman lafın değeri kalmaz. Siz değersizleşmeye başlarsınız, insanlar sizi ciddiye almamaya başlar. Yani ebel, ebel konuşmak bir siyaset tarzı olamaz. Bu yüzden bunlara dikkat etmek lazım.”
 
“Kimyasının bozulduğunu gösteriyor Sayın Kılıçdaroğlu’nun” 
Akdoğan, komisyon üyelerinin, hür vicdanlarıyla karar verdiklerini belirterek, “Siz hem komisyon üyelerine hakaret edeceksiniz, onların dinini, imanını sorgulayacaksınız hem de o iddiaları tamamen yargısız infazla kişileri hırsız, arsız ilan edeceksiniz. O zaman niye bu Meclis var, niye komisyonlar kuruluyor, niye bu süreçler yapılıyor? Bunlara hiç gerek yok. Siz fikrinizi söylüyorsunuz, peşin hüküm vermişsiniz. Bunlara gerek yok, o zaman Yüce Divan’a da gerek yok, diğerlerine de gerek yok. Bu doğru bir siyaset tarzı değildir. Siyaseti, bu seviyeye çekmek, böyle bir üslupla sürekli hakaret etmek… Bu, ancak kimyasının bozulduğunu gösteriyor Sayın Kılıçdaroğlu’nun. Yani bu olayların ağırlığını kaldıramadığını ve muhakeme etmeden birtakım ifadeler kullandığını gösteriyor. Doğrusu dünkü grup konuşmasını çok üzülerek izledim” diye konuştu.
 
“Bunların tavırları değişmezdi” 
Hukuki süreçleri kategorik olarak reddeden bir anlayış bulunduğuna dikkat çeken Akdoğan, şunları söyledi:
 
“Bunun adı Yüce Divan olsa Yüce Divan’ın kararını da reddedecekler. Kendilerinin istediği sonuç ortaya çıkmadıktan sonra, ki peşin hükümle zaten herkesi suçlu ilan etmişler, onun dışında bir şeyi kabul edemiyorlar. Bu siyasi bir yaklaşımdır. Oysa komisyon, hukuki bir işlem yapıyor. Hukuki zeminde iddialar nedir, bulgular nedir? Komisyon bunu inceler, hukuki bir görev yaptığından onu siyasi mülahazalara karıştırmamak gerekir. Farklı bir noktaya da gitse bunların tavırları değişmezdi. Bu çıkan sonucu kesinlikle kabul etmeyen bir yaklaşımdır, bu doğru değil. Her şeyi kendi bağlamında değerlendirmek lazım. Meclis, komisyonu kurmuştur, komisyon çalışmıştır ve bu kararı vermiştir. Buna saygı duymak gerekir. Burada üyeleri itibarsızlaştırmak, onlara hakaret etmek, peşinen ‘siz, bunları niye suçlu bulmadınız’ demek bu doğru bir yaklaşım değil.”
 
“Elinden oyuncağı alınmış çocuk gibi” 
“Seçimlerin yaklaşıyor olmasının, muhalefetin bu eleştirilerinin dozunun ya da dilinin ağırlaşmasında etkisi olduğunu düşünüyor musunuz” sorusu üzerine Akdoğan, “Bunu kampanyanın bir parçası, malzemesi yapmak istedikleri anlaşılıyor. Biraz elinden oyuncağı alınmış çocuk, bebek gibi bağırmalarının sebebi de bu. ‘Bizim malzememizdi, bütün seçim kampanyasını buna bina edecektik, şimdi niye böyle bir şey çıkmadı’. Komisyonun vazifesi, size siyasi malzeme bulmak değil” dedi.
 
Akdoğan, komisyonun hukuki bulgularla hareket ettiğini ve hukuki bir iş yaptığını ifade etti.
 
Hukuki sürece bakıldığında, mahkemelerin takipsizlik kararı verdiğini, komisyonun da Yüce Divan’a göndermeme kararı aldığını belirten Akdoğan, “Siyasi zeminde baktığımızda da milletin önüne iki defa sandık konulmuştur. Bütün bu iddialar ve olaylardan sonra 30 Mart’ta da 10 Ağustos’ta da burada tavrı net olarak ortaya koymuştur. Bu seçim süreçlerinde de muhalefet zaten bunu kullanmıştır. Bundan sonra önümüzdeki seçimde bunu kullanmaması sonucu belli olan bir durumdur” değerlendirmesinde bulundu.
 
“Yine kaybederler” 
Kılıçdaroğlu’nun dünkü grup konuşmasına değinen Akdoğan, “Aylardır yaptığı grup konuşmalarının aynısı. Daha önce MİT şu raporu vermişti, şu iddiaları vardı, ayakkabı kutusu… Bu ayakkabı kutusu meselesi, bu paraların hepsi iade edildi. Hala aynı konuda takılıp kaldılar. Bu paralar iade edildi, burada bir sorun görülmedi, tek malzeme bu, bu malzeme de boş çıktı. Bu yüzden bunların bir inandırıcılığı yok. Yanlış yöntemle devam ederlerse, benzer ittifaklarda ısrar ederlerse daha önceki seçimlerde yaptıklarını yaparlarsa aynı sonucu alırlar, yine kaybederler” diye konuştu.
 
Akdoğan, muhalefette üslup değişikliği olması gerektiğine işaret ederek, “Bu olay, yani dün kullandığı üslup, olayın kendisinden daha vahimdir” dedi.
 
“Hükümetin iradesi tamdır” 
Çözüm sürecine de değinen Akdoğan, süreçle ilgili umut olduğunu, toplumsal desteğin de bu umuttan kaynaklandığını vurguladı.
 
Söz konusu noktaya bir günde gelinmediğine işaret eden Akdoğan, şöyle konuştu:
 
“12 yıldır AK Parti iktidarı sorunun çözülmesi konusunda çok ciddi çalışmalar ortaya koydu. Birçok demokratikleşme paketleri hayata geçirdi. Sosyal restorasyon, kardeşlik projeleri birçok adımlar attık. Kürtçe’nin gelişmesinden tutun da bölgenin gelişmesine kadar. Sosyo-ekonomik reformlar, hizmetler, yatırımlar, demokratik reformlar… Bu meselenin çözümünde bir noktaya gelindi, bir zemin hazırlandı. Şu anda yürütülen temaslar neticesinde de terörün tamamen son bulması, silahların bırakılması konusunda da çok ciddi çalışma yürütülüyor. Bunun neticesinde de nihai çözüme ulaşmayı umut ediyoruz. Bu konuda gerçekten ümitliyiz, ciddi çalışmalar yapılıyor, hükümetin burada iradesi tamdır.
 
Çok ciddi türbülanslardan geçtik, süreci bozabilecek, sabote edebilecek olaylar yaşadık, çok çatlak sesler ortaya çıktı, farklı eğilimler ortaya çıktı. Bütün bunlara rağmen süreç, çok olumlu bir noktada seyrediyor. Tren, rayına oturmuş durumda, hızlanmış durumda inşallah bu tünelin ucundaki ışığa da ulaşacağız.”
 
“Artık gölge etmeyin başka ihsan istemez” 
Akdoğan, çözüm sürecinde muhalefetten bekledikleri desteği göremediklerini de vurgulayarak, “Çözüm süreci komisyonu kurduk üye vermediler, daha önce birçok konuda görüşme talepleri oldu, görüşülmedi. Burada ‘artık gölge etmeyin başka ihsan istemez’ noktasına geldik. Bu süreçlerde muhalefetin sürecin içinde olması, destek vermesi bunlar önemli şeylerdir” değerlendirmesinde bulundu.
 
Başbakan Yardımcısı Akdoğan, eylül ayında demokratik reformu hayata geçirdiklerinde de muhalefetten hiçbir destek gelmediğini  aktardı.
 
Akdoğan, meseleye bakışta da bir sorun olduğunu kaydederek, “Bu konuda diyaloğa açık değiller. Tek tek reformlar bağlamında baktığımızda da hiç bu konulara destek vermediler. Keşke bu sürecin bir parçası olabilselerdi, destek verebilselerdi ama bir tanesi zaten kategorik olarak reddediyor diğeri de çelişkili ifadelerde ve tavırlarda bulunuyor” dedi.
 
HDP’nin bu konuda bir fonksiyon gördüğünü belirten Başbakan Yardımcısı Akdoğan, “İmralı’yla birtakım temaslarda bir misyon üstlenmiş durumda, bunu da biz önemsiyoruz, yani bu sürece kim pozitif katkı verirse bu baş göz üstünde diyoruz açıkçası” diye konuştu.
 
“Süreçten umutluyuz” 
“Çözüm sürecine dair yaşananları özetleseydiniz, bugün için nasıl bir başlık, manşet atardınız” sorusuna Akdoğan, “Süreçten umutluyuz. Umudumuz bugün, düne göre daha fazla. Bu bağlamda, yani sürecin gerçekten iyi bir noktaya geldiğini ve umutların daha da arttığını vurgulayan bir başlık çıkardım” yanıtını verdi.
 
Program sunucusunun, “Son dönemde özellikle bir İslamofobi, İslam karşıtlığının körüklendiğini” söylemesi üzerine, Akdoğan, “Avrupa’da son dönemde özellikle ırkçılık, göçmenlere karşı düşmanlık veya İslam’a karşı, farklı din ve kültür mensuplarına karşı zaten bir tavır var, bir nefret dili gelişiyor, farklı eylemler var. Bu tür hadiselerin buna çanak tutmaması gerekir. Biz prensip, kategorik olarak kimden gelirse, kime karşı olursa olsun, bütün bu terör eylemlerini kınıyoruz ve buna karşı ortak mücadele verilmesi gerektiğine inanıyoruz. Burada terörün tuzağına düşmemek lazım” karşılığını verdi.
 
Toplumsal bütünlüğün korunması gerektiğini vurgulayan Akdoğan, serinkanlılığı kaybetmenin, toplumsal önyargıları, ayrışmayı tetikleyecek politikaların, terörün amacına hizmet edeceğini söyledi.
 
Başbakan Yardımcısı Akdoğan, Paris’teki olayın bir an önce aydınlanması, suçluların yakalanmasının temennilerini iletti.